• tarihi tartışmaları, hz. osman'ı, sana'a müshafını falan boş verin. üç nokta üzerinden değineceğim ve iddia ediyorum, kimse de inkar edemeyecek bu gerçekliği. ironi falan yok. gayet anlaşılır bir dilde, teker teker açıklıyorum:

    1) önce kanıtın kendisini irdeleyelim: çeviriler ve mealler.

    dünyada 1.5 milyar müslüman, öte yandan ana dili arapça olan yaklaşık 300 milyon insan var. haydi, sonradan arapça öğrenmiş kişileri de bu toplama katalım ve tahminimizde cömert davranalım, 500 milyon olsun. (aslında 300 milyon rakamından da düşülmesi gereken bir miktar var, ama ona az sonra değineceğim.)

    bu demek oluyor ki, geriye yaklaşık 1 milyar arapça bilmeyen ve kendini müslüman olarak gören insan kalıyor.

    peki, bu arapça bilmeyen 1 milyar insan dinini öğrenmek için kuran okumak istediğinde ne yapıyor? eline kuran'ın kendi diline çevrilmiş bir baskısını alıyor. peki çeviri nedir? çeviri sırf kelimelerin teker teker tercümesini yapmak değildir - çeviri, aynı zamanda yorumlamaktır. veya, kısaca: çeviri tahriptir.

    günümüzde kuran'ın kaç farklı türkçe çevirisi vardır? ya türlü türlü farsça, azerice, özbekçe, malayca, endonezce, boşnakça, ingilizce, fransızca, ispanyolca, almanca çevirilerine ne demeli? 100, 200 hatta 500 küsür farklı çeviri var desek, pek de yalan söylemiş olmayız, öyle değil mi?

    peki, bu çevirilerde kelimelerin hepsi aynı şekilde mi çevrilmiş, noktalama işaretlerinin yerleri hiç mi kaymamış, gramerde, tonlamalarda hiç mi değişiklik olmamış? bunu iddia edebilecek tek bir mümin var mı? bir çevirmenin "dayak" dediğine, diğeri "hafifçe dokunma" demiyor mu? ötekisinin "perde" diye çevirdiğini, beriki "örtü" diye çevirmiyor mu?

    lafı dolandırmayalım. buradan çıkartılacak sonuç: arapça bilmeyen yaklaşık 1 milyar küsür insan için kuran kesinlikle değişmiştir.

    2) ha, diyeceksiniz ki şimdi, çeviriyi bırak, asıl önemli olan orijinal metin.

    iyi de, tüm müslümanların arapça bilmesi farz mı? e değil. öyle bir dini hüküm yok. kelime-i şahadet getirirsin, istersen dinin şartlarını da uygularsın, yeter. "kuran'ı orijinal metninden okumayan müslüman değildir" diye bir hüküm yok. ki, zaten böyle bir hüküm insan doğasına da aykırı olur. o 1 milyar insanın kaçının kapasitesi bilmedikleri bir dili sonradan a'dan z'ye öğrenmesine yetecek?

    ve yine sonuç: arapça bilmeyen, dolayısıyla kuran'ın çevirilerine bel bağlamış yaklaşık 1 milyar küsür insan için kuran kesinlikle değişmiştir.

    3) gelelim zurnanın zırt dediği yere:

    okuryazarlık seviyesinin yerlerde süründüğü coğrafyalara kitap indirsen ne yazar, indirmesen ne yazar, bu kitap değişime uğrasa ne yazar, uğramasa ne yazar?

    ana dili arapça olan 300 milyon insak dedik ya az önce. bu çerçevede şu haritaya göz atmakta yarar var: http://en.wikipedia.org/…le:literacy_rate_world.svg

    okuryazarlık seviyesinin %80 sınırını zorladığı kaç arap ülkesi var? en fazla iki-üç tane, ki bunlar da zaten bol göç alan petrol zengini küçük emirlikler. diğer taraftan, bu seviyenin %50 sınırlarında gezdiği, hatta %20'lere, 10'lara indiği kaç arap ülkesi var? saymakla bitmez. hatta, araplardaki okuryazarlık seviyesini de geçelim: okumayı öğrenmiş olup da, gerçekten eline kitap alıp okuyan kaç müslüman var dünyada?

    buradan çıkarılacak sonuç şu ki, hadi farz edelim kuran'ın orijinal metni korunmuş olsun (sizi mi kıracağım), bu orijinal metni layıkıyla okuyup anlayabilen müslüman sayısı, dünyadaki toplam müslüman sayısının %1'ini geçmez. geriye kalan %99'luk kesim için kuran ya imamların, mollaların, şıhların, şeyhlerin kendi yorumlamalarını da kattıkları sözlü gelenekten, ya da tahrip edilmiş çevirilerden ibarettir.

    yani, arap olsun-olmasın, müslümanların %99'u için kuran kesinlikle değiştirilmiştir ve hala değiştirilmektedir.

    ---
    edit: ironin böylesi. hani şu kulaktan kulağa oyunu yok mu? fransızcası neymiş bunun biliyor musunuz? (bkz: telephone arab)
  • hakkında güzel bir incelemeye şurada rastladım. burada da paylaşayım:

    --- alıntı ---

    ** kuran’ın muhtemelen değişmiş olması sorunsalı

    islam dünyasının en büyük gurur kaynaklarından biridir kitaplarının eksiksiz ve değişmemiş olması. zira özellikle hıristiyan dünyası zaten bir dönem kendi kitabını kendisi elemiş, değiştirmiştir, ve bunu kabul etmektedir. ancak, din bilimi açısından incelendiğinde kuran’ın en azından “eksiksiz” olmadığı görülecektir. hz. muhammed zamanında “vahiy tamamlanmadığı için” toparlanmayan kuran kısmet çeşitli kişilerin (sahabeden) hafızalarında, kısmen ise deri veya başka nesneler üzerine yazılmış şekilde bulunuyordu. hem hafızaya atılmış kısımların, hem de yazıya dökülmüş kısımların bazıları birden fazla kişide, bazıları tek bir kişide bulunuyordu. hz. muhammed öldükten sonra “vahiy tamamlanmıştır” kabul edilip her şey tek bir kitapta (mushaf denir) toplanılmaya çalışıldı. hz. ebubekir önderliğinde toplanan vahiy kâtipleri ve dönemin “ulema”sı, kuran’ı önce yazılı olan kısımlardan, sonra ezberden yazıya geçirilen kısımlardan kaynak alarak tek bir parça haline getirdiler. ancak hem yazılı, hem ezber kısımlarda tek tük de olsa değişiklikle vardı, ve kitabı tek parça haline getiren insanlar bunu tartışarak, “doğrusu şu olmalı” diyerek zaman zaman genel mantık ile, zaman zaman da geçmişteki olaylara ve referanslara dayanarak mümkün olduğunca kesinlik sağlayıp gerçekleştirdiler. ancak yaşayan veya merhum vahiy katiplerinden gelen kaynaklarla kesinleştirilemeyen noktalar vardı, ve buralara işaretler koydular.

    kuran’ı arapça’sından okuyanlar özellikle fark etmişlerdir ki, bazı sayfaların sağında-solunda bu tarz işaretler vardır. bu işaretler belli bir ayetin/kısmın eksik olması veya kesinlikle öyle olduğuna karar verilememiş olması anlamına gelir. dolayısıyla islam dünyası kuran’ın değişmiş olabileceğini kabul etmese de, eksik veya karar verilemeyen kısımları olduğunu kabul eder. lütfen konuyla ilgili “sen kuran’la ilgili şöyle şeyler uyduruyorsun” diye gelmeyiniz, bu bilgileri en basit islam tarihi kitabında bile bulabilirsiniz. yani ben demiyorum. kaldı ki kuran’ın içeriğini değil, yapısını konuşuyoruz şuracıkta. neyse… insan hatasının doruklara çıkabileceği en önemli noktaya (hz. osman sonrasına) gelmeden önce bir özet geçelim. ayetlerin önemli bir kısmı hafızlar tarafından “akılda” tutuluyordu, bu birinci insan müdahalesidir. buhari’nin yer verdiği bir bilgiye göre ayetleri ezberleyenlerin önemli bir kısmı daha sonra dinden dönme nedeniyle çıkan kargaşa ve savaşlar sırasında ölmüşlerdi, bu ikinci insan müdahalesidir. hz. ebubekir zamanında görevlendirilen zeyd ibn-sabit ve “çalışma grubu” tarafından incelemeler, araştırmalar ve tartışmalar yapılarak kuran’ın mümkün olan en kesin şekliyle ortaya konulup toparlanması olayı üçüncü insan müdahalesidir.

    dördüncü insan müdahalesi hz. osman zamanında gerçekleşmiştir. lehçe farklarından ve aktarımlardan kaynaklanan problemlerin çözülmesi amacıyla, hz. osman tüm nüshaları inceleterek bu nüshaları tek bir nüshaya indirgetmiştir (hz. ömer’in kızı hafsa’nın sakladığı nüshaya sadık kalınmıştır). geri kalan nüshalar karışıklığa yol açmamaları için yakılmış (bazı kişilerin bunların bir kısmını sakladıkları rivayet edilir, ki olasıdır – muhtemel 5. insan müdahalesi), tek ve gerçek kabul edilen nüsha çoğaltılarak çeşitli bölgelere yollanmıştır.

    şimdi gelelim bu “son” nüshanın en büyük problemine. bu son nüshada noktalama ve “teşkil” bulunmamaktaydı. yani arap harfleriyle az – çok muhatap olmuş olanların bileceği gibi, b harfi ile s harfi (s-t arası peltek bir sesle okunur) aynı şekil ile ifade ediliyordu. daha sonra bunun okumayla ilgili problemlere yol açacağı düşünülüp dört halife dönemi’nden sonra harflere nokta eklendi. bu da yeterli görülmeyip arapça’da sesli harfleri temsil eden, bugünkü resmî “yazılı arapça”da kullanılmayan “teşkil” eklendi. böylece anadili arapça olanların yanlış yapmasını önlemek için harfler noktalanmış, anadili arapça olmayanların yanlış yapmasını önlemek için harekelenmiş bulunuyordu. success! mi acaba?

    kuran’ın yapısıyla ilgili bugün en önemli sorun, biraz önce bahsettiğim 4.5 insan müdahalesine ek olarak, ilk nüshasının noktasız oluşturulmuş olması olarak kabul edilebilir. zira günümüzde bir ayetten bahsettiğimde karşıdan gelen “bir harf bile çok değişiklik yaratıyor, başka çevirilere baktın mı” ifadesine genellikle katılmasam da (ki bakmış oluyorum başka çevirilere genellikle…), üç harfli bir kelimeyi onlarca değişik “anlamlı şekle” sokabilecek “harflerin noktasız oluşu” gibi bir problemi görmezden gelemeyeceğimizi düşünmekteyim. o kelimenin girebileceği bir o kadar çok “anlamsız şekil” arapça’ya hâkim biri tarafından fark edilebilir ve düzeltmesi yapılırken, noktalanırken sadece anlamlı şekiller gözetilmiş de olabilir. ancak bu anlamlı şekillerin hangisinin seçileceğine, o kadar ayet arasında ne kadar kesin ve gerçekçi şekilde karar verilmiş olabilir?

    bununla ilgili olarak kuran’ın müzikal bir eser olmasını kaynak olarak gösterenler de var, ancak bunu çok basit bir deneyle çürütebiliriz. çok sevdiğiniz bir serdar ortaç şarkısını (en kafiyelisi onlar oluyor diye örnek veriyorum, yanlış anlaşılmasın) bazı kelimeleri azıcık değiştirerek okuyup, yine de kafiyeli ve müzikalitesi şaşmamış bir eser(!) elde edebiliyorsunuz. yani müzikaliteden de kurtaramadık. 600 civarı sayfalı bir kitabı, arapça gibi karmaşık bir dilde, yazılı dilin yeni yeni gelişmeye başladığı sıkıntılı bir dönemde anlamsal olarak “kesinlikle toparlayabilmiş” olmak da çok gerçekçi gözükmüyor. yani “context”ten den kurtaramadık.

    “karar sizin” demek isterdim, ancak karar sizin değil. yukarıda bahsedilen tarihi bilgiler her türlü eski veya modern kaynaktan teyit edilebilir, yani bilimsel verilerdir, ve islam dünyası tarafından, ve hatta “islam alimi” denilen kişiler tarafından da yüzyıllardır kabul görmekte olan gerçeklerdir. birazdan yapacağım temel istatistiksel çıkarımcıklar dışında hiçbir kişisel görüş, yorum içermemektedir. kuran’ın eksik ve kısmen tartışmalı olduğunun zaten kuran üzerinde belirtildiğini söylemiştik, çıkarımım ise aynı zamanda değişmiş olduğudur. önemli bir kısmı savaşta ölen insanların ezberlerinden, ağaç kabuklarından, deve kemiklerinden toparlanıp, üzerinde “tartışılıp karar verilerek” tek bir mushaf haline getirildikten sonra, birçok değişik versiyonu ortaya çıkmış, ve hz. ömer’in kızında bulunan versiyonu gerçek kabul edilmiş (mesela neden bu da, diğerleri değil?), daha sonra diğer nüshalarının da bazı kişilerce saklandığı iddia edilen, ve noktalama ve harekeleme gibi bugün çok temel olarak kabul ettiğimiz “okuma araçlarının” bile yıllar yıllar sonra yine “tartışılarak ve karar verilerek” eklendiği bir kitap, kanımca “çok çok çok büyük ihtimalle” değişmiştir, ve değişmesinin islam görüşüyle, inançla yorumlanacak bir tarafı yoktur. sonuçta kuran’ın yapısından bahsederken kimin sözü olduğundan, neyi ifade ettiğinden bahsetmiyor ve bunu tartışmıyoruz (başka meselelerde tartışıyoruz da, çaya da bekleriz). allah’ı ve peygamber’i otomatikman kusursuz kabul ettik. sahabeyi de kusursuz kabul etsek bile aradaki muaviye ve tayfasını, halifeleri, halifelerin çocuklarını, vs.yi de “kesinlikle kusursuz” kabul edersek, bence çok çok abartmış olacağız. teknik olarak, bahsettiğimiz kişilerin hepsi “insan” oldukları için, ve çok uzun bir dönem boyunca kuran tarih çizgisine bu “insan”lardan çok çok girdiği ve her biri farklı müdahalede bulunduğu için, kuran çok büyük ihtimalle değişmiştir diyebiliyoruz.

    --- alıntı ---
  • gerçekliğini kanıtlamak için teee japonyalara gitmeye lüzum yok. burnumuzun dibindeki diyanet vakfı ile diyanet işleri arasındaki yorum farkına bakmak dahi yeterli.

    örnek, nisa suresi 34. ayet:

    diyanet vakfı
    nisa 34. allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. allah’ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü allah yücedir, büyüktür.

    diyanet işleri
    nisa 4/34. allah’ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin, mallarından sarfetmelerinden dolayı erkekler kadınlar üzerine hakimdirler. iyi kadınlar, gönülden boyun eğenler ve allah’ın korunmasını emrettiğini, kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır. serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün. size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayın. doğrusu allah yüce’dir, büyük’tür.

    yaşar nuri öztürk
    nisa 34.erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. şundan ki, allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol blo harcamışlardır. iyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; allah’ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.

    elmalılı hamdi yazır
    er olanlar kadınlar üzerinde hâkim dururlar, çünkü bir kerre allah birini diğerinden üstün yaratmış bir de erler mallarından infak etmektedirler, onun için iyi kadınlar itaatkârdırlar, allah kendilerini sakladığı cihetle kendileri de gaybı muhafaza ederler, serkeşliklerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince: evvelâ kendilerine nasıhat edin, sonra yattıkları yerde mehcur bırakın, yine dinlemezlerse döğün, dinledikleri halde incitmeye behane aramayın, çünkü allah çok yüksek, çok büyük bulunuyor

    ömer nasuhi bilmen
    erkekler kadınların üzerinde ziyâde kâimdirler. çünkü allah teâlâ onların bazısını bazısı üzerine tafdil buyurmuştur. ve mallarından infak etmektedirler. imdi sâlih kadınlar itaatlidirler. allah teâlâ’nın hıfzı sayesinde gaybı muhafazakardırlar. serkeşliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince onlara nasihat veriniz, ve onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövünüz. fakat size itaat ederlerse artık onların aleyhlerinde bir yol aramayınız, şüphe yok ki, allah teâlâ çok yücedir. çok büyüktür.

    hasan basri çantay
    erkekler kadınlar üzerine haakimdirler. o sebeble ki allah onlardan kimini (erkekleri) kiminden (kadınlardan) üstün kılmışdır. bir de (erkekler onları) mallarından infaak etmektedirler. iyi kadınlar itaatli olanlardır. allah kendi (hak) larını nasıl koruduysa onlar da öylece göze görünmeyeni koruyanlardır. şerlerinden, serkeşliklerinden yıldığınız kadınlara gelince: onlara (evvelâ) öğüt verin (vaz geçmezlerse) kendilerini yataklar (ın) da yalınız bırakın. (yine kâr etmezse) döğün. size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. çünkü allah çok yücedir. çok büyükdür.

    muhammed esed
    erkekler, kadınları, allahın kendilerine onlardan daha fazla bağışladığı nimetler ve sahip oldukları servetten yapabilecekleri harcamalarla koruyup gözetirler. dürüst ve erdemli kadınlar, gerçekten allahın koru(nmasını buyur)duğu mahremiyeti koruyan sadık ve itaatkar kadınlardır. kötü niyetlerinden korktuğunuz kadınlara gelince, onlara (önce) nasihat edin; sonra yatakta yalnız bırakın; sonra dövün; ve bundan sonra itaat ederlerse onları incitmekten kaçının. allah gerçekten yücedir, büyüktür.

    abdulbaki gölpınarlı
    erkekler, kadınlardan üstündür, çünkü allah onları bir çok şeylerde kadınlardan üstün etmiştir, çünkü onlar, kadınları, mallarıyla geçindirirler, doyururlar; iyi kadınlar da itaatli olurlar ve allah, onların hakkını nasıl korumuşsa onlar da, kocaları yanlarında olmasa bile, iffetlerini korurlar. kadınlarınızın serkeşliğinden korkunca onlara öğüt verin, onları yatakta yalnız bırakın, dövün onları. fakat itaat ettikleri takdîrde de aleyhlerine bir sebep araştırmayın, şüphe yok ki allah çok yüce ve büyüktür.

    süleyman ateş
    allâh, insanları birbirinden üstün kıldığı ve mallarından harca(yıp kadınların geçmini sağla)dıkları için erkekler, kadınlar üzerinde yöneticidirler. bundan dolayı iyi kadınlar itâ’atkâr olup, allâh’ın kendilerini korumasına karşılık (allâh’ın verdiği başarı ile) gizliyi korurlar (kocalarına aslâ ihânet etmezler). hırçınlık, etmelerinden korktuğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarda onlara sokulmayın, onları dövün. eğer size itâ’at ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. çünkü allâh yücedir, büyüktür.

    suat yıldırım
    kocalar eşleri üzerinde yönetici ve koruyucudurlar. bunun sebebi, allah’ın bazı insanlara bazılarından daha fazla nimet vermesi ve bir de kocalarının mehir verme, evin masraflarını yüklenmeleri gibi malî yükümlülükleridir. o halde iyi kadınlar: itaatli olan ve allah kendi haklarını nasıl korudu ise, kocalarının yokluğunda, onların hukuklarını koruyan kadınlardır. dikbaşlılığından yıldığınız kadınlara gelince: onlara evvela öğüt verin, vazgeçmezlerse yatakta yalnız bırakın ve bunlarla da yola gelmezlerse onları hafifçe dövün.şayet size itaat ederlerse, onlara yüklenmek için bir sebep aramayın. unutmayın ki üstünüzde çok yüce ve büyük olan allah vardır.

    ali bulaç
    allah’ın, bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde ’sorumlu gözeticidir.’ saliha kadınlar, gönülden (allah’a), itaat edenler, allah nasıl koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. nüşuzundan korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun. size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. doğrusu allah yücedir, büyüktür.

    edip yüksel
    erkekler kadınları gözetirler. zira allah herbirine farklı yetenekler ve özellikler vermiştir. nitekim erkekler evin geçiminden sorumludur. erdemli kadınlar, (tanrı’nın yasasına) boyun eğer ve allah’ın korumasını emrettiği (onur ve iffetlerini) tek başlarına bile olsalar korurlar. iffetlerinden endişe duyduğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarınızı ayırın ve nihayet onları çıkarın. size itaat ederlerse onlara karşı bir yol aramayın. allah yücedir, büyüktür.

    ibni kesir
    allah’ın kimini kimine üstün kılmış olması ve onların mallarından infak etmeleri sebebiyle erkekler, kadınlar üzerine hakimdirler. iyi kadınlar; itaatli olan ve allah’ın kendilerini korumasına karşılık, kendileri de gizliyi koruyanlardır. serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, kendilerini yataklarında yalnız bırakın, (yine uslanmazlarsa) dövün, sizi itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. muhakkak ki allah; aliyy ve kebir olandır.

    --
    erkekler kadınlara hakim midirler, yoksa sadece onların yöneticileri mi, o da olmadı "koruyucuları" mıdırlar?
    kadınlar erkeklerine karşı "itaatkar" mı, "sadık" mı, yoksa sadece "saygılı" mı davranmalılar?
    kadınlar mahremiyetlerini erkeklerinin görmediği zamanlarda da mı, yoksa erkekleri dahil hiçkimsenin görmediği zamanlarda da mı korumalıdırlar?
    kadınların serkeşlik etmelerinden mi, başkaldırmalarından mı, yoksa sadakatsizlik veya iffetsizliklerinden mi, hatta hırçınlıklarından mı bahsetmektedir bu ayet?
    hangi durumda kadınlar cezalandırılmalıdır? kötü bir şey yapacaklarından korktuğunuz zaman mı, kötü bir şey yaptıklarından endişelendiğiniz zaman mı, yoksa yaptıkları kötülüklerden yıldığınız zaman mı?
    peki bu cezalandırılmanın şekli nasıl olmalıdır? nihayetinde dövmek mi, yoksa sadece vurmak mı caizdir? peki bu hafifçe mi yapılmalı, yoksa bu konuda herhangi bir talimat verilmemiş mi? yoksa, dövmek veya vurmak değil de, sadece "yataktan" veya "evden" uzaklaştırmak mı caizdir?

    ---
    ("ha, diyeceksiniz ki şimdi, çeviriyi bırak, asıl önemli olan orijinal metin.

    iyi de, tüm müslümanların arapça bilmesi farz mı? e değil. öyle bir dini hüküm yok ...
    sonuç: arapça bilmeyen, dolayısıyla kuran'ın çevirilerine bel bağlamış yaklaşık 1 milyar küsür insan için kuran kesinlikle değişmiştir. ")
    (bkz: kuran'ın değiştirilmiş olması/@b612)
  • şimdi birbirimizi kandırmaya gerek yok, sadece müslümanlık değil herhangi bir dine mensup olabilmiş insanlardan inandıkları dogmaları eleştirmeleri beklenemez. ya da beklenebilecek insanlar vardır ama ben bi süredir bu konudaki beklentilerimi pek yüksek tutmamayı öğrendim bu ülkede. o yüzden konu üzerinden kavga etmeye falan gerek yok diye düşünüyorum.

    var olan bir ihtimaldir. hatta turan dursun konu hakkında araştırmalar yapıp kitaplar kaleme almıştır. (bkz: din bu tabu can çekişiyor)
  • turkiyede yasayan hristiyanlar isanin tanrinin oglu olmadigina inan bir otel dolusu yakmadigi, kendi yasam gorusunu herkese dayatmaya calismadigi icin turkiyede islam inanci daha cok elestiriliyor olabilir mi sayin comar? bu atayıslar afrikada zebra bokuna tapan dini de elestirmiyor. ıste bunlar hep hayvanat bahcesi lobisi isi mi diyelim? git once kendi dinin sana ogutledigi seyleri ogren. sonra hala bu ayda millete kufredebilecegini dusunuyorsan durma et. bi de okuyom ben ya diyor. biz de yedik amk.
  • national geographic'in yayımlandığı bir belgeselde ayrıntılarıyla işlenen konudur. buna göre en basitinden kuran'ın "indirilmiş" halindeki cümle bozuklukları bile düzeltilmiştir. (bkz: allah'ın yanlışını düzeltmek) ayrıca kuran'ın içindeki pek çok sözcüğün dönemin arapçasında bulunmayıp süryaniceden geçtiği ve hatta bazı bölümlerin süryanice okunması halinde başka anlamlara geldiği anlatılmaktaydı belgeselde.

    ayrıntılı bilgi için (bkz: inside the koran)
  • zamanında onca yakıp yırtmaya rağmen, islam dünyası tarafından reddedilemeyen iki kuran olduğunu bilmeyenlerce (veya bilmezden gelenlerce) ortaya atılan iddia.
    (bkz: hafs kuranı)
    (bkz: warsh mushafı)

    neden iki kuran var denince de, peygamberimiz ayetleri farklı zamanlarda farklı farklı şekillerde okumuş o yüzden denir. peygamber bile ayetleri değiştire değiştire okuyorsa, onun ölümünden yıllar sonra birtakım kişilerin kafa kafaya verip de şunlar şunlar kuranda olmasın, bunlar bunlar olsun diyerek oluşturdukları kuran için değiştirilmemiş demenin mümkün olmadığı ortadadır.

    bu konuyu geçiştirmek için o kıraat (yani okunuş) farkıdır deler, ama iş farklı kelimeler olmasına gelince de ayetin genel anlamı değişmiyor ya kelimeler farklı olsa ne farkeder noktasına gelmek zorunda kalırlar.
    https://sorularlaislamiyet.com/…iren-farklar-var-mi

    kaldı ki değiştirilmemiş olsa neyi ispat eder? orhun yazıtları da değiştirilmemiştir, rosetta taşında yazanlar da değiştirilmemiştir, neyi ispatladı bu şimdi?
  • hangi versiyonu tutulacak hangi versiyonları yakılacak bir kurul tarafından (iznik konsili benzeri) belirlenmiş bir kitap için değiştirilmemiş demek... bilemiyorum!

    hoş değiştirilmemiş olsa neyi ispatlar?
    orhun yazıtları ve rosetta taşında yazanlar da değiştirilmemiş.

    bir de ömer'in itirafı var. ömer der ki "recm ayeti vardı, biz bunu dinledik ve ezberledik. ama şimdi kuran yazılırken onu ekletsem ilerde bu ayeti ömer uydurdu derler diye yazdırmıyorum, maksat ağzımızın tadı bozulmasın."

    hani deniyor ya kuran değiştirilmiş olsa ayetleri ezberlemiş olanlar itiraz ederdi diye, işte ömer itiraz etmiş, bu ayeti peygamberden dinledik ve ezberledik demiş, ağzımızın tadı bozulmasın diye kurana ekletmiyorum demiş. daha ne desin? ki ömer dediğimiz kişi, canın istediğini yapan, kimseye eyvallahı olmayan, burnunun dikine giden ve bunları yapabilemek için gerekli güce sahip birisi. ömer bile ben bu ayeti dinledim ezberledim ama kurana ekletmiyorum ki sıkıntı çıkmasın diyorsa, dünyada hiçbir allahın kulu kendi ezberine ters bir şey karşısında bir laf söyleyemez çıkıntılık edemezdi. belli ki süreci en sıkıntısız şekilde atlatmak için herkes bir nebze ödün vermiş.

    zaten niye ebubekir derliyor kuranı da, kafasına yatmayanları yaktırıyor.
    ebubekir kim ki? yok mu bu dinin peygamberi? ömrü mü yetmemiş?

    son olarak, şu anda bile (onca yakılan kuran versiyonuna rağmen) iki farklı itiraz edilemeyen kuran versiyonu vardır. hafs ve varş kuranları. aralarında değil harf, kelime ve anlam değişiklikleri bile bulunur.
  • - kuran değiştirilmiş olamaz mı?
    + sümme haşa.
    - nasıl bu kadar eminsin?
    + içinde yazıyor ''ben değiştirilmedim'' diye.
  • halife osman'ın tüm vilayetlere emir vererek "elinizdeki tüm kuran parçalarını yakın, bizim komisyonun oluşturduğu kuran geçerli" sözünden habersizlerce tek ve hiç değişmediğine inanırlar.
    ayrıca peygamber öldükten sonra, herkes elindeki bulunan ayetleri iki şahit huzurunda getirsin dendikten sonra, bir çok kişinin ayet getirdiği ve bunlar arasında yorum farkı da olduğu muhakkak.
    yine ebubekir ve ömer'in o güne kadar deri,kemik, taş, tahtaya yazılan ayetlerle ilgili çalışmalar yaptığı, bunları toplatıp, muhammed'in karısı olan kızı hafsa'ya verdiği ama bu derlemenin de başına çeşitli şeyler geldiği rivayet edilir.
    kuran'ın orjinali yoktur. en eski kuran 9.yy. aittir.
    ben yukarıda çok kısaca açıkladım. daha derin araştırma için, arif tekin'in kuranın kökeni kitapları incelenebilir.
    şahsi düşüncem, günümüzdeki kitabın orjinal olup, olmadığını asla bilemeyiz.
    hiç değişmemiş olması zaten fark etmez. içerdiği pozitif bilimlerle ilgili bilgiler yanlış ve evrensel insan hakları bakımından çağın gerisindedir.
hesabın var mı? giriş yap