• sadece kapanış sahnesi için çekildiğine bahse girebileceğim film.
  • "venus in fur" anlamına gelmekte olup roman polanski'nin bu sene vizyona girecek olan filmiymiş. şöyle de bi fragmanı var:

    http://www.youtube.com/watch?v=dvzl0qudeqg
  • emmanuelle seigner ve mathieu amalric'in oynayacakları ve roman polanski'nin yöneteceği drama filmi.
  • roman polanski'nin "bakın, istersem ben iyi tiyatro yönetmeni de olabilirim" dediği filmi. aynı zamanda "emmanuelle seigner eşim olur, bir endamını görsün şöyle dünya alem" demiş de olabilir!
  • yazarın, tiyatro yönetmeninin, yapımcının.. egemen roldeki erkeğin "mazoşist" fantezilerinin yumuşaklığı vanda'nın mazoşizmine (bu defa tırnak işareti olmadan) çarptığında dağılır ve aslında perversiyonun katılığını barındırmadığı, sahte bir sapıklık olduğu, lolita'daki gibi nevrotik fantezilerle yüzeyi sertleştirilmiş bir cam kırılganlığında olduğu açığa çıkar vanda'nın filmin başından sonuna kadar giderek artan şiddetteki sapkın eylemlerinin sertliği karşısında.
  • kitabını okuduktan sonra (bkz: venüs in furs) sıcağı sıcağına filmini izlediğim roman polanski' nin 2013 yapımı filmi.
    (bkz: emmanuelle seigner) ve (bkz: mathieu amalric) oyunculuk performanslarıyla hayran bıraktırdı. kadın oyuncu emmanuelle filmde wanda karakterini canlandırıyor ve aynı zamanda polanski'nin eşi. bundan sonrası spoiler içerir.

    kürklü venüs (bkz: venüs in furs) oyununun tiyatro uyarlamasını yapmak için oyuncu seçmelerinin düzenlenip bittiği günün sonunda, yazar thomas' ın istediği oyuncuyu bulamaması üzerine salondan çıkacakken salona wanda'nın girmesiyle asıl olay başlıyor. wanda elemelere geç kaldığı için kendisine bir şans verilmesini istedikten sonra kürklü venüs oyununu canlandırmaya başlarlar.
    erkek oyuncu olmadığı için yazar thomas, wanda'ya eşlik ediyor.
    filmde birçok halka iç içe geçiyor. kitaptaki severin ile wanda arasında geçenler, filmdeki thomas ve wanda arasında geçenler, ve mathieu amalric'in roman polanski'ye benzerliğinden dolayı wanda karakterini eşinin oynamasından yola çıkarak polanski ve emmanuelle seigner arasında geçenler. hepsi eş zamanlı ilerliyor ve çok kafa karıştıyor. nerde kitap karakterleri, nerde oyun karakterleri ve gerçek karakterler olduğu çözülmeyen sahneler var.
    filmin başlarında acemi bir oyuncu olan wanda ilerleyen sahnelerde oyunun gidişatını değiştirip thomas'a yön veriyor. thomas ise sonlara yaklaştıkça tamamen savunmasız bir erkeğe dönüşüyor. yine kitap da olduğu gibi severin ile wanda arasındaki sahip-köle ilişkisine gönderme var.
    wanda oyuna başlamadan sahne ışıklarından diyaloglara, thomas ve eseri üzerinde hakimiyet kurup değiştirmeye çalıştığı yerler olması ve
    varlığını hissettirmesi, masoch'un kitapta değindiği ya çekiç olacaksın ya örs durumuna değinir nitelikte.

    heyecan verici, sürükleyici ve izlenesi bir film.
  • beni tamamen içine çekmeyi başarmış, daha önce karşılaşmadığım için üzüldüğüm, oldukça başarılı bir roman polanski filmi. konusu bağlamında şimdiye dek izlediğim en başarılı iş olsa gerek. bayıldım.
  • çok ağır bir metni olduğunu söyleyebilirim. bolca sembolizm ve gönderme içeriyor. filmin hacmini anlamak için geniş bir külliyata hakim olmak gerektiğini düşünüyorum. fakat emin olduğum bir şey var ki, bu polanski'nin çok kişisel aldığı, ya da kişiselleştirdiği bir hikaye. başrolde kendi eşini oynatması bile, ki bence çok kötü bri casting olmuş- bu kişiselliğin bir tezahürü.

    filmdeki erkek karakterin polanski'nin gençliğine aşırı benzerliği dikkatinizi çekmiştir. ayrıca metinde yer alan sapıklığa dair diyalogda polanski kendisi ile ilgili bir savunmaya girişiyor gibi sanki. adeta filme kendi hikayesini yedirmiş. ben bir film eleştirmeni değilim, ama dediğim gibi hacimli bir film gibi geldi bana. tüm sinemaseverlerin ancak %5'ine hitabedebilecek bir film.

    diğer yandan akış bakımından polanski'nin diğer eserleri ile pek alakalı bulamadım. yine sembolik anlatımlar mevcut, ama çok yavaş ve gerilimsiz bir hikaye. sonlara doğru gerilim yükseliyor, lakin beni içine alamadı.

    son olarak film fransızca olmasına rağmen filmin girişinde ve çıkışında kullanılan yazılar neden almancaydı, o kısmı da anlamadım. muhakkak polanski'nin yüklediği bir anlam vardır, ama ben anlamadım. anlayan varsa yeşillendirsin.

    eğer polanski filmografisini bitirmek gibi bir hedefiniz yoksa, ille de izlemenize gerek yok diyebilirim. tabi zevkler ve renkler tartışılmaz.
  • venus in fur'u okumadan önce ve okuduktan sonra izlediğim, ileride tekrardan izleyeceğimi düşündüğüm film. kitabı okuduktan sonra ayrı bir zevk aldım açıkçası, karakterlere daha hakimdim. emmanuelle seigner hayranlığımdan ötürü olabilir, wanda karakteri de gözüme batmadı. bir tiyatro oyununun etrafına olay örgüsü yerleştirmek ve bunu sinemaya aktarmak ilk defa karşılaştığım bir şeydi ve çok hoşuma gitti.
hesabın var mı? giriş yap