• kıvanç sezer'in filmi, hemen herkese hitap edip hiç kimseyi tatmin edememenin filmi olması açısından hayli ilginç olmuş aslında. popcorncuyu ayrı, festival kitlesini ayrı, solcuyu ayrı noktalardan yakaladığı söylenebilir ve fakat istisnasız hepsini ayrı sebeplerden hoşnutsuzluklarla karşı karşıya bırakmış. filmde pejoratif bir şekilde ifade edildiği şekliyle söylersek, "sen bana niye vermiyon"'un filmi.

    2016 yapımı iki filmin ortalaması diye tarif edilebilir sanırım. mehmet can mertoğlu'nun albüm'ü ile seren yüce'nin rüzgarda salınan nilüfer'i... belki çatışmaları ve diyalogları sebebiyle bir miktar da kelebekler var burada. fakat bu üç film kadar da yetkin değil temas ettiği noktalarda. kifayetsiz bir karakterin filmini yapmak ayrı şey, bir (ya da birkaç) fikri alıp sonuna götüremeyerek filmin kendisinin o duruma düşmesi ayrı...

    küçük şeyler neresinden tutulsa elde kalacak zayıf ve derme çatma bir yapım. genel bir yapı eksikliğinin yanında (yapısızlığın da hak edilmesi gerekirdi), yer yer oyuncularına yeterince malzeme vermeden onlardan aşırı performans beklemiş ve onlar da bunun altında kalmış. uzun diyaloglu sahnelerin hepsinde bu durum mevcut. tam da bu noktada sanrılar oyunculara bir çıkış noktası sunacak bir mekanik olabilecekken, yönetmen bu malzemeyle de ne yapacağına tam karar verememiş sanıyorum. kıvanç sezer daha çok sanrılarla oynamaktan, onları nasıl saçma bir estetikle temsil edeceğinden, onlara gülmekten falan aldığı kişisel hazla ilgilenmiş gibi. bu yönüyle mastürbatif bir ekip işi tadı bırakıyor film. tolga karaçelik falan, bu ekip sinemanın afili filintalar'ı olmak için fazlasıyla overqualified'lar, hem o işi onur saylak ve ekürisi zaten hallediyorlardı?
  • beyaz yaka dünyasının ritüellerini çok güzel yansıtan film. oyunculuklar şahane.

    --- spoiler ---

    filmin başında taksicinin daha önce su arıtma cihazı satıp şimdi taksicilik yapması için " abi iştir, bugün bunu yarın başkasını yaparız, bi şekilde ekmeğimizi kazanıyoruz" demesi karşısında başrolümüzün " iş sadece iş değildir, senin kimliğindir" demesi film boyunca karşısına çıkması güzel bir göndermeydi.
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---

    ayrıca eşi ile cinsel hayatının uzunca bir süre sıfır noktasında gitmesinden kadının başkasından hamile olduğu sonucuna da varabiliriz sanırsam
    --- spoiler ---
  • bir kıvanç sezer filmi.

    günümüz insanının yaşadığı yahut yaşayabileceği bir durumun son derece gerçekçi bir şekilde işlendiği, ayrı ayrı başlıklar altında yaşanan sürecin değerlendirildiği bir yapım. nedense gitmeyi isteyip de izledikten sonra acaba bu filmi izlemese miydim dedim.

    bu filmin kötü olmasından dolayı değil aksine böylesine rahatsız edici bir konunun böylesine net işlenmesi ve farkındalık yaratması düşündürdü.

    bu nedenle de bu filmde beni rahatsız eden bir şeyler oldu.

    --- spoiler ---

    karakterin yaşadığı tüm süreçlerin kartopu gibi büyüyüp çığa dönüşmesi ve sonrasında her şey kötü gitmesi rahatsız ediciydi.

    antidepresan, birilerinin yaptığı şeyi karakterin neden yapamayacağı oluşu, para, iş, borç, arkadaş çevresi ve sonra da tamamen bitme noktasına gelen evlilik. ve yine de bitmeyen umut. kendini kandırma eylemi ya da vazgeçmişliğim verdiği his.

    başta taksiciye yapılan eleştirinin dönüp dolaşıp karakteri bulması da "hayat işte" dedirten cinsten.
    --- spoiler ---
  • inanılmaz merak ettiğim film. allahın unuttuğu memlekette olduğum için uzun bir süre izleyemeyeceğim ama yapılacaklar listesine eklendi.
  • farklı bir yönetmenlik denemesi gibi görünen, berbat senaryo yüzünden izlenemeyen film. adam niye işten atıldı? neden gelen teklifleri kabul etmedi? derdi, ideali neydi? hiçbir karakter derinliği yok.. tek güzel sahne, bahar karakteri mini eteğiyle mutfak tezgahına eğilirken arkadan usulca kıçını elleyen oğlan çocuğunun olduğu sahneydi. benim gibi çocukken annesinin arkadaşlarını taciz eden nice adamı gülümsettiğine eminim.
  • alican yücesoy’un döktürdüğü film. çok tatlı film.
  • beyaz yakalı dramını, küçük burjuva hayatlarının sığlığını izleyicinin gözünün yaşına bakmadan ortaya koyan harika bir filmdir. standart beyaz yakalı endişelerini taşıyorsanız izlemenizi tavsiye etmem, sizin için rahatsız edici olabilir.
  • --- spoiler ---

    (bkz: yapısal reformlar)

    --- spoiler ---
  • dünyanın ve daha da önemlisi ülkenin gidişatı nedeniyle kendisinden ve işinden başka hiçbir şeyi olmayan insanların sayısı bir hayli artmaya başladı. bu insanların belirli bir konut tercihi, bir eğlence anlayışı, beslenme pratikleri var. film tam olarak bu insanların ve kolay yıkılabilir yaşamlarının üzerinde duruyor.
    filmin uluslararası ismi "la belle indifference" çok daha vurucu.
    son olarak, simge pınar'ın yeni bir hayat şarkısını böyle bir filmde kullanmak çok yerinde bir tercih olmuş.
  • hakkında bir podcast
hesabın var mı? giriş yap