• kendimden biliyorum:

    yabancı bir şarkıyı bilmediğim için kendimi cahil hissedebiliyorum ama türküleri bilmemek normal.

    türkiye'nin bir şehrinde, üniversite eğitimi almış insanlar arasında yaşıyorum ve kendimi türkiye'de yaşıyormuş gibi hissetmiyorum. mutasyona uğramış amerikamsı bir yaratığa dönüşme sürecinde memleket. sağlam yerlerini bulup koruyup kollamak gerek deva bulununcaya kadar.

    zira ben türkiye'de yaşamıyorum. yaşanan bütün bu abukluklar türkiye olduğu için değil, türkiye olamadığı için.
  • urettigi seyi tum dunyaya satabilmek icin tum dunya halkinin ihtiyac ve beklentilerini aynilastirmak. kar edecegim diye kulturel cesitliligi ve dunyadaki turlu turlu guzelligi yokedip ortamin amina koymak.

    sonuc: herkesin ayni seyleri yiyip, konusup, izleyip, ayni olcude mal olmasi.
  • can dündar'ın da bir yazısında belirttiği gibi amerika'nın bir ülkeye cia veya işgal gücü göndermeden önce hollywood ve mtv'yi göndermesi olayı.
  • herkesin "kahve" denince nescafe anlaması ve kültürümüzün ayrılmaz parçası olan kahvemiz için "türk kahvesi" dememiz. hadi elin dunyadan bi haber amerikalısı bunu diyebilir de biz kendi kahvemize neden diyoruz?
  • bir ülkenin benliğini kaybetmesi kendi kültürü ve diğer kültürün arasında kalıp bocalaması.
  • teknoloji üretme gücüne sahip ülke ve toplumların teknolojiyi satın alan ülke ve toplumlar üzerinde kurdukları sistem neticesinde doğan arz talep piyasası. buna müzik endüstrisi üzerinden küçük bir örnek vermek gerekirse:

    dünyada rock müziğinin şekillenmesinde en çok rolü olan enstrümanlar ağırlıklı olarak abd'de üretilen gitarlardır. aynı şekilde bu enstrümanlarla birlikte kullanılan amplifikatörlerin de en çok beğenilen modellerinin ingiltere'de ve yine abd'de üretilen markalar olduğu bilinen bir gerçektir. teknolojiyi üreten bu iki ülke, en iyi tonların bu cihazlar tarafından üretildiğini beynimize yeterince kodladığında hepimizin elinde bir gibson, bir fender olması çok doğaldır. neticesinde aynı cihazlarla çaldığımız kendi şarkılarımız bile bir şekilde ingiliz veya abd karakterli duyulacaktır teknik olarak. bu da türkçe rock müziği dinleyen ve az biraz araştırmaya meğilli olan bireylerin abd ve ingiliz müziğine kendilerini kaptırmalarına yola açabilecek yollardan sadece biridir. kültürler üretim yapabildikleri sürece ayakta kalmaya devam edebileceklerdir bu çok açıktır.

    aynı bakış açısını otomobillerden dövüş sanatlarına, filmlerden yayıncılık ve kitaplara, yiyecekten giyeceğe kadar her türlü kültür alanına, özellikle de en çok tüketilen malzeme olan popüler kültür alanına uygulayabilirsiniz. neticeler ülkeden ülkeye farklılık gösterebilmekle beraber genel olarak işin matematiği hep aynı kalmaktadır...
  • bazen öyle güzel yapar ki puşt, puştluğunu; sen onun sana dayattığını, kendi zevklerin ve kendi fikirlerin sanarak yaşarsın ömür boyu.
  • muzik,sinema,adetler ya da yasam biciminin empoze edilmesi olarak tanimlanabilir evet ve bir ulke aicsindan tehlikeli olmaya basladigi zaman ise;ulke vatandaslarinin(ki genclikdir genelde bu) kendi kulturlerinden utanmaya baslamasi ve yabancilarinkine ozenmesi ya da onlari uygulamaya baslamasi olarak ifade edilir.
    ama dikkat edilirse artik gunumuzde kulturel emperyalizmin icine dinde girmeye basladi.
    namaz kilmak icin mescite gelirken baskalarindan saklanan ya da cikarken arkadas grubuna rastlarsa utanan kisiler goruyorum garip bi bicimde.ya da annesinin basinin kapali olmasindan ya da ailesinin muhafazakar olmasindan.cunku artik din denen seyde bi yasam bicimi gibi sunuluyor insanlara medya tarafindan,namaz kilmak ya da bu tip ibadetler(misal kurban,bir kadinin kapali olmasi)kroluk gostergesi,bagri acik gomlek giymek ya da o kisilerin yapacagi seyler,ancak cagin gerisindeki kisilerin hayatlarina empoze ettikleri bi seydir din olarak lanse edilmeye baslandi genclere ve bu genelde turk medyasi tarafindan yapiliyo garip bi bicimde.
    aslinda uzun uzunda yazabilirim ozellikle ergenlik donemi gibi kisinin en cok ozenti oldugu ve arayis icinde oldugu bi donemde uc sene boyunca annesinin basi ortulu tek kisi olarak bi arkadas cevresinde takilmak zorunda kalinca yasadiklarimi ve hissettiklerimi yazsam ve onlarin buna bakis tarzi,ne demek istedigim daha iyi anlasilabilir ama gerek yok bence ,kulturel emperyalizmin de,uygulayanininda ....
  • bir güçlü kültürün başka güçsüz bir kültüre kendi kültürünü yava$ yava$* kabul ettirmesi.

    farklı bir $ekli için;
    (bkz: asimilasyon)
  • yazarak açıklanamayıp, yaşadıkça anlaşılan, ağızlara sakız olmuş konu. her güçlü milletin, güçsüzün toplumsal bilincini, bir yığın çöp ile değiştirme senaryosudur. özellikle 45'ten beri türkiye'de başarı ile uygulanmaktadır. kimi misyoner olup din iman pazarlamakla, kimi cola-hamburger ile yemek kültürünü yozlaştırmakla, kimi dilimizi köhne bulan (ve ingilizce ve fransızca ile değiştirmeye uğraşan) soysuz aydınları beslemekle kültürsüzleştirmeye katkıda bulunur. amaç ulusları bölmek (bkz: böl ve yönet), böylelikle ülkeleri parselleyip satmak (bkz: kendi ülkende yabancılar için toprak serfi olmak), bunları başarana kadar da seni sömürüp ülkeni de pazar yapabilmektir (bkz: bu boktan malları hangi kerize satabilirim). ülkemiz insanını da 20-30 sene içerisinde ıraklılaşmaya sevkedebilecek bir olgudur. bileği bükülemeyen milletlerde, kültürsüzleştirme eyleminde kullanılan maşalar sermaye ve siyasetin önde gelen tipleridir. ülkeler, 100lerce milyar dolarlık borç yükü altına sokularak, dışa bağımlı hale getirilir. bu süreçteki en büyük pay sahibi ise siyasal erki elinde bulunduranlardır.

    kültürsüzleş(tir)me (yada kültürel emperyalizm) sorununun çözümü ise: halka iyi eğitim sunmak, ve batının maşalarının önemli mevkilere gelmesini engellemekten geçer.
hesabın var mı? giriş yap