• yahudi'lere sövdüğü için cannes'dan kovulmuş yönetmendir. yanlış millete sövmüş, türkler'e ya da iran'lılara sövseydi nobel barış ödülü filan alabilirdi.
  • trespassing bergman belgeselini seyrediyordum. martin scorsese, francis ford coppola, alejandro gonzalez inarritu, ridley scott, woody allen, wes anderson, ang lee, claire denis, michael haneke ve başka yönetmenler bergman'ın onları ve sinemayı nasıl etkiliğinden, neden bu kadar büyük bir figüre dönüştüğünden, filmlerinde neyi nasıl anlattığından bahsediyorlar. inarritu, bergman'ın sandalyesine oturunca "çok duygusal, çok etkileyici" diyor. denis ise bergman'ın evini biraz gezdikten sonra derin bir duygusallık yaşayıp "bu çok fazla. ayrıca ürkütücü" diyerek koşar adım evin dışına atıyor kendisini. ve trier de var belgeselde.

    trier, bergman'ı anlatan bir kitabının üzerine erotik bir kadın figürü koymuş. ilk önce kameramana "gel gel şu kadının vajinasına yakın plan yap" diyor. sonra şöyle devam ediyor:

    ''bu bana her zaman bergman ve onun sikini anımsatıyor. bergman'ın siki ona her zaman zorluk çıkarmıştır. o sürekli olarak azgındı. yaşı ilerledikçe de bu durum değişmedi. böylece yaşlı bergman'ın burada oturup mastürbasyon yaptığını varsayabiliriz. faro'daki manastırında, büyük kütüphanelerinde ve ev sinemasında sürekli deli gibi mastürbasyon yaptığı anlamına gelir... ikonlardan bahsettiğimizde, onların da bize benzer şekilde sıçtıklarını hatırlamamız gerekir.''

    ben böyle rahatsız bir insan görmedim. bir de "bergman'ı anlatan bir belgeselde belki de bunları söylememeliydim" diyor. yok canım olur mu zaten seni görenler yine ne yumurtlayacak demiştir bence.
  • nuri bilge ceylan için atılmış olan tweet her ne kadar sahte hesaptan olsa da şu cevap, tweetten daha çok güldürmüştür şahsımı:

    lanet olası ayı ?@lanetolasiayi 47 dk.
    @lvon_trier seni bi sikerim yeni filmim diye yayinlarsin amk
  • yaşadığı olaylardan sonra roger garaudy'nin bir pasajını aklıma getirtti.

    "bugün fransa'da katolik inanç eleştirilebilir, marksizm konuşulabilir, allahsızlık tartışılabilir. milliyetçilik ele alınabilir. sovyetler birliği rejimi yere vurulabilir. birleşik amerika ve güney afrika'nın yönetim biçimleri suçlanabilir. yahut anarşi veya monarşi taraflısı görünülebilir. bütün bunları yaparken insan, normal bir tartışma veya çekişmenin ötesinde hiçbir rizikoya katlanmak zorunda değildir. ancak siyonizm konusu ortaya çıktığında dünya bir anda değişmektedir. bu çizgiden sonra düşünen insan, edebiyatı geride bırakır ve "suç-ceza" alanına girer." ( siyonizm dosyası )
  • yaşayan en büyük yönetmen midir bilmiyorum ama sanırım filmografisi en özel yönetmen olabilir.

    9 yıl içinde antichrist, nymphomaniac, nymphomaniac 2, melancholia ve the house that jack built filmlerini yapmış. ben sinema tarihinde böyle bir sürede bu kadar üst düzey yapım çıkarabilmiş bir yönetmen hatırlamıyorum. her büyük yönetmenin kariyerinde ard arda zamanla kült halini alacak filmler çekerken yapımcı batırdığı işler de olur. ama lars bu tuzağa hiç düşmemiş. her biri derin okumalara konu edinmiş farklı festivallerde ödüller kazanmış yapımı hayli emek gerektiren bu 5 filmi 9 yıl içinde bitirmiş.

    2000 öncesi sineması ise ayrı bir olay. europa ve epidemic kariyerinin başında bir yönetmen için fazla olgun filmler bence. birde o yıllar çektiği riget isimli korku dizisi vardır ki "ben sadece belli bir zümreye hitap eden entelektüel bir yönetmen değil aynı zamanda izleyiciyi istediği gibi manipüle edebilen bir sinemacıyım" demiştir. belki de bu büyük şöhretinin altında bu manipüle becerisi yatıyordur.

    dancer in the dark ve breaking the waves onu tüm dünyada üne kavuşturan filmleri ama bence bu özel filmografideki en özel film dogville.
    dogville ile kendisinin sadece gaspar noe ya da michael haneke kadar iyi olmadığını belki de hayran olduğu andrei tarkovskiden aşağı kalır yanı olmadığını göstermiştir bana kalırsa. tabii bu çok cesur bir iddia. o seviyede bir yönetmen olup olmadığını kariyerini tamamladığında geri dönüp baktığımızda göreceğiz.
  • bu herif organizasyondan neden kovuluyor onu anlamadım. o festivale katılanlar çoğunlukla sömürgeci, yüzyıllardır siyah öldüren ülkelerin çocukları değil mi? ulan festival zaten fransa'da. fransa'dan büyük katliamcı mı var?

    nasıl bir çelişkidir bu..

    "gerçekten yahudi olmak istedim, kendimi nazi buldum çünkü ailem alman’dı. yani ne diyebilirim hitler’i anlıyorum, bazı yanlış şeyler de yaptı tabii, ona biraz da sempatim var... yahudilere karşı değilim, şaka tabii, yahudileri seviyorum ama çok değil çünkü israil bir dert, bu cümleyi nasıl toparlayacağım..."

    ne var bunda?
  • "iyi bir film ayakkabının içinde kalmış bir taşa benzer" diyerekten ne güzel bi tanım yapmış yönetmen kimse.
  • seks yaşama en büyük evet değil midir? sevişerek yaşamı evetlemez miyiz? peki bu hıyar sevişme sahnelerine neden hep bir ölüm, yıkım, yalan yapıştırır? çünkü bu adam yaşama hayır der. insanlıktan nefret etmiyor, total olarak yaşamdan ediyor edeceğini. insanlıktan nefret etse devrimci olur. pis lars.
  • jack stevenson:

    "danimarka'nın karakterinin daha çok ilerici bir liberalizmin mi yoksa dünyevi bıkkınlığın mı etkisinde olduğu tartışmaya açıktır, fakat amerikan ve ingiliz modelleriyle karşılaştırıldığında bunun bir skandal kültürü olmadığı rahatlıkla söylenebilir. diğer yandan, onu özgür ve açık bir toplum olarak nitelendirmek, pek çok danimarkalının da dahil olduğu bir grup tarafından ısrarla reddedilecektir; bu kesime göre danimarka kültürü, dünyadan kopuk, herkesin 'haddini' bildiği kapalı bir toplumdur.

    "pek çok açıdan klasik bir danimarkalı olan lars von trier, bu çelişkilerin ürünüdür. evine düşkünlüğüyle tanınan yönetmen, ilhamını ve konularını bu kültürde arar, kullandığı temalar da büyük oranda çocukluğuyla doğrudan ilgilidir. bu yüzden, onun hikâyesini danimarkalı bir bakış açısıyla anlatmak ve filmlerini, kökenlerini göz ardı etmeden değerlendirmek, tabiri caizse sinemaskop olarak aktarmak, şarttır.

    "lars von trier'in hayatı çelişkiler ve paradokslarla doludur, ben de bunlara net cevaplar ve çözümler bulunabileceği kanısında değilim. örneğin, aileniz size isyan etmenize sebep olacak hiçbir kural koymadığı hâlde nasıl isyankâr birisi olabilirsiniz? ilk filminizden beri bir dahi olarak nitelendirilmişken, danimarka sinemasının kurtarıcısı payesini almışken, hatta artık kendiniz danimarka sinema endüstrisi hâline gelmişken, nasıl danimarka sinema endüstrisine kafa tutabilirsiniz? bütün hayatınız boyunca umutsuzca güven duygusunu ararken nasıl bu kadar çok risk alabilirsiniz? herkesin her şeye açık olduğu bir ülkeden gelirken, nasıl bu kadar kışkırtıcı eserler üretmeyi başarabilirsiniz? bu kadar değişken mizaçlı, dengesiz ve işlevini kabullenmeyen bir sanatçı, nasıl olur da her biri mükemmel sonuçlara ulaşan pek çok ticari kararın altına imza atabilir?"
  • şöyle güzel bir komedi filmi çekse de hüngür hüngür ağlasak.
hesabın var mı? giriş yap