• istanbul'da bir semt.yenikapı'da mustafa kemal caddesi üzerinde giderken sağ tarafta kalan mahalle.cadde üzerideki kalabalığın ardında ara güler fotoğraflarından -şakir eczacıbaşı da olabilir pekala- çıkmış gibi duran karanlık, pis atölyelerinde kalaycılar, çift kanatlı kapıları olan eski evler falan bulunurdu.sanırım burası bir zamanlar balkan savaşı sonrası göç etmiş kimselerin ağırlıklı olarak yerleştiği bir yerdi.şimdi durum nedir bilmiyorum.(bkz: emin olmamak).
  • babamın çocukluk anıları, benim daha bir çocukluk anılarım, iki katlı ahşap rum evlerinde yaşayan akrabalar, 6-7 eylül hikayeleri, langaspor'un lokali (kapının hemen yanında bir karatahta. üstünde maç, rakip, saha, saat, skor, kadro yazar) ve her an bir köşesinden uzun paltosuyla ayhan işık fırlayacakmış gibi duran sokaklar. tuhaf bir biçimde kendine göre bir güzelliği olan bir semt.
  • bizans donemindeki adi : vlanga . bostanlari ile de meshurdu cünkü avrupa istanbul'unun tek akarsuyu (bkz: lykos deresi) buradan denize dokulurdu ve bol aluvyon getirmisti. (bkz: langa hiyari)
  • babamın ölümüne kadar asla kopamadığı semt, eskiden yenikapıda cadde olmadığı için büyük langa küçük langa diye ikiye ayrılmazmış, babamın atelyesine gittiğim zamanlar kahveci yorgo amcanın getirdiği gazozların tadı bir başka gelirdi bana o zamanlar, lalelideki fuhuş ortamı orayada sıçradı ve barınamadı eski istanbul beyefendileri orada.
  • şuanki yenikapı bölgesini de bünyesinde bulunduran aksaray dan sahile doğru inerken içinden geçmek zorunda olduğunuz semtin adı. eski adı yununca "dışarıda" manasına gelen vlanga dan türemiştir.
  • bugünkü yenikapı bölgesinde bulunan bostanlarıyla ünlü eski istanbul semti. antik kentin güney surlarına bitişik olduğu için eski adı rumcada "dışarı" anlamına gelen vlanga'ydı. asırlarca istanbul'un taze sebze ve meyve ihtiyacını karşıladı. lykos deresinin taşıdığı alüvyonlar sayesinde kara ve yumuşak topraklı, bol sulu ve bol gübreli olan langa bostanlarında hıyardan asmakabağına, duttan patlıcana, rokadan koruğa kadar her şey yetiştiriliyordu. langa 1950'lere kadar azınlıkların bir arada yaşadığı, haliyle meyhane dolu bir semtti. daha sonra demografik yapısı hızla değişti. istanbul tutkunu sermet muhtar alus, langa meyhaneleri arasında kibar taifesinin uğrak yeri maksud'un meyhanesi'ne dikkat çeker. mehmet tevfik'in meşhur meyhane listesinde ise langa'dan tandırlı, mermerli ve ikikapılı yer alır.
    ---
    (alıntı: rakı ansiklopedisi)
  • langa (vlanga) dışarı/dışarıda (bulgarcada ise sulu, ıslak) anlamına geldikte, pera da öte/öteki, karşı anlamına gelen semtlermiş.

    nişanyan'a göre, antik çağ’da burada bulunan eleutherios limanının alüvyonla dolmasıyla oluşan ıslak alandır. bulgarca vlaga (ıslak) sözcüğünden gelen vlanga adına en erken 1165 yılına ait kayıtlarda rastlanır.

    (bkz: samatya/@ibisile), pera/@ibisile
    (bkz: langa bostanları)
  • şimdilerde deli gibi özlediğim mahalle yaşantısının son demlerini yaşayabildiğim semt. dedemin üç katlı, küçücük evinin kocaman geldiği yıllar..

    dedem 1960'larda gelmiş istanbul'a ısparta-sütçüler'den. bir at almış ve sütçülük yapmaya başlamış burada. çok zorluklar çekmişler tabi ama nihayetinde babamın hala her hafta sonu aksatmadan gittiği, çocukken merdivenlerinin trabzanlarından kaymaktan bıkmadığım o üç katlı evi almış. sonra akrabaların çoğu da buraya " langa'ya" göç etmiş ısparta'dan. gelen herkesin bir sütçülük macerası olmuş. sütçülükten kazanılan paralarla evler, dükkanlar derken sokağın %80'i bizim akrabalarla dolmuş. herkesin herkesi tanıdığı küçük bir köy gibi. rumlar, ermeniler de çok fazlaymış o dönemlerde. hepsini sevgiyle anarız. çok faydaları dokundu diye anlatır babaannem hala. bir tanesini ben de hatırlıyorum hatta. hiç çocuğu olmamış ermeni bir teyze. kızı gibi severdi. nur içinde yatsın. madem ermeni teyzeyi andım, vesile teyzeyi anmadan olmaz. bizim evin karşısındaki apartmanın en alt katında otururdu. akşamüstü olduğunda minderini alır, bizim kapıda otururdu. ben de hemen kurulurdum yanına. babaannemden sonra en sevdiğim büyüğümdü, sohbet arkadaşımdı. tek başına yaşıyordu, bildiğim kadarıyla hiç evlenmemiş. biz taşındıktan altı yıl sonra vefat etti. sen de nur içinde uyu canım vesile teyzem.

    amcamın marangozunun talaşlarında boğulduğum, babamın bakkalında sabahtan akşama kadar çikolata-şeker yemekten daha altı yaşında üç tane dolgu yaptırdığım yer langa.. benim için de ailem için de çok kıymetli bir yer. dedem orada vefat etmiş, babam, ben, kardeşim orada doğduk. babamın çocukluğu, gençliği.. sokaklarını karış karış ezbere bildiği yer. ve biz buradan adeta kaçmak zorunda kaldık. evet, kaçtık. can güvenliğimiz yoktu çünkü. önce amcamlar taşındı. sonra biz taşındık. sonra amcam marangozu satmak zorunda kaldı. sonra babam bakkalı. hoplaya, zıplaya gittiğim bakkalımızı.. çünkü her yer mafya dolmuştu. alenen tehdit ediliyorduk. bizden sonra da kimse duramadı zaten. herkes birer birer taşındı. şimdilerde birkaç akraba hala orada. ama yaşanacak hali kalmamış. gittik geçen hafta, babam bizi eve götürmek istemedi. "ben kendi güvenliğimi zor sağlıyorum" diyor. haklı, evimizin önünde bir sürü zenci. vesile teyzeyle benim oturduğum basamaklarda. kalkıp yol vermiyorlar bile, evimize zor giriyoruz. vesile teyzenin evini ikiye bölmüşler. bir kısmı midyeci, bir kısmı ihracatçı. amcamın marangozu, bakkalımız ihracatçı olmuş yine. ruhunu almışlar semtimizin, bitirmişler. bugün temizleseler onlardan orayı, bir dakika durmam gider otururum evimize. oysa bizim tek yapabildiğimiz dedemin anısını koruyabilmek. bir hafta gitmesek biliyoruz ki sahiplenirler evi. tıpkı dükkanlarımıza yapıldığı gibi.

    çok güzel semtti langa. en azından benim için, ailem için öyleydi. ama bitirdiler, yok ettiler..
hesabın var mı? giriş yap