• karşısındaki kişi ağladığı için ağlayan birinin döktüğü göz yaşı.
  • lat. / it. "gözü yaşlı"
  • mozartin requieminin ölümün getirdigi hüznü ayni zamanda tuhaf bir sekilde ölümden sonraki huzur duygusunu * da hissetirebilen bölümü.neseli ve cocuk ruhlu dahinin* en hüzünlü eserinin en hüzünlü bölümü.
  • mozart requiem'in* belki de en dokunaklı bölümüdür. koronun amen değişiyle bir duanın biti$ini hissettirir.
  • mozart'ın requiem'inin 8. sırasında yer alan şaheserdir. insanın kulağına son ezgi gibi gelir, veda müziği gibidir. yaşların dökülüp sessizliği yırtışıdır. latincenin güzelliğini bir kez daha gösterir.

    lacrimosa
    lacrimosa dies illa
    qua resurget ex favilla
    judicandus homo reus

    huic ergo parce, deus
    pie jesu domine
    dona eis requiem, amen

    ingilizceye çevirisi de şu şekildedir:

    tears and mourning
    that day of tears and mourning
    when from the ashes shall arise
    all humanity to be judged

    spare us by your mercy, lord
    gentle lord jesus
    grant them eternal rest, amen
  • mozart'ın requiem'inin bu dünyaya ait olamayacak kadar güzel olan kısmı.

    http://www.youtube.com/watch?v=k1-travp_xs
  • zannımca bir requiem'in kilit taşıdır. her yerni requiem bir heyecandır benim için. tabii requiem denince, yarım yamalak olanlara veyahut başka tasnifler gelmez aklıma. alıştığımız şekilde akanlardan bahsediyorum, debisiz ırmaklardan değil. mamafih onlar arasında ne çağlayanlar var ya neyse. şimdi biz burnumuzu lacrimosa'dan çıkarmayalım.
    mozart efendinin biricik requiem'inde can olduğu pek tartışma kabul etmez lakin birçoğumuz hayattayken yazılmış bir örneği de nedense az bilinir doğruya doğru. bestecinin yönetmenine ağıt yaktığı requiem for my friend'deki lacrimosa'nın deyimler sözüğündeki karşılığı, preisner dinlerken ölüvermektir. elzbieta towarnicka ablamızın insanın tüylerini erekte eden, kalp ve ritm bozukluğuna sebebiyet veren yorumuysa ayrı bir yazının konusudur. iki ayrı versiyonu vardır. light olanı bileni, lacrimosalar top ten'inde yerini rahatça korumaktadır. ağıt yakan zbigniew preisner ile ağıt yakılan krzysztof kieslowski'yi son cümleye bırakmaksa saygıdandır.
  • sadece ilk sekiz ölcüsü mozart tarafindan yazilan, gerisi mozartin ögrencisi süssmayer tarafindan tamamlanan, requiemin 7. bölümü. mozart yarim birakmis dahi olsa, en az onun yazdiklari kadar etkileyici, ve aciyi gercekten icinde hissetmis biri tarafindan yazildigi belli olan bir bölümdür.
  • zbigniew preisner’ın, çok yakın arkadaşı krzysztof kieslowski’nin ölümü üzerine hazırladığı ‘requiem for my friend’ albümde yer alan en feci parça. hayır, asla güzel değil, ya da güzellik böyle bir şekilde belleklere düşmemiştir. bunun yanında lacrimosa için kullanabileceğim tek kelime ‘ulvî’ ve başka bir kelime kullanmaya da, en azından bugün mecalimin olmadığını söyleyebilirim. ‘ağlamaklı’ demek lacrimosa, yani gözü yaşlı ya da ağlar durumda olmak yerine, böyle bir isim seçilmiş bu ‘requiem’ için.

    zbigniew preisner’in bu besteyi yaparken, her şeyi içinden derince [derin bir çizgide] hissettiği son derece ortada. peki elzbieta towarnicka’ya ne demeli? bir ses böyle güzel olabilir mi? aman tanrım ! bir sanatkarın doruk noktası varsa, zannımca requiem konusunda zbigniew preisner’ın da ustalık eseri lacrimosa’dan başkası değil.

    sadece 3 dakika 22 saniye sürüyor bu requiem ama, her şeyi bir anda karartabiliyor. bunun yanında gün boyu neredeyse [içte ve dışta] güneş görmeyenler için, dışarıdaki hava ne olursa olsun, her şeyi bir anda griye * çevirebilen, yıkan ve bozan bir parça bu çünkü,

    “çok oldu tepelere vurdum kendimi”,
    ve biraz ara;
    inzal…
  • requiem'in de mozart'ın da zirvesidir bana göre. insan dinlerken müthiş bir acıyı ama aynı zamanda derin huşuyu da hisseder.

    ayrıca milos forman'ın amadeus isimli filminde, en dramatik sahnelerde fonda lacrimosa'yı duyarsınız. filmin de etkileyici olmasının en önemli nedenlerinden biridir.
hesabın var mı? giriş yap