• "...mevcut iktidarın siyasi çöküşünü bir ekonomik krize bağlayan veya artık sadece bundan medet uman bir siyasi edilgenlikten derhal kurtulmak gerekmektedir. ekonomik krizlerin ve anti-kriz programların en büyük darbeyi emekçiye vuruyor olması bir vakıadır; ancak emekçinin en büyük zararı görmesinin onun sınıf bilincinde otomatik bir sıçramaya yol açacağı varsayımına savrulmak sadece naiflik değil aynı zamanda zarar verici bir düşünce sistematiğidir. yakın iktisat tarihimiz bunun örnekleriyle doludur: 1980 ekonomik krizi ve ımf’li anti-kriz programının götürdüğü yer 12 eylül askeri darbesidir; 2001 ekonomik krizinin ve ımf’li anti-kriz programının götürdüğü yer, islamcı totalitarizmdir.

    ekonomik krizlerin demokrasiye değil faşizme götürdüğünün en bilinen dünya örnekleri de italyan faşizmi ve alman nazizmidir.

    bununla birlikte, eğer sol/ilerici bir muhalefet iktidarı devralmaya hazırsa, zayıflamakta olan sağ bir iktidarın çöküşü hızlanabilir ve bir fırsata çevrilebilir. türkiye’deki durum buna benzemiyor. kaldı ki, ortada otokratik yapıda bir iktidar oluşumu varken, krizden demokrasi çıkarılabileceğini ummak ham hayaldir..."

    oğuz oyan
    http://haber.sol.org.tr/…krizden-medet-ummak-243597
  • bir üstteki yazarın da söylediği gibi, akp gidebilir gitmesine de, gelen gideni aratabilir; ona dikkat etmek lazım.
  • kriz tellallarının yazılarında açık bir biçimde farkedilen sanrı. ama gelinen noktada havuz medyası tarafından krizin müsebbibinin gezi zihniyeti olarak lanse edileceği ve seçmenin de bunu yiyeceği aşikar.

    2001'de ecevit krizin sebebinin ahmet necdet sezer olduğunu bütün mitinglerde bağırsaydı, 12 gazete birden aynı başlığı atsaydı siyasi iktidarı daha uzun olurdu sanırım.
  • "kriz ve diktatörlük birbirini gerektiren iki kavramdır. bir kamu hukuku kurumu olarak diktatörlük, olağan kurumlarla aşılamayacak bir krizi çözmek için yaratılmış olağanüstü bir kurumdur. diktatör, krizin aşılması için kendine aktarılan kamusal yetkileri geçici bir süreliğine kullanır, elbette tarihsel olarak bu krizler yetkilerin aktarıldığı diktatörler iktidardan ayrılmadıkça ortadan kalkmazlar ve neredeyse hiçbir diktatör geçicilik vaadine sadık kalmamıştır.
    ...
    yasanın; yasanın ötesinde bir meşruluğa sahip olduğunu ileri süren bir siyasal iktidar karşısında hükmü, ancak yasayı geri çağıracak ve yeniden kuracak bir meşruluk iddiası ile mümkün olur. akp’nin atatürkçülük-cumhuriyetçilik açılımı, doğrudan doğruya erdoğan’ın yasayı askıya alan meşruluk iddiasının krizini derinleştirebilecek politikleşmenin önünü kapatma amacına yönelmiştir. bu akp’nin çaresizliğidir.

    kapsayıcı bir siyasal ideolojik hegemonyanın asla taşıyıcısı olamayacak bir rejimin acizliği; devlet makinesinde işleyen hiçbir kurum bırakmayacak kadar sömürgen bir çetenin varoluşsal acizliği; gücünü göstermekten başka şansı olmadığı için kendi belediye başkanlarını tehditle istifaya zorlayacak kadar gayri meşru bir meşruluk iddiasının acizliği…

    akp’nin iktidarını sürdüreceğini -bütün zor araçlarını kullanmak zorunda kalsa da- vaat etmesinden başka hiçbir meşruluk iddiası kalmamıştır. fakat bu, karşısına meşruluk alanında politika yapan bir siyasal özne çıkana kadar hâlâ –diktatörce- de olsa bir meşruluk iddiasıdır. akp yenilmiştir, krizin bizzat kendisi olarak yenilmiştir, fakat karşısında onu yenecek bir meşruluk iddiasının taşıyıcısı olan siyasal özne yoktur.
    ...
    akp yenilmiş, gücünden başka ileri süreceği bir meşruluk iddiası kalmamıştır ve fakat karşısına meşru bir iddia ve politikleşmiş bir eleştiri ile çıkacak siyasal özne olmadan yenilmeyecektir."

    dinçer demirkent
  • gayet de haklı bir eylemdir. ekonomik kriz ortamında bu kadar geniş bir yandaş ortamını besleyemezsiniz. yandaş gazetelerin çoğu zararına iş yapıyor. reyting ölçüm sisteminde kafalarına göre değişiklikler yapmalarına rağmen yandaş kanalların halleri içler acısı. kriz ortamında bu yandaşlar sürüsünü beslemeye nasıl devam edeceksiniz? bu döngüyü nasıl devam ettireceksiniz?

    diyorlar ki "eğer erdoğan söylemezse halk kriz olduğuna inanmaz". bunu söyleyenler sanıyorlar ki yolsuzluk ile ekonomik kriz birdir. alakası yok. ekonomik kriz halkın cebine doğrudan müdahaledir. bu ülkenin geçmişinde halkın isyan etmesinin de en önemli sebebi budur. ne zaman ki ülkede ciddi bir ekonomik kriz olmuş, halk tabanında huzursuzluklar katlanmış, kimi zaman da ayaklanmalar çıkmış. yani halk ekonomik krizi kolay kolay sineye çekmez. yönetimde kim varsa ona yüklenir.

    bu ülkenin bir vatandaşı olarak ekonomik kriz istemem. erdoğanın gideceğini bilsem bile... 2001 krizini çok iyi hatırlıyorum. 11 yaşımda olmama rağmen sürekli ekonomi haberlerini takip ediyordum. dolar ne kadar olmuş, faizler ne durumda bilmem ne. krizin bize faturası epey ağır oldu. bankalara ödediğimiz faiz ile belki bir ev alınırdı. allah o günleri tekrar yaşatmasın kimseye.

    ama bu temenniler bir tarafa, bu ekonomik düzende krizler kaçınılmaz. öte yandan erdoğanın 21. yy'daki bu tek adamlık hevesinin de bize getireceği zararları daha şimdiden görüyoruz. yabancı yatırımcı erdoğandan çok daha fazla erdem başçı, ali babacan gibi eğitimli adamlara güveniyor. peki onlar da gittiğinde, yerlerine yandaşlar getirildiğinde ne olacak? daha hala bile ekonomimizin dış yatırımlarla ayakta durduğu, bu bakımdan kırılgan bir ekonomi olduğu ha bire yazılıp çiziliyor. öte yanda yüzde 8lik 9luk büyüme rakamları da durdu. kısacası ufukta bir tünel göründü.
hesabın var mı? giriş yap