• on küsür yıllık ekşi hayatımda, çok nadiren yaptığım bir şey yapıyorum şu an ve birine cevap veriyorum.
    cevap verdiğim: hayvan adam.
    konu: malum
    cevap nedeni: kurtuluş savaşı'nı müdafaa etmek, mustafa kemalcilik oyanamak değil, tarih ile ilgili gerçekeleri dilim döndüğünce anlatmak.

    arkadaşın yazdıklarına cevaben:

    sadece yunan'a karsi yapilmis olan, zamaninin baskomutanina san katsin, gereksiz yere buyutulen, tarihimizin aslinda ortalama alti mucadelelerinden biridir.

    ***

    cevap:
    tarihsel anlamda çok da büyük bir savaş olmadığına katılıyorum. büyüklüğü ancak şu açıdan mümkün olabilir: maddi, manevi ve insani kaynağı çok büyük zararlar görmüş bir coğrafyadan çıkmış olması önemlidir. yoksa tek başına tarihin en büyük savaşlarıdan biri değildir.
    başkomutana şan katsın diye abartıldığı da doğrudur.
    yalnız tarihte kazandığı savaşı başkomutanına şan katacak şekilde yorumlamayan devlet yoktur.
    doğrudur ama normaldir de...

    ***

    genelde, yedi duvel ile catisildi, hepsini cesur ve yurekli bir pehlivan gibi teker teker indirdi yalanlariyla beraber anilir. merak ediyorum, bu 7 duvel kimler? mustafa kemal hangi 7 düvel ile catismis, merak ediyorum.

    ***

    cevap:
    7 düvel:
    - yunanistan
    - ingiltere
    - fransa
    - italya
    - ermenistan
    - istanbul'daki osmanlı yönetimi
    - iç ayaklanmalar

    ***

    kaldi ki icinde o kadar tafsilat var ki, buraya yazsan bir kisi bile okumaz, otisabi bile okumaz, o kadar uzun.

    belli yalanlardan birkacini siralayayim da, merak edenler kendi arastirmalarini yapabilirler.

    1) yunanlilar denize dokulmustur. yani, burada bahsedilen, yunanlilarin her koyde katliam yapacak kadar vakit harcamasi, her aksam eglenceler yaparak izmir'den, 7 eylulde cikmasi ve turk ordusunun oraya 9 eylulde gelmesi ise, evet cok basarili olunmustur. yok, bahsedilen yunanlilar korkularindan kactilar da, ege denizinde boguldular ise, bildigin apacik yalandir.

    ***

    cevap:
    denize dökme fiili, tabi ki sembolik bir söylem; burada anlatılmış olan, yunan ordusunun hızlı bir bozguna uğramış olmasıdır ve büyük taarruz söz konusu olduğunda, bu doğrudur. yunan ordusu gerçekten de beklenenden hızlı çözülmüş, izmir'e bozgun halinde gelmiştir. izmir'de, yerli rum halkın da panik halinde askeri gemilere sığınması yüzünden karmaşa yaşanmıştır.
    yunan ordusunun hızlı bozgununa inanmayan arkadaşlar için, türk ordusu çemberi içinde kalarak esir düşen yunan başkomutanı trikupis'in diğer bazı yunan komutanlarla birlikte esaret fotosunu paylaşalım:

    http://tr.wikipedia.org/…sya:greek_pow_generals.jpg

    yunan ordusunun eğlenerek yavaş yavaş çekilmesi gibi bir durumda, ordunun başkomutanı esir düşmezdi. sanırım yeterli bir kanıt.

    ***

    2) yedi duvel ile savasilmistir. bastan sona yalan. toplamda bile 7 duvel zaten yoktu zaten. mustafa kemal yunanlilar ile savasmistir. o da uyduruk bir savastir. antep'e gelen fransizlari oradaki yerel musluman ceteler hasladilar ve fransizlar geri gitti. italyanlar antalya'dan kendileri cekildi.

    7 düvel ile yaşanan çatışmaların kısaca özeti:

    7 düvel:
    - yunanistan: en büyük askeri katılım yunanistan tarafından yapılmıştır. yunan ordusu, bütün varlığı ile anadolu'ya sevkedilmiştir. daha once de yazdığım gibi, tarihsel açıdan çok çok büyük bir savaş değildir; ama uyduruk da sayılmaz. peki neden uyduruk değildir?
    türk tarafının savlarından çıkarak anlatmayalım, yunan tarafının mağlubiyet sonrası yaşadıklarından bahsedelim, cevabı o versin.
    yunanistan'da, bu uyduruk (!) mağlubiyetin adı, küçük asya felaketidir.
    yani düşman bile kalkmış bu mağlubiyet için felaket kelimesini kullanmış, sen uyduruk zafer diyorsun.
    neyse, efendim, bizim uyduruk dediğimiz bu zaferin öteki yanında yunan devleti bu uyduruk mağlbiyeti o kadar büyütmüş ki, biri başbakan, diğerleri önde gelen bakanlar ve komutanlar olmak üzere, 6 kişiyi mağlubiyetten sorumlu tutarak idam etmiştir.
    yani düşün ki yarın öbür gün suriye ile savaşsak ve başarılı olamasak, kalkıp başbakanı, bakanları ve genelkurmay başkanı ile birlikte asıyoruz. sonra suriyeliler, "aman canım ne olacak, uyduruk bir zafer kazandık işte" diyorlar! ne kadar alçakgönüllü, mütevazi bir yaklaşım.

    ***

    - ingiltere: kurtuluş savaşı'nda özellikle yunan ordusunun arkasındaki finansal güç ingilizlerinde. en önemli katılımları buydu. buun ötesinde, anadolu'niun bir çok bölgeside istihbarat subayları bulunuyordu. mustafa kemal'e düzenlennen suikastlerin araksında da bu ingiliz subayları vardı. bunu ötesinde istanbul'dan anadolu'ya insan ve mühimmat sevkiyatını engelleyen en önemli güç ingilizlerdi. ingilizler istanbul('da yakaladıkları kurtuluş savaşı yanlılarını direk kurşuna diziyorlar (bugün beşiktaş'ta barbaros bulgarından inerken sol tarafta kalan eski kömür deposunun bahçesi, en çok idamın gerçekleştirildiği yerdir mesela). karadeniz'de yakaladıkları insan veya mühimmat dolu gemileri de batırıyorlardı. ingiliz gemilerini karadeniz kıyılarındaki ablukası, kurtuluş savaşı boyunca istanbul'dan gelen desteğin ciddi engellenmesi anlamına gelmiştir hep. zira çok hızlı ve yeni gemileri vardı ingilizlerin.

    ***

    - fransa: fransızların kurtuluş savaşı'nda en önemli çatışmaları, karada kuvayı milliye güçlerine karşı yaptıkları saldırılar ve denizde, özellikle ege kıyılarından antalya'ya kadar uzanan bölgedeki faaliyetleridir. anadolu kıyılarındaki fransız savaş gemilerinin neler yaptığını ve başlarına neler geldiğini öğrenmek için en doğru adres, mustafa ertuğrul'un anılarını okumaktır. tarihe yeni başlayanlar için şuradan okumak fena olmaz:
    http://tarihinizinde.com/…cak-gemisinin-batirilisi/

    ***

    - italya: kurtuluş savaşı boyunca en az çatışmaya girmiş devlet italya idi. italyanların savaş konusunda ne kadar istekli ve başarılı olduğu zaten ayrı bir konudur, askeri tarihin mizahi yanını oluşturur. neyse, italyanların faaliyetleri, genellikle bulundukları ege akdeniz kıyılarındaki kuvayı milliye direnişine karşı bir kaç cılız baskı, biraz da antalya kıyılarında kurtuluş savaşı'rna silah taşıyan türk teknelerine baskın şeklinde gerçekleşmiştir. sonra da kendileri çekip gitmiştir zaten.

    ***

    - ermenistan: rusya'da devrim olup da, sovyetler kurulunca, rus ordusu bizim doğu cephemizden çekilme kararı aldı. rus ordusu içindeki ermeni gönüllüler ve komutanlar, bunun üzerine, rus ordusundan kalanlar ve kendi mahhalli güçleriyle bir kuvvet oluşturdular ve uzun zaman kazım karabekir kumandasındaki doğu ordumuzla savaştılar. rus ordusu kadar etkili olamasalar da, özellikle sivil halk katliamları ve şimdiki ermenistan-türkiye sınırı üzerinde verdikleri savunma savaşı ile etkili oldular. bugün bazılarımızın 'hiç olmamış' saydığı kurtuluş savaşı'nda ermenistan ile savaşlar, bugün ermenistan'ın kendi kurtuluş savaşı olarak lanse ettiği önemli çatışmalardır.

    ***

    - istanbul'daki osmanlı yönetimi: kurtuluş savaşı'nın belki de en büyük problemleri, yunan ordusu, inglizler falan değil, aslında bu istanbul hükümeti'nin desteklediği hilafet ordusu yarattı. anzavur gibi adamların yönettiği bu ordu, ciddi ciddi kurtuluş savaşı'nın en tehlikeli anlarının yaşanmasına neden oldu. bu yüzden düvellerin en babasıdır, zira elinde din silahı vardı. şeyhülislam'a bir katli vaciptir belgesi imzalatınca, hop konya, hop düzce ayaklanıveriyordu.

    ***

    - iç ayaklanmalar: burada bahsedilenler, istanbul hükümetinden bağımsız çıkan iç ayaklanmalardı. örneğin koçgiri bunlardan biridir. istanbul hükümetinin doğrudan etkisi olmadan, kendi kendine, bir çok nedenden dolayı çıkmış ayaklanmalardır ve bunlar da yabancı devlet askerlerinden daha fazla zarar vermeyi başarmıştır kurtuluş savaşı mücadelesine.

    ***

    3) ordular ilk hedefiniz akdeniz, ileri! ilki olan hedefin ikincisi olmaz mi? vardi, oda bati trakya idi, ancak orada ingilizler oldugu icin, mustafa kemal onlara bir kursun bile sikmadi, ve ikinci hedef daha baslamadan yalan oldu. bunlar hic anlatilmaz. ayrica, madem ilk hedef akdeniz idi, ne diye izmir'e gidiyon? o da ayri bir anekdot, buyuk ihtimal sarhos oldugu icin, o anda oyle agzindan cikti.

    ***

    cevap:
    her yeri düzeltilmesi gereken bir paragraf ile karşı karşıyayız.

    1) kurtuluş savaşı sırasında batı trakya ingilizlerin değil, fransızların kontrolündeydi.

    2) kurtuluş savaşı daha başlamadan, batı trakya'da bir plebisit yapıldı ve%87 nüfusu türk olan batı trakya'da, islamcı kanadın oylarıyla, batı trakya türkleri, kendi istekleriyle, yunanistan'a bağlanmayı tercih ettiler. tam bir demokrasi örneğidir ve wilson ilkelerine ve milletler cemiyeti kurallarına göre uluslararası geçerliliği vardır. mustafa kemal'in o tarafa kurşun sıkması, batı trakya müslüman/türk halkının iradesine karşı darbe yapmak olacaktı. paşa bunu yapmadı.

    3) özellikle o yıllarda, ege denizi tabiri, bugünkü kadar çok kullanılmazdı, izmir'in kıyısı bulunduğu deniz, o zamanlar akdeniz olarak geçerdi. kaldı ki halen ege denizi, akdeniz'in bir parçasıdır. bu nedenle, o dönemde izmir'i hedefleyen bir komutanın izmir'e çıkması çok normaldir. alkol kullanımı ile alakası, tarih bilimi açısından yoktur.

    4) evet, genelde bunlar anlatılmaz, çünkü koca bir satır anlatılanların hepsi hata doludur.

    ***

    4) yunanlilar sakarya'ya kadar nasil geldi peki? bu bizzat mustafa kemal'in emri dogrultusunda olmustur, bunun sebebi de, eger yunanlilar anadolu'nun kalbine kadar gelirse, onlari yenecek olan ordu ve dolayisiyla da komutanina buyuk onurlar gelecekti. haliyle oyle oldu da. bunun ispatini isteyenler mesaj atsin.

    cevap:
    burada ironi mi var, yoksa yine bilgisizlik mi, anlaşılamadı. o yüzden cevaplanmıyor.

    ***

    5) ataturk 19 mayis 1919'da samsun'a oyle bir cikti ki, butun osmanli hainlerine ragmen, ki bunlarin icinde vahidettin de var, kefen yirtar gibi gitmistir, ve adeta tek basina yeni bir devrin ayak seslerini dunyaya duyurmustur. gaza geldiniz di mi? he iste bu gaz, fasulye yedikten sonra midenizde olusan ve makatinizdan attiginiz gazdan bile daha degersiz. cunku tamamiyla yalan.

    ***

    cevap:
    tabi ki abartılan çok yanı vardır samsun'a çıkışın. ama doğru yanları da vardır. zaten genelde resmi tarihi bilgiler doğrular kadar yanlışlar da içerir.

    ***

    ataturk, vahidettin'in ona defalarca telgraf cekmesine ragmen, her turlu imkani vermesine ragmen, her istegine karsilik vermesine ragmen, isi uzattikca uzatmistir. zorla bandirma vapuruna binmistir ve ingiliz vizesiyle samsun'a gitmistir. bunun da ispatini isteyenler mesaj atsin.

    simdilik bu kadar, cok uzatmak istemiyorum.

    cevap:
    simdilik bu kadar, cok uzatmak istemiyorum.
  • attila ilhan diyor ki "bugun dunyanin hangi bilgisayarina kurtulus savasi verilerini girseniz, simulasyonda turkiye yuzde yuz maglup cikacaktir.turkiye ve turk milleti iste boyle irrasyonel bir tarihe ve karaktere sahiptir."
  • 2. dünya savaşı sonrası komünist bloka karşı kapitalist dünyanın duvar olarak inşa ettiği almanya ve japonya gibi rol-model devletlerden bihaber ergenlerin yeni keşfi.

    tamam, ergensiniz, farklısınız, bir şeyler keşfedip sıyrılma çabasındasınız ama biraz da oturup muhakeme yapın lan "acaba bunları ilk ben mi düşünüyorum" diye.

    hayır tıfılım; yazdığın her cümle neredeyse 1 asır önce tartışıldı ve sözlüğe de yazıldı. açıp okursan cevapları da görebilirsin.

    tarih ödevin bittiyse git biraz matematik çalış şimdi. önümüz oks...
  • değeri sevr ile lozan'ın karşılaştırılması neticesinde anlaşılacak efsanevi kurtuluş mücadelesi. önce şu iki antlaşmayı karşılaştırın gözünüzü seveyim. bak internet var bilmem ney var… önce türkiye'ye verilen topraklar açısından karşılaştırın. sonra bi çay koyun. çay demlenirken bir de egemenlik yönünden karşılaştırın.

    tanımda efsanevi sıfatını kullandık. bırakın "türk resmi tarihi"ni falan, dünyada muteber akademik kaynaklar incelendiği zaman, kurtuluş savaşının daha azı ile ifade edilemeyeceği anlaşılır. ikisi de konusunda uzman ortadoğu ve tarih profesörleri olan arthur goldschmidt jr ve lawrence davidson tarafından ders kitabı olarak yazılan ve artık klasik olarak kabul edilmiş bir kaynak olan kısa ortadoğu tarihi'nden (bkz: a concise history of the middle east) konuyla ilgili birkaç bölüm aktaralım. zira yerli kaynak versek resmi tarihti, hamasetti, boktu püsürdü diye homurdanan olabilir. neyse.

    öncelikle milli mücadele ile ilgili bölümün başlığı, "türkiye : anka kuşu küllerinden doğuyor" olarak düşünülmüş. kitabın başka yerinde böyle hamasi, “x'e x propagandası yapan” bir niteleme yok. sanırım kemalist bunlar. evet devam ediyoruz :

    "....müttefikler, paris'te savaş sonrası konferansı açtıkları sırada trakya ve anadolu'yu - ve 13.bölümde gördüğümüz gibi arap ülkelerini - nüfuz alanlarına bölmeye hazırlanıyorlardı. ermenistan’ın yanı sıra anadolu için de abd mandası önerenler vardı. gençlerini ellerinden alan ve 1911 libya (trablusgarp) savaşı’ndan beri hazineyi boşaltan savaşlardan yorgun düşen türkler, eğer umulmadık bir meydan okuma gündeme gelmeseydi, yabancı vesayetini ve askeri işgali kabul edebilirlerdi…. atina’da yunan milliyetçileri istanbul, trakya ve batı anadolu’yu kapsayacak bir bizans imparatorluğu’nun yeniden inşasından söz ediyorlardı. müttefikler, özellikle lloyd george tarafından kışkırtılan venizelos, bu ihtiraslarını hayata geçirmeye kalktı. 15 mayıs 1919’da 25 bin kadar yunan askeri izmir’e çıktı. anarşinin eşiğindeki bir ülkede sükuneti tesis etmeye çalışan osmanlı hükümetinden bir direniş gelmedi. ama uzun süredir osmanlı imparatorluğu’nun en isyankar tebaasını oluşturan yunanlıların bu çıkartması, anadolu’da türk milliyetçiliğinin fitilini ateşleyen bir kıvılcım oldu. dört gün sonra türk tarihinin geleceğini bir o kadar etkileyecek bir başka karaya çıkma vakası, karadeniz limanı samsun’da gerçekleşecekti…”

    heyt be ifadelere bak. hamaset fışkırıyor pennsylvania üniversitesi ortadoğu profesörü ile west chester üniversitesi tarih profesörünün ağzından. sevan nerdesin! neyse devam :

    “… sadrazamın ülke çapında bir telgraf operatörleri grevinin sonucunda istifa ettiği sırada genel hava böyleydi. kemal’in adamlarının da yer aldığı bir koalisyon hükümeti iktidara geldi. yeni meclis seçimleri türk milliyetçilerine güçlü bir çoğunluk oluşturma şansı verdi ama halkçı hükümet uzun ömürlü çıkmadı. misak-ı milli’yi onaylayan türk mebusları istanbul’u resmen işgal eden müttefiklere karşı çıkmış oluyorlardı. işgalciler koalisyon hükümetini istifaya zorladı. damat ferid iktidara döndü, müslüman topluluğunun başı olarak atanan şeyhülislam milliyetçileri padişaha karşı gelen isyancılar olarak damgaladı. meclis dağıtıldı, birçok mebus güvenli ankara’ya kaçtı. kemal, 1920 nisan’ında orta anadolu’daki bu kentte büyük millet meclisi’ni toplayacaktı.

    kemalist hareket şimdi kendini istanbul’daki osmanlı hükümetiyle, izmir çevresindeki ingiliz destekli yunan istilacılarla, doğudaki ermeni cumhuriyetiyle, güneydeki fransızlarla ve boğazlardaki ingilizlerle savaş halinde buldu (sen hala kurtuluş savaşı yok de amına koyim). zayıf donanımlı ve yarı aç düzensiz türk askerleri, son derece iyi donatılmış müttefik kuvvetleri ve onların himayesi altındaki hristiyanlarla savaşmak durumundaydı. kemal’in milliyetçi taraftarlarının iradesini küçümseyen müttefikler, ağustos 1920’de osmanlı hükümetini sevr antlaşması’nı imzalamaya zorladılar…”

    kitabın bu bölümünde, türkleri balkanlardan sonra anadolu’dan da atmaya yönelik sevr antlaşmasının önemli maddeleri hakkında bilgi var. çayınız demlendiyse bi bardak çay alıp sevr’i tekrar gözden geçirin. biz devam edelim :

    “…doğudan başka tehdit almayan kemal’in kuvvetleri 1921 başında yunan ilerlemesini durdurdular. giderek batılı ülkelerin sevr antlaşmasıyla kendilerine verilenden fazla hak iddiasında bulunan yunanlılara arka çıkmayacağı görülmeye başlandı. fransa, ağustos ve eylül 1921’de ankara’ya yakın bir yerde sert bir çatışmayla yunanlıları durduran kemalistlerle anlaşmaya yöneldi. hem fransa, hem de italya anadolu’daki taleplerini geri çektiler. yalnızca britanya boğazları kontrol etmeye, padişahı kontrolünde tutmaya ve yunanlıları teşvik etmeye devam etti. 1922 yazında türkler yunan ordularının anadolu’dan tamamen atılmasıyla sonuçlanan şiddetli bir saldırıya başladılar. sonunda ingiliz hükümeti de daha fazla kayıp verilmesini önlemek ve türkiye ile yeni bir barış anlaşması için görüşmelere oturmak üzere yeni bir müttefik konferansı için çağrıda bulunmaya karar verdi. yabancı destekten yoksun kalan osmanlı padişahı istanbul’dan kaçtı. bunun üzerine ankara büyük millet meclisi padişahlığı büsbütün kaldırdı. 29 ekim 1923 te türkiye modern ortadoğu’nun ilk cumhuriyeti oldu…”

    bundan sonrası lozan’a ilişkin. değinmeden geçmeyelim, çünkü onun hakkında da spekülasyon çok :

    “…türk milliyetçileri dünyaya rakiplerini askeri olarak yenebileceklerini göstermişlerdi; ama ingilizlerin aynı sonucun siyasal baskı ile alınabileceğini hala öğrenmeye ihtiyaçları vardı. ingilizler, lozan’da toplanacak olan yeni barış konferansının kısa sürede himayelerindeki güçlerin savaşta yitirdiklerinin diplomasi yoluyla korunmasını sağlayacağını düşünüyorlardı. türkiye’yi temsil etmek üzere kemal tarafından seçilen ismet paşa ingiliz meslektaşı lord curzon’un direncini karşısında sağlam durarak kırdı. ismet, hükümetinden talimat almak için sağır numarası da yaparak görüşmeleri geciktiriyordu. lozan barış görüşmeleri sonunda sevr antlaşmasını yürürlükten kaldırdılar (bundan sonra lozan’ın sonuçları hakkında bilgi veriliyor. aslında çok önemli ama yaz yaz kolum yoruldu. zaten tabiat itibariyle tembel bir insanım. bu nedenle alıntıların son paragrafına geçiyorum).

    1923 lozan konferansı sayesinde türkiye 1. dünya savaşı’nda yenilmesine karşın kendi barış koşullarını görüşebilen tek ülke olmuştur… 1. dünya savaşı’nın galiplerini desteklemek üzere türklere karşı ayaklanan araplar, kaderlerinin mağluplarınkine denk olmasına neden olan eski efendilerini kıskanıyor olmalılar..”

    bu kaynak elbette ki herkesin biat etmesi gereken kutsal bir kitap değildir. ancak uluslar arası akademik düzeyde nelerin kabul gördüğünü, ayrıca dışardan kurtuluş savaşına nasıl bakıldığını göstermesi açısından önemlidir. öğrenmek isteyen için yakın tarihimizin önemli bir kesitini teşkil eden milli mücadele yılları hakkında kütüphanelerde yığınla ayrıntılı kaynak mevcuttur. ama her şeyin bal gibi farkında olan bazı “kanaat önderleri”nin tezgahına gelip, okumadan, araştırmadan esip gürlemek çok daha kolay ve pek kıymetli eğilimlerimizi sarsmayan bir yöntemdir maalesef.

    ayrıca hiçbir primat (sanırım yunuslar ve güvercinler de buna dahil olabilir), bu savaşta mustafa kemal’in tek başına savaştığını iddia etmez. tek kişilik savaş olmaz. tarihte tek başına savaşan komutan, lider vs. yoktur (bu çok gizli bilgi de benim kıyağım olsun).

    murat bardakçı bir programında milli mücadele konusunda bir kısım zevat tarafından beyni iğfal edilenlerden bahsetmişti, inanmamıştım. meğer epey varmış bunlardan. aynı tarihi paylaştığın insanların kendi tarihine karşı bu kadar kin dolu olması oldukça üzücü. cehaletten kaynaklanan bazı saçmalıklar mazur görülebilir. ancak her şeyin farkında oldukları halde, gözümüzün içine baka baka lafı neredeyse “sevr daha iyiydi aslında”ya getirenler yok mu, işte onların yatacak yeri yok.

    bu arada batıya karşı “ezikliğimizi” kurtuluş savaşına ve cumhuriyete bağlayanlar, ingiliz mandası altındaki filistin topraklarında neler olduğuna, cezayir-fransa ilişkilerine, ırak’a, lübnan’a bakmalı, batı’da olan doğu’da neden olamadı, ortadoğu’nun şansı ne zaman ve neden ters gitmeye başladı, ne zaman düzelir gibi karmaşık ve ihtilaflı konularda beyinlerini faaliyete geçirmeye başlamalıdırlar.
  • kurtulmayı haketmeyen bazılarını da kurtarmış savaştır.
  • buna bok atanlar, kucultmeye calisanlar, "artik yeni turkiye'de hede hodo" diye zirlayan sakirtler, o cok sevdikleri atalari fatih'ten beri (1453) kendinin olanin, goz bebegi olanin; eger bu savas verilmeseydi, sehre beyaz atiyla adeta bir roma generali gibi giren fransiz'in, "medeniyetin besigini cahil barbarlarin elinden kurtardik" diye dusunen ingiliz'in orospusu olacagini idrak ettikleri gun, belki de bok atmaktan vaz gececekler. ama sanmiyorum.
  • vay anasını meğer kurtuluş savaşı sırasında istanbul işgal altında değilmiş. ingilizler de pek saf olacak ki charles harrington'ı olmayan bir işgal için istanbul'a işgal orduları komutanı olarak yollamışlar. beyoğlu'nda rum, yunan, ingiliz, fransız bayraklarıyla işgal orduları diye bizim orduları mı karşıladılar acaba?

    sahi, daha yeni yeni kurulan fenerbahçe'yi iki kez kapatan harrington, bu gücü nereden aldı ki?

    kurtuluş savaşına bile çamur atacak kadar düştüğünüzü sanmamıştım, yanılmışım.
  • küçüklüğümden beri birinci dünya savaşından sonra türk milletinin atatürk önderliğinde bağımsızlığı için verdiği mücadele olarak anlatılan savaş. yuvadayken ilk anlatıldığında atatürk'ün bütün ingiliz, fransız ve yunan ordusuna tek başına sille tokat girdiğini ve de hızını alamayıp bütün yunanlıları kovalara doldurup izmir'e götürüp oradan deniz döktüğünü düşünmüştüm. sonra ilkokulda atatürkün bir orduya sahip olduğunu uzun süre kabullenemedim. "ordu olduktan sonra babam da yener" düşüncesinden uzun süre çıkamadım. bir orduya sahip olması atatürkün gözümdeki imajımı sarsmıştı. o yeşil dev hulk gibi bir şeydi benim için. bütün savaşı tek başına kazanmıştı.
  • mustafa kemal önderliğinde türk halkının var olma savaşıdır. parola ya istiklal ya ölümdür. iç isyanlar, dış baskılar, imkansızlıklar yıldırmamıştır mustafa kemal'i ve atalarımızı. yıllardır süren savaşlar sonucu bitkin ve harap olan türk halkı son enerjisini bu savaşta kullanmıştır. varını yoğunu bu savaşta ortaya koymuştur. tarihte kaç örneği vardır bir halkın her şeyi ile düşmana karşı mücadele etmesi? askeri dehası ile orduyu yönlendirirken, başarısız olmasını dört gözle bekleyen dinci ve ayrılıkçı kürtçülerle de uğraşmakta ve kendisine yönelik entrikalara keskin zekası ile cevap vermektedir mustafa kemal. bir milletin makus talihini yenmiştir bu mücadele dönemiyle.

    bu mücadele dönemini hiç bir zaman unutmamamız gerekiyor. unutmayalım bizi nasıl içten vurmaya çalıştıklarını, unutmayalım amaçları için yabancıları destekleyenleri ve unutmayalım bu mücadelede atalarımızın gösterdiği kahramanlıkları. kahramanlarımızla elbette grur duyup övünelim ama bununla kalmayıp onlara layık olmaya çalışalım. onlara layık olalım ki kemikleri sızlamasın atalarımızın. onlara layık olalım ki gösterdikleri kahramanlıklar gitmesin boşa.
  • düşmanlarımıza öyle acı sokmuştur ki bu savaş biteli tam 90 yıl olmasına rağmen göt acısıyla attıkları çığlıklar hala aynı şiddette.

    edit : bir de dedesi ne doğu ne de batı cephesinde hiçbir savaşa katılmadı diye yok sayanlar var. arkadaş onu da dedene sor bana değil.
hesabın var mı? giriş yap