• eve gelirken beş dakikalik yürüyüş mesafesinde ıslıkla çalmaya çalışıyorum. 14" civarinda başlayan partisyonu 5 dakikalik emprovize ıslıkla çalıyorum. bir yerinde melodi kendini başka bir hale sokuyor kayboluyor. dört notadan oluşan bir ezgiyi nasil kaybediyorum bilmiyorum o da ayri konu. ama ne zaman evde çalsam balkona kuşlar gelip ötmeye başliyor. jarrett'e mi eşlik ediyorlar, ekmek kırıntısı mi istiyorlar emin değilim, ama melodiyi kaybetmiyorlar. gerçekler böyle. kuşlar uçmakla yetinmiyor, benden daha akıllılar ve daha iyi ötüyorlar... bir başka gerçek ise, özür dilerim keith, bulaşık yıkarken dinliyorum la scalayi. tencerelerle eşlik etmek hoşuma gidiyor. ama genellikle 20" civari eşlik edilemez hale geliyor. zaten o ara bulaşık bitiyor ama 40" a doğru yeniden bulaşık çıkarmış oluyorum. müzikle böyle bulaşık bir ilişkim olduğu için utanmıyorum, arz ederim. http://vimeo.com/14829626
  • 1000 gün süren restorasyon ve renovasyon çalışmalarının ardından perdelerini 7 aralık 2004 tarihinde, antonio salieri nin europa riconosciuta operasıyla, riccardo muti nin direktörlüğünde yeniden açmış olan opera salonu. eser 3 ağustos 1778 tarihinde salonda sergilenen ilk eser olmasından dolayı seçilmiştir.
  • leyle gencer'ın yıldızlara karıştığı ünlü opera binası. dar merdivelerinden çıkarken duvarlarında size eşlik eden eski afişlerin töreninden sonra, muazzam bir fuayeye açılırsınız. oradan da salona yol veren kapıdan süzülerek kadifeden bezeli balkonundan sahneye öylece bakarken bulursunuz kendinizi diyeceğim ama hayır, bu tam anlamıyla şaşkınlıktan kaybolmaktır. sanatsal şok böyle bir şey olmalı. sahnenin derinliklerinden bir ses salonun koltuklarını yalayarak kulaklarınızdan dalıverir kalbinize. addio del passato... leyla'nın sesi bir bulut gibi sarar her yerinizi. ahh leyla! bu gece çok uzun olacak.
  • korosu ile ayni sahnede soyleme serefine benim de nail oldugum ve hatta genel provamizda riccardo mutinin dogumgunune denk gelip parcaya baslamak yerine "happy birthday" diyerek kutladigimiz topluluk.
  • 1776 da, tiyatro ducale'nin bir gala sırasında yanmasının ardından bir grup varlıklı milanolu avusturya arşidükü ferdinand'dan yeni bir opera binası talep etmiştir.guiseppe'nin hazırladıgı ilk proje kabul edilmezken, ikinci projesi imparatoriçe maria theresa tarafından kabul edildi ve 1978 de bu opera binası santa maria della scala kilisesinin eski yerine yapıldı ki adını da bu kiliseden almıştır.
    ihtişamlı dekorasyonu ve önemli ziyaretçileriyle kısa zaman içinde soylu milanoluların buluşma noktası haline gelen binanın fuaye kısmı, dönemin diğer tiyatrolarında da oldugu gibi casino olarak kullanılmış,orta sınıfın da performansları izlemesi için "loggione"bölümü yapılmıştı.
    orjinal yapısı ilk kez 1907 de yenilenmiş,ikinci dunya savaşında aldıgı hasarlardan sonra da 1943 de restore edilip tekrar açılmıştır.
    sahnesi italyanın en büyük sahnelerinden biridir.
    halen insanların kürklerine sarınarak,en şık tuvaletlerini giyerek gittiği bu opera binasında geleneksel olarak sezonlar 7 aralıkta açılır,tüm gösteriler gece yarısından önce biter ve siz richard burton dahi olsanız geç kaldıysanız başlamış bir oyuna giremezsiniz.
  • asıl adı "teatro alla scala"dır. dünyanın belli başlı müzisyen, orkestra şefleri ve solistleri için burada çalışmak büyük onur veren bir hadise olagelmiştir.
  • bu yıl kendime doğum günü hediyesi olarak planladığım milano seyahatimin duraklarından birisi. teatro alla scala'da bir konser veya opera izlemeyi 14 yaşımda polifonik koroya gitmeye başladığımda aklıma koymuştum. 32. yaşımda burada filarmonica della scala'yı izlemek kısmet oldu. sürprizi ise keman sanatçısı sergey khachatryan'ın sarı gelin bisiydi. mükemmel bir ambiyanstı, umarım farklı etkinlikler için yine gitmek kısmet olur.
  • (bkz: ınva mula)yı sahnede izlemek icin bilet alıp gideceğim yer. tatil planımı sadece buna göre yapacagım. tabii ne giyilir, ne yapılır yardımlarınızı beklerim.
  • ömür izin verirse, 50 olmadan gidebilmeyi umut ettiğim operanın en prestijli sahnesidir.
  • ilk gördüğüm ve tekrarına vasıl olduğum klas diye tabir edebileceğim avrupa şehri milano'da bulunan dünyanın en görkemli ve sayılı opera binalarından olan teatro alla scala.
    görsel

    milano gezimizin ilk gününde duomo meydanıve çevresine doğru akşam yürüyüşü esnasında şöyle bir dışarıdan bakalım sonra geliriz diye önünden geçerken kalabalığı fark etmemiz ve nedir ne değildir derken harika bir gece yaşadığımız yapı.

    hani bazen bir dilek tutarsınız bir yerde bir zaman,sonra unutursunuz . hah işte benim için oydu bu deneyim. operayı, tiyatroyu velhasıl klasik sanatları seven biri olarak şu fani gözlerime operanın kalbinde temsil izlemek nasip olur mu deyu hayal kurduğumu ve yazdığımı bile unutmuşken önüme düştü.

    benim yurtdışı dilsiz mod on halimle olacak iş değildi de, erkek arkadaşımın italyancası olmasından dolayı orada bir temsil olduğunu ve bugün prömiyerden dolayı sadece davetlilerin katılabileceğini öğrendik. kapıda bir çok insan bilet arıyordu italyanca bildiği gibi ve italyan signoraların kalbine girmeyi iyi bilen benimki* iki bilet edindi. biletin hürmetine bağrıma taş bastım. bilet o 200-300 avro idi.

    gelelim gözlemlere. binaya gelen kitle inanılmaz elit bir kitle. hanımefendilerin kürkleri, italyan usulü stilettoları, orta yaşlı yakışıklı beyefendilerin fularları şapkalarının renk cümbüşü, ülkemizde yaşıtlarının gözünü toprağa çevirdiği saygın yaşlılar… mest edici parfümlerini takip ederek ve kırmızı şişme montlar ve ayağımızda spor ayakkabılar ile ortamı azıcık bozsak da, oyun resimlerini süslü kırmızı halılı merdivenleri tırmandık. kapılarda oyun konseptine göre kostüm giymiş görevliler vardı.

    klasik sahneye bakan ve enstrümanların olduğu meydan ve etrafında hilal şeklinde sıralanmış 6 kat locaların üzerinde balkona tam sahnenin karşısında konumlandık. kırmızı kadifeden bir saray… koltukları, perdeleri 17. yy ışınladı bizi. aşağıda belki 100 enstrüman var. eskiden sadece soyluların temsil izleyebildiği bu binada sonradan orta sınıf halka da sadece meydandaki yerlerde izlemek koşulu ile açılmış. localar bazı soylulara ait olmakla birlikte, soysuzların alınmadığı alanmış.
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel

    ve perde… o ağır kırmızı kadifeler yavaş yavaş ayrıldı. tabii tesadüf etmişiz de gitmişiz şöyle biletten kontrol ettim.
    oyunun adı la boheme.

    o minicik ahşaplı kadife koltukların önüne mini ekranlar koymuşlar. aryadan bir söz
    ingilizce ve italyanca seçim. ilk perde nereye düştüğümü anlamaya çalışmakla geçti. sarhoş oldum resmen. sonra pazar meydanında başlayan inanılmaz bir dekor ve kalabalık muazzam bir ekip olan sahnede gözümüzün nereye bakacağını şaşırdığı 2. perde ve bir kış gecesini anlatan ve acaba bu ekran yansıma görüntü mü, yoksa dekor mu, kar gerçekten mi yağıyor…. diye hayranlıkla bakakaldığımız 3. perde perde
    ve başladığı yerde biten son 4. perde.
    sanatçıların sesleri inanılmaz güzeldi, o koca salona mikrofonsuz mu yoksa çıplak ses miydi dolduran bilemedim.

    15 dk aralarda meydana bakan -adını hatırlayamadım- şu meydan
    bir salonda gerçek şaraplar tadıp -ama gerçek belki tattığım en güzel beyaz şaraptı- kahve yudumlayabileceğiniz bar mevcut. kokteyl masaları, elegan hanımlar şık beyefendiler… sadece orada bile saatlerce oturabilirsiniz.

    fani gözlerim bundan daha güzel şey çok az görmüştür. böyle bir oyunu la scala' da seyretmek için fırsat yaratın. gidebilme imkanınız varsa önceden ayarlayın. ya da canı gönülden isteyin. kim bilir.

    aşık olunacak bir şehirde, aşık olunacak bir sanatı, aşkla izlemek…

    şimdi bana o günlerden kalan sadece arya' da geçen bir söz. sono andatı? - "nereye gitti o günler?"

    meraklısı için muazzam eseri musetta's

    puccini-la bohema
hesabın var mı? giriş yap