• türk sinema tarihinin en enteresan filmlerinden birisidir. 1986 yapımıdır.

    ismi bilinmez. ama bir kere izleyen bir daha unutmamı$tır. 1986 senesinde dahi bu filmi izleyen ''hani 10 sene falan önce bir film vardı, sapık vardı, cocuk depoda saklanıyordu'' diye anlatır. günümüzde bile bu film ''hani 10 sene önce televizyon vermi$ti. cocuk kacıp depoya saklanıyor, sapık onu bulmaya calı$ıyordu'' $eklinde tanımlanmaktan kurtulamamı$tır.

    22. senesine $an ve $erefle giren ku$atma filmi bulut aras ve dönemin cocuk oyuncusu umut ula$'ın ba$rollerinde oynadıgı yan rollerde fato$ sezer ve deniz erkanat'ın oynadıgı bir korku filmidir. ya da gerilim. ya da dram. film de deri ceket, atkı ve $apka ile sarıya boyalı sapık saclı yıldız rolüyle büyüyen isim ise necati er'dir.

    film bir cinayete tanık olduktan sonra sapıgın (yani necati er beyefendinin) buna $ahit olmasıyla bir fabrikaya saklanan minik umut'un hikayesidir. umut, sapık pe$indeyken tırıs tırıs halde bir odaya saklanmı$, buldugu bir telefonla rastgele numaralar cevirip yardım istemi$ ancak kimseye kendisini inandıramamı$tır.. umut, umutlarını tam kaybetmek üzereyken telefonda ''ne oldu kücügüm sana'' sözüyle kendisine gelir ve kurtarma hkayesi ba$lar..
  • bu güzel şarkının üzerine siyasi tartışma yapmak biraz irite edici gibi görünse de şunu belirtmeden edemeyeceğim -aksi kendimi inkar olurdu- biz bu şiirleri yazdığımızda, filistinliler için, lübnanlılar için gözyaşı döktüğümüzde, göz yaşı dökmekle yetinmeyip gidip siyonistlere karşı savaştığımızda, gençlerimiz hani o tabirle "yar koynuna baş koymadan, vurulup düştüğünde", şimdi bize en militan israil karşıtları kesilen, hatta bizim suriye'deki gerici direnişe destek vermememizden ötürü "siz kemalistsiniz, araplardan nefret ediyorsunuz" diye götünün bokuyla posta koymaya kalkan kalleş dinci gerici hareketimiz, doğduğu gün anneleri kurşunlanan, yaralarından kan emmeyi öğrenen çocukların müsebibi falanjistleri (bkz: falanjist) silahlandıran iktidarlara taptı. onları destekledi.

    bugün ortadoğu denildiğinde hiç utanmadan sosyalistlerin tarihini sorgulamaya kalkan bu densizlerin timsah gözyaşlarıyla, yaşadığı için ağlayan ortadoğulu çocukların gözyaşları karıştırılmasın birbirine diye yazdım bu entry'i.

    işte bu haddini aşan asalakların katliam ortaklığından önce şöyle fotoğraflar çekildi: http://upload.wikimedia.org/…_picture_from_dflp.jpg

    konuyla alakalı olarak ayrıca:

    (bkz: lübnan iç savaşı)
  • grup yorum'un şu günlerde daha bir anlam kazanan şarkısı ayrıca efkan sesen'in yorumu taktirimizi kazanmıştır.
  • yanlış bilmiyorsam, filistinlilere yazılmıştır ama kurşunları atan siyonist israil güçleri değildir. bilakis buradaki kurşunların sahibi, katliamın faili falanjistler'dir. şiir, lübnan'daki filistin kamplarının basıldığı, el fetih'in lübnan'ı terketmeye zorlandığı ve israil'in işgal girişiminde bulunduğu lübnan iç savaşı'na yakılmış bir ağıttır.

    şarkı olarak, bugün beni hala en çok duygulandıran, mutlaka sigara yakmama yol açan, derin bir keder boğan bir melodiye ve insanın gerçekten kalbini kanatan sözlere sahipdir.

    "terli bir asker kaputuna sardık sonra,
    kurşunlar yağıyordu cesedine annenin"... insanın gözlerinin dolmaması imkansızdır.
  • ayni isime sahip furuzan kitabi ve kitaba adini veren oyku.
  • grup yorum şarkısı olan kuşatma, insanın en yakın arkadaşlarından biridir her zaman.
  • şarkının girişi sözleri melodisi hala tüylerimi diken diken ediyor. bir şarkı ancak bu kadar güzel olabilir..

    hilmi yorumu nasıl güzel olmuş

    "sen kurşun yağmurları altında
    güneşin delik deşik edildiği
    bir ülkede doğdun

    öptü kan revan içinde seni
    çırılçıplak bir ölüm
    ölümü ve gözyaşını gördün yavrum
    kan emmeyi öğrendin yaralarından

    saplanırken geceye ilk çığlığının sesi
    kestik göbeğini süngüyle senin

    terli bir asker kaputuna sardık sonra
    kurşunlar yağıyordu cesedine annenin
    ağla yavrum ağla şimdi
    dindirsin içindeki acıyı gözyaşların
    sönsün toz duman arasında hıçkırıkların
    ve kalksın artık
    kanlı duvarlarından kuşatmaların
    ağla yavrum ağla şimdi"
  • bir edip cansever siiri;
    bir gün akıp gitmeye her yerim
    suyundan içmeyle alışık.

    gitmek! yazmışım defterime çoktan
    rıhtımlar, güz halatları, daha bir suru şey
    şuramda darmadağınık.

    vişneler, atlar, yıldızlar
    yıldızlar, sik ağaçlar, kasaba lokantaları
    yıllarca duran sözler yenisi konuşulmadık.

    oteller, oteller, o bakımsız suçluluğum benim
    geçmem kapınızdan bile artık.

    doğasın, bir sen beklersin beni, bilirim
    sesimi, düşlerimi, kırık parmaklarımı
    var başka neyimse onları artık.

    doğasın sen, doğasın, yarat beni yeniden
    ey yalnızlığımı kuşatan yalnızlık.
  • füruzan'ın ikinci kitabı. ilk kitabın daha çok olumlu, ancak sonraları olumsuzluğa dönüşen yankıları bitmediği için bu yeni birikim, ilgileri büsbütün artırmıştı. kitap hakkında yazılanların çeşitliliği, değerini okuyucusuna kabul ettiren bir başarıya tanıklık eder. kitaba adını veren hikayeyi okuduğum gün sevmiş, etkilenmiştim. bu eseri sevmiş olmak, bir yerde gizli birikimler tersliğini yarattı; ne var ki her biri bir tarafa ayrılan kişiler hep aynı konuda yazmak gereğini duydular.
  • en yaralayıcı mısrası, filistin halkının özgürlüğe olan inancını tüm çıplaklığıyla ortaya koyar.

    "terli bir asker kaputuna sardık sonra
    kurşunlar yağıyordu cesedine annenin"
hesabın var mı? giriş yap