• baarsaklarında laktaz enzimi bulunmadigi icin laktoz sekerini parcalayamama dolayısı ile sut ve sut urunlerini kullanamama sendromu. cocuk beslenemsinde sut un rolu buyuk oldugu icin en buyuk sorun bu yas grubunda yasanir. ulkemizde oldukca yaygin gorulmektedir.
  • bazı bünyelerde görülen süt içememe durumu... böylesi insanlar aynı zmaanda mısır unundan yapılmış yiyecekleri de tüketemezler... bu nedenle süt içmek istemeyen bireylere baskı yaılmamalıdır kanaatimce.
  • karin agrisi ve gaz yapar bunyede. laktozu glikoza ceviren enzimler mi ne yoktu bu insanlarda. lise biyolojisinden hatirladigim kadariyla.
  • ciltte beyaz lekeler bile üretebilir bu duyarlılıktakiler.
  • laktoz içermeyen süt içerek kurtulması mümkün olan duyarlılık.
  • dunya nufusunun %70’inde gorulen durum... ilk anda bu kadar yuksek bir oran sasirtici gelmekte cunku toplumda laktoz duyarliligi bir hastalik belirtisi olarak algilanmaktadir. her ne kadar laktoz duyarliligininin hastaliktan kaynaklanan cesitleri olsa da, gorulen laktoz duyarliligi vakalarinin cok buyuk cogunlugu birincil de denilen yetiskin tipi laktaz eksikliginden kaynaklanmaktadir ki o da bir hastalik degil, evrimsel bir ozelliktir. memelilerdeki özellik, tüm yeni doganların incebagirsaklarinda yüksek seviyelerde laktaz enzimine sahip olmalari, fakat sütten kesildikten sonra bagirsaktaki laktaz seviyesinin birden düsmesi seklinde kendini gostermektedir. memeli hayvanlarda gorulen bu ozellik insanlarin cogunlugunda da (yukarida bahsedilen %70) korunarak, erken cocukluk doneminde laktaz seviyesinin %90-95’i kaybolacak şekilde bir genetik programlama gerceklesmistir. laktoz duyarliligi genin orjinal seklinden kaynaklanmakta; laktoza dayaniklilik ise sonraki mutasyonlar sonucu ortaya cikan bir ozellik olarak kendini gostermektedir. laktazin incebagirsakta korunma orani kuzey avrupalilarda cok yuksek oldugundan, laktoz duyarliligina bu toplumlarda az rastlanmaktadir (örnegin isvec’te bu oran %4’tur). bundan dolayidir ki mutasyonun kuzeyde gerceklesip, sonradan dunyaya yayildigi gorusu vardir. bu dusunceyi savunanlarin aciklamasi soyledir: saglikli kemik gelisimi icin önemli olan kalsiyum ve fosforun bagirsaklardaki emilimini saglamak için gerekli olan d vitamininin üretilebilmesi için belli bir miktar morötesi isinin deriye nüfuz etmesi gereklidir. kuzey enlemlerde derinin açık renkli olmasi kalsiyum emilimi için gerekli olan d vitamini üretimi acısından avantaj saglasa da gunes isinlarinin bu bolgelere dik gelmemesi ve gokyuzunun yıl boyu bulutlarla kaplı olması nedeni ile kuzey enlemlerde gunes isinlarina maruz kalma oraninin azalmistir. bu da buralarda yasayan insanlarda uretilen d vitamininin kemik hastaliklarinin engellenmesinde yetersiz kalmasini ve bundan dolayi vucudun fazladan kalsiyum alma ihtiyacinin dogmasini gündeme getirmistir. laktozun kalsiyum emilimini arttirdigi ve laktoz iceren tek gida tipinin sut ve sut urunleri oldugu bilinmektedir. ayrica kalsiyum acisindan en zengin gidalardan biri oldugundan kuzey insaninin fazladan kalsiyum alma ihtiyacina cozum olarak sut ideal gorunmektedir. iklimin soguk olmasi sonucunda kolayca bozulmamasi, kuzey insaninin beslenme aliskanliginda sutun bir omur boyu yer etmesinde onemli bir rol oynamistir. bu insanlarin sıkı birer sut icicisi olabilmesi onundeki tek engel ise atalarindan gelen o mel’un gendi, onu da iste bu mutasyon yolu ile gel zaman git zaman halletmislerdir.* afrika kitasi genelinde laktoz duyarliligi oraninin %90’in uzerinde olmasi da bu teoriyi dogrular niteliktedir ancak guney sudan’da sigir yetistiricisi bir kabilede bu oranin %17 olmasi, bu durumun sirf kuzeyde gerceklesip yayilan mutasyon savi ile aciklanamayacagini, beslenme aliskanliklarinin da konu uzerinde onemli bir rolu oldugunu gostermektedir. sonuc olarak laktoz duyarliliginin evrimsel gelisimi hakkinda kesin bir yargiya henuz varilamamistir, tartismalar devam etmektedir.

    evrimsel gelisiminin aksine, laktoz duyarliliginin vucutta nasil gerceklestigi konusu ise ayrintilari ile bilinmektedir. laktazin korundugu durumlarda, enzim incebagirsagin ikinci kismi olan jejunumda laktozu yapitaslarına parçalar ve oluşan glikoz ile galaktoz kolayca emilir. laktaz eksikligi bulunan durumlarda ise, incebagirsakta parçalanamayan laktoz kalınbagirsaga gecer ve buradaki bagirsak bakterileri tarafından asetik, bütrik, propionik asit ile karbondioksit, hidrojen ve metan gazları* olusturacak sekilde fermente edilir. alinan laktoz miktarı belli bir sınırı gecmedigi takdirde olusan bu asit ve gazlar bagirsak mukozasi tarafından emilebilir ya da yine bagirsak bakterileri tarafindan kullanilabilir. boyle bir durumda laktaz eksikligi mevcut olmasına karsin laktoz tahammulsuzlugu belirtileri gözükmez. laktoz tahammulsuzlugu belirtilerini olusturacak laktoz miktari kalinbagirsaktaki bakteri özellikleri, sindirim sisteminin bos olma orani, sindirim sisteminden gecis zamani ve laktoz ile birlikte yenilen maddelere bagli olsa da ortalama olarak bu miktar yaklasik 200 ml ya da 1 bardak sute karsilik gelen 12-18 gramdir. bu sinir asildigi takdirde tüketilen laktozun miktarına bagli olarak ya sadece gaz uretiminden kaynaklanan mide gazi, siskinlik ve kramp gibi rahatsizliklar ya da daha ileri seviyelerde gaz oluşum belirtileri ile birlikte ishal durumu da meydana gelmektedir.

    isin ilginc kismi nufusunun cok dusuk bir kismi laktoza duyarlilik gostermesine ragmen kuzey avrupa ulkelerinin laktozsuz urunlerin uretilmesi konusunda basi cekmesidir. bunun altinda yatan gercek ise bu ulkelerde sut icme aliskanliginin cok yuksek olmasi ve laktoz duyarliligindan mustarip olan o azicik nufusun bile onemli bir tuketici potansiyeli olusturmasidir. turkiye icin ise ne yazik ki saglik bakanligi tarafindan yapilmis herhangi bir tarama yoktur, laktoz duyarliligi orani hakkinda “saglikli” rakamlara bu yuzden pek ulasilamamaktadir. ancak uzerinde bulundugu cografya itibari ile laktoz duyarliligi gosteren bireylerin oraninin ulkemizde hic de dusuk olmadigi tahmin edilmektedir. sutu pek sevmeyip yogurda bu kadar duskun olmamizin sebeplerinden biri de yuksek laktoz duyarliligi olabilir mi diye dusunmuyor degil insan.
  • bünyenin, anneye ve sütüne sadık kalma isteğini dışa vuruş biçimi.
  • (bkz: laktaz süt)
  • laktoz temel olarak süt içinde bulunan disakkarid türü bir şekerdir. disakkaridler iki farklı şeker türünün biraraya gelmesi ile oluşurlar. glukoz ile galaktoz biraraya gelerek süt şekerini yani laktozu oluşturular.

    sindirim sistemine girdiğinde laktoz laktaz adı verilen bir enzim yardımı ile parçalanarak glukoz ve galaktoza ayrılır. laktaz enziminin eksikliği ya da tam işlev görmemesi durumunda laktoz intoleransından söz edilir.

    temel anlamda laktoz intoleransı süt ya da süt ile üretilmiş ürünleri sindirememek ya da bunda güçlük yaşamak anlamına gelir.

    süt intoleransı ya da laktaz eksikliği olarak da anladırılan bu durum tüm dünyada en sık karşılaşılan sindirim bozukluklarından birisidir ve özellikle asya-avrupa ırklarında daha fazla görülür. asya kökenli amerikalıların %90'ında var olduğu tahmin edilmektedir. kabaca bir tahminle dünya üzerinde yaşayan her 10 insandan birinin sütü sindiremediği sanılmaktadır.

    etiyoloji
    süt ile alınan laktozun barsaklardan emilebilmesi için laktaz enzimi tarafından parçalanması gerekir. laktaz ince barsak yüzeyinde bulunur. bu enzimin seviyesi doğum sırasında en yüksek iken yaklaşık 2 yaşından başlayarak azalmaya başlar. bu nedenle laktoz intoleransı zaman içinde ortaya çıkan bir durumdur. hayvanlar aleminde de benzer durum söz konusudur. pekçok hayvan ergenliğe ulaştığında sütü sindirebilme yeteneğini kaybeder.

    bunun yanısıra normal dışı gelişen laktaz eksikliği de söz konusu olabilir. genetik geçiş gösteren konjenital laktaz eksikliği son derece nadir bir durumdur.

    öte yandan bazı sindirim sistemi hastalıkları da barsak mukozasının normal yapısını bozarak sekonder laktaz eksikliğine neden olabilir. bunlar:

    akut gasroenterit
    giardiasis ya da ascariasis gibi parazit hastalıkları
    crohn hastalığı
    çölyak hastalığı
    radyasyona bağlı barsak iltihabı
    karsinoid sendrom
    whipple sendromu
    kwashiorkor
    kemoterapi
    ve bazı kanser türleridir.
    klinik
    eğer barsaklarda laktaz aktivitesi yoksa ya da düşükse sindirilmeden kalan laktoz osmotik dengeyi bozarak barsak içinde sıvı ve elektrolit birikmesine neden olur. genişleyen barsaklarda hareketlilik artar ve ishal ortaya çıkar. öte yandan serbest halde yıkılmadan kalın barsaklara ulaşan laktoz buradaki bakteriler tarafından fermentasyona uğrar ve ortaya hidrojen gazı çıkar. fazla miktardaki hidrojen hem ishali arttırır hem de gaz ve şişkinik başta olmak üzere diğer sindirim sistemi yakınmalarına yol açar.

    laktoz intolerensının beliritleri

    aşırı gaz
    şişkinlik
    bulantı
    ishal
    gibi sindirim sistemi yakınmalarıdır. yakınmalar laktoz içeren besinleri aldıktan 30-120 dakika sonra ortaya çıkar. bazı kişilerde yakınmalar fazla miktrda laktoz aldıktan sonra ortaya çıkarken örneğin 1 bardak süt gibi miktarlarda görülmeyebilir.

    bebeklerde en yüksek düzeyde olan laktaz aktivitesi dietteki süt miktarındaki azalmaya paralel olarak azalır.bazı insanlarda laktaz aktivitesi çok düşük olmasına karşın belirtiler ortaya çıkmaz. bu durumun nedeni bilinmemektedir.

    laktoz intoleransı genelde rahatsızlık verici bir durum olmakla beraber hayati bir sorun yaratmaz.

    tanı
    laktoz intoleransının tanısı genelde klinik bulgular ile konur.

    bunun için en basit yöntem birkaç gün süreyle laktoz içeren besinlerden uzak durulmasıdır. daha sonra 2-3 bardak süt içilir. eğer karın ağrısı ve yakınmalar ortaya çıkıyor ise laktoz intoleransınız var demektir.

    eğer kesin bir tanı istenir ise bazı labovatuar incelemelerinin yapılması gerekebilir.

    laktoz tolerans testi: açlık kan şekeri ölçüldükten sonra laktoz içeren sıvı içilir ve daha sonra birkaç kez kan şekeri ölçümü yapılır. eğer kan şekeri yükseliyorsa laktoz intoleransı yok demektir.
    soluk testi: laktoz içeren bir sıvı içildikten sonra nefeste hidrojen gazı ölçülür
    biopsi: barsaktan biopsi alınır.
    tedavi
    en etkin ve tek tedavi şekli dietten laktoz içeren ürünleri çıkarmaktır. tedavinin şekli yakınmaların şiddetine göre değişir. hafif yakınması olan kişilerde alınan süt ürünü miktarının azaltılması yeterli olurken şiddetli olgularda tamamen laktozsuz diet gerekli olabilir.

    çok hassas kişilerde örneğin kahve kremasının içindeki çok az miktardaki laktoz bile yakınmalara neden olabilir.

    hangi gıdalarda laktoz vardır
    en sık tüketilen laktoz kaynakları şunlardır:

    süt
    tereyağ
    margarin
    yoğurt
    peynir
    süttozu
    bazı ekmek türleri ve hamur ürünleri
    bazı hazır gıdalar
    çukulata
    yoğurt bu ürünler arasında farklı bir yere sahiptir. içindeki bakteriler laktozu parçalarlar ve süt içemeyen pekçok kişi rahatlıkla yoğurt yiyebilir

    son dönemlerde piyasada laktazlı süt ve süt ürünleri ya da laktozu alınmış süt ve bu sütten yapılmış ürünler satılmaktadır. bu ürünlerin tüketilmesi de yakınmaların ortaya çıkmasını engeller.

    hamilelik ve laktoz intoleransı
    hamileliğin laktoz metabolizması üzerindeki etkisi sabit değildir. her kişide farklı durumlar ortaya çıkabilir. daha önceden sorun yaşamadığı halde hamilelik sırasında sütü sindirmede güçlük yaşamayan başlayan kişiler olduğu gibi tam tersi şekilde laktoz intoleransının hamilelikte daha iyiye gittiğini bildiren kadınlar da vardır. burada önemli olan rahatsızlığının nedeninin laktoz metabolizmasında ortaya çıkan bir sorun mu yoksa gebeliğe bağlı diğer sindirim sorunları mı olduğunun ayrımının doğru yapılmasıdır.

    laktoz intoleransı (süt içememek)-dr.alper mumcu (http://www.mumcu.com/)

    http://www.mumcu.com/html/article.php?sid=370

    (alıntıladığım yazı aynı şekliyle şurada da geçiyor. (bir intihal var ama kim kimden almış bilemedim.)
hesabın var mı? giriş yap