• ben yaptım oldu, hem küllerimin her biri savrulurken yaptım. lakin nasıl kül oldum önce onu anlatmak lazım...

    bi adam sevdim ben, çok ama; gurursuzca, zavallıca, bi çoklarına göre kendimi küçültürcesine ve en önemlisi kendimi hiçe sayarcasına çok...
    o bir başkasının yarasıyla hala ona aşıkken ısrarla bana geldiğinden ve ben de kendime o yarayı sarmayı vazife etmişken yürüyemedi haliyle. aşk kırıntısına bile razıyken ben o bana hiç aşık olmadı, olamadı.
    başta kollarımda bir enkaz varken zamanla sevgimle iyileşen ve egosu güçlenen bi adam oluverdi. sonra iyileşir iyileşmez de benim yerime bi kız çocuğuna aşık oluverdi. benden daha gururlu ve benden daha çok kaçan 16 yaşında bi kız çocuğuna gidiverdi. 16 yaşında kız çocuğu ne bilirmiş gururu demeyin, o adama göre çok olgun ve aklı başındaydı. ben ne kadar şeffaf ve uğraş gerektirmeyen biriydimse o o kadar kapalı ve peşinden koşturmayı bilen biri-ymiş.

    sonra ben öldüm ama ne ölmek sürüne sürüne. aylarca hiçbi şey durmadı midemde sadece kahveyle beslendim, yediğim her lokmayı kustum içimdeki acıyı da kusabilirim sanıp, olmadı...

    sürekli içmeye başladım sonra; ayık olmazsam hatırlamam sanıp, olmadı boğazımdaki yumruyu yok etmeye yetmedi hiçbi alkol oranı...

    çivi çiviyi söksün diye değil de, kirlenirse her şey belki rahatlarım içimdeki ondan koparım diye başka dudaklar, başka kollar...yetmedi, dinmedi yine...

    en son çok sevdiğim şehrimi, sevdiğim herkesi bırakıp almanya denen ruhsuz ülkeye gittim, kaçıp kurtulmak için ama olmadı. gitmek sadece gitmekti çünkü ve beynin de senle beraber geliyordu.

    bütün bu süreçlerde bi yandan sevdiceğiyle hayatına devam ederken bi yandan da benimle iletişimi kesmeyerek beni daha da dibe sürüklemeyi ihmal de etmiyordu. çünkü neticede başkasına aşık olması benimle konuştuğu gibi kimseyle konuşamadığı gerçeğini ve hayatında hiç kimsenin onun kötü anlarında benim kadar yanında olamayacağı gerçeğini değiştirmiyordu. ah bir de vazgeçemediği bi ten uyumu vardı ama bu zannımca olayın en gereksiz kısmıydı...gideririm sandığım bi özlemle ben de aylarca çık hayatımdan artık diyemedim. ara ara der gibi oldum konuşmadık bi kaç ay sonra hop yeniden başladık.
    sonra ben bi gün bi aydınlanma yaşadım ve onu artık geçmişte bırakmak istediğimi ve geçmişimi de adı gibi geçen bi şey olarak bırakmak istediğimi söyledim.

    bi süre onsuz hayatmı normale yaklaştırma şansı elde ettim böylece.

    şimdi gelelim bu hikayenin mutlu kısmına, kül olmak kolay külden doğmak zor olan.
    bi adamla tanıştım; ruh ikizim değil ruhumu tamamlayan bi adamla. ne kadar kötü yanım varsa onu hafifleten bi adamla...aşırı sinirime karşılık aşırı sakin bi adamla, pesimistliğime karşılık optimist, sivriliğime karşılık yumuşak, duygusal gelgitlerime karşılık dengeli ve dingin bi adamla. ama elbette hayat bana hiçbi şeyi sorunsuz sunmuyordu; istanbul aşkıma karşılık istanbul nefreti (çoğu izmirli gibi)....

    hatalar yaptım sonra bi sürü; zira alışık değildi bünyem değer görmeye ya inanmadım hiçbi şeye. benim için en huzurlu şehri bırakıp en kaos dolu şehre gelmeyi seçen bi adama aylarca inanmadım ben korkularım ve şüphelerimle yordum onu. ama pes etmedi, bırakmadı. sonunda ben de onun sabrıyla kendimden nefret etmeyi bıraktım. hayatımın en doğru kararını verip evlendim de bu adamla. mutluluk, huzur, severken seviliyo da olmak ne demekmiş öğrendim onla.

    kendimi sevmeyi öğrendiğim gün doğdum ben küllerimden ve bunu yapmamı sağlayan adamı da çok seviyorum; varlığı hayatın bana verdiği ikinci ve en büyük şans.

    velhasıl bütün mevzu kendinizi de sevmeyi öğrenmek; birini sevmek kendinden vazgeçmek demek değilmiş. marifet kendini sevip sayarken bi başkasını da sevip sayabilmekmiş. küllerinden doğmak da bunu anlayabilmekmiş...
  • "kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?"
    >friedrich nietzsche<
  • (bkz: anka kuşu)
  • (bkz: rise like a phoenix)
    https://youtu.be/saolvejejv4

    nasıl bir yanmak... alev alev!
    "ya sabır!" çeke çeke
    bilmediğim bir dilde
    ve bilmediğim bir dinde gezerek
    sevgiye sığınarak
    kusarak geçmişteki tüm kirleri

    öldüm.
    sonra bir bebek sesi. ben.
    2019 ekim. 26'sı ayın.
    tanır gibi olduğum kadınlar, erkekler...
    şimdi ailemden biriler
    ben onların bebeğiyim
    ellerine, yüreklerine doğdum.
    bir bodrum katında. loş ışıkta.
    agu! bir iki kahkaha...
    yaşamak... öyle... güzel ki!

    yan! yan! yan!
    gitsin her ne varsa,
    ne kaldıysa sen olmayan!

    ve sonra orda,
    küllerin arasında,
    bitti sandığında...
    bir tazecik alev!
    kalkacaksın ayağa
    kendinden bile beklemediğin
    bir kudret ve arzuyla
    hazırsın yeni hayatına.

    artık "yaşamaya" başla!
  • içine kapandığın kozandan

    altında kaldığın enkazdan

    etliye ve sütlüye karışmayan durumundan,

    çıkıp ayağa kalkmalısın.

    gerçeklerin için mücadele etmelisin.

    seni buraya kabuğunun içinde kuruyan bir kaplumbağa olman için değil,

    meleklerin bile secde ettiği bir insan olman için gönderdiler.
  • küllerden ne kaldığına göre değişen durum. her küllerinden doğum sancılıdır, zira küller kolay kolay yeni bir hayata, yeni bir bedene, yeni bir yaşama dönüşmez. o küllere biraz gözyaşı katılmalı, biraz da ter. ancak o zaman o küllerden yeni bir benlik yaratabilirsiniz.
  • canlı bir cenaze olmak ile cevhere dönüşmek arasında gidip gelenlerin, karanlığın ucundaki ışığı keşfetmesidir.

    küllerinden doğmanın ilk şartı korkularınla, acılarınla yüzleşmektir. bir cesaret işidir. belki bu mazoşistçe gelebilir lakin ötelediğiniz sıkıntılar zaman geçtikçe beyninizin arka planından başlayarak sizi ele geçiriverir.
    annemin vefatından önce her günümü alkolle geçiren ben annemden sonra bir süre içmedim. beynimi uyuşturup acılarımı ötelemedim. uzunca bir süre ölümünü kabullenemedim lakin korkularımla yüzleştim. hatta ankarada beraber yaşadığımız eve kadar gittim. yüzleşmem lazımdı çünkü ben babamın yanına gelmişim de annem hala oradaymış hissiyatına bürünmüştüm. daha öncelerde haftanın her günü rutin yaptığım metro otobüs yolculukları o sefer fazlaca acıtmıştı canımı. durak isimleri bir bir söylenirken ben insanların bakışlarına aldırmadan hıçkıra hıçkıra ağlayarak gidiyordum evimize. sitenin önüne geldiğimde korkarak bakmıştım evimizin balkonuna. oturdum bloğun önündeki banka annemin beni beklediği balkonu izleyerek ardı ardına yaktığım sigaralarla yine bir güzel ağlamıştım. ayaklarım geri geri gidiyordu adeta fakat binaya girip dairenin bulunduğu kata çıktığımda uzun bir süre kapıya bakakaldım. sanki her an kapı açılacak da annem elimdeki poşetleri alacaktı. karşı komsumuz farketmiş geldiğimi ki hemen kapıyı açıp "gel kızım, bu sefer buraya" diyerek beni içeri aldı. daha öncelerde hep beraber yaptıgımız kahvaltılar bu sefer annemsizdi. evden çıktım yere eğilmiş botlarımı giyiyordum ki arkamdan bizim dairenin kapısı açıldı. kafamı kaldırıp bakamadım bile sessizce akıttığım gözyaşlarım botlarıma damlarken napacağımı bilemedim sonradan bir anlık cesaretle dönüp baktım. bambaşka bir kadın kapının önünde duruyordu.çaktırmadan da evin içine baktım bambaska esyalar. orda ilk yüzleşmemi yaşadım. daha sonralarda tedavi gördüğü hastanelere gittim bahçesinde oturup ağladığımız banklarda peşpeşe sigaralar yaktım insanları seyrettim. onunla anılarımın olduğu her sokakta her mekanda onu aradı gözlerim. günler aylar bir süre böyle geçti. mezarlığına her gittiğimde biraz biraz kabullenmeye başladım. acımı iliklerime kadar hissettim, nefesim kesilene kadar ağladım, sabahları zor ettim.

    ardından silkelenme vakti. hummalı bir temizlik harekatı. kendimden, acılarımdan beni yeniden doğmaktan alıkoyan çaresiz inançlarımdan kurtuldum. kendi kurtuluş savaşımı başlattım.

    iki sene sürdü savaşım. birtakım başka sorunlar da yaşadım lakin bu zorluklara teslim olmadım, tüm hesaplaşmalarımdan sonra ölüme değil yaşam a kesin dönüş yapan benliğimin zaferini kutluyorum bir anka kuşu misali..
  • düşmana karşı verilebilecek en güzel cevaptır. lakin önce yanmak gerekiyor ki, işte o çok acı veren bir süreç.
  • acı çektim,
    ağladım,
    bağırdım,
    üzüldüm,
    kavga ettim,
    sustum,
    bekledim,
    dayandım,
    direndim,
    felç geçirdim,
    astım oldum,
    panik ataklarım oldu.
    her gün koştum,
    yoruldum,
    daha çok yoruldum.
    az yedim,
    hiç yemedim,
    içki içtim,
    bıktım,
    usandım,
    kaçtım,
    gece kaçtım,
    gündüz kaçtım,
    geri döndüm.
    öldüm sonra,
    yavaşça öldüm.
    öldüğümü farketmedim.

    bir gün geldi,
    bilmiyorum ne oldu,
    yaktım.
    herşeyi yaktım.
    kendimi de yaktım.
    kolay olmadı.
    acı çektim,
    ağladım,
    bağırdım,
    üzüldüm,
    kavga ettim,
    sustum,
    bekledim,
    dayandım,
    direndim.
    her gün koştum,
    yoruldum,
    daha çok yoruldum.
    az yedim,
    hiç yemedim,
    içki içtim,
    bıktım,
    usandım,
    kaçtım,
    gece kaçtım,
    gündüz kaçtım,
    geri dönmedim.
    doğdum sonra,
    küllerimden doğdum.
hesabın var mı? giriş yap