• ne zaman yılbaşı, cadılar bayramı, sevgililer günü gibi günler gelse, içki festivalleri yapılsa ortaya çıkan sanrı.

    kimilerine göre belli şeyler "kültürümüzde" vardır, başka şeyler yoktur. bunlar bu olmayan şeyleri yapan insanları "kültüre uygun davranmamak ile" itham ederler.

    oysa kültür sabit değil değişken ve çeşitlidir.

    en basitinden "türk kültürü" adını verdiğimiz kültürler yığını bile binlerce yıl içinde değişim göstermiştir. sadece devlet adamlarının giyimlerine bile bakarak (önce orta asya türklerine, ardından selçuklara, erken dönem osmanlılara, geç dönem osmanlılara) bunu gözlemleyebiliriz.

    türkler tarihlerinde farklı alfabeler (bilinenleri göktürk, uygur, arap, latin, grek, kiril) ve farklı dillerden isimler almışlar. mete hanlar, oğuz kaanlar, kültiginler zamanla şehname'den alınan farsça keykubat, keyhüsrev, daha sonra araplardan alınan abdülmecit, abdülhamit gibi isimler olmuş.

    türkler tarihlerinde değişik topluluklar halinde şamanizm, maniheizm, tengricilik, musevilik, hristiyanlık, müslümanlık gibi pek çok farklı dine inanmışlar. günümüzde kimi türkler de bunların hiçbirine inanmıyor.

    türk mimarisi zaman içinde başkalaşım geçirmiştir. selçuklu döneminde daha çok orta asya-iran hattının esintilerini barındıran geniş işlemeli kapılar ve iki büyük minareyi görüyoruz. osmanlı'nın erken döneminde camilerde bizans mimarisinden esinlenme kubbeli yapı görülürken saraylarda geniş, sade ve avlulu yapı benimsenir. osmanlı'nın son döneminde dönemin avrupasında yaygın olan barok, rokoko, art nouveau gibi mimari akımlarda camiler ve saraylar yapılır.

    bir türk köylüsü bir zamanlar konar-göçerken daha sonra yerleşik yaşama geçmiş. aldığı isimlerin yanı sıra bütün yaşam biçimi, yeme-içmesi değişmiş. türkler bir zamanlar yurt adı verilen çadır yaşamında yaşarken anadolu'da cumbalı evler yaptılar ve bu evler yakın bir zamana kadar tipik türk evi olmayı sürdürdü. daha 500-600 yıl önceye kadar çay, kahve, patates, domates türk mutfağında yoktu. bugün bunlarsız bir türk mutfağı düşünmek zor.

    sadece çağlar içinde değil, bugünün türkiyesi'nde dahi tek bir homojen kültürden söz edilemez. bugün türkiye'nin doğu karadeniz bölümünde geleneksel ve muhafazakar değerler hakimdir. mutfak, müzik, giyim biçimleri kafkasya'ya yakındır. akdeniz, ege ve trakya'daysa yunanistan'a ve balkanlara daha yakın bir mutfak, müzik ve danslar vardır. iç anadolu ve doğu daha çok orta asya-iran hattında devam eden kültürün son izlerini taşır. burada en büyük belirleyicilerden biri coğrafyadır ve bu durum türkiye'ye özgü değildir. dünyanın pek çok ülkesinde benzer kültürel farklılıklar vardır. mesela fransa'nın kuzeybatısı "bretagne" (britanya) adı verilen bir bölgedir ve mimarisi, yaşam tarzı britanya'yı andırır (hatta en fazla pub bu bölgededir). alsace-lorraine bölgesi alman kültürüne yakınlık gösterirken güney, yani menton, cannes, nice hattı akdeniz yaşamı ile italya'ya benzerdir.

    bu yüzden herhangi bir yerde herhangi bir etkinlik için "bu bizim kültürümüzde yoktur!" kelimesi boştur. bu ülkede belli bir kesimin geleneği olan bir şey bu ülkenin de kültürünün bir parçasıdır. "biz noel değil, yılbaşı kutluyoruz" gibi savunmalarsa çöptür. hristiyanlık bu coğrafyada müslümanlıktan eskidir ve dileyen gayet de noel kutlayabilir. "türk kültürü" ne tek bir dinin, ne tek bir bölgenin ne de tek bir topluluğun kültürüdür. bugün yarısından fazlası büyükşehirlerde yaşayan bir toplumun kültürü için hala iç anadolu ya da doğu karadeniz'deki ufak bir şehir referans noktasını oluşturulup kalan bölgeler, topluluklar "daha az yerli" ilan edilemez. türkiye'de yaşayan tüm kesimler eşit derecede bu ülkenin vatandaşı ve kültürünün temsilcisidir. kültür ancak bütünlüklü değerlendirilebilir.
hesabın var mı? giriş yap