• alejandro jodorowsky'nin 23 yil aradan sonra beyaz perdeye donus yaptigi film. jodorowsky'nin sili'de gecirdigi cocukluk yillarini anlatan otobiyografik bir filmmis. filmin cekimler tocopilla, santiago ve guney sili'de yapilmis. oyuncu kadrosunda alejandro jodorowsky'nin ogullari brontis jodorowsky, axel jodorowsky ve adan jodorowsky de yer aliyor.

    filmin fragmani 18 mayis 2013 tarihinde cikti ve film cannes film festivali 2013 te directors' fortnight bolumunde gosterildi. bizde merakla beklemekteyiz.
  • jodorowsky'nin dönüş filmlerinden. jodorowsky'nin memleketi tocopilla'da çekilen film bir akışın, bir şiirin öyküsü. kıyafetleri, kostümleri de eşi pascale montandon-jodorowsky hazırlamış.. jodorowsky, filme dair şöyle diyor; la danza de la realidad sadece bir film değil, aynı zamanda aile olmanın bir biçimi. şöyle ki, filmde 3 çocuğum (brontis jodorowsky, axel jodorowsky, adan jodorowsky) oynuyor. filmi büyüdüğüm, kendimi yeniden keşfettiğim, çocukluğumun geçtiği yerde çektim.
  • adının tersine; alabildiğine "dans", ama oldukça az "gerçek" içeren film. filmin gerçekliğini sorgulamayı bırakıp, dansının akışına kendinizi bıraktığınızda, bilinciniz tamamen altüst olacak, göreceksiniz!
  • geçen sene festival kapsamında izleme imkanı bulduğum ve ''bugüne kadar böyle bilgece birşey izlemedim''dedirten bir yapıt.
    sürrealist bir anlatımla (bkz: alejandro jodorowsky)nin hayattan öğrendiklerini izledik.
    evrenin ahengini dengesini öyle soyut naif anlatmış ki film bittiğinde saatlerce konuşturuyor.
    keşke bu hayatta hepimiz kendi hikayemizi bu kadar güzel anlatma şansına sahip olabilsek.bir daha izlemek isterim fakat türkçeye çevrilmemiş sanırım.
  • tek kimliğimiz saydığımız kişiliğimizin sadece basit ama yönlendirici egoların bütününden oluştuğunu ve egoların yıkımıyla birlikte değişmeyecek sanılan kişiliklerin de değişebileceğini tek gerçeğin bütünün ve belki de varoluş hikayemizin özetinin de bu ego yıkımına giden yoldaki yaşadıklarımız empatimiz acılarımız ve öğrenmelerimiz olduğunu anlatan bir çalışma olarak tanımlıyor okuyorum bu fimi.

    ben çok beğendim şiddetle tavsiye ederim. gerçeküstü bir varoluş hikayesi.
  • bu film, 1970'lerde fando ve lis ile el topo gibi metafizik tripleri pop art ve dini metaforlarla birleştirdiği filmleriyle yeraltı sanat dünyasının ve uluslararası karşı kültür hareketinin süperstarı olan alejandro jodorowsky’nin “derin geçmişi” üzerine bir zihin egzersizi. jodorowsky’nin kendi sözleriyle “the dance of reality, benim otobiyografik romanımın bir uyarlaması, kendi sinemamın bir rönesansı. bana kalırsa bu film, zihinsel bir atom bombası gibi. kendimi yeniden keşfetmek için çocukluğumun dibine iniyorum, büyüdüğüm yere geri dönüyorum.” 23 yıllık bir aradan sonra sinemaya geri dönen yönetmenin bu son filmi, jodorowsky’nin dune’u adlı, dune’u david lynch’ten önce çekemeyişini anlattığı belgeseliyle birlikte ilk kez cannes’da gösterildi. jodorowsky’nin 1929'da doğduğu kasaba olan tocopilla’da çekilen filmde jodorowsky’nin üç oğlu da rol alıyor.
  • bir alejandro jodorowsky filmi

    adam şili'ye göçmüş ukrayna yahudisi bir ailenin büyük buhran sırasında doğan oğlu. 80 yaşından çocukluğuna iniyor ve kendi sürreel bilinçaltını izletiyor size. psikanalizde beyninde gördüğü imgelerden film yapmış gibi. :) zaten kıyamet günü geldiğinde hepimiz sadece anılarda kalacağız, hakikatin bir önemi yok :)

    açıkçası ben çok sıkıldım ama izlediğime pişman değilim. değişik bir deneyim :) bir de şili'li ukrayna göçmeni bir yahudi olsaydım çok daha fazla şey anlayacağım için muhtemelen hiç sıkılmazdım, ama değilim. :)
  • türkçe'ye gerçekliğin dansı olarak çevrilen, alejandro jodorowsky tarafından yazılan ve yönetilen, şili-fransız ortak yapımı ve yönetmenin otobiyografisi sayılabilecek bir film. aynı zamanda yönetmenin üç oğlu da filmde rol almıştır.

    filme gelecek olursak, alejandro jodorowsky ukrayna'dan şili'ye göçmüş bir yahudi ailesinin çocuğu olarak doğduğu ve ilk gençlik yıllarının geçtiği tocopilla kasabasında içselleştirdiği, kendisinde derin izler bırakan olay ve imgeleri filminde yansıtıyor. filmde babasının tanrı inancına sahip olmayan sert, sevgisini koşula bağlayan ve aynı zamanda sistem karşıtı bir komünist olması bize gösterilen küçük alejandro jodorowsky için bir travma olarak yansıtılmış. annesi ise tam tersi inançlı, küçük alejandro'yu koşulsuz seven ve sahiplenen iyi kalpli bir kadın olması, karakterimizin ikisi arasındaki gel gitlerini de bariz şekilde bize yansıtmıştır.

    yahudi bir aileye mensup olmasından ötürü bu konuda da dışlanan ve zorbalığa uğrayan alejandro bir ara hayattan vazgeçme noktasına kadar gelir. yetişkin hali bu noktada müdahale ederek onu bu düşünceden vazgeçirir ve hayata tekrar bağlar.

    filmin tamamını analiz etmeyeceğim. ama son zamanlarda izlediğim, imgelerin ve anıların bir insanın hayatına ne denli etki edebileceğini en güzel şekilde gösteren filmlerden biri oldu.
hesabın var mı? giriş yap