• kurtaj (abortion) turkiye'de henuz politik mesele olmus degil, ama abd'de baskanlik olsun, temsilci olsun secilirken onemli bir faktor. dogrusu "kurtaj hakki" konusunda bir seyler yazmak icin basligi yazip getire basinca bunun bir ukte olarak karsima cikmasini beklemiyordum; izinsiz nickini ifsa etmeyeyim ukteyi veren arkadas "universiteye kurtajli girilebilinir mi?" diye esprili ama dusununce gayet anlamli bir de not dusmus. bizim politik arenamizda turban neyse abd'de de kurtaj o, politika ve din arasindaki o alengirli yollarda yon isareti vazifesi goruyor bu konular cunku. ama ben turban konusuna veya turkiye'ye hic bulasmadan direk kurtaj hakki konusunda iki kelam edip kacacagim.

    kurtaj meselesi politize olurken kilise gudumlu konzervatifler muhtesem dil oyunlariyla konuyu, konunun ozunu saptirmaya calisiyorlar. mesela kendilerini pro life olarak nitelendiriyorlar, yani "hayat yanlisi". bu etiketi empoze edince dakika bir gol bir oluyor, zira bu kurtaj meselesindeki en buyuk soru isaretlerinden biri bir kadinin karnindaki fetusun "ne?" oldugu. yani evet, bir canli var orada ama "hayat" nerede basliyor? sperm yumurtayi dolledi, dollenmis hucre 2-4-.. bolunmeye basladi, pirinc buyuklugunde bir "sey" oldu, ve saire... bu "sey" ne zaman "hayat"i olan bir canli oluyor? konzervatiflere gore o hucre dollendikten sonra artik 9 ay 10 gun beklenecek ve o cocuk dogacak, kesinlikle ve sartlar ne olursa olsun bu olacak, yani dollenmis yumurta bir "hayat". bunu boyle nitelendirmenin kurtaji dusunen kadinlar uzerindeki etkisi de buyuk oluyor tabii. kanser gibi, kist gibi bir hucre yumrusunu vucuttan atma operasyonu direk cinayet olarak nitelendiriliveriliyor cunku. normal bir insan cinayet islemez, kazara adam oldurse psikolojisi sasar, hele de hormonlari cosmus bir kadina sen cinayet isliyorsun demenin onun halet-i ruhiyesi uzerinde buyuk etkileri olacagi kesindir.

    "pro life" diye cigirirlarken gozardi ettikleri baska bir sey daha var, o da hamilelik belirli bir sureyi gectikten sonra (ekstrem durumlar haric) zaten kurtaj yapilmadigi. yani kurtaj hakki savunuculari da 8 aylik bebegi parcalayip alip cope atalim demiyor. anne olmaya hazir olmayan hatta sartlari elvermeyen kadinlari zorla anne yaparak hem annenin hem cocugun hayatini karartip nasil "hayat yanlisi" olunuyor o da ayri bir mesele, we're pro life but we can't guarantee that life won't suck demeleri gerekir durustce, demiyorlar.

    ikinci dil oyunu da karsilarindakinin neyi savundugunu carpitmak uzerine kurulu. karsilarindakiler kendilerini pro choice olarak nitelendiriyorlar, yani "secim yanlisi". bu insanlarin yirtina yirtina anlatmaya calistiklari sey, bir kadinin kendi vucudu dahilinde olan biten konusunda karar verme hakkinin kendisine ait olmasi gerektigi, devletin ve kurumlarinin buna karisma hakki olmadigi. yasallasmayi saglayan roe v wade davasi da 14. amendment'in due process clause'una dayandirilarak kazanilmisti (kisisel haklari devletten korumak uzerine bu madde). ama bizim konzervatifler bunlari nasil nitelendiriyorlar? "pro abortion" (kurtaj yanlisi). iste burasi onemli, cunku "pro choice" insanlar kurtaji degil kurtaj hakkini savunuyorlar. kimsenin "oooooh, kurtaj da muhtesem bir sey sekerim, gecen duydum gulizar hanim yaptirmis cok memnun kalmis, ben de insallah bu yaza dusunuyorum, hazirliklara basladim, gel beraber yaptiralim istersen" diyerek kurtaji ovdugu, ozendirdigi, kurtajin guzel bir sey oldugunu savundugu yok. savunulan kurtaj olayinin kendisi degil. hatta dikkat edilirse bu kurtaj hakki karsiti denyolarin kurtaj oranini dusurecek seks egitimi, dogum kontrolu vs. konularda abstinence disinda bir sey onermedikleri gorulur. pro choice insanlari kurtaji degil bir kadinin tercihi o yondeyse kurtaj olabilme hakkini savunuyorlar, kurtaji savunmakla kurtaj olabilme hakkini savunmak arasinda daglar kadar fark var. kurtaj hakki sozkonusuyken israrla konunun kurtajin kendisine indirgenmesi amacli saptirma.

    tabii sorunu kurtaj yerine kurtaj hakki diye cercevelendirdigimizde referanslar degisiyor. kurtaj deyince din, ahlak, tanri vs. referanslari kuvvetliyken, kurtaj hakki deyince ozgurluk, garanti edilmis bireysel haklar seklinde politik referanslar devreye giriyor. kurtaj hakkini savunmak icin kurtajin kendisi hakkinda ne dusundugun onemli degil. sen kurtajin gunah oldugunu dusunebilirsin, yuz kere hamile kalsan yuz kere dogurursun o kadar kurtaj karsitisindir. ama baska bir insanin kurtaj olma hakki soz konusu oldugunda sana ve senin inandigin degerlere bok yemek duser, kendinden baskasina kurtaj ol olma diyemezsin. devletin ifade ozgurlugu, haber alma ozgurlugu gibi bilumum kisisel ozgurlukleri kisitlamaya kalkmasi amerikalilarin en buyuk tabusu, hatta asil cumhuriyetciler "devlet elini etegini ceksin (ozellikle ekonomiden)" diye yirtiniyorlar. e ama bir kadinin kurtaj olma hakki? o da hak? onu elinden almak icin ne yirtiniyorsunuz?

    roe v wade buyuk bir adimdi, ama simdi gerek eyalet, gerekse supreme court seviyesinde bunu degistirmek icin cilginca cabalar var. tumden olmasa bile ucundan tirtiklaya tirtiklaya kurtaj hakkinin kullanilmasini imkansiz hale getirmeye calisiyorlar. mesela kaliforniya eyaletinde bu secimlerde oylanacak propositionlardan birisi resit olmayan kizlarin kurtajlariyla ilgili.

    bu konu gundeme geldikce, secim sebebiyle "halk"la yapilan roportajlarda self righteouslugun dibine vurmus dar fikirli tiplemelerin "kurtaj cinayet, yasaklansin, yasaklayana vericem oyumu" diye sacma sapan konustugunu duydukca delleniyorum. devletin elini sokmadigi bir rahmimiz kalmisti zaten, bu gidisle o da elden gidecek.

    ps. hpv uzerine yazdigim entryler uzerine "hpv var mi abla?" seklinde nasil yorumlayacagimi bilemedigim bir msg almistim, burada ve dogum kontrolu, roe v wade gibi baska basliklarda da kurtaj hakkindan bahsetmem uzerine de 10 kez kurtaj yaptirdigim falan dusunulecek. hpv'de olsun, bu konuda olsun derdim kisisel deneyimlerim degil, devletin kadinin bedeni ve sagligi konusunda sacma sapan boru otturup duran kilise kackinlarinin gudumune girecegi korkusu. maksat okuyanlarin cogunun abd ile vatandaslik bagi (yani soz soyleme hakki) olmasa da -ozellikle kadinlarin- bir seyler ogrenmesi, bilinclenmesi. surc-i lisan ettikse affola!

    not: bu entrynin baglaminin abd oldugu acik, bahsedilen konzervatifler ve kiliseler abd'ninkiler (ozellikle evanjelistler bunlar, butun mezhepler de mankafa degil bu konuda). avrupa'da ve diger cografyalarda olaylar daha farkli, karismasin.
  • tarihte ilk defa bir sosyalist ülkede, sovyetler birliği'nde kadınların edinmiş olduğu haktır. ancak bu durum komünist aşamaya ulaşmak adına her dönem yüksek sosyalist akümülasyona ve bunun için de yüksek nüfus artış hızına ihtiyaç duyan bir ülkede, ekonomik büyümeyi yavaşlatan bir faktör olan "nüfus artış hızının azalması eğilimi"ni arttırmıştır. bu yüzden kürtaj yaptırmak isteyen kadınları çocuk doğurmaya isteklendirmek için, acısız doğum tekniklerinin geliştirilmesine yönelik araştırmalar yapılması, çocuğun günlük bakımından erkeklerin de en az kadınlar kadar sorumlu tutulmasını sağlayan özel yasalar çıkarılması ve fabrika gibi yerlerde çocuk bakım evleri kurulması gibi yeni uygulamalara gidilmiştir. suda doğum gibi teknikler de böylece, ilk defa sosyalist ülkelerde ortaya çıkmıştır.

    (bkz: #18302376)
    (bkz: kadın hakları)
  • (bkz: joker hakkı)
  • sadece "kürtaj olma hakkı" şeklinde düşünmemek lazım bunu. "kürtaj yapma hakkı" diye bir şey de yok değil.

    şimdi şöyle.. evinizin büzük kadar bir balkonu varsa, mayıs ayının sonlarına doğru havalar güzelleşince "otururuz ferah ferah" diye düşünerek balkonu bir güzel temizlediyseniz, balkona bütün yıl sıçan güvercinlerin boklarını kazırken götünüzden ter aktıysa, yaptığınız temizliğin hemen akabinde bir güvercin (muhtemel ki yıl boyunca sıçanlardan biri) balkonunuza üç beş çalı çırpıdan müteşekkil bir yuvayı kaşla göz arasında yapıp yumurtlayıverdiyse, balkonda bütün yazı bu güvercinle ve müstakbel yavrusuyla/yavrularıyla birlikte geçirmeniz mümkün değilse (örneğin, siz hayvanın varlığına rıza göstererek götünüzü balkonun bir köşesine sıkıştırmaya çalışsanız bile güvercin tedirgin olup kaçıyorsa), bu güvercin tüm ısrarlarınıza rağmen evinizin kirasına ortak olmayı reddediyorsa; kürtaj hakkınız var demektir. bu koşulların tümü bir araya geldiğinde yuvayı ve yumurtayı bulunduğu yerden kaldırmak suretiyle güvercine kürtaj uygulayabilirsiniz.
  • kürtaj hakkı dinle modern dünyanın kapışma alanlarından sadece biri.

    kürtaj hakkıyla birlikte ele alınması gereken konu yaşama hakkıdır. kürtaj hakkı sadece yasal bir sorun değil pek ala felsefi bir sorundur. öncelikle kürtaj hakkı derken neyi kasttetiğimizi iyi bilmek gerekiyor. tartışmanın asıl noktasını keyfi kürtaj almalı. sağlık sebeplerinden dolayı yapılacak kürtaja kimse hayır dememeli, bunu diyenin insan sevgisinden şüphe duyarım.

    bir kere tıp etiği içerisinde hamile anne ve anne karnındaki çocuktan birisi seçilecekse hekim anneyi yaşatmayı seçmek zorundadır. annenin yaşamının tehlikeye girdiği durumlarda ne yazık ki çocuk feda edilebilir, edilmelidir. her ikisini kurtarmaya çalışmak tabi ki esas amaçtır fakat bu bir ikilem durumunda seçilecek tarafın anne olması aslında çok şeyin izahıdır.

    annenin hayatını tehdit eden sağlık sebepleriyle yapılan kürtajı kolaylıkla geçtim. işin açıklaması ve karara varılması en zor yanına gelelim; prenatal (doğum öncesi) hastalık tarama testleriyle hasta olduğu tespit edilen çocuğun yaşama hakkı ve ailenin kürtaj hakkı, gerçekten çok zor ve kılıç üstünde bir konu. işi enikonu düşünmek bile gerçekten zor.

    öncelikle hastalıklı çocuk doğurmak aileye madden ve manen bir külfet. bu külfeti manen ve madden kaldıramayacak aileler var, onların kürtaj isteğini anlamak zorundayız ama diğer taraftan çocuğun da yaşama hakkı var, prenatal tanı testleri sadece belirli hastalıkları tespit edebiliyor. bazı kalıtsal ve mutasyonel hastalıklar fark edilirken bazıları atlanıyor. tıp her hastalığı ön göremiyor, tespit edemiyor. bilim bu konuda yetersiz. bu yüzden bazı hasta çouklar doğarken, bazılarının da hasta diye ana karnında yaşamlarına son veriliyor. sonuç olarak ikisi de hasta. aralarındaki tek fark, birisini tıp tespit ederken yeterliyken, diğerini tıp tespit edememekte yetersiz kalıyor.

    demek istediğim şu; tıbbın yetersizliği yüzünden hastalıklı çocuk doğurmayı anlayabiliyoruz, kabul edebiliyoruz da da tıbbın teşhise yettiği durumlarda hastalıklı çocuk doğurmayı neden kabul edemiyoruz, anlayamıyoruz? tıbbın eksiklerini bu çocuklara yüklemek de acı. görmek zorundayız ki burada hastalığı tespit edilen çocuklara yapılan büyük bir haksızlık var.

    buradaki bakış açısını sağlam bir zemine oturtmalıyız. hekimler sadece hastalığı anlatmak, bunu yaparken de ürkütücü iç karartıcı bir tablo çizmemek, bununla birlikte hastalığın ciddiyetini tüm boyutlarıyla izah etmek, aileyi yaşama hakkıyla ve bir çocuğa layığı ile bakma zorunluluğuyla yüzleştirmek ve bu yüzleştirmeyi yaparken de kesinlikle yönlendirici olmamak zorunda.

    şimdi de de kürtaj meselesinin daha kolay yanına gelelim. çocukları sağlıklı olduğu halde doğum kontrol yöntemlerini kullanmayıp hamile kalanların bir doğum kontrol yöntemi olarak kürtaja sarılmaları bebeğin yaşam hakkına saygısızlık. burası çok, net. bu tercih tasvip edilmemeli, onaylanmamalı. bununla birlikte bir gerçek var, ülkemizde cinsel bilinçsizlik nedeniyle 13-14 yaşında hamile kalanlar var. bu gençlerin hayatları çocukla karartılmamalı. henüz kendisi çocuk olan bu çcoukların elllerine bebek verilip, ''hadi ona bak demek'' bir değil üç kişinin mahvı aslında.

    diğer bir nokta ise, geri dönüşümlü doğum kontrol yöntemlerinin (yani vazektomi ve tüp ligasyonı hariç) hiçbirinin %100 güvenli olmaması. korunup da hamile kalan insanların suçu ne? bu insanarın gerekli bilinci var, doğum kontrol yöntemlerini kullanmış, aile hayatını planlamış ama ilacın, kondomun azizliğine uğramış. bu çiftleri de suçlayamayız.

    gerçekten işim içinden kolay çıkılabilir bir durum değil. tek bildiğim, bunu bir doğum kontrol yöntemi olarak görenlere yasaklanması, anne hayatının tehdit altında olduğu durumlarda ise ivedilikle yapılması gerektiği. geri kalan her şeyde artı ve eksi onlarca nokta var.

    ayrıca işin bir diğer boyutu da fetüs, embriyo kısmında gizli. o da başka bir yazının konusu olsun.
  • türkiye'de gelecek seçim vaatlerinden olması kuvvetle muhtemel görünmektedir.
  • mevzubahis 'anne' daha anne olamayacak yaştaysa, çok yaşlıysa, kendine bakamıyorsa, ekonomik özgürlüğü yoksa, anne olmak istemiyorsa, başka bir canlının sorumluluğunu alabilecek kadar sorumluluk sahibi değilse, çocuğu engelli doğacaksa, ortada bir baba yoksa, zaten yeterince çocuğu varsa, bebeğin varlığı hayati teklike yaratacaksa, çocuklardan nefret ediyorsa, sevmediği birinden hamile kaldıysa, tecavüz sonucu hamile kaldıysa, evlilik dışı hamile kaldıysa...

    herhangi bir nedenle doğurmak istemiyorsa;

    o kişiyi doğurmaya zorlamamaktır kürtaj hakkı.

    kendi hayatına mal olacak çocuktan nefret eden bir anne olacaksa çocuğa yararı ne? o çocuğun ruhen sağlıklı bir birey olabileceğini düşünüyor musun?

    istenmeyen bir çocuk daha bebekken bunu hissedip annenin sütünü içmeyi reddedecekse, anne istemediği çocuğu beslemeyi reddedecekse, anne sevmediği çocuğuna tolerans göstermeyip dayak manyağı yapacaksa, anne istemediği bir doğumun travmasını yaşayacaksa, anne hayatı boyunca çocuğundan nefret edecekse, çocuğa onu sevmediği için kötü davranacak, çocuğu aşağılayacak, düzgün beslemeyecek, düzgün büyütmeyecekse, çocukla ilgilenmeyecek, oynamayacaksa;

    kadının parası yoksa çocuğu komşuya, cami avlusuna, sokağa, yetimhaneye, ve hatta hatta çöpe bırakacaksa, içten içe çocuk ölsün diye dua edecekse, bir öfke anında çocuğu gercekten öldürecekse, bilerek ihmal edip ölümüne, sakatlanmasına, yaralanmasına neden olacaksa;

    kadın evli olmadığı birinden hamile kaldı diye ailesinden, toplumdan dışlanacak, hatta bunun için öldürülebilecekse, tecavüzcüsünden hamile kaldıysa o adamla evlendirilecekse, evlilik dışı ilişkiden hamile kalıp normal şartlarda bir iki yıl içinde ayrılacağı biriyle evlendirilip hayatını o adamla geçirmek zorunda kalacaksa, evliliği içinde hamile kalıp bu kaçıncı çocuk diyen kocasından dayak yiyecekse, çocuk istemeyen kocası tarafından çocuğu düşürsün diye dövülecek, bıçaklanacaksa, hamile kaldı diye kocası/sevgilisi tarafından terkedilecekse, kadın hamile kaldı diye işten çıkarılacaksa, artık çocuğu var diye çalışması engellenecekse;

    istemediği bir çocuğu doğururken doğurmak istemeyince doğum 10 saat daha uzayacaksa, dolayısıyla daha fazla sancı çekecekse (nasıl ki seks istemeyen kadın vaginismus olup kasıp vajina kaslarını penisi almıyorsa içine aynı şekilde kasıp kendini çocuğu da çıkarmayacak çünkü.), doktorlar tarafından doğum daha hızlı gerçekleşsin diye vajinasındandan makatına kadar kesilecek, suni sancı verilecekse (ki suni sancı normal sancıdan 10 kat daha acı verir, ağrıyı azaltacak hormon salgılanmadığı için.), epidural verilip doğumun bir 10 saat daha uzamasına neden olacaksa (epidural sancıları yavaşlatıp doğum süresini uzatır.), bütün bu işlemler sonucu hala doğurmak istemeyen kadın saatlerdir doğum kanalına sıkışmış kalp atışları zayıflayan oksijensiz kalmış çocuğu doğuramayacağı için çocuk vakumlanacak, kadının rahmine yabancı cisimler sokulup çocuk başından tutulup çekilecekse, ya da en iyi ihtimalle çocuk doğum kanalına henüz girmemişse kadının karnı kesilerek sezaryenle çıkarılacaksa çocuk, ve üzerine çocuk bu saatler süren zor doğumun travmasını yaşayacaksa hayatı boyunca (doğum sırasındaki her şey bomboş bir beyne ilk bilgiler olarak kaydediliyor çünkü.), anne bebek bağlanmasının gerçekleşmesi gerekirken anne çocuğu görmek, ellemek bile istemeyecek, doğum sonrası depresyonuna girip hayatı boyunca çıkamayacaksa;

    hele de engelli doğarsa kadın hayatı boyunca özürlü/eksik bir çocuğa bakmak zorunda kalacaksa (çünkü istemediği çocuk onun gözünde çarpık olacak, asla saygı görmeyecek.), çocuk engelli olduğunu kabul edip bununla barışık yaşayabilmesi için desteklenmeyecekse, toplumda ikinci sınıf vatandaş muamelesi görecekse;

    hamileliği boyuca istemediği çocuğun sağlıklı olması için gereken özeni göstermeyecekse, sağlıklı beslenmeyecek, sigara içip, alkol tüketecekse, doğacak çocuğun sağlıksız doğmasına neden olacaksa, bilerek çocuk düşsün diye ağır iş yapacak, yüksek yerlerden atlayacak, belki kendini sakatlayacaksa, çocuğu düşürmek için kocakarı yöntemleriyle rahmine yabancı cisimler sokacaksa, bunun sonucunda kısır kalabilecekse, kanamadan, septik şoktan ölebilecekse;

    olması gereken haktır.

    öyle çocuk olmaz olsun, ne toplumda ne ailede.

    zannediyor musun istenmeden büyümüş bir çocuk teşekkür edecek kürtajı yasaklayanlara, ah ne güzel iyi ki zorlamışsınız annemi beni doğurması için, iyi ki yaşıyorum mu diyecek?

    tersine, kendinden nefret edecek, annesinden nefret edecek, toplumdan nefret edecek, kişiliği gelişmeyecek, kimseye yararı olmayan birey bile olamamış insancıklar olacak.

    ama yaşaması yeter değil mi? nasıl olduğu önemli değil.
hesabın var mı? giriş yap