• burjuvazi-proletarya çelişkisini konu edinen uzlaşmaz film.

    filmde nietzsche ünlü bir aforizmasıyla karşımıza çıkar: “beni öldürmeyen şey güçlendirir.” bu tümcenin yönetmenin yapıtına cuk oturduğunu söyleyebiliriz. ünlü romancı charles ile genç sevgilisi gabrielle arasında geçen bir diyalogda gabrille’in ağzından işitiriz bu sözü. söz konusu olan aşktır, bir ayrılık sonucu yalnız kalmaktır; bir erkeğin bitip tükenmek bilmeyen fantezilerini bastırmaktır…

    chabrol, bir kez daha burjuvaziyi masaya yatırdığı yapıtında sapkın ilişki ve fantezileri, ezen-ezilen, yöneten-yönetilen, güçlü-güçsüz gibi ikili karşıtlıkları sorunsallaştırır. aşk, sadakat, ikiyüzlülük, burjuva ahlakı, sanat çevreleri yan-temalar olarak betimlenir. film o denli acımasızdır ki olayların gelişimi ve finale doğru aldığı perspektif, yönetmenin burjuvaziye bakışını ortaya koymanın yanı sıra, iktidar kaynaklarını ele alış tarzını da ifşa eder.

    yönetmen, les biches ve la cérémonie adlı yapıtlarında da burjuvaziye bakışını açıkça ortaya koyar. her iki ilginç yapıta birer paragraf açıyorum, vizyonunu görünür kılmak amacıyla:

    la cérémonie’de, geçmişi karanlık arızalı figürler jeanne ve sophie iki ezik proleter olarak burjuvaziye mensup dört kişilik çekirdek leievre ailesi’ni av tüfekleriyle yok ederler. kuşkusuz olağanüstü bir bakış açısıdır bu, kin ve öfkeden mürekkep. chabrol, başfigürlerinin geçmişlerini karanlıkta bırakarak dolaylı ve de dolaysız göndermeler vasıtasıyla bile isteye objektif kalmayı seçmiştir. film; kapitalizme, tüketim toplumuna, burjuva ahlak ve değer yargılarına uzlaşmaz bir saldırıdır.

    les biches’de, yine sınıf ayrımı penceresinden titiz laboratuvarında ilginç tezler sunar. bulgular, yorumlar ve detaylar kümesi en az insan psikolojisi denli karmaşıktır. tıpkı ele alınan karakterlerin psikolojileri gibi ele avuca sığmaz derecededir. evet, anlaşılır ki auteur yine mesafeli tavrını korumaya çalışmaktadır. bu, buzdağının görünen kısmı. les biches’in melek yüzü why’ın frédérique ile tanıştıktan sonra hayatı ilginç bir seyir izleyecektir. cinsel tatmin(sizlik), varoluşsal boşluk, sınıf uçurumları, arayış izlekleri bu noktada dikkati çeken detaylar. filmdeki grotesk bir ayrıntı da mao zedung’un ünlü bir sözüne yapılan atıftır. jean-luc "sinema" godard 70'lerde hakiki bir maocu idi; edebiyata her zaman biraz daha yakın duran çağdaşı chabrol ise istihzanın gerisinden anar çekik gözlü mao'yu!

    genç ve güzel why, öncesinde özdeşim kurduğu frijit femme fatale frédérique’i öldürür ve onun yerine geçer, onun kimliğine bürünür. burjuvazi ile özdeşleşme kanlı bir biçimde gerçekleşir. işte chabrol'un sarkastik devrim düşü!

    la fille coupée en deux’e dönüyorum son kez: nietzsche logos’unun öyküyü daha da zenginleştirdiğini varsayabiliriz. tümcenin geçtiği sahne de dahil olmak kaydıyla, öykünün bütünü düşünülerek okunduğunda, şiddetin doğasına bakışta ciddi analizleri beklediği kesindir. kuşkusuz filozofumuza yapılan atıf ironiktir. ‘öteki’ni sömürme ve sömürülenin nietzsche’ye atıfta bulunarak bir tür kendini rahatlatması (katharsis) açık bir şok nedenidir. ilk bakışta, edebiyatın ve felsefenin ve de konumuz icabı sinema yapıtlarının duygusal bağlamda katharsis yaşatıp yaşatmadığı bir sorunsal olarak önümüzde durmaktadır. bu çatallı bahçede nietzsche, yoruma açıktır.

    iki kadim sınıf ise asla uzlaşamayacaktır; en kanlı devrim sonralarında bile. en azından chabrol'un görüp baktığı dünya bundan ibarettir. ne aşk, ne sevgi ne de diğer zımbırtılar iki sınıfın birbirini anlayıp kavradığına delalet değildir. zaten öyleydi.
  • kitaplarını daima elyazısı ile yazdığını söyleyen adamın on dakikada bir bilgisayar başında* yaratıcılığını zorlarken gösterildiği film.
  • yirmi yedinci uluslararasi istanbul film festivalinde gorme firsati yakaladigimiz claude chabrol'un tamamlanmis en son sinema filmi. claude chabrol sinemasinin tipik ozelliklerini toplamis bu filmde, yonetmenin calismaktan zevk aldigi, belki artik "fetis oyuncusu" demenin zamani gelmis olan, genc oyuncu benoit magimel basrolu emektar aktor françois berléand ile paylasiyor. burjuva dunyasindan iki erkegin bir kadini elde etmek icin cekismesini anlatirken, burjuva dunyası ve entellektuellik ile chabrol chabrol dalgasini gecmeyi ihmal etmiyor.
  • claude chabrol un filmografisine bakıldığında beni biraz hayal kırıklığına uğratan film. herhangi bir yönetmenin elinden çıkmış olsaydı çok güzel yorumunda bulunabilirdim fakat chabrol'den daha iyisini bekliyor insan.
  • hastalıklı aşk ve hastalıklı aşık kavramları anlatan bir fransız filmi. aşk, kendimizi garantiye alma, sonsuz güven, gelecek vaatleri gibi algılardan bağımsız yürüyen ve büyüyen; yerine göre çocuksu yerine göre tutkulu bir kalp çarpıntısıdır demek istemektedir yönetmen bu filmde.*

    --- spoiler ---
    aşklarda, kaçan kovalanır felsefesini bir kez daha görmekteyiz. çabalayan, seven, savaşan bir erkek yerine(her ne kadar özenti ve de kaba olsa da); oynayan, kullanan, sapık zevkleri olan (arkadaşlarıyla sevgilisinin sevişmesini izleyen) haber vermeden terk eden, her kadına sen benim bitanemsin, sensiz bir hayatı düşünemem diyen bir erkeği tercih eden kızımızın hazin hikayesi. zengin genç, kıza aşıktır; kız yaşlı yazara, yaşlı yazar ise hayatına giren tüm kadınlara. korktum bi ara zengin genç de yaşlı yazara aşık olacak diye.
    --- spoiler ---
  • bu filmi türk yapamaz, arap yapamaz,ingiliz yapamaz, tek fransız yapar boyle filmi. son yarım saatinde verdiği sıkıntıyı benzetecek bir şey varsa da ben şu anda bulamıyorum.
  • ludivine sagnier yine döktürmüştür.
    bu kadında farklı birşey var. sıradan görünebilecek karekterleri bile inanılmaz şekilde büyüleyici gösterebiliyor.
    (bkz: benoît magimel) o takıntılı adamın ruh halini, hareketleri, mimikleri kesinlikle cuk diye oturmuş.
    (bkz: françois berléand) o derin ama yüzeysel tavırları .
    (bkz: ludivine sagnier) en az (bkz: mesrine) rolü kadar etkileyici.
    olmuş bir film. mekanlar,diyaloglar, o histerik,saplantılı durumlar.. yönetmen tarafından çok iyi işlenmiş.
  • 2007 yapımı bir claude chabrol filmidir. * ülkemizdeki ilk gösterimi 27. uluslararası istanbul film festivali kapsamında yapılmıştır.

    edit: ikiye bölünen kız başlığından alınıp buraya taşınınca biraz öksüz kalmış olsa da bu entrymi eski şekliyle muhafaza ediyorum
  • --- spoiler ---

    filmin sonunda gabrielle gerçekten ikiye bölünseydi benim için unutulmaz bir film olacaktı, olmadı..

    --- spoiler ---
  • dogal olarak bir de kadın oyuncu var bu filmde. hem de kadın! ludivine sagnier.
hesabın var mı? giriş yap