• buzdolabınızda bulunan herşeyi teker teker markalarıyla yazın. sonra bakliyatların konulduğu dolabı bulun, ona da aynı şeyi yapın. bunu bütün apartmanı içine alacak kadar genişlettiğinizde yaklaşık 600 sayfalık bir kitap yazmış olacaksınız. ismini yaşam kullanma kılavuzu 2 koyabilirsiniz.
  • paris'te bir apartmanda gecer anlatilanlar, ya da bu apartmanda ikamet etmekte olan kisilerin yasamlarindan grotesk kesitler aktarilir okuyucuya. son derece maharetli betimlemeler kullanilmistir oykulerde. hikayeden hikayeye atlanirken matemetiksel bir algortima izler perec.

    okunmasi, yasamin bir yapboz olarak algilamasiyla sonuclanabilir. yuce bi kitaptir, insana cok sey ogretmektedir.
  • 1994 yılında, o zamanlar mitos'tan çıkan baskısını büyük bir cevvaliyetle ve kendimi şartlayarak bir haftada okuyup bitirdiğim, beynimde lüzumsuz spazmlara yol açan kitap. belli bir okuma keyfi aldığımı hatırlıyorum ama onun dışında ne kalmıştır bana bu züccaciyeci dükkanını hatırlatan kitaptan, bilemem. belki bir tortu. o da çok derinlerde. bir de kitabın epigrafı: 'bak. bütün gözlerinle bak.'
  • 23 haziran değil ama, 20 ağustos 2010'da, 23 haziran 1975'ten 35 yıl ve biraz daha zaman sonra, türkiye'ye göre saat yaklaşık olarak akşamın sekiziyken, elimdeki son yaprağı da çeviriyorum; başka deyişle son yapboz parçasını bartlebooth'un aksine başarıyla yerine koyuyorum: bu devasa kitabı tamamlıyorum.

    yüzlerce sayfa boyunca hayatlarını öğrendiğimiz, sevdiğimiz, nefret ettiğimiz, ölümüne şahit olduğumuz (...) her bir karakter aslında tek bir şey söylemeye çalıştı:

    non frustra vixi!

    o hâlde bu kitabı boşuna okumuş olamayız.
  • yaşam kullanma kılavuzu, basmakalıp sıfatlarla taçlandırabileceğimiz bir roman değil sadece, bir edebi eser deyip kategorize etmek güç. her şeyin yanında başlı başına bir zeka ürünü. hatta korkutucu bir derinliğe sahip zeka ürünü. okuyucu için hayal etmekten daha zor bir görev vardır:bakmak. perec, sadece bakmamızı ister. bu, hayal gücünü yadsıma isteği değil. zira perec, okuyucu için her şeyi hazırlamıştır:bir apartman sakininin dairesindeki duvarda asılı duran panoda dört fotoğraf vardır. perec, her bir fotoğrafı tüm detaylarıyla anlatır. bir dairenin parke döşemesinden, bir yüzüğe işlenmiş gravürün detaylarına, bir sehpanın üzerinde bulunan nesnelerin tamamından odanın bir köşesinde bulunan sandalyenin renk ve boyutlarına kadar her şey perec'in derin tasvirleriyle hayat bulur. okuyucu için zor olan da tam olarak bu. perec bizden yapbozun 99 parçasına dikkat kesilmemizi istiyor, bizden bu metne ihtimam göstermemizi bekliyor. bunun için de apartman sakinlerinin hayat öykülerinin yanında eşyanın esrarı da sürekli ön planda tutuluyor. romanın merkezini oluşturan apartmandaki insanların kişilikleri, öyküleri, varlıkları eşyayla da dile gelir. başta boğulur gibi olursunuz, ama sayfalar (dolayısıyla öyküler) ilerledikçe merakımız da şaşırtıcı bir coşkuya erişir (itiraf edeyim, bir gök gürlemesi esnasında okuduğum sayfaların birinde apartmanda bulunan mahzenlere istiflenmiş nesneleri okurken birkaç küfür savurmadım değil, ançuezden etli kuru fasulyeye kadar sıralanmış liste bende hafif bir taşak geçme duygusu uyandırdı)

    postmodern romanların gerisinde daha etkin olması beklenen yeni okuyucu tipinin karşılaşacağı en uç metinlerden biri kuşkusuz, perec'in bu romanı. kitabın başında jules verne'den bir alıntı vardır:"bak, bütün gözlerinle bak." öndeyişte klee'den bir alıntı:"göz, yapıtta kendisi için hazırlanmış yolları izler." 99 parçaya ayrılmış bir manzaranın akıl almaz detaylarla parçalara ayrıldığı bir roman var karşımızda. yapmamız gereken parçaları biraraya getirebilmek. bize düşen iş, izleği takip etmek ve perec'in tanrı vazifesi gördüğü göze sahip olmak. tam olarak yüzme bilmeyenlerin girmemesi gereken derinlikte bir okyanus bu roman. boğulabilirsiniz. son anda kurtulursanız, bir daha dönmek istemezsiniz. romanın en has karakterlerinden bartlebooth'un dünyayı 20 yılda gezerek yaptığı deniz manzaralı suluboya resimlerden winckler'in yarattığı 500 adet yapbozu tamamlamak için nerdeyse bütün hayatını vermesi üzerinden perec sanki bizi de bu teste tabi tutuyor: sabır, diliyor okuyucusuna, sinsi bir sabır dileği.

    farklı anlatım biçimleri, kaynakçanın bile sunulduğu ansiklopedik bilgiler, birbirinden güzel ve çarpıcı hikayecikler (mesela trapezinden inmek istemeyen akrobatın hikayesi, çocuğunun ve karısının intikamını almak için servetini ve yıllarını harcayan mr. ericsson'un hikayesi ya da uyuyan adam gregoire simpson'ın 'bilindik' hikayesi) kudretli bir bütünlük sağlayarak romanı yaşamın suretine, yaşamın ta kendisine dönüştürüyor. yaşam kullanma kılavuzu, bir romanın içine her şey belli bir merkez etrafında nasıl girebilir, bunun en güzel örneklerinden.

    okuyun, okutturmayın.
  • sapkın milyarderlerin servetlerini ilginç şekillerde tüketmelerini konu alan sıcacık bir yeşilçam melodraması. ha bir de mahzenler...
  • yeni basımı çıkacak olan kitap. yumulun!
  • büyülü gerçekçilik açısından bakıldığında yapbozluğu en az birer katman daha kazanan, matematik harikası roman. bu tanıma uyabilecek bir diğer roman için (bkz: rayuela).

    ayrıca la vie mode d'emploi'yı okurken möbius şeridi'ni ve elbette escher'i karıştırmanızı salık veririm. resimlere, grafiklere de bakın tabi ama hakkında okuyun derim. romanı öyle topolojilerde düşlemek/tasarlamak nefis oluyor. topoloji dünyasının kendisi bir yana...

    göçmüş kediler bahçesi'nden sonra -ki onu okuyalı onaltı yıl olmuş- bir yanımda kağıt kalem, geri dönüşler yaparak ve notlar alarak yapısıyla oynamaktan müthiş keyif aldığım, bitmesin diye yavaş yavaş okuduğum yeni bir roman olmuştur.

    (rayuela da böyle okunabilir kesinlikle, sabırsız bir zamanda değilseniz)
  • oulipo (ouvroir literature potentielle) [gizil edebiyat işliği-gizediş] akımının önde gelen romanlarından. yazarı george perec. karışık, karmakarışık bir kurgu, bir labirent. bulmaca çözmeyi sevenlere..
  • bu kitabi carpma girisimlerini her ziyaretinde acik eden kizilderili bir arkadasa karsi aslanlar gibi savundugum, okumadigim halde onu bir kutsal kitapmiscasina algilayip surekli okunmasi gereken o kutlu ani bekledigim ve halen alinip da okunamayan kitaplar rafindaki mustesna yerini muhafaza eden hacim sahibi eser..
hesabın var mı? giriş yap