• öncelikle katı kurşun ateşte bir güzel eritilir. kurşunun içinde bulunduğu kabın*** kenarlarına yapışmış sıvı kurşun kalmamışsa, yani kurşun yekpare sıvı hale gelmişse tamamen erimiş demektir. daha sonra bir tepsinin üzerine içinde bir miktar su bulunan başka bir kap, bir bıçak, bir de madeni para* konulur. süje her tarafını kapatacak bir örtünün altında girer, kurşun döken şahıs ise süjenin üstünde sıvı kurşunu su dolu kaba boşaltır. kurşun suya girer girmez katı hale geçer ve kurşun döken şahıs kurşunun aldığı şekli yorumlar. bu olay 3 defa tekrar edilir.

    iş bittikten sonra tepsinin üzerinde duran bıçağın kenarı süjenin kollarına, bacaklarına, sırtına ve göğsüne sürülür. madeni para ise bir dilenciye verilir.

    kurşun dökme olayı güneş batmadan önce, hatta tercihen sabah ezanı ile öğle ezanı arasında yapılmalıdır.

    kaynak: anne

    edit: iş bittikten sonra, kurşunu döktüğümüz su, bahçe kapısından dışarıya dökülür ki nazar suda kalmasın, aksın dışarıya, evlerden ırak olsun...
  • öyle haydi ben kurşun dökeyim diyince yapılamayan, el verme sistemi ile yayılan fantastik bir güçle yapılır bu. nerede böyle fantastik aktivite olsa içinde biten sülalemin en yaşlı, son mohikan edasındaki kadını ananemde var böyle bir güç. ananem hatun, artık adını taşıdığımdan mı, onca doğru yolu bulurum niyeti ile mi tam bilemiyorum, sülaleden vere vere bana el verdiğinden bir kaç püf noktasını öğrendim geçen gün. artık hayatıma bu gerçekle nasıl devam etmem umuluyor bilmiyorum ama paylaşayım; çünü benim pek kurşun dökebilecek kapasitem yok bence:

    1- bu kurşunu erittiğimiz tavanın içine katı kurşunla birlikte kurşun çabuk erisin diye de mum parçacıkları atılırmış. kimyasal olaylar, ananemi zorlamanın anlamı yoktu, vardır bir hikmeti. ancak, mum parçacığı attıktan sonra çok fena bir duman çıkıyor, aman diyeyim ben..
    2- hani, nasıl rakının pezevengi beyaz peynir, kavun, humus, şalgam vesaire ise bu kurşunun pezevengi de ekmek, tuz, bıçak, ayna, soğan ve sarımsak.. tek tek anlamları ve fonksiyonları var herbirinin:
    misal soğan ve sarımsak kabukları, kurşun eridikten sonra tavada yakılıyor, dumanı odayı kaplıyor; bu parafinle birlikte tütsü şeysi oluyormuş. artık ne niyetle bilemedim, aklıma en makul çözüm, sarımsağın doğal antibiyotik olması geldi ama pek ilgi kurulabilir cinsten değil be.
    tuz da kurşun döktüren kişinin ağırlığı gitsin diye kullanılıyor. hatta bilenler bilir, böyle bir musibet, bela geçirenler ekmek-tuz dağıtırlar bilmem kaç kapıya. işte bu sebeple tuz bizim için çok özel, kurşun dökme işleminde de ondan öyle mühim.
    bıçak, "kem gözlerden gitsin, gözleri kör olsun inşallah" dileklerini "kimin gözü değerse gözüne batırayım" amacı ile sembolik olarak birleştirmek için kullanılıyor. gözle her türlü mistik şeyle uğraşan tiplerin bir alıp veremedikleri var zaten. aynı cinsmiş gibi geliyor bana, bu kahve falında da aynı terane. hatta çevremde en benim diyen: "batıl inancım yok, ama bir nazar var beybi" dedi..
    aynanın koyuluş amacı da, "kim bana göz diktiyse kendi gözü körolsun" demekmiş mesela. bir de ben bunu da öğrendikten sonra kurşun dökmenin iyi niyetinden şüphe eder oldum. bu kadar beddua, bu kadar kötü dilek sembolü nesne biraz ayıp sanki, bence. bir de hani aynaya bakınca kendi sıfatını görüp düzelir diye inanıyorlar. ben henüz kendime bakıp düzelmedim herhangi bir kez ama; hani kendisine değecekse bir kendi gözü değmeli insanın falan gibi inanıyorlar galiba. ne gözmüş arkadaşım..
    ekmeğin bu işlemdeki amacı köpeklere yedirmek. böyle insanlar için sürekli "gözü körolsun" bilmem ne dedikten sonra, bu hayvansever hareket neden, pek akıl kârı değil. zaten köpek de zannederim dosttan ziyade düşmanla ilişkilendirmiş bir hayvan; böyle olunca düşmanların yedikleri içtikleri içlerinde şişsin de konuşamasınlar niyeti ile köpeklere veriliyor. bir de bu işler gönül işeri beybi dedi ananeciğim, gönlümden şüphesi de yok, en çok bu dokunuyor bana..
    3- işlem bitince kurşun dökülen su, ortamdaki en küçük kişi tarafından konuşmadan bir su kenarına dökülür son olarak. konuşmamanın nedeni suyu dökecek kişinin yolda şeytan tarafından aklının çelinmemesiymiş. suyun da kötü niyetleri taşıdığı, uzaklaştırdığı gibi bir inanış var.

    el değil ama işin tüm sırrını verdim, doya doya döküp döktürülebilir kurşun şimdi.
  • nazarlık birtakım işlemler. eskiden insanların canı epey sıkılıyormuş ki böyle icatlar falan peyda olmuş.
    sekiz-on yaşlarındayım anneannemlerdeyiz, üstlerine çarşaf gerilmiş kadınların tepesinde cossshzs efektiyle bu işlemin gerçekleştiğini hatırlıyorum.
    venera durur mu "ben de istiyoruaamh" diye yapıştım tabi. oturttular beni. beyaz çarşaf gerildi üstüme. aldı beni bi korku, şimdi döken kadının eli kaysa, o kurşun örtüyle beraber saçıma yapışsa vs gözümün önünden saw'lık hostel'lik sahneler geçiyor.
    neyse hızlıca oldu bitti, kurşunun aldığı şekli yorumlama kısmı varmış bir de. herkes aldı eline "bak şurada asker gibi bir şey var, venera subayla mı evlenecek acaba" diyen var, "yok ya baret var bence mimar mühendis bişi" diyen var, steteskoba benzetip doktor diyen oldu. iki dakikada ne doktorlar ne mühendisler deyimini canlandırdık.
    ben her zamanki gibi flu hatırlıyorum da anneannem gülerek anlatır bazen "ya kocanın orada ne işi var, ya ben ne oluyormuşum peki, baksanıza bi daha şuna hşş" minvalinde laflar etmişim. anneannemin ahretliği "bu kızın dili uzun bak ben sana diyim, az kırın bunu" demiş. ilerigörüşlülükte ahretlik gibi olmak.

    o gün bugündür kocişkocu hatunlara şefkat duyuyorum. yani yine kızarım da, farkındalık kazanmadıkları için. ben o gün "bu kız okuyup x olacak, büyük işler başaracak" gibi kendimle ilgili bir şeyler beklemişim belli ki, sadece koca çıkarmışlar. öğretilen bu, kadından beklenen bu, onay mercii bu, bilinçaltının dehlizlerine sızdırılan bu. kocan varsa başardın. bir adet koca edindiysen tilt'te jackpot vurmuşsun gibi çling çling ışıklar yanıyor. öğretilenden ne kadar uzağa gidebilirler ki bu genç xx dimağlar.
    koskoca walt disney, "beyaz atlı prens" barındırmayan, aşklı- danslı happily ever after mutlu sonla bitmeyen, başrolde kendi gücüne güvenen ve başaran koca yürekli kız kahramanları çizdiği animasyonlara dahi yeni başladı * bizim toplum ne etsin.
  • trajikomik hadiselere gebe eylemdir.
    2 yaşındaki torununa nazar değmesin diye kurşun dökerken, çocuğun rahat durmaması sonucu o cayır cayır sıvı metal çocuğun göz kapaklarını ve yüzünün bi kısmını yakmış; korku içindeki anneanne ve anne ile öfke dolu babanın macerası yanık ünitesinde son bulmuştur.
  • "kurşun döktürmek"'e nazaran stresi daha iyi alacağını düşünüyorum.

    yalnız kurşunu kimin üzerine dökçeksiniz? kallavi boyutta bir düşman edinmek lazım ilk önce. o önemli epey.
  • kursun zehirlenmesi hakkinda bir sey bilmeyen insanlarimizin bu zehirli metal'i eritip dokerek ve buharini koklayarak medet umdugu, nazar'a karsi yapilan sey. bir nev'i buyu cozucu buyu.
    bir de kursun suyunun hastanin eline yuzune vucuduna surulen sekilleri vardir ki hurafeler icinde yuzen memleketin hoca'larinin, din simsarlarinin bu tur insanin vucut/akil sagligina zararli hurafelerle savasmak yerine neden kafalarini turban'a taktigi, kimin kac cocuk yapmasi gerektigi hakkinda demecler verdigi, kimler baslarini baglarsa o yolda sehit olabilirlerle ugrastigi merak edilir...belki de edilmez..
  • alman genclerinin yilbasinda, 12'den sonra yeni yilin kendilerine ne getirecegini gormek icin oynadiklari oyun.
    (bkz: bleigiessen)
  • tanım 1: nazardan korunmak içindir.
    tanım 2: 2 komsu teyze 1 anne tarafından kısa bir süre önce maruz bırakıldıgım eylem. * (bkz: film gibi)

    (bkz: elem tere fiş kem gözlere şiş) *

    k.t: kursuncu teyze
    a.m: aynali misket

    k.t: aman da ben aynalimisketi uzun süredir görmüyordum, ne kaddar büyümüş yakısıklı delikanlı olmus...pisssssmi...(hayır 16 yasında bir ergen değilim)
    k.t: şimdi aynalimisketim senin gibin gençler artık böyle seylere inanmıyorlar ama inanmadan hiçbir sey olmaz yavrum.
    a.m: peki teyze bu ne işe yarar? niye yapıyoruz yani bunu?
    k.t: yapılıyor işte.temsili nazara,kötü bakısa iyi geliyor. temsili bizim köylerde inek,camış -biz kömüş diyoz- damdan cıkıyorken bir komsu ordan diyor bak ne kilolu kömüş, bir vakit sonra bir bakıyoz kömüş yere devrilmiş.....
    yada işte bak anne aynalimisketin oğlu ne kadar yakısıklı bir delikanlı diyor seni gören birisi; nazar degmesin, kötü gözler gitsin diye yapıyoz.

    kursun mutfakta,oturma odasında ve son olarak benim odamda olmak üzere toplam 3 kez döküldükten 5 dakika sonra kursuncu teyze beni çağırdı...böyyyyle parlak, balığa benzer bir sekil cıktı. ama ortası baya bos...teyzenin dedigine göre balık kısmetmiş ama balık artık domuza dönmüş. *

    başım ağrıdı lan pisssssmi

    (bkz: bu da böyle bir anımdır)
    (bkz: duyurma merakı) (bkz: ifşaat)
  • insana musallat olan kötü ruhların olumsuz etkisini ortadan kaldırmaya yönelik olarak çok eski dönemlerde uygulanan sihir kökenli bir ritüeldir.

    aynı amaçla tütsü olarak yüzerlik/üzerlik otu da yakılmaktadır.

    eski türklerde şamanizmi benimseyenlerin, bu ritüele "kut dökme" anlamına gelen "kut kuyma" adını vermişlerdir.

    *türkiye, kazakistan, türkmenistan ve azerbaycan'da bu iki adet halen yoğun şekilde sürdürülmektedir.
hesabın var mı? giriş yap