• 3 gün boyunca deneyimlerimi noktası virgülüne kadar aktarayım ki bu asya şehrinde ne vardır, ne yenir, gidilir mi okuyanlara bir fikir versin isterim.

    öncelikle istanbul'dan bu şehre direkt uçuşu sağlayan pahalı firmalar yerine batik air diye endonezya'ya ait bir firma var. bizim pegasus gibi düşünebilirsiniz. gidiş-dönüş uçak bileti yaklaşık 12-13 bin liraya tekabül etti.

    bilet alırken biraz çekinmiştim ancak 2 saat rötar haricinde herhangi bir sorun yaşamadım. koltukları pek tabii rahat, konforlu değil. yaklaşık 10 saatlik yolculuğu göz önüne aldığınızda göze korkutucu gelecektir ancak sizin de şansınıza yolcu sayısı fazla olmazsa diğer boş koltuklara gidip üçlü koltuğa uzanarak seyahati tamamlayabilirsiniz.

    indiğiniz havaalanı şehrin merkezine epey uzak: klia. buraya gelmeden önce muhakkak ama muhakkak grab diye bir uygulama var -ki eliniz kolunuz olacaktır- bu uygulamayı indirin. uber gibi mükemmel bir işleyişi var. en geç 3-4 dakika içinde bir şoför sizi alıp uygulamada belirttiğiniz noktaya çok kolay bir şekilde götürüyor. nakit ve kartla ödeme seçeneğiniz de var.

    eğer 2 ve daha fazla kişi olarak geldiyseniz bu uygulamadan çağıracağınız taksi ile otelinize gidin derim. çünkü havaalanı - şehir merkezi arası 60-70 malezya ringgiti (myr) tutmakta. şehir merkezine yaklaşık yarım saatte giden klia express metrosuna kişi başı 55 myr ödersiniz. bir de havaalanı dışında 10 myr ile giden otobüsler bulunmaktaymış ancak o kadar saat uçtuktan sonra insan bir an önce otele varmak istiyor. otobüsle ne kadar sürer allah bilir.

    ülkeye girişte ise herhangi bir zorluk çıkmıyor. pasaport memuru kaç gün kalacaksınız gibi temel soruları sorduktan sonra mührü basıp ülkeye girişinize izin veriyor. yalnız pasaport sırası beklerken orada karekodlar var. buradan ülkeye giriş için bilgiler dolduruyorsunuz. havaalanı internetine bağlanarak bu formu doldurabilirsiniz. ayrıca ilginç bir şekilde polis memuru, geldiğim uçağın biniş kartını görmek istedi. daha önce hiçbir ülkede böyle bir taleple karşılaşmamıştım ki diğer asya ülkelerinde de (bali ve singapur) aynı uygulama vardı. o yüzden uçaktan inince elinizdeki biniş kartlarınızı atmayın.

    bu durum aynı şekilde ülke içi toplu taşımalarında da geçerli. bu ülkede metroları kullanmak için otomatlardan peşin para ile jeton satın alıyorsunuz. bu jetonu turnikelerden geçerken okuttuktan sonra çıkıştaki turnikelere verip çıkış yapıyorsunuz. yine havaalanından şehir merkezine geldiğiniz klia express için de geçerli bu durum. elinizdeki kare kodlu bileti atmayın çünkü indiğiniz yerde de turnikeye okutmanız gerekecek.

    havaalanı ve internet demişken ufak bir parantez açmakta fayda var. asya ülkelerinin havaalanlarında güvenlik kontrolü uçak kapısına giderken yapılmakta. ''aa burada hiç güvenlik kontrolü yok'' dememek gerekiyor. zamanınızı da ona göre ayarlayabilirsiniz.

    internet için ise havaalanında birçok operatör firmasının stantları var. içlerinden uygun geleni seçebilirsiniz. ben bali ve singapur'a geçeceğim için her ülkede ayrı hat almak yerine tüm asya'da kullanabileceğim airalo'dan internet paketi satın aldım. buradaki paketlerle de bir kıyaslama yapabilirsiniz.

    şimdi şehre geçebiliriz.

    ben dövizi en uyguna avm içlerinde bozdurdum. klia express ile kl center'a gelmişseniz şayet zaten orada bir avm var. avm içerisindeki döviz bürosundan bozdurabilirsiniz. ben 1 doları 5.11 myr'den bozdurdum ki internette 5.17 idi. dolayısıyla alışverişlerinizi kabaca 5 myr = 1 usd şeklinde hesaplayabilirsiniz. bir de şunu hatırlatmakta fayda var 50 ve 100 dolarlık banknotlar için yüksek kur, daha düşük banknotlar için daha düşük kurdan bozuyorlar. gitmeden önce paranızı ona göre almada yarar olacaktır.

    dövizciden çıktıktan sonra yürüyen merdivenlerin hemen yanında açık büfe meyve satan bir yer var. asya kıtasına gelişinizin başlangıcını buradan alacağınız, sizin için soyulmuş, dilimlenmiş egzotik meyveleri yiyerek yapabilirsiniz.

    gezilecek yerler:
    öncelikle seyahatimize asya ülkelerine girişle başlamak gerek. çünkü çok farklı bir dünya burası ve çok farklı yeme/içme kültürlerine sahipler. zaten ülkeye girişte, havaalanından dışarıya ilk çıktığınızda burnunuza tuhaf bir koku gelecek. bu koku, şehrin tamamına yayılmış bir baharat kokusu sanırım. merkezi ise china town.

    china town kültürünü tamamıyla yansıtan bu yerde sokak yemeklerinin dışarıya verdiği koku ve ülkenin sıcaklığı size ilk başta farklı bir coğrafyada olduğunuzun şaşkınlığını getirse de sonradan sonraya baygınlık vermeye başlıyor. yani nereye gitseniz sanki burnunuzda o kesif koku. hele o kokunun kaynağı bir sos, sipariş ettiğiniz yemekte varsa gözünüz aydın. bu sebeple sipariş verirken ''sosunu yanında ayrı'' olarak isteyin.

    bu çin mahallesinin gündüzü ayrı, gecesi ayrı olduğu için iki zamanda da gelinmeli diye düşünüyorum. çünkü four points sheraton otelinin karşısındaki ara sokaklarda gayet canlı bir gece hayatı var. yine kaldırımlara atılan masa ve sandalyelerle birçok insan burada yemeklerini yiyor. bir tane eleman sokakta müzik çalarak ambiyans yaratıyor. gündüz ise ho kow hainam kopitiam adlı mekanda kahvaltınızı yapabilirsiniz. ancak bu mekan öğle 2'de kapattığı için önceden gitmekte yarar var.

    sri maha mariamman temple: bu küçük ama renkli hint tapınağı da bu bölgede yer alıyor. yolunuzun üzerindeyken bir göz atmakta yarar var.

    central market: küçük, pasaj tarzı bir avm ancak içinde bir adet made in malaysia adlı market var. değişik, farklı yiyecek ve içecekleri buradan satın alabilirsiniz.

    ertesi gün için bir hint tapınağı olan batu caves'e trenle yola koyulabilirsiniz. trenler gidiş-dönüş 5 myr. şehir merkezinden yaklaşık 30-35 dakika sürüyor. tren seferleri de ortalama her saat başı bulunmakta. buraya indiğinizde panodaki dönüş sefer saatlerine bakarak gezinizi ona göre planlayabilirsiniz. giriş ücretsiz ancak birkaç ayrı mağara ve alan var. oralara giriş ücretliydi. mabetlerine girerken ayakkabılarınızı çıkarmayı unutmayın.

    bir de bu treni kullanırken vagonların bazılarında sadece kadınlar için geçerli ibarelerini görürseniz şaşmayınız. islamla yönetilen bir ülke olduğundan böyle bir uygulama var ancak buna uyan pek kimse yoktu. erkekler de bu vagonlarda gayet seyahat ediyorlar.

    cave dönüşü günü mardeka square ile kapatabilirsiniz. akşam serinliğinde çimlerde oturup dinlenebilir, karşınızdaki sultan abdülsamet binası önünde fotoğraf çekinebilirsiniz. burayı tamamladıktan sonra da masjid jamek adında, renklendirilmiş havuzun içerisinde yapılmış camiye geçebilirsiniz.

    diğer gezilecek bölgede ise 3 yer var. sırasıyla planetarium - kuş parkı ve national mosque gezilerek bu bölge de tamamlanmış olacaktır.

    ve asıl gelelim assolistimize: petronas towers. özellikle gece yanan ışıklarıyla beraber muazzam bir görüntü sunuyor. hemen altında suria klcc adlı bir avm var ve avm'nin önünde de gölet bulunan geniş bir park var. geceleri bu gölette müzikle senkronize bir şekilde gösteri yapıyorlar. tüm turistler de burada bulunuyor.

    ben de sözlükten okuduğum tavsiyeye uyarak petronas kulelerine çıkmak yerine hemen kulelerin karşısında yer alan traders hotel'in çatısında yer alan sky bar'ına gittim. kesinlikle ama kesinlikle buraya gitmenizi ben de öneriyorum şöyle bir manzaraya bakarak bir şeyler yiyip-içmek çok güzeldi. yani kulelere çıkıp şehrin diğer yerlerine bakmaktansa buraya çıkıp direkt kuleye bakmak daha güzel diye düşünüyorum.

    burası bir otelin barı olsa da fiyatlar çok pahalı değil. evet, şehrin diğer noktalarına göre daha yüksek fiyatta ancak şu oteli istanbul'a koyduğunuzda bir suya ne kadar fiyat biçerlerdi tahmin edemiyorum. hiç öyle rezervasyon yaptırmanıza gerek olmadan gelebileceğiniz bu roof barda içeceğiniz kokteyller ortalama 50 myr, kahveler 15-20 myr, tatlılar da 23 myr idi.

    düşünün, türk parasıyla dahi bir kokteyl yaklaşık 350 lira. kahveler 100-150 lira. o yüzden buraya rahatlıkla çıkabilirsiniz. ortasında havuz olan, yabancı hit müzikler çalan ve etrafınızda turistlerin olduğu bu yere gündüz havuz için de gelebilirsiniz belki.

    son durağımız ise şehirden biraz uzak olan putrajaya bölgesi. burada ne var derseniz hemen söyleyeyim: malezya hükümetinin kalbi dersem sanırım pek yanlış olmaz. konumu itibariyle çok güzel bir adacık olan bu bölgenin meydanında mimarisi ile çok güzel bir putra camii ile başbakanlık konutu bulunmakta. etrafta yeşillik ve nehirler, güzide iki köprü ve köprünün diğer tarafındaki bakanlık binaları görülmeye değer.

    buraya china town merkezindeki hub istasyonundan otobüslerle 4 myr'ye gelebilirsiniz. indiğiniz yerin hemen karşısından da yine şehre dönebileceğiniz gibi dilerseniz putrajaya şehir merkezine geçip orada da biraz vakit geçirdikten sonra kuala lumpur merkezi için bu kez treni kullanabilirsiniz.

    yeme-içme:
    şimdi mekan ve yemek önerilerinden önce şunu belirtmeden geçemeyeceğim: pilava, pirince doydum. uçakta ikram yemekle başladı pilav serüvenimiz. bizim ekstra aldığımız yemek de pilavlıydı ki başka seçenek yoktu. sonra şehirde ne yerseniz yiyin hepsinde ama hepsinde pirinç, pilav geliyor. kahvaltıda dahi ufak bir haşlanmış pirinç getiriyorlar.

    şimdi buraya gelip denemeniz gereken şeylerden birisi meşhur durian meyvesi. sokaktaki tezgahlarda bu meyveden bolca görebilirsiniz ancak size temiz ve ferah bir yer tavsiye edeyim: mybolehboleh. burası, diğer mekanların aksine hazır ve paketlenmiş durian satmıyorlar. karpuz seçer gibi büyüklüğünü ve cinsini seçip gözünüzün önünde servis ediliyor. dolayısıyla fiyatı da kilo hesabı. satan kişi ilk kez deneyeceksiniz daha tatlı olan bir cinsi öneriyor. en ağır tadı olan en pahalıymış, onu önermem demişti. o yüzden siz de alırken cinslerini sorabilirsiniz.

    mekanın üst katı yapay durian ağaçlarıyla süslenmiş ve her şey düşünülmüştü. masalarda eldivenler ve peçeteler hazır bulunuyor. yine burada mangostan meyvesini deneyin derim. kendisi durian meyvesinden kat be kat daha güzeldi. 1 adet durian + 6 adet mangostan ve 2 adet su 70 myr tutmuştu.

    jalan alor food street: burası ise tam bir sokak lezzetleri karnavalı. uzun bir cadde boyunca sağlı sollu çeşit çeşit yemek yapan yerler, meyve suları satanlar, değişik konseptler ve hediyelik eşyacıları bulabilirsiniz.

    luck bros: beğendiğimiz bir yerdi. az da olsa avrupai bir tat yakalayabildik. iki kişilik yemek + 4 paçanga böreği + 3 içeceğe toplam 77 myr ödedik.

    malaya garden: eğer ki yukarıda bahsettiğim ho kow hainam kopitiam adlı yer kapalıysa buraya geçebilirsiniz. kalamarlı pilav + kahvaltı tabağı + 3 havyarlı mantı ve meyve sularına 90 myr ödedik.

    mollagaa restaurant adlı hint restoranı klasik hint mutfağı lezzetlerini sunuyor. 2 tavuk yemeği + 1 peynirli ekmek ve 1 başlangıca toplam 65 myr ödedik.

    bunların haricinde biz sürekli sokakta satılan meyve sularından, coconutlardan, atıştırmalıklardan, soğuk çaylardan deniyorduk. beğendiğimiz olduğu gibi yarıda bırakıp çöpe attıklarımız da oldu.

    kk ve 7 eleven adlı marketlerden 24 saat açık olanlar var. burada da değişik ürün ve içecekleri deneyebilirsiniz.

    genel izlenim:
    ülke gerçekten yeşilliklerle çevrili. bir şehir gökdelenlerle donatılırken aynı zamanda yeşilliklerin nasıl korunacağının dersini vermiş gibi. bizim belediyelerin öğrenmesi gereken çok fazla şey olduğunu düşünüyorum.

    insanlar mutlu ve ingilizce biliyorlar. dil sorununu sadece aksan olarak yaşayabilirsiniz çünkü biraz kısık sesle ve değişik bir aksanla konuştuklarından dediklerini anlamaktan ziyade duyamıyor gibiydim.

    grab uygulamasını muhakkak indirin. bir yerden bir yere gitmek 10-20 myr. özellikle gece çok işinize yarayacaktır.

    notlarımı sonlandırırken buraya kadar okuyanlara terima kasih diyor ve herkese iyi gezmeler diliyorum.
  • nasıl bir iklime sahip olduğunu anlamak için, bir yandan ılık su dolu bir fısfısı yukarıdan kafanıza doğru sıkarken bir yandan da fön makinasını orta üstü bir sıcaklıkla yüzüne tutmanızın yeterli olacağı şehirdir.
  • singapur'dan sonra "rengin koyulastikca yaptigin isin boklugu artar" fenomenin gecerli oldugu baska bir sehir.
  • bir sehrin ortasina onlarca dev gokdelen yerlestirin ve sehrin kalanini unutun. o gokdelenlerin icinde dev alisveris merkezleri; hepsi tika basa insanla dolu. avm'lerin bir ikisinin disinda hicbirinde "elle tutulur" bir magaza yok. varos butikleri ve cin mali urunlerle dolu dukkanlar var sadece. zara, h&m bile sadece kuala lumpur'un batililarina hitap ediyor. avm'lere hapsolmak ilginc bir sekilde sehre hapsolmaktan daha cekilir burada.

    hicbir seyden igrenmeyen, her turlu hayvani, yemegi yiyen benim icin bile bu sehir sicak, nemli havasi, kizgin yag ve pislik kokulari, her binadan disari ufuren sicak klima esintisi ve ortalikta dolasan kedi buyuklugunde sicanlariyla tam anlamiyla sinir bozucuydu *.

    sokak yemekleri gittigim sehirlerin kulturlerinde hep ilk ilgimi ceken unsur olmustur. burasinin restorandan daha da cok sokak yemegi sunan bir sehir olmasi basta beni cok sevindirdi. hemen cin mahallesine gidip bizim esnaf lokantalarina benzeyen, bir yasli ikilinin islettigi bir tezgah buldum. sokakta, bir hanin girisinde belki 30 tepsi yemek arasindan istediklerimi soyledim. daha cok yemegin gorunusune gore secim yaptigimdan yemek bittikten sonra ne yedigimi sorabildim. domuz kokorec ve dilli, kulakli yanakli karisik domuz kellesi yemisim. pek turistlere gore bir yemek olmadigindan olacak, ortamdaki cinliler uaaaaaaaaaa!!! gibi tepkiler verdiler.

    ancak sokak yemegi kulturunun diger yaninda, acikta satilan karides, kalamar sis, envai cesit et ve sebze urunu genelde simsiyah bir yagda kizartiliyor veyahut izgaradan alinip bolca soslanip kimyonlandiktan sonra servis ediliyor. temizlige cok da takilmasam da gordugum bazi seyler pisligin bir adim daha otesindeydi.

    ancak hindistan cevizi veya seker kamisi suyu denenmesi gereken lezzetlerden.

    adim basi "masaaaaazzzzz" * diye onunuzu kesenler, taksicilerin hem pezevenk hem de uyusturucu saticisi oldugu gercegi, olu sicanlarin onunde meslegini icra eden fahiseleri ile kl aklimda hic ama hic iyi yer etmedi.

    garip tecrublerden biri adim basi milli mars okunmasi. bir gala yemegine baslamadan veya bir konferans acilisinda milli mars duymaya sasirmamam gerektigini sinemada film baslamadan once "simdi herkes milli mars icin ayaga kalksin" denmesinden sonra anladim. hala ingilizlerin bir somurgesi olmadiklarini kendi kendilerine hatirlatmak ister gibiler.

    son olarak arkadasima soyledigim bir seyi tekrar etmek isterim: kendimi oyle pis hissediyorum ki agzimdan hortum sokup butun icimin yikanmasini istiyorum.
  • 10 aylık yaşamımı çok yakın bir zamanda noktalayacağım, dünyası başka şehir.

    -insanlar: kültürel zenginliğin ana kaynağı. çünkü birbirinden farklı 3 ana etnik grubun bir arada yaşadığı bir şehir.

    müslüman olan malaylar ülke nüfusunun büyük bir kısmını (60%) oluşturuyor. yönetimde ve bürokraside söz sahibi olan, gücü elinde bulunduran grupta bu tabiki de. bunun sonucunda da rüşvet, adam kayırma gibi olaylar günlük hayatın bir parçası olmuş.

    nüfusun 25%i ise çinliler oluşturuyor. bu grup ise zenginliği ve parayı çalışkan olmalarıyla elinde tutan kesim. 10% da hint nüfusu var.

    bu grupların bir ülkede toplanmasının sebebi de tabiki de buranın tarihin büyük bir bölümünde sömürge devleti olması.

    insanlar güler yüzlü ve genellikle mutlular. yabancılara karşı yaklaşımları oldukça saygılı ve hayranlık seviyesinde. nesiller boyu yabancı denilen insanlar sömürgeci devletler olduğu için, "sir", "boss" gibi kelimeler dillerine yapışmış.

    ayrıca şehirde çok fazla sayıda expat var. ancak büyük bir kısmı 40 yaş üzeri diyebiliriz.

    -dil: konusu açılmışken bahsetmek lazım. eğer şehirde yaşayanlara sadece 1 dil konuşabileceksiniz denilse ingilizceyi seçerler. ana dilleri bahasa olmasına rağmen, en geçerli dil ingilizce. sosyal ve iş hayatı tamamen ingilizce ilerliyor. tabelalardaki reklamlardan radyo programlarına kadar ingilizce hakimiyeti var. bu da bir yabancı için hem yaşamı hem de iş yapmayı çok kolaylaştırıyor.

    -sosyal hayat: insanlar arasındaki ırk - din farkı sosyal hayata direk yansıyor haliyle. malaylar için kurallar oldukça sert. şeriat var bile denilebilir. normalde malayların alkol alması vs. yasak. ancak ipleyen yok. diğer ırklara ise bu konuda herhangi bir kural geçerli değil. ancak bu tip durumlar, sosyal hayata yansımış. genellikle çinliler kendi aralarında, malaylar kendi aralarında takılıyor. ancak insanlarla tanışmak, konuşmak, muhabbet etmek oldukça kolay.

    sosyal hayat biraz türkiye'ye benziyor. gelir farkı çok olduğu için zenginler ile fakirler tamamiyle farklı bir hayat yaşıyor. yaşam tarzınıza göre, diğer yaşam tarzlarıyla günlük yaşamınızda karşılaşmamanız bile olası.

    ancak avm'lerin sosyal hayattaki yeri büyük. insanlar avm'lerde oldukça fazla vakit geçiriyor. bu da toplumu bir tüketim toplumu yapıyor.

    -ulaşım: tamamen araba. toplu taşımaları bir kaç havaray hattı dışında oldukça kötü. şehirdeki herkes ya araba kullanıyor ya da uber. ciddi anlamda uberden önce hayat nasılmış burada tahmin edemiyorum. ama uber - taksi ciddi anlamda ucuz. bunun da en büyük sebebi insan emeği ve petrolun ucuz olması (benzinin litresi 1.7 lira civarı)

    ancak bu durum tahmin edersiniz ki o lanet probleme yol açıyor. trafik. istanbul'dan kötü olmasa da, belirli zamanlarda belirli yerlerde iğrenç trafik oluyor.

    -iklim: sadece 2 mevsimin olduğu (dry - wet) tropikal iklim mevcut. yıl boyu hava sıcaklığı aynı (30 derece civarında), genellikle güneşli parçalı bulutlu ama 5 dakika içinde inanılmaz yağmurlu fırtınaya çevirebilen bi yapısı var.

    -eğlence hayatı: oldukça renkli ama genellikle kaliteli değil. şehirde oldukça fazla sayıda restoran, bar, club var. haftasonları hareketli geçiyor. çarşamba - perşembe günleri de "kadınlar günü" yani kadın gruplara gece boyu bedava içki veriliyor:)

    şehirin müzik kalitesi oldukça kötü. ayrıca festival denen kavrama da bir hayli uzaklar.

    eğlence hayatının en farklı ve güzel yanı speakeasy barlaryani saklı olan, herhangi belirli bir girişi, tabelası olmayan, sadece bilenlerin gittiği (bilmek matah bir şey değil, herkes biliyor zaten çoğunu) barlar. kaliteli kokteylleri, oldukça chill bir ortamda güzel müzikle içebileceğiniz yerler burası. yani tam bir dating yeri.

    -seyahat: ankaranın en sevdiğim yani istanbula dönüş yolu gibi bir laf vardır. biraz onun gibi olacak ama kuala lumpur'un en keyifli yanı, seyahat etmek. oldukça büyük bir havalanı var ve asyanın en büyük low-cost firması airasia'nın hubı. bu yüzden oldukça fazla noktaya, çok ucuz fiyatlara bilet bulunuyor. tropikal iklim olmasından dolayıda tüm yıl seyahat edilebiliyor. haftasonu kaçamakları çok keyifli. zaten şehirde yaşayan herhangi bir expat'ın 3 haftasonunu kuala lumpur'da geçirdiğini tahmin etmiyorum.

    -yemek: inanılmaz çeşitli. malay mutfağı, çin mutfağı, hint mutfağı zaten yerel halktan ötürü var ve bu mutfakların her biri ayrı bir dünya. bunlara ek olarak (normalde yerel mutfağı güçlü olan ülkelerde olmaz bu ama) dünya mutfağı seçeneği de oldukça zengin. yemeğe çıkma aktivitesi oldukça zevkli bir yer yani.

    -pahalılık - fiyatlar: survive etmek aşırı ucuz, güzel yaşamak pahalı. güzel bir restoranda yemek yemek, alkol, güzel giyinmek, iyi yerden gıda alışverişi yapmak türkiye fiyatlarında (0.8'le çarpabilirsiniz yerel para birimi bu oranda ucuz olduğu için) yani türkiye'deki hayat standardının aynısını yaşamak = türkiyedeki gelir x 0.8.

    yani kuala lumpur expat olmak, farklı bir dünya'da deneyim yaşayıp dünya görüşünün ufuklarını genişletmek ve seyahat etmek için dünya üzerindeki en iyi yerlerden biri. ayrıca, özellikle dijital için, globalleşen firmalar için en çekici pazarlardan biri olan güneydoğu asyanın merkezinde gelişime çok açık ve altyapı - gelişmişlik itibariyle optimum fırsat noktasında.
  • tam bir mad house. hatta freak show. metrosundan oteline nerede olursanız olun, size yiyecekmiş gibi bakan, her seferinde konuşmaya çalışan, yılışıkça gülümseyen, resim çektirmek isteyen adamlarla dolu bir yer kl. taksicileri taksimetre açmaktan ziyade önceden fiyatta anlaşmayı tercih ederler. ne kadar kazıklasak kardır hesabı. anlaşmayın efenim, efendi gibi açtırın taksimetreyi, 5 ringitlik mesafeye 20 ringit bayılmayın.

    beş yıldızlı oteller bir nevi daha korunaklı ancak eğer öğrenciyseniz kesin kez hostelde kalın (biz bukit bintan'daki paradiso'da kaldık, gayet ucuz, temiz ve en önemlisi lokasyon açısından iyi bir noktadaydı. lokasyon deyip geçmeyin, gece gece karanlık sokaklarda yürümek kl'de yapabileceğiniz en talihsiz eylem olacaktır) sakın ama sakın hostellerden azıcık daha pahalı ama uygun fiyatlı temiz görünümlü 3-4 yıldızlı otellerde konaklamayın. hiç bir can güvenliği yok! arkadaşımın kaldığı oteli sabah 6:30da izbandut gibi bir herif basıp, kapıları kilitleyip (silahsız olduğu halde), bütün oda anahtarlarını çalıp, odalara tek tek girip hırsızlık ve daha kim bilir neler yaparken, buna şaşıran ve polisi arayan tek kişi arkadaşım olmuştur. otelin sahibi ve resepsiyonist pısmış, polis tam bir saat sonra gelmiş (geldiğinde hırsız hala odaları soymakla meşgul olduğu halde) "hanımefendi bizi siz aradınız, sadece sizin odanızı arayabiliriz. diğer müşteriler şikayetçi olmadıkları için o odaları arayamayız" yanıtını vermiştir. malezyada ne yazık ki polisin gücü diye birşey yoktur. kanmayın. kendinizi sağlama alın aman deyim.

    genelde turistlerin takıldığı club'ların olduğu uzunca bir cadde var. petronas kulelerinin hemen çaprazında kalıyor sanırım.. beach club oradaki en elle tutulur mekan, ama orada bile seks turizmini iliklerinizde hissedeceksiniz. yanlarında miniminnacık kızlarla eğlenen 50-60 yaşındaki kodaman batılı amcalar bir yanda, aborijin kılıklı cücelerle önsevişme içindeki şişko alman hatunlar diğer bir yanda bir ortam mevcut. sarhoş olunca o kadar dokunmuyor insana bu görüntü, o ayrı. ama eğlencenin ne kadar limitsiz olabileceğini hayal gücünüze bırakıyorum.

    bir de tabi masaj olayı var. çok ucuz, bazen iyi de cidden. sadece masaj yaptıracağınız yerin kalitesine çok dikkat edin. sadece mekana değil müşteri profiline de bakın, mazallah mantardan swine flu'ya her şey kapılabilir.

    chinatown, petronas kuleleri, central market vs. süper de, kl'in olmazsa olmazı batu caves'i mutlaka ziyaret edin. yüzbilmemkaç basamak merdiven sonucunda ulaşılan mağara ve içindeki hindu tapınağı cidden görmeye değer. eğer cuma günü saat 14:00-16:00 arası orada olursanız gerçek bir hindu ritüeline de şahitlik edebilirsiniz. merdivenler boyunca sallanıp uçup koşan maymunlar da güvercin gibi insana acayip alışık hayvanlar. özellikle de insanlar tarafından beslenmeye alışık oldukları için elinizde yiyecek içecek bir şey varsa göz dikebilir, hatta önünüzü kesip zorla alabilir. elinizdeki şeyi uzak bir mesafeye fırlatıp kaçın efenim. sonra da bol bol resim çekin öğle yemeğinizi maymunlar yerken.
  • uzak biryerleden bahsederken kullandığım joker yer ismi
  • havaalanında şehre giderken; otoyolun karşı şeridinde kaza yapmış bir motosiklet, refujun yanında beyni etrafa saçılmış bir adam, arkadaşının yanında çaresizlikten ne yapacağını şasırmış bir adam ve adım adım ilerleyen trafikte arabalarında inip yardım etmeyi akıllarına getiremeyen bir halk ile karşılandığım şehirdir.

    malezya nın genelinin aksine, güney doğu asya dan gelen binbir çeşit insan sayesinde kozmopolitlik sınırlarını zorlamaktadır.

    gezilecek görülecek yerler petronas kulelerinin etrafındadır. yani birisi sizi kolunuzdan tutup "şehrin dışında acayip bir tur ayarladım" derse inanmayın.
  • expatların doğu görevi yaptığı yer.
  • taksici sorununa çözüm: "myteksi" denilen uygulamayı indirin ve kullanın. ios ve android için mevcut. gelen taksici taksimetre açmak zorunda. pazarlık yapmak isterse, torpido üzerinde yazılı olan numarayı gösterin yeter. orada şoförün kimlik bilgileri de mevcut.
hesabın var mı? giriş yap