• yazılı kaynaklarda bilinen ilk hâli 9. yüzyılda çin'de ortaya çıkmış bir masaldır.

    çin'deki " ye xian " isimli versiyonuna bakalım şimdi:

    külkedisi, qin hanedanından önce çin'in daha çok türklerin yaşadığı bölgesinde bulunan bir etnik grubun reisinin kızıdır.
    kızcağızın önce annesi ölür. babası ona bir üvey anne getirir ancak ardından kendisi de ölür.
    üvey annesinin işkenceleriyle yaşamaya devam eden ye xian ( yeşim diyelim* ), bir gün ormana oduna giderken derede bir balık bulur ve onu eve getirir su dolu kabın içinde.bu balık aslında kızın öz annesinin reenkarne olmuş hâlidir.
    fakat üvey ana balığı fark edince onu canlı canlı kızartır! afiyetle yer ve kılçıklarını da toprağa gömer.*

    balığın öldüğünü öğrenen ye xian, gece boyunca ağlarken gökten bir melek iner ve ona balığın kılçıklarını gösterir. balığı tekrar diriltir ve kıza dilek hakkı verir.
    ye xian, altın elbise ve altın ayakkabı diler.

    bir gün üvey ana ve üvey ananın esas kızı birlikte saraydaki eğlenceye giderler. ye xian da buraya gitmek istemektedir ve aklına ayakkabısıyla elbisesi gelir. hemen onları giyer ama saray çok uzaktır. o sırada balık dile gelir ve kendisini ormandaki dereye götürmesini söyler. derede balığın sırtına binen ye xian, böylece saraya kadar gider.
    gece, güzelliğiyle herkesin dikkatini üzerine çeker ama onu üvey ana ve üvey bacı da fark edince hemen eve geri döner.
    bu sırada ayakkabılarından tekini sarayda düşürür.
    bu ayakkabı o kadar hafiftir ki bir kuş tüyü bile ondan ağırdır.
    saraydaki bu kızdan o gece birisi daha etkilenmiştir, evet, imparatorun oğlu.

    imparator, oğlunun hâlini görünce kızın bulunması için her yana emir salar ve sarayda bulunan ayakkabı tüm hâtunların ayaklarında denenir. nihayet ye xian, ayakkabıyı dener ve bu hâtunun o olduğu anlaşılır!

    üvey ana ve üvey bacı " biz kızımızı kimseye vermiyoruz " derler. imparator, çok anlayışlı bir insandır.
    üvey ana ve üvey bacı taşlanarak öldürülür.

    evet.
  • efendim, arastirmacilar diyor ki, bizim yillar yili cam ayakkabi diye dinledigimiz sey aslinda camdan degil, tüyden, kürkten filan yapilmis bir ayakkabiymis. yüzyillar öncesinden miras kalan bir yanlis aktarmanin sonucuymus her sey: ortacag fransizcasinda tüy "vaire" demekken, bu cam kelimesiyle (verre) karismis ve biz çocuklar da cam ayakkabi nasil olabilir acaba diye düsünceler içinde çocukluğumuzun ilk gizemlerinden birine dalmisiz.
  • pek naif, pek sevimli bir masalımızdır kendisi. ama masalın grimm kardeşlerin anlattığı orjinal hali biraz daha eğlenceli bizim şimdi dinlediğimizden. bakalım 1800'lerde almanlar nasıl masallarla eğleniyormuş.

    (ek: bir okudum da sanki ben yazmışım gibi olmuş, anlatım tarzı dışında tüm olaylar grimm versiyonuna sadıktır)

    --- ilk iki paragraf standart üçe atlanabilir ---

    başlangıç standart. bizim külkedisinin annesi ölüyor, babası yeni bir kadınla evleniyor, pis bir üvey anne, iki taş gibi ama sümüğünü sürmeyeceğin kişilikte üvey kızkardeş, evin tüm işleri külkedisinin üstünde. bir gün babası yolculuğa çıkıyor, ne istersiniz diye soruyor. pis kızkardeşler mücevherdi, iphone'du bişeyler isterken külkedisi diyor ki bana kafana çarpan ilk dalı kes getir. külkedisi bu dalı annesinin mezarına dikiyor, gözyaşlarıyla suluyor, o dal da büyüyüp acayip güzel bir ağaç oluyor. kuşun biri de geliyor diyor ki artık bu ağaçtan ne istersen gerçekleştirecek bak haberin olsun.

    o sırada kral artık düz duvara tırmananan oğluna acıyıp üç gece balo düzenleyip ülkenin tüm güzel kızlarını çağırıyor. üvey kızkardeşler zaten gidecek, külkedisini eziyorlar falan, anne paso yapamayacağı iş veriyor külkedisine, hepsini kuşlar, börtü böcek bilmemne toplanıp yapıyorlar. külkedisi bak ben herşeyi yaptım diye geldiğinde de "la pis sen nası gelceksin bu halinle" diyorlar yüzüne gülüp gidiyorlar.

    neyse külkedisi ağaca gidiyor ağlıyor falan. ağaç da buna boya badanayı, elbiseyi, silikonu falan bir yapıyor ki bar rafaeli solda sıfır. tabi baloda kardeşleri falan tanıyamıyor bunu ama prensin dibi düşüyor. tüm gece külkedisiyle dansediyor, külkedisini dansa kaldırmaya çalışanlara bir bakışlar, bir maço tavırlar falan, prensin olayı belli oluyor, kızı alıcak. ama külkedisi daha olaya hazır değil, tamam prens falan diye gelmiş ama daha eline erkek eli değmemiş, ürküp kaçıyor (saat 12 falan sonradan babaların eklemesi, orjinalde yok öyle bişey). prens kovalıyor ama külkedisi mübarek usain bolt.

    ikinci gece yine aynı hikaye. prens artık kızıyor, kızım diyor vermeyeceksen niye gösteriyorsun? (şaka şaka demiyor, burası tamamen benim hayvanlığımı prense yansıtmam. ama içinden de demiştir herhalde). üçüncü gece için kaçış yoluna tutkal sürdürtüyor (hakkaten helal olsun, çok zekiymişin). külkedisi yine fırlıyor, altın ayakkabısı yapışıyor mu tutkala. "boş ver nede olsa beleş" diyip depara devam. prens ayakkabıyı alıyor başlıyor külkedisini aramaya.

    --- dikkat! bundan sonrası ciddi düzeyde vahşet içermektedir ---

    sonra prens külkedisinin evine geliyor. önce üvey kardeşler deniyor ayakkabıyı. ilkinin parmaklar sığmıyor, annenin de gazıyla arka odaya gidip parmağını kesip geliyor (benim hiç bir eklemem yok). prens bakıyor ayakkabı oldu alıyor bunu götürüyor saraya. sonra ayağının kanadığını görüp açıyor bakıyor, parmak yok. yanlış kızı almışız diyip fişiyle birlikte iade ediyor. ikinci deniyor, onun da topuğu sığmıyor, gidiyor içeri odaya topuğunu kesip geliyor. prens tamam diyor, götürüyor bunu, ertesi gün o da iade (prens de az çakal diil ya neyse).

    sonra külkedisi geliyor ayağına oluyor falan, prens tamam diyor budur. evlenecekler. tabi kızkardeşler artık külkedisinin köpeği olmuşlar, gözüne girmek için herşeyi yapıyorlar. düğünde yine bunlar yalakalık yaparken, önceden külkedisine yardım eden kuşlar gelip bunların gözlerini oyuyor. böylece kötülüklerinin cezasını ölene kadar kör olarak ödüyorlar (evet, masal bu cümleyle bitiyor, sonsuza kadar mutlu yaşamışlar falan yok).

    --- bitti ---

    alman çocuklar da oh olmuş, beter olsunlar arschgeigeler diyerek mutlu mutlu uykuya dalıyorlar.

    (bkz: masal/@vsop)
  • tdk'ya göre;
    1. çok üşüyen, ateşin yanından ayrılmayan (kimse),
    2. uyuşuk, miskin (kimse)
    3. pasaklı, görgüsüz (kadın)

    zannımca tdk yetkilileri masalı okumamış. *
  • ibret alınası öyküsüyle ve verdiği ince toplumsal mesajlarla bir başyapıt tadındaki masalın kahramanı.
    bigün külkedisinin çok gitmek istediği bi balo düzenlenir ama külkedisinin kanaması vardır baloya katılamaz. son pedleri kıskanç kız kardeşleri kullanmıştır. külkedisi boş ped kutusuna dalgın dalgın bakmakta, herangi bi bezi sokup baloya katılmayı aklından geçirmektedir. o sırada kutudan çıkan ped perisi külkedisine unique bi ped verir. yanlız uyarmayı da ihmal etmez: "geceyarısından önce çıkarmalısın" külkedisi giyinir, süslenir ve bi taksi çevirip baloya katılmaya gider. güzelliğiyle kapıdan girer girmez ev sahipliği yapan prens beyin dikkatini çeker. prens acele külkedisine iş atar ve onu tavlar. zaman su gibi akıp giderken külkedisi birden geceyarısına dakkalar olduğunu farkeder ve saksoyu yarıda kesip kendini şatodan dışarı zor atar.. tam merdivenlerde artık çok geç olmuştur, ped perisinden aldığı ped birden kabağa dönüşür. külkedisi kendini zar zor evine atar. prens merdivenlerdeki kan gölünden aldığı örneği analize gönderir. karının aidsli olduğu ortaya çıkınca saksodan öteye gitmediği için kendini şanslı sayar. külkedisi ise günlerce kabağı çıkarmakla uğraşır.
  • geçenlerde mağazada ayakkabı denerken çalışan görevli ayakkabıyı giydirmek için yeltendi, izin vermek istemesem de giydirdi ayağıma. yanımdaki arkadaşım "külkedisi siktirella gibi kızsın valla, ayakkabı ayağına cuk diye oturdu." dedi. o an benim kafamda bir şimşek çaktı. lan bu külkedisi masalındaki prens bildiğin ayak fetişisti ya! piiii...

    masalda kral oğlunu evlendirmek için bir balo düzenler ve baloya evlenme çağındaki bütün kızlar davet edilir. külkedisi de gitmek ister fakat kıyafet ayakkabı uygun değildir falan. aniden ortaya çıkan bir peri, külkedisini güzel kıyafetli bir kıza dönüştürür. ayrıca baloya götürmek için balkabağından at arabası ve fareleri de ata dönüştürerek külkedisinin baloya gitmesini sağlar. saat 12 dolmadan önce baloyu terk etmesi gerekmektedir aksi takdirde eski haline dönecektir. saat 12 olunca külkedisi saraydan kaçarken 35 nomero cam ayakkabısının tekini düşürür ve prens de aşık olduğu kızı bulmak için ayakkabının tekini eline alıp krallıktaki bütün kızların ayaklarını kontrol eder. tabii bu bize yerdirilmeye çalışılan hikaye. yerse. ama ben yer miyim yemem tabii ki.

    düşünün krallıkta bir prens var ve elinde camdan bir ayakkabı, bütün krallıkta fellik fellik dolaşarak ayakkabının sahibini arıyor. lan bu nasıl mallık? koskoca krallığın saygınlığı saçma sapan bir sebepten dolayı ayaklar altına alınıyor. lan moğollar sağdan girdi ülkeye. vizigotlar yukardan saldırıyor, westeros elden gitti, winter is neredeyse coming, akgezenler ortalıkta kol geziyor. varsa yoksa ayak varsa yoksa vals. lan bu ne abazanlık? prens hem abazanın önden gideni bayrak taşıyanı hem de bildiğin ayak fetişisti amk. beyimiz eline bi cam ayakkabı almış kızların ayaklarını kontrol edecekmiş. pii allah belanı versin senin gibi prensin. düşününce sinirlerim zıpladı. lan bu prenste kapasite olsa zaten babası evlendirmek için balo düzenlemezdi. kendi kendine uygun birini bulurdu. neymiş efendim krallıktaki bütün kızlar dizilsin sıraya benim salak oğlan birini seçsin beğensin. bu salak bi tane kız gördü baloda, iyice mala bağladı. ayakkabısını bulacakmış da onla evlenecekmiş. lan bunu kullanarak kraliyetteki bütün kızların ayaklarını ellemeye ne gerek var, salak mısın, çocuk mu kandırıyorsun? bi kişi de demiyor ki o sarayda aga bu nedir. kraliyet istihbarat servisi emrinde zaten, söyle bulsunlar kızı, ama yok amaç farklı işte…senin ben vizyonunu ...

    ayrıca bu külkedisi mahlaslı siktirella'nın bildiğimiz kadarıyla bebeksi ayaklarından başka da hiçbir meziyeti yok. tek erdemi ve çeyizi 35 numara ayak. sümsüğün teki. iki eliyle bir ski doğrultup evdeki histerik üvey anayla iki tane salak üvey kardeşini hale yola sokamamış. (bu evdeki ablaların geri zekalı olduklarını nerden anlıyoruz; yaba gibi ayaklarını "nasıl olsa kraliçe olunca yürümem gerekmeyecek" argümanıyla cam ayakkabıya sığdırabilmek için biri parmağını biri de topuğunu kesiyor)

    anasını satim, herkesin mi ayağı 42 numara bu memlekette, mantıksal ve istatistiksel olarak, kraliyette yaşayan kadınlardan bazılarının külkedisi'ne benzer büyüklükte bir ayağı olma şansı var, eeee o zaman ayakkabı şak diye otursa elalemin kadınının peşinden mi koşacan? lan sen bütün gece dans etmedin mi bu kızla? sonuçta yüzüne baksan tanırsın yani. ama yoookk senin derdin yüzü, gözü, götü değil. ülkenin tüm kadınlarının ayaklarına dokunmak (ve kimbilir daha neleeeer neler...) istiyorsun.

    abi bunu çoluk çocuk okuyacak lan. olacak iş mi?
  • camdan ayakkabi giymisti prensin partisinde de bi tekini kaybetmisti kacarkene. sonra prensin buldugu o ayakkabi neden diger esyalar gibi ozune donup eski ayakkabi olmadi ona sasarim
  • kendisini yalnızca ayakkabı numarasından tanıyabilen bir salakla evlenip mutlu olacağını zanneden zavallı
  • bir çok arızalı kadının yetişmesine sebep olduğunu düşündüğüm masal. yani daha 5-7 yaşında bir kız çocuğuna "bak, hemcinslerin sana kazık atacak, seni arka plana iticek, o kadar sıkıntı göreceksin o kadar zorlukla karşılaşacaksın ama bir prens seni farkedecek ve bulacak" diyerek beynine abuk fikirler pompalarsanız; bu kız gidip 23-30 yaşlarında kazık kadar kadın olduğunda, her zorlukta her güçlükte "benim pirensim nerde benim pirensim nerde" diyerek ağlaya ağlaya gezerler, sakat sakat tercihlerle prens bulduğunu sanıp kıçının üstüne otururlar. ama aslen hayatta her zaman mucize insanı bulmuyor, mucizeyi yeri geldiğinde insanlar yaratıyor. inceden bir edinilmişlik öğreten bu masalı yasaklamak gerek, kendilerini külkedisi olmaya kaptıran birçok kadının oluşmasını önlemek için.
  • küçük kızları zor durumlarda kaldıklarında hep bir prensin kendilerini bulup kurtaracağı yalanına erken yaşta inandıran bi masaldır..
hesabın var mı? giriş yap