• bol ödüllü bi belçika filmi.
  • daha sonra rosetta ve le fils ile devam edecek "dardenne kardesler ile olivier gourmet üçlüsünün gerçekten de "ça promet" dedirten ilk filmi.
  • 1996 tarihli jean pierre dardenne filmi. belçika filmidir, cannes'da altın palmiye dahil bir çok ödül almış, mükemmel bir filmdir. jeremie renier ve olivier gourmet filmin başrollerini paylaşmaktadır.

    kaçak işçi çalıştıran babanın işçilerinden birisi olan bir afrika göçmeni bir gün çalışırken ölur. karısına yalan söylerler. filmin geneli çocuğun bundan duyduğu vicdan azabı ve vicdanını rahatlatmak için yaptıklarından ibaret. ama anlatım o kadar duru ve vurucudur ki, istemeden rahatsız olursunuz. yönetmen tarafsız değildir, tarafını belirtir ama bu tarafını o kadar iyi savunur ki, seyirci kesinlikle yönetmenle ayni fikirdedir. oyuncularının performansları için söylenebilecek tek şey ise şapka çıkartılası olduğudur. harika bir film.
  • dardenne kardeşlerin, 30. uluslararası istanbul film festivali kapsamında izleme imkanı bulduğum başyapıtı. medeniyetin beşiği avrupa'nın makyajı silindiğinde ortaya çıkan korkunç canavarla yüz yüze getirir seyirciyi. belki de tüm aydınlanma felsefesinin altında yatan farklı olanı dışlama eğiliminin günümüz dünyasındaki sonuçlarının açıkça sergilendiği filmdir la promesse.
  • bu seneki festivalde tekrar seyrettiğimiz, göçmen meselesini ele alan en çarpıcı filmlerden birisi.
  • 11-12 yaşlarında sanayide çalışıp bir yandan da çocukluğunu yaşamaya çalışan igor karakteri için bile izlenebilecek bir film. kendi çocukluğumu mu buldum bilmiyorum ama igor'a kanım ısındı. he bir de yabancı filmlerde duyulup nedensiz yere tebessüm yaratan türkçe konuşmalara bir örnek de bu filmde var; hamidou'nun kumar oynadığı sahnede bariz bir şekilde arkadan "vay köpoğlu vay" sesi geliyor. ben mi yanılıyorum bilmiyorum ama la haine'daki "evet hödük evet" ile beraber sırrını çözemedim bu vay köpoğlu vay'ın da, ulan ya fransızca bir şeyler diyorsa.
  • eski dostlarla birlikte verilen bir sözü ve o söz vesilesiyle, özlemi duyulan güzel gençlik günlerinin ve o döneme ait hislerin yad edilmesini konu eden enfes bir grégoire ve jean-jacques goldman düeti. grégoire'ın pürüzlü ve depresif sesi ile jean-jacques goldman abimizin zeytinyağı kıvamındaki gırtlağı birbirini çok iyi tamamlamış. özellikle yapıldığı bariz olan bu durum, şarkının etkisini bittabi daha da arttırıyor.

    [grégoire] on était quelques hommes
    quelques hommes, quelques femmes rêvant de liberté.
    [jean-jacques] on n'était pas à vendre
    mais on pouvait revendre des montagnes d'amitié.
    [grégoire] le cœur en bandoulière
    et les bras grands ouverts à tous les étrangers
    [jean-jacques] on n'avait pas de peurs.
    on sentait la chaleur qu'on savait se donner.
    [grégoire] même au fin fond du désert
    on aidait les plus faibles à ne jamais tomber.
    [jean-jacques] même au milieu des chimères
    on y croyait plus fort quand le courage manquait.

    [grégoire & jean-jacques]
    ô vous mes compagnons, mes amis de jeunesse
    quelles que soient vos histoires, vous n'oubliez jamais
    qu'un beau jour, nous avions fait ensemble une promesse.
    s'il n'en reste qu'un, nous serons ce dernier.

    [jean-jacques] on était plein d'ardeur
    et on sortait vainqueurs de nos pauvres blessures.
    [grégoire] quand les pleurs étaient lourds
    on se trouvait toujours une voix qui nous rassure.
    [jean-jacques] on avait tant d'envie
    qu'on voyait notre vie comme une belle aventure.
    [grégoire] on n'avait pas de maître.
    la seule à nous soumettre était la mère nature.
    [jean-jacques] même au fin fond du désert
    on aidait les plus faibles et, quitte à y rester
    [grégoire] même au milieu des chimères
    on y croyait plus fort quand le courage manquait.

    [grégoire & jean-jacques]
    ô vous mes compagnons, mes amis de jeunesse
    quelles que soient vos histoires, vous n'oubliez jamais
    qu'un beau jour, nous avions fait ensemble une promesse.
    s'il n'en reste qu'un, nous serons ce dernier.

    [jean-jacques] même au fin fond du désert
    [grégoire] on aidait les plus faibles à ne jamais tomber.
    même au milieu des chimères
    [jean-jacques] on y croyait plus fort quand le courage manquait.

    [grégoire & jean-jacques]
    ô vous mes compagnons, mes amis de jeunesse
    quelle que soit mon histoire, non, je n'oublie jamais
    et aujourd'hui encore, je refais la promesse.
    s'il n'en reste qu'un, nous serons ce dernier.
    [grégoire] ô vous mes compagnons, mes amis de jeunesse
    [jean-jacques] quelles que soient vos histoires, ne m'oubliez jamais.
    [grégoire] et si un jour, je tombe, faites-moi cette promesse
    [jean-jacques] s'il n'en reste qu'un, je serai ce dernier.
    [grégoire] ce dernier.
    [jean-jacques] ce dernier.
  • hormonlu sergen yalçın'ı roger rolünde izlediğimiz film.

    https://www.google.com.tr/…ray-620.html%3b400%3b240
  • içinde müzik bile barındırmayan gerçekçi-ötesi film. olanca durağanlığına rağmen oldukça etkileyici ve sürükleyici. assita'nın metaneti, neredeyse yoktan var etme yetisi, hayatta kalma gücü beni derinden etkiledi. dünyanın bilmediğimiz, görmediğimiz yerlerinde doğanın kurallarıyla yaşamayı öğrenmiş bunun gibi kaç kadın var kim bilir. şikayet etmemeyi öğrenmiş, ama yumuşak olmayan. ezik hiç olmayan. sadece boşuna şikayet etmenin bi işe yaramadığını bilen kadınlar. hepimizin burdan çıkaracağı bişeyler olmalı...
  • dardenne kardeşlerin yine bir göçmenlik hikayesini anlattıkları yine sakin, yine sessiz, müziksiz ve sade filmleri.

    buradaki gibi kadınlara dünyanın her köşesinde acılar var..
hesabın var mı? giriş yap