• aritmetik bir islemin yapildigi andir.

    lafin anlasilma ihtimali * (lafin anlasilmasinin getirisi - laf anlatma eforu) > etkisiz hale getirme ihtimali * (dunya iklimine marjinal fayda - dovme eforu)

    onermesi dogru cikarsa laf anlatilir, yanlissa dovulur.
  • saliselik bir anmış ve haksız yere bir hakaret yediğinizde allah ne verdiyse vurabiliyormuşsunuz karşınızdakine. ben bugün bunu yaşadım ve otobüste bir kadını dövdüm.
    ben de bir kadınım yanlış anlaşılmasın. ortaköyden otobüse binmişim otobüs zaten tıklım tıkış. kendimden 15-17 yaş büyük bir kadın durağa daha çok varken oturduğu koltuktan ayağa kalktı ve 3 kişilik yer kapladığı için yani onun hareketi sonucu otobüste sıkıştığım ve arkamdaki çocuğa beni yapıştırdığı için "teyzecim ben de inicem bi saniye, müsade eder misin" dedim çok iyi niyetli bi şekilde ve kadın bana sürtük dedi.

    gayet mutlu bir gün geçiriyorum, güne sevgilimin çiçeğiyle başlamışım, çok yakın bir kız arkadaşımın yeni taşındığı evine gidiyorum. memoyu -oğlunu- göreceğim gayet pozitif gayet mutluyum yani... 30 yaşındayım ve allaha şükür bugüne kadar ne babamdan ne de başka bir erkekten şiddet gördüm ya da kendim birine şiddet uyguladım ve hiç kimse bana böyle kötü bir sözcük dememişti. kadın sadece beni sıkıştırdığı ve ben de müsade istediğim için sürtük dedi ya. şimdi ben laf anlatmaya çalışsam bak kadın kalktın ve beni sıkıştırdın, iki dakka beklesen otobüs zaten beşiktaşta boşalacak rahat rahat inersin neden bana sürtük diyosun be teyze desem bu kadın anlayacak mı anlamayacak.
    ben ne yaptım "sen kime sürtük diyosun lan" diye kadının kafasına indirdim yumruğumu, sümsük demek daha doğru. o kadar acemiyim ki kadını nasıl döveceğimi bile bilmiyorum. sadece "sen kimsin ya nasıl bana sürtük dersin" diye yumruğumu öylesine savuruyorum. otobüsteki herkes bize bakıyor muhtemelen ve benim umrumda değil. gözünün kararması neymiş bunu yaşadım. birilerinin beni tuttuğunu hatırlıyorum. bırakın beni ben bu kadını dövecem, mahkemeye vericem, ağzını burnunu dağıtıcam dediğimi hatırlıyorum. beşiktaşta otobüsten indiğimde biri beni hala tutuyordu ve ben kadının arkasından bağırırken kadın kaçıyordu
    ahahaha evet yan yan arkasına baka baka kaçıyordu gerizekalı. biran durdum ve düşündüm arkasından gitsem mi diye sonra beni gülme aldı. hayatımda ilk defa birini dövmüştüm öyle ağzını burnunu kanatmadım, muhtemelen çok da canını yakamadım ama içimde de kalmadı. bak yazınca gene sinir bastı gene gülmem geldi. sen kimsin bana hakaret ediceksin ya. kafandaki başörtüsünden de mi utanmadın. bi daha kimseye ortalık yerde durup dururken hakaret edemez o karı. oh ellerime sağlık ne güzel indirdim sümsüğü....ohhhh
  • az önce zor bela laf anlatmayı tercih etmekle başımdan savuşturduğum andır.

    bir yandan içinde oturmaya devam ederken bir yandan da tadilat yaptırmaya çalıştığım bir evim var.

    günün trendini yakalamak, televizyon dizilerindeki dekorasyonlara özenmek falan gibi rahat dürtmesi durumundan muzdarip değilim aman yanlış anlaşılmasın.

    sadece 90 lı yılların türkiye'ye en büyük kazıklarından biri, o yıllarda yapılmış inşaatlarda kullanılan bilmem hangi ülkeden ithal edilmiş ve bugün tüm benzerleri gibi kevgire dönmüş su tesisatı başımın belası.

    tesisat bu. evi dört koldan dolanıyor. ben de beş kişilik aileyi evin bir köşesine tıkıştırıp diğer köşesini halletmeye çalışıyorum. evin içinde o köşe senin bu köşe benim dolanıp duruyoruz.

    iki aydır tadilat yaptıran komşu modelini çoktan aştım, bir ay sonra bir yıldır tadilat yaptıran komşu modeline terfi edeceğim.

    tesisat değişikliği demek; yer seramiklerinin, duvar seramiklerinin kırılması, dolapların haşat olması, evde boya badana kalmaması demek... bunları düzelttirmek yeniden adam ettirmek için kırk çeşit ustaya yalvamak demek... ben birkaç seferlik köşe kapmacadan sonra fazla başımı ağrıtmadan eve bir usta ordusu sokmadan bu işi halleden birini bulmuş onda karar kılmışım. (halt etmişim!)

    son parti işim için de işte bu ustanın "bir hafta sonra sizdeyim" sözüne güvenerek üç ay önce tüm malzemeyi hazır etmişim. apartman yöneticisine yalvar yakar olmuşum. bir kamyonet dolusu malzemeyi bir hafta bilemedin on günlüğüne apartmanın bodrumuna depolamışım.
    sonra ustayla bitmek bilmez telefon görüşmeleri...

    "abla az biraz işimiz çıktı bu hafta gelemiycez. önümüzdeki hafta sizdeyiz."

    " peki ustacım. " içten ya sabır...

    " abla be! iş uzadı bir hafta daha.." "n'aapalım, olmuş bi kere uzatma ama ne olur malzemeleri biliyosun" içten hasbinallah..

    bir hafta onbeş gün derken neredeyse aradan üç ay geçmiş...

    bugün:

    "abla yaa biliyosun ömerli de çalışıyoruz. burada bir villa için çok acil dediler oraya başladık şimdi..."ay sonu sizdeyiz. söz!"

    "yahu! yaz geliyo o zaman, çocuğun okulu tatil olacak, eşim izne çıkacak, yazlık vakti tam. yönetici kafamın etini yiyo bir yandan. madem gelmeyecektin bana ne diye söz verdin. malzemeleri ne diye aldırdın. yöneticiye ne diyim? evdekilere ne söyliyim? sonra bir ay sonra gelecek misin bakalım?... "

    "lafa devam etsem mi? yoksaaa !! ömerli buraya 15 dakka ... " bu kararsızlığı yaşadım ben evet ...

    (bkz: bir terapi modeli olarak entry yazmak)
  • polislerin hiçbir zaman yaşamayacağını düşündüğüm kararsızlık anı; onlar direk girişir...
  • eğer iş bu ikileme geldiyse dövmek her zaman daha sağlıklı bir seçim olacaktır. insanlığı güzel günlere taşıyacaktır.
  • laf anlamamak ve dayak yemek arasındaki ürkme anından daha hallice olan lahza.
  • bazen en olmadık yerde ortaya çıkan bir olgudur....

    - ben 8.000 lira yatırdım... siz benim paramla fon almışsınız... param artacağına hep azalmış!
    - bir ben inceleyeyim isterseniz?
    - bak hep eksi, hep eksi? neymiş stopajmış... ben eski bankacıyım...
    - bir alayım defterinizi?
    - sakın ha üstüne bir şey çizme... ben bunun hesabını soracağım..
    - (bakar sakin sakin)
    - ben eski bankacıyım, ben de biliyorum bu işleri...!
    - şimdi bakın burda 225 pay fon almışsınız...
    - ben almadım!
    - pardon sistem otomatik almış..
    - ben alın demedim!
    - efendim hesabınız otomatik fon hesabı, o nedenle hesapta kalan parayı fonda değerlendiriyor...
    - ne değerlendirmesi hep eksi hep eski.. azalmış benim param! ben alın demedim size fon mon!
    - beyfendi, izin verirseniz bir hesaplayayım fonda para....
    - hep azalıyo, bak stopaj diyo? hani bunun geliri... getircene azalıyo.. ben bu parayla repo yapsam bir sürü para kazanırdım.
    - beyfendi bu zaten repo gibi ben
    - bırakmam ben bunu peşini.. param azalıyor, bunun getirisi nereye gidiyor? banka kendisine mi alıyor getiriyi.. vergiyi ben ödeyim faizi siz alın oh ne ala...
    - beyfendi lafımı kesmezseniz izah edicem... (lan bir daha kes var ya senin ananı sikmezsem ne olayım)
    - neyi izah ediceksin, ben eski bankacıyım!?
    - bakın şimdi..
    - defteri çizme!
    - dinleyin beni!!! (bankada bütün müşteriler susar) beyfendi... şimdi bakın, defterinizde yazıyor 225 pay almışsınız...
    - ben almadım!
    - sistem almış evet, 225 pay 6560 ytl imiş...
    - ben 8.000 yatırdım!
    - iyi ama 8.000'den sonra kredi kartınıza 940 ödemişsiniz..
    - evet, ama o ayrı bu ayrı, ben eski bankacıyım...
    - evet bu ayrı... fon aldıktan sonra, 600 para çekmişsiniz...
    - onu karıştırma, benim param hep eksiliyor... bak stopaj.. nerde bunun getirisi?
    - beyfendi!!! bir hesaplayalım önce. şimdi 600 çekmişsiniz, ne olmuş, 20 pay bozmuş sistem... 525 ytl hesabınıza geçmiş..
    - nerde hani? param hep azalmış...
    - bakın burda + 525 yazıyor... daha sonra 7.000 çekmişsiniz... o zaman da kalan 205 payo bozmuş, 6.050 de o tutmuş... yani napmış, 6.050 + 525 = 6575 yapmış..
    - hep azalmış benim param...
    - siz fona ne yatırmışsınız?
    - ben fona bir şey yatırmadım!!
    - pardon sistem yatırmış.. ne yatırmış 6560 ytl, ne dönmüş 6575 ytl, ne kadar fark var 15 ytl... bundan %10 stopaj kesilmiş, hepsi o kadar...
    - ben eski bankacıyım... bak burda gene hep eksi param azalmış benim... repo yapsaydım dünyanın parasını kazanırdım..
    - beyfendi onlar kmh limitinin borcundan kaynaklanan faiz ve vergiler? fonla bir alakası yok.
    - ben eski bankacıyım...! aşağıdaki çocukların hatrına bunu yukarılara götürmüyorum.. yoksa bilirim müdüre anlatmayı..
    - beyfendi buyrun anlatın burda olduğunda...
    - yok aşağıdakilerin hatrı var... oraya kadar taşımam bunu..
    - ee ben operasyon yetkilisiyim, ben yeterli makam mıyım sizce?
    - ben eski bankacıyım, peşini bırakmam bunun, hep eksi hep eksi?
    - beyfendi... (bi süre donar, işte o andır bu, o karar anı)
    - hasanla da görüşcem bi, ondan sonra gelicem yine... (adam hissetmiş olacak kaçmaya karar vermiştir)
    - peki, istediğinizle görüşün... (kamera nerde lan? kamera nerde? gerçek olamaz bu...)
    - bırakmam peşini, eski bankacıyım ben...
    - iyi günler dilerim. bırakmayın. (kesin şaka bu!)

    (bkz: ben bugün bunu gördüm)
  • oyle bir kararsizlik yasandiginda dogru secimin dayak olmasi ihtimali: %87. bunlari biz hep tespit ettik.
  • 20'li yaşlarımın özetini teşkil eden bu ikilem son birkaç yılda yerini "ciddiye alıyor gibi yapmak ve behzat ç. tonlamasıyla 'saçma sapan konuşma la' demek arasındaki kararsızlık anı"na bırakmıştır.

    en büyük isteğim, ikilemsiz/çekincesiz, "alın şu salağı gözümün önünden" dediğimde bu emrimin sadık hizmetkarlarım marifetiyle saniyesinde yerine getirildiği bir ütopyada yaşamak. hayali bile güzel.
hesabın var mı? giriş yap