• "lao üstad" demektir.
  • taoizm, çin dini geleneğine ait en orijinal öğretilerdendir. taoculuğun ortaya koyduğu din anlayışı, çin dini geleneğinin, daha çok metafizik içerikli öğretileri üzerine kurulmuştur. bu onu çin medeniyeti içerisinden çıkmış konfüçyüsçülükten ayıran en büyük özellik olmuştur.
    işte bu öğretileri ortaya koyan ve taoizm’in kurucusu olarak bilinen kimse lao-tzu dur.
  • doğrudan alıntı:
    http://www.minikjaponya.com/icerik/din/tao.asp
    kaynak: judith a. berling (çeviri: güneş davenport)

    pisagor'un tanrı'ya giden yolu araştırdığı, buda'nın dharma'yı yaydığı dönemde, bir üçüncü usta da çin'de aydınlanmaya hizmet etmekteydi: "tao te ching" öğretisi ile lao tzu.

    isminin kelime anlamı "yaşlı-genç" olan lao-tzu, "yaşlı filozof" olarak da bilinir.

    lao-tzu insanın doğası gereği "iyi" olduğunu, kötülüğün ise arzular, tatminsizlik ve hırs gibi sapmalara yol açan uyumsuz sosyal etkileşimler ve aktiviteler sonucunda ortaya çıktığını savunur. insan doğasına ve yaşamın anlamına ilişkin öğretisi, ideal insanı simgeleyen "bilge"nin tanımlanmasına yöneliktir. lao-tzu'nun "bilge"si gündelik konularda tarafsız kalır. o, su gibidir, herşeyi besler ama onlarla çatışmaya girmez. (lao-tzu öğretisinde, rekabetin ve hırsla çabalamanın yıkıcı etkisi her fırsatta vurgulanır. ) bilge, bebek gibidir -- tüm potansiyeli ile sade ve mütevazı. o, erdemi temsil eder; dünyayı, insanı ve özdeki düzeni sever.

    ona göre, bilge kişi iyiyi ve kötüyü aynı olumlu tavırla karşılar. mal-mülk peşinde değildir, asıl kazancı verici oluşu ve verirken karşılık beklememesidir. fazlalıklarla, gösterişle, abartıyla ilgisi yoktur.

    lao tzu'nun düşünceleri temelde siyasi değildir, ancak sıkca medeniyetin tuzaklarına dikkat çeker ve kanunların sadece suçlular yaratmaya hizmet ettiğini savunur.

    "tao te ching" lao tzu'nun tek yapıtıdır ve öğretisinin gelecek nesillere aktarılması gerektiği yönünde, öğrencisi yin hsi'nin ısrarları üzerine yazılmıştır. kitap iki bölümden oluşur: ilk 37 kısım tao (yol), 38'den sonraki kısım ise te (erdem) üzerinedir. tao te ching'de dini ve ruhani dogmalara rastlanmaz, ama bir "yol" kavramı işlenmiştir. bilgelik ve erdem öğretisi olan tao te ching'in iletmek istediği mesaj basittir: lao-tze, yaşamın doğal ritmini vurgular ve insanlara özdeki sadeliği yaşama aktarabilmeleri yönünde öğütler verir. gurur ve gücün akılsızlığına, sessizliğin bilgisine dikkat çeker.

    taoculuk veya yol

    insanlar
    kendilerini dünya ile
    yeryüzünü cennet ile
    cenneti yol ile
    ve yol'u da doğal oluş ile
    belirlerler.
    -- laozi (lao tzu)
    daodejing (tao te ching), no251

    tanınmış bir çin antropologa göre[2] “çin dini, takipçilerinin sosyal panoramasına ayna tutar ve bakış açısının genişliği ölçüsünde farklı anlamlar içerir.” aynı şey taoculuk veya taoizm olarak anılan dağınık gelenek için de geçerlidir. taoculuk, izdeşlerinin tarihsel, sosyal veya kişisel konumlarını yansıtan pek çok farklı biçimde anlaşılmış ve uygulanmıştır. bu çeşitlilik, geleneğin dışındaki biri için akıl karıştırıcı olsa da, taoculuğun çin’deki yerine belli bir esneklik kazandırmıştır. bu sayede taoculuk, yaşamın karmaşasının yol açtığı spiritüel boşlukları dolduracak yönde evrimleşme imkanı bulmuştur.

    taoculuk için “öteki yol” demek de mümkündür, çünkü çin imparatorluğundaki kurumlar ve uygulamalar için etik ve dini bir temel teşkil etmiş olan konfüçyus geleneğiyle kendi tarihi boyunca yan yana varolmuştur. taoculuk, kökten bir değişim yaratmasa da, konfüçyuscu yaşam ve düşünce biçimine bir dizi alternatif sunmuştur. ancak bu alternatifler birbirini tümden dışlayan bir nitelik taşımıyordu. aslında çinlilerin büyük bir çoğunluğu için konfüçyusculuk ile taoculuk arasında bir seçim söz konusu değildi. bir kısım pedantik konfüçyus taraftarı ve bazı tutucu taocular dışında, çinli kadınlar ve erkekler kişiliklerinin ve zevklerinin paralelinde veya yaşamlarının farklı fazlarında her ikisini de uygulamayı yeğlemişlerdir.

    laozi (‘yaşlı usta’, i.ö. 5.yy), daodejing’in (yol ve yol’un gücü üzerine ölümsüz bir yapıt) isimsiz editörü ve zhuangzi (i.ö. 3.yy) tarafından formalize edilmiş olan klasik taocu felsefe, kadim zamanlara ait bir doğaya tapınma ve kehanet geleneğinin gelişmiş bir yorumuydu. büyük bir sosyal karmaşa ve dinsel şüpheciliğin (bknz. konfüçyanusculuk hakkındaki makale) egemen olduğu bir dönemde yaşayan laozi and zhuangzi, dünyadaki her oluşumun ve değişimin gerisinde yatan, özü bilinmeyen ama tezahürleriyle gözlenebilen, tüm yaratılışın ve gücün kaynağı olan dao (tao --yol) kavramını geliştirdiler. dao’da ve doğada, yaşama spiritüel bakışın temelini ve gündemdeki sorunun yanıtını bulduklarına inandılar: dengeli, birlik içinde ve kalıcı sosyal bir düzen nasıl sağlanır?

    laozi and zhuangzi, doğadaki düzen ve uyumun, devletin gücüyle veya insan bilgisiyle geliştirilmiş kurumlardan çok daha dengeli ve sürekli olduğuna dikkat çektiler. onlara göre doğru bir yaşam, ancak dao ile uyum içinde, yani doğal, sade ve kolay bir yaklaşımla mümkündür.

    ilk taocular doğal düzenle uyumlu yaşama sanatını öğretmeyi hedeflediler. ‘eylem’e yaklaşımlarını, doğayı gözlemle tasarladıkları ‘wuwei’ (eylemsizlik) kavramıyla ifade ettiler. taocu bilge, eğitimi ve etik anlayışıyla bir model teşkil eden konfüçyuscu öğretmenden farklıydı. zhuangzi'nin bilgeleri çoğunlukla kasap veya marangoz gibi esnaf sınıfından oluşuyordu. alçakgönüllü esnaflar, sanatın gizini ve yaşama sanatını idrak etmişlerdi. ustalıklarını ve yaratıcılıklarını gereğince icra edebilmeleri için, içsel bir konsantrasyon geliştirmeleri ve maddi kazanç, ün, unvan gibi dışsal kaygılardan arınmış olmaları gerekiyordu. sanatsal süreç, tıpkı yaşam gibi, toplumun insani değerlerini değil doğanın yaratıcı yolunu takip ediyordu.

    çin tarihi boyunca, sosyal aktivizmden yorulan ve beşeri kazanımların anlamsızlığını fark eden insanlar, dünyadan el-etek çekerek doğaya dönmüşlerdir. doğal güzellikle iç içe olmak özlemiyle şehirlerden uzak, kırlık veya dağlık bir bölgeye yerleşirlerdi. doğanın yaşamsallığının merkezinde yatan yaratıcı gücü hissetmek adına şiir okur, şiir yazar veya resimle uğraşırlardı. arada sırada arkadaşlarıyla veya ender de olsa eşleriyle, güz yapraklarının veya ay ışığının güzelliğinde şarap içmeye çıkarlardı.

    ütopik çin yazılarında da sıkça taocu göndermelere rastlanır. tao qian'nın (t'ao ch'ien, i.ö. 372?-427?) ünlü "şeftali çiçeğinin baharı” adlı eserinde, asırlar önce savaşın yerle bir ettiği bir bölgeden kaçan ve o günden beri sınırlarının ötesindeki tarihin karmaşasından habersiz, mükemmel bir sadelik, uyum ve barış içinde yaşayan pastoral bir toplumu tesadüfen keşfeden bir balıkçının öyküsü anlatılır. ütopyacılar kalması için ne kadar ısrar etse de, balıkçı deneyimini arkadaşlarıyla ve lokal bir yöneticiyle paylaşmak için bu toplumdan ayrılır ve bir daha asla dönüş yolunu bulamaz. balıkçı, ideal dünyanın dışsal değil spiritüel bir yolculuğun ürünü olduğunu, ütopyanın bir zihin hali, bir tavırlanmadan öte olmadığını anlayamamıştır.[3]

    taocu fikirler ve imgeler, çinlilerde güçlü bir doğa sevgisi, dinlenmek ve yenilenmek adına arada sırada günlük sıkıntılarından doğaya sığınma alışkanlığı yarattı. ama taoculuk aynı zamanda sağlık, huzur, canlılık ve hatta ölümsüzlük gibi doğrudan fiziksel yaşamı olumlayan konularda da esin kaynağı oldu. laozi and zhuangzi kadim doğaya tapınma kültürünü ve ezoterik sanatları yeniden yorumlamışlardı; ancak iş, dao’nun bilgisini yaşamı besleme ve yaşam süresini uzatma gibi alanlarda kullanmaya gelince, geleneksel yöntemlere başvurmaktan çekinmediler. bazı taocular “ölümsüzlük adası”nı aradılar, bitkiler veya kimyasal karışımlarda ölümsüzlüğün sırrını bulmaya çalıştılar. ama daha ziyade sağlıklı yaşam adına bitkisel ilaçlarla yaptıkları deneylerle eczacılık disiplininin gelişmesine büyük katkıları olmuştur. makrobiyotik beslenmenin ve diğer bazı sağlıklı diyetlerin prensiplerini buldular; bedeni genç ve güçlü tutmak adına jimnastik ve masaj yöntemleri geliştirdiler. taocular hem gizil ilimlerin, hem de ilkel bilimin takipçileriydiler ve çin kültürünün doğayı en çok inceleyen ve doğayla deneyler yapan bir öğesi oldular.[4]

    bazı taocular ruhların doğaya (bedenin hem dışındaki, hem de içindeki doğal dünyaya) nüfuz ettiğine inanırdı. dinsel bakış açısıyla, belli bir form taşımayan bu ruhlar dao’nun tezahürleriydi. taocu panteon, gelişimiyle paralel olarak gitgide daha fazla cennet ve cehennemdeki emperyalist bürokrasiyi yansıtmaya başladı. cennetsel bürokrasinin başındaki yorgun imparator, doğal alemin çalışmasından ve ahlaksal adaletin idaresinden sorumlu ruhları yönetmekteydi. cennetteki tanrılar, insanın dünyasındaki memurlar gibi davranmakta ve böyle değerlendirilmekteydiler. tanrılara ibadet, laik otoriteye karşı takınılması gereken tutumun bir provası gibiydi. bunun yanı sıra, cehennemdeki şeytanlar ve hayaletler ise fiziksel alemdeki zorbalar, haydutlar ve tehlikeli yabancılar gibi algılanıyordu. onlara rüşvet veriliyor ve ruhsal bürokratların milis güçleri tarafından ritüellerle yakalanıyorlardı. [5] dünyasal yönetimde fazlaca etkin olamayan sıradan insanlar ise dertlerden uzak kalmak, sağlıklı, varlıklı ve uzun yaşamak adına ruhlara tapınmayı seçiyorlardı.

    inisiye edilmiş bir taocu rahip için tüm tanrılar dao’nun tezahürleriydi. önemli ruhların isimlerini, rütbelerini ve güçlerini bilmek, meditasyon ve imgeleme yöntemleriyle onları yönlendirebilmek için gerekli eğitimden geçmesi gerekirdi. meditasyonunun amacı, bu ruhları uyumlamak ve dao ile yeniden bir olmalarını sağlamaktı. ancak, yalnızca eğitimli izdeşler rahibin dahil olduğu kompleks teolojik sistem hakkında bir fikir sahibi olabilirlerdi. bu yüzden özel ritüeller iki aşamadan oluşurdu:

    (a) rahibin meditasyonu ile yönlendirilen ve ancak eğitimli sınıfın katılabildiği rahip seviyesi;

    (b) daha düşük rütbeli taocu asistanların yönettiği ve tiyatrosal bir nitelik taşıyan, halka açık dramatik ritüeller. bu ritüeller, kılıçtan merdivenlere tırmanmak, fenerler yakmak veya yüzdürmek biçiminde görsel aktivitelerle içrek manayı aktarmayı hedefliyordu. aynı ritüel, bir teolog için süptil metafizik-mistik bir kurgu sunarken, sıradan seyirci için ise görsel dramatik bir yapı taşımaktaydı.[6]

    taoculuk aynı zamanda edebiyat, tiyatro ve folklorik öykülerde önemli bir motif teşkil etmiştir. toplum içinde para ve ün peşinde koşmayan “tuhaf” kişiler, konfüçyuscu değerleri ve ödülleri reddettikleri için genellikle “taoist” olarak nitelenirdi. edebiyatta da taocular “tuhaf” kişilerdi, ruhsal kazanımlarını sembolize eden gizil, büyülü güçleri vardı. şifa verirler, gençlik ve canlılık yollarını bilirler, geleceği tahmin edebilir ve kişilerin ruhlarını okuyabilirlerdi. onlar aynı zamanda ahlaksal adaletin hizmetkarları olarak tasvir edilirlerdi – hatalar için cennet ve cehennemdeki taocu tanrıların belirlediği kesin ve katı cezalar vardı ve hiçbir günahkar bundan kaçamazdı. bir yandan, farklı değerler ve yaşam biçimleri benimsemiş olmaları ile toplumsal yapıda muhalif bir tavır sergilerken, diğer yandan ise katı ahlaksal adalet anlayışları ile toplumun mevcut değerlerini destekleyen bir konumları vardı. taoculuk, “öteki yol”du, ama toplumsal uzlaşmayı tehdit etmemekteydi. bir anlamda taoculuk, toplumsal baskılara karşı bir çeşit emniyet sübabı veya alternatif fikirler ve değerler için tamamlayıcı bir kanaldı.

    çinli komünistler, taoculuk kaderci, pasifist ve yeniden yapılanmaya zarar veren bir unsur olarak gördüler. çin halk cumhuriyeti, geleneksel bitkisel ilaçların kullanımı gibi kökeni taoculuğa dayanan bazı pratik sanatları yaşatmaya özen gösterdi. daha geniş bir açıdan ise, taoculuğun politik arenadaki çatışmalardan bir kaçış işlevi gördüğü imparatorluk döneminden bu yana, günümüzde “dörtler çetesi”ndeki aşırılığa bir reaksiyon olarak ortaya çıkan politik rahatlamanın, çin maoizminde taoist bir fazı temsil ettiği söylenebilir.

    notlar:

    1. wm. debary’den adapte edilmiştir. sources of chinese tradition (new york,: columbia university press, 1960, i: 56)

    2. arthur p. wolf, "gods, ghosts, and ancestors", religion and ritual in chinese society (stanford: stanford university press, 1974, p. 131)

    3.cyril birch, anthology of chinese literature (vol. 1, new york: grove press, 1965, pp. 167-168)

    bu antoloji dinsel tavırlanmayı başarıyla yansıtan pek çok şiir, biyografi, makale ve öykü tercümesi içermektedir. okullar için faydalı bir kaynak.

    4. joseph needham, science and civilization in china (vol. 2, cambridge: cambridge university press, 1956, pp. 33-164)

    5. arthur p. wolf, "gods, ghosts, and ancestors", religion and ritual in chinese society (stanford: stanford university press, 1974, p. 131-182)

    6.michael saso, taoism and the rite of cosmic renewal (pullman: washington state university press, 1972)
  • "bir testi yaparsin camurdan, icindeki bosluktur onu yararli kilan." diyen.
  • "bilen konuşmaz, konuşan bilmez, ağzını kapat*" demiş.
  • "ne olduğumu bıraktığımda, neysem o olabilirim." buyuran üstat.
  • kilisenin triyad kavramını modellediği insan 'bir ikiyi yarattı...üç tüm varlıkları üretti.'
  • konfuçyus'u eleştirirken (ingilizceden çevirdim):

    "bütün bu iyilik ve vazife muhabbeti dinleyenleri rahatsız ediyor - bunlar yerine yerin ve göğün sonsuz döngülerini, güneşin ve ayın ışıklarını, yıldızların sıra sıra dizilerini, kuşların ve hayvanların sürülerini, ağaçların ve bitkilerin ise yerlerini nasıl sürdürdüklerini çalışmalısın.

    adımlarını içsel güce dayanarak atmak, doğanın çizdiği yolu takip etmek için bunları da öğrenmelisin. ve böylelikle iyiliğin ve vazifenin önemini anlatmaya ihtiyaç duymayacaksın.

    kuğu, beyaz kalmak için her gün yıkanmaya ihtiyaç duymaz."
  • "bilge kisi karanligi sever. olur olmaza kendini kaptirmaz. zamani ve
    sartlari inceler. eger yer ve zaman elverisliyse konusur yoksa susar.
    hazinesi olan biri, onu herkese göstermez. demek ki, gerçekten bilge olan
    kisi hikmeti her gelene açiklamaz." demiş.
hesabın var mı? giriş yap