• yemek masasını toparlamakla yükümlü 3. tekil $ahıs.

    (bkz: biz doyduk allah arttırsın sofrayı kuran kaldırsın)
  • 114 surenin isimlerinin türkçe karşılıkları.

    1. açılış (fatiha)
    2. öküz (bakara)
    3. imran ailesi (ali imran)
    4. kadınlar (nisa)
    5. ziyafet (maide)
    6. sığır (en'am)
    7. araf (araf)
    8. ganimetler (enfal)
    9. tevbe (tevbe)
    10. yunus (yunus)

    11. hud (hud)
    12. yusuf (yusuf)
    13. gök gürültüsü (ra'd)
    14. ibrahim (ibrahim)
    15. hicr (hicr) -- yer adı, kelime manası: taş --
    16. arı (nahl)
    17. gece seyahati (isra) -- mirac'ın ilk kısmı --
    18. mağara (kehf)
    19. meryem (meryem)
    20. ta ha (ta ha) -- harfler --

    21. peygamberler (enbiya)
    22. hac (hacc)
    23. mü'minler (mu'minun)
    24. nur (nur)
    25. hakkı batıldan ayırıcı (furkan)
    26. şairler (şuara)
    27. karınca (neml)
    28. kıssalar (kasas)
    29. örümcek (ankebut)
    30. romalılar (rum)

    31. lokman (lokman)
    32. secde (secde)
    33. hizipler (ahzab)
    34. sebe (sebe) -- yer/kabile adı --
    35. yaratıcı (fatir)
    36. ya sin (ya sin) -- harfler --
    37. saf tutanlar (saffat)
    38. sad (sad) -- harf --
    39. kalabalıklar (zumer)
    40. bağışlayan (gafir)

    41. ayrıntılı (fussilet)
    42. danışma (şura)
    43. (altın, gümüş) süsler (zuhruf)
    44. duman (duhan)
    45. diz çökme (casiye)
    46. kum tepeleri (ahkaf)
    47. muhammed (muhammed)
    48. fetih (feth)
    49. odalar (hucurat)
    50. kaf (kaf) -- harf --

    51. savuran rüzgar (zariyat)
    52. tur (tur) -- dağ ismi --
    53. yıldız (necm)
    54. ay (kamer)
    55. merhametli (rahman)
    56. olay (vakıa)
    57. demir (hadid)
    58. mücadeleci kadın (mücadile)
    59. toplanma (haşr)
    60. imtihan edilen kadın (mumtehine)

    61. saf (saff)
    62. cuma (cuma)
    63. münafıklar (münafikun)
    64. aldanış (tegabun)
    65. boşanma (talak)
    66. yasaklama (tahrim)
    67. yönetim (mulk)
    68. kalem (kalem)
    69. gerçek (hakka)
    70. yükselen yollar (mearic)

    71. nuh (nuh)
    72. cin (cinn)
    73. sarınan (muzzemmil)
    74. örtünen/gizlenen (muddessir)
    75. diriliş (kıyame)
    76. insanar (insan)
    77. gönderilenler (murselat)
    78. haber/duyuru (nebe)
    79. tutup/çekip çıkaranlar (naziat) -- meleklerin kötü insanların ruhlarını çekip çıkarmaları --
    80. surat astı (abese)

    81. sarma/dolama (tekvir)
    82. ayrılma (infitar) -- kıyamet gününde göğün ayrılması/yırtılması/parçalanması --
    83. kandıranlar (mutaffifin)
    84. yarılma (inşikak)
    85. burçlar (buruc)
    86. sabah yıldızı (tarik)
    87. yüce (a'la)
    88. kuşatan (gaşiye)
    89. tan vakti (fecr)
    90. şehir (beled)

    91. güneş (şems)
    92. gece (leyl)
    93. kuşlu vakti (duha)
    94. ferahlık (inşirah)
    95. incir (tin)
    96. kan pıhtısı (alak)
    97. güç (kadr)
    98. kanıt (beyyine)
    99. zelzele (zilzal)
    100. koşanlar (adiyat)

    101. şiddetli ses (karia)
    102. çoğalma (tekasur)
    103. zaman (asr)
    104. dedikoducu (humeze)
    105. fil (fil)
    106. kureyş (kureyş)
    107. yardımlaşma (maun)
    108. güzellikler (kevser)
    109. kafirler (kafirun)
    110. yardım (nasr)

    111. ip (tebbet)
    112. ihlas (ihlas)
    113. açılma (felak)
    114. insanlar (nas)

    not: bazı isimlerin (kast edilen) manası ihtilaflıdır.

    tema:
    (bkz: islam /@derinsular)
  • kainat, kevnî (oluşsal) bir kuran'dır,

    kuran; kainatın kelama dökülmüş, sözel hâlidir.

    kainatta ne varsa, kuran'da da aynen o vardır.

    her ne kadar kuran, kainatın sözel formudur diyebilsek de, iş ondan biraz daha karmaşıktır.

    kainat, son tahlilde çeşitli dalga boylarında titreşen enerji frekansları yumağıdır; bir frekanslar okyanusudur.

    kuran'daki her bir ayet, bizim zihnimize hitap eden belirli anlamlar içermesinin yanında, ayrıca belirli bir enerji frekansının veya frekanslar kombinasyonunun karşılığıdır. o ayetler okunduğunda beyin ilgili frekansta yayın yapmaya başlar. ayetlerin tekrar sayısı ne kadar fazla olursa yayın o kadar güçlü olacaktır. bu da bizi kainattaki makro enerjetik yapılara bağlayacaktır.

    ancak bu dediğim olay bir yönden iyidir ama oldukça da tehlikeli bir iştir. makro frekanslara kapıları açmak risk içerir.

    buraya kadar bahsedilen kısım kainatın enerjetik boyutları idi. bir de kainatın ayna görüntüsü halinde arka planda mevcut eşleniği vardır. bu yapı enerji formunda değildir; tamamen farklı bir oluşumdur ve farklı fizik kurallarına tâbîdir. dinde biz bu kısma nurani boyut veya melekût diyoruz.

    melekût boyutu bize beynimizden değil kalbimizden bağlıdır. beyin nasıl ki kuran ayetlerini sözel formdan enerji frekanslarına çeviriyorsa, kalp de nurani dalgalar üreterek aynı işlevi melekût boyutu için yapar. tabi ancak hayatta ve sıhhatliyse bu işlemi yapabilir. aksi takdirde hüküm şu hadislerdeki gibi olur:

    “kuran okurlar, fakat okudukları kuran boğazlarından aşağı inmez. onlar okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkarlar.”

    “öyle bir zaman gelecek ki, okumaya meraklı kurra* çoğalacak, fakihler (anlayış sahipleri) ise azalacak ve bu suretle ilim yeryüzünden çekilip alınacak.”

    işte kuran okuyucuları için kritik nokta budur. eğer kalp işlevsel değilse, okunan kuran kişiyi nurani boyuta, melekût alemine bağlamayacaktır. bu durumda hidayet de gerçekleşmeyecektir. çünkü kuran'ın sonucu olan güzel ahlak ancak melekler alemi ile girilen rezonansın sonucudur. nurani boyuta bağlanmadan yani meleki koruma altına girmeden elde edilen her türlü enerjetik açılım ise çeşit çeşit sapmalara yol açacaktır; çünkü enerjetik kapılardan, korunmasız kimselere, ancak cinni (nari, ateş yapılı, enerjetik) varlıklar akacaktır.

    not: kainatı inceleyen ilimler, aynı zamanda kuran'ı da incelemiş olurlar. zira dediğimiz gibi ikisi aynı şeydir. ancak batı bilimi kainatın enerjetik boyutunda kısılı kalmış ve nurani boyutuna ulaşamamıştır. bu durumda onlar kuran'ı suret boyutu itibariyle incelemiş olurlar. yine aynı sebeple batı medeniyeti tek gözlüdür. onların sağ gözü kördür yani melekûtu göremezler. tek gözlü olmak ise deccalın vasfıdır.

    ve son olarak, kalbimizin sıhhati için mesnevi okuyalım; okutalım.
  • arapça: ezbere okumak.
  • kuran meali okumanın kitabın manasını anlamakta neden yeterli olamayacağı konusunu özetleyen bir metin:

    --- alıntı ---

    a translation would certainly never do. intricacies and uncertainties in the vocabulary would take ... [one] into the field of lexicography, and by extension he would have to become a student of the early arabic literary tradition, and especially arabic poetry. naturally he would need a comprehensive grasp of the interpretations of all of the major qur'an commentators who preceded him. after mastering the language of the passage, and becoming aware of the different possible readings, he will move on to consider its context. for this purpose he will need to have a thorough knowledge of the life of muhammad, and specific knowledge of the circumstances in which the particular passage was revealed. is the audience of the passage general or specific? is a particular command limited by particular circumstances, or meant for general application? to answer such questions our scholar will need to be familiar with the extensive literature which describes the "occasions of revelation," the asbab al-nuzul. our scholar will further need to collate the passage with any other passages which are parallel or concerned with similar topics. he will need to determine whether there are other later qur'anic verses which replace, modify, or further explicate the passage. finally, he will have to do the same with the hadith literature, searching out traditions from the prophet which limit the application or explain the intent of the passage. to sum up, authoritative interpretation of the qur'an ideally requires access to a substantial library, which would include material from all of the major branches of muslim traditional knowledge. this should provide sufficient reason for newcomers to the text, particularly non-muslims, to be circumspect about venturing casual opinions about what a particular passage means. the qur'an, in other words, is a book which cries out for interpretation.

    kaynak: brown, daniel w. 2009. a new introduction to islam, 2nd edition. west sussex, united kingdom: wiley-blackwell. 82.

    --- alıntı sonu ---

    --- yukarıdaki metnin türkçeye çevirisi ---

    çeviri kesinlikle yeterli olmaz. kelime anlamlarındaki karmaşıklıklar ve belirsizlikler kişinin kelimebilim alanına girmesini, ve bu doğrultuda erken dönem arap edebiyatı ve özellikle de arap şiiri üzerinde çalışmasını gerektirir. doğal olarak, kişinin, kendisinden önce gelen bütün büyük tefsircilerin yorumları hakkında kuşatıcı bir bilgiye ihtiyacı vardır. kişi, metinlerin lisanı üzerinde uzmanlaştıktan ve muhtemel farklı manalar konusunda farkındalık edindikten sonra, metnin bağlamına yönelecektir. bu amaç doğrultusunda, muhammed'in hayatı hakkında kuşatıcı bir bilgiye ve ilgili metnin vahyedildiği ahval hakkında spesifik bilgilere sahip olmak gerekir. metin herkese mi yoksa spesifik bir muhataba mı hitap etmektedir? belli bir emir, belli şartlar ile mi kayıtlıdır, yoksa umumi tatbik mi kast edilmektedir? bu gibi soruları cevaplandırmak isteyen bir uzman, vahiy sebeplerini (esbab-ı nüzul) tarif eden geniş literatüre aşina olma ihtiyacı duyacaktır. bunun ötesinde, uzmanımızın, metnin, benzeri konulara odaklanan paralel metinlerle karşılaştırmalı okumasını yapması gerekir. sonradan gelen ve metni neshetmiş, değiştirmiş ya da daha genişçe izah etmiş kuran ayetleri bulunup bulunmadığını da belirlemek gerekir. son olarak, uzman, aynı çalışmayı hadis literatürüyle de gerçekleştirmek durumunda olacak ve peygamberin ilgili metnin uygulanışını sınırlandıran ya da maksadını açıklayan geleneğini araştıracaktır. toparlayacak olursak, kuran'ın muteber bir yorumu/tefsiri, içerisinde geleneksel islami bilginin bütün ana branşlarından materyaller içeren geniş bir kütüphaneye erişimi gerekli kılar. bütün bunlar, kuran metni ile yeni temasa geçenlere ve özellikle de gayrimüslimlere, kuran'daki spesifik bir pasajın ne anlama geldiği konusunda rahatça fikir beyan etmeye girişmeyip daha temkinli olma adına yeterli sebep sunmalı. bir başka deyişle, kur'an tefsir edilmek için haykıran bir kitaptır.

    --- çeviri sonu ---

    bu konuda ayrıca (bkz: fil suresi /@derinsular)

    ana tema:
    (bkz: islam /@derinsular)
  • okuma derinliğine göre mertebeleri olandır.

    1. mushaf: siz mushafı selüloz ve mürekkep seviyesi olarak anlayın. insanların %99.9'u ancak mushaf okuyabilir. kavanozu dışından yalamaktır bu.

    2. kuran

    3. furkan: hz. ömer gibi eğri ile doğruyu ayırt edecek akla sahip olanların okuma seviyesidir.

    4. levh-i mahfuz

    5. ümmül kitab
  • bir aydınlanma aracı:

    (bkz: #16800523)
    (bkz: kuran-ı kerim)
  • bir araya getiren, toparlayan anlaminda sozcuk.
  • bana kendini sevdiren kitap. önce yıllar boyunca korkuttu beni. buna benzer duyguları silmarillion'da da yaşamıştım, önce korkumdan aylarca okumadım, yarım bıraktım. zamanı geldiğinde okudum ikisini de, şimdi bu ikisinin üstüne kitap tanımıyorum. pink floyd'un yaptığı şey nasıl müzik yapmaya benzemiyorsa, bu adamların yazdığı kitaplar da kitaba benzemiyor işte.

    arada açıp okuyorum, çevirilerini okuyabiliyorum tabi sadece. yine de yetiyor. fazla bile geliyor hatta. bir iki sayfa oku, tamamdır. neyse çok fazla seviyorum ben bu kitabı, yere göğe sığdıramıyorum. yere göğe sığmıyor çünkü.

    okuyorum. cidden okuyorum. okumak güzel şey. bence herkes okuyabilmeli. okuyun.
  • kur'an hiç değişmedi iddiasında bulunanlara kullandıkları kur'an'ın 1925 yılında kahire'de ötrelenip esrelenip falan düzenlendiğini anlatınca yaşanan şaşkınlık paha biçilemez. hani değişmemişti ya? ebubekir tarafından ilk olarak düzenlenen kuran metni noktalama ve diğer türlü ek işaretlere sahip değil. sebep çok açık. kur'an kelimesi okuma, okuyuş anlamlarına gelen bir köke sahip zaten. sözlü kültüre dayanarak yayılan islamiyetin ilk dönemlerinde kur'an metni, her okuyanın farklı bir şekilde okuyabildiği, dolayısıyla anlamda çeşitli nüanslara müsade eden zengin bir metindi. metin iskelet, sözlü kültür ona can veren eti kemiğiydi. thomas bauer, kartezyen düşüncenin arap dünyasına ulaşması ile kur'an'ın çok anlamlılığının negatif görülmeye başlandığını ve bu nedenle 1925 yılında noktalanıp vokalleştirilen dolayısıyla da çeşitli okuma çeşitlerini yok eden kur'an baskısını bu gelişme ışığında açıklıyor.
hesabın var mı? giriş yap