• "onlar ki verir lâf ile âleme nizâmat; bin türlü teseyyüb bulunur hânelerinde!"

    diyor ki; "lafla âlemi düzeltmeye kalkanların içinde bin türlü döneklik mevcuttur."
  • tamamının, deliye söylendiği söylenir.
  • (bkz: laugh)
  • soz, insanlarin ses tellerini, dillerini ve dudaklarini kullanarak cikardiklari anlamli sesler.
  • eski dilde 'lakirdi' olarak da isimlendirilir.
  • "l" harfinin ince okunarak söylenmesi gereken bir kelime.
  • insanların istedikleri yerlerinden anladıkları hede.
  • yeri geldiğinde öyle ağır olur ki, ömründe yediğin tüm dayakların toplamını al onu binle çarp öyle etki bırakır.

    yeri gelir ömrünün en mutlu anını yaşamana sebep olur.
  • hukuktaki "lafz"ın ta kendisi.
    ama, hani koca koca kanunlardan bahsedilirken "kanunun lafı"na uygun derseniz çarpılırsınız alimallah!
    kanunun dediğine laf demek ayıptır. o yüzden "kanunun lafzı" demek icabeder.

    hukukî bonus:
    (bkz: kanunun ruhu)
  • bazan tek heceli bir ünlem, bazan uzun bir soru, bazan kısa bir emir cümlesi, belki hayret, belki ihtar, öfke ya da serzeniş ifadesi... varsın ahmakça olsun, yok yere yemin etsin, yalan dizsin, bin dereden su getirsin. varsın hoyratça öc alsın, sevgiyle onarsın. laf bu, usulca gönül almasını da bilir, sinsice korku vermesini de... laftır, yardım çığlığı olur, delidolu bir telaş, kırık dökük pişmanlık. laf var iğne olur sokar, laf var taşı gediğine koyar. sivrisinek saz mı çalar, davul zurna az mı kaçar bilinmez. biraz merak, biraz oyun, çokça da "laf" olsun diye... laf olsun ki ; adına iletişim çağı denen dönemin ne kadar içindeyiz bilelim diye...
hesabın var mı? giriş yap