• söz konusu filimde salaklık raddesi o kadar aşılmıştır ki oha oha olunur. bir pazar öğleden sonrasında evde keyifli vakit geçirmek için iyi bir seçenek.
  • tiyatro havasinda gecen asmis derecede komik bir fransiz filmi
    zengin bir grup arkadas, her hafta duzenledikleri aksam yemeklerine, bulduklari salaklari davet ederler, eglenmeye calisirlar, olaylar gelisir
  • film özetle şu;

    "deliler hastanesinde rutin akıl sınavları yapılarak o hafta akıllanan deli serbest bırakılır. yine böyle bir imtihanda o hafta tüm soruları bilen deli serbest bırakılmak üzeredir. doktor sorar; "-yahu nasıl bildin tüm bu soruları?" deli dizlerini işaret ederek şöyle der, "-eee buna kafa derler kafa"

    ***

    izlerken gülmedim, gülümsedim. ama hiç sıkılmadım! son sahnede ise koparrttıfm kafhkahayı pfoahaha...
  • gülerken sandalyeden düşmek olayını gerçekten yaşamak istiyorsanız yapmanız gereken bir sandalye alıp bu filmi izlemek. gerçi sandalyeye de gerek yok. ikiz yatakta da * izlesen kendini kesin yerde bulursun. ben belli aralıklarla yeniden yeniden izliyorum sürekli ama ilk izlediğimde film bittiğinde kendimi halının üzerinde gülmekten bitap olmuş bir şekilde bulmuştum. sana da garantisini veriyorum.
  • 1998 yapımı, bir francis weber filmi. thierry lhermitte ve jacques villeret komediyi senaryonun da ötesine taşımışlar. çarşamba akşamları arkadaşlarınız tarafından yemeğe davet edildiğinizde iki kez düşünmenize sebep olan film. orijinali: le diner des cons.
  • fr: le diner des cons, ing : the dinner game.
    tiyatro oyunundan uyarlama, bir "ava giden avlanır" öyküsü. filmin neredeyse tamamı aynı mekânda geçmesine rağmen hiç sıkmadığı gibi gülme krizlerine neden olacak kadar komik.
    salak rolündeki jacques villeret (cumartesi cumartesi'deki şişman kasap) filmin as oyuncusu.
  • oss 99dan ciktigimdan 4-5 saat sonra san sinemasinda izledigim (hiç unutmam) butun o stresimi kan alir gibi cekip atan her sasüfi diye bagirislarinda gülmekten altima sictigim enfes fransiz filmi...

    bi tane daha vardir boyle yahudi bir mafya ailesinin etrafinda doner bu ikisi benim için klasiktir. (klasik dedigim filmin adini da hatirlamam ayri bir okuzluktur)
  • antika kafalı olduğumdan, ne vakit birisi bildiğim bir konuda fikrimi öğrenmek istese, hatırlamam sureti ile beni paranoyalara gark eden film. gittiğiniz yemeğe dikkat edin romalılar.
  • eğer filmi geç izleyenlerdenseniz, filmi izledikten sonra hemen jacques villeret'in yeni çevirdiği filmleri aramaya kalkarsınız. heyhat, kendisinin vefat ettiğini öğrendğinizde içiniz bir garip olur.
    (bkz: geç bulup cabuk kaybetmek)
  • tabii ki star tv'nin nostaljik parliament sinema kulübünün pazar akşamı oynattığı klasiklerdendir ve hatırlıyorum: bu film fargo ve se7en'la birlikte pazartesi günü mahmurluğuna epey damgasını vurmuştur. ancak benim için değil tabi, filmi zaten anlamayacak düzeydeyken, o saatte de çoktan banyomu yapıp da yatağa yollanmış oluyordum. yine bir pazar günü, daha doğrusu lazy sunday afternoon şenlikleri çerçevesinde izledim filmi. bana kalırsa; gerçek salaklar sofrasındaki muhabbetler, olaylar ve oradan çıkacak malzeme de çok heyecan verici. yani film devamı çekilmeye ve başka yan hikayelere çok fazla kapı açıyor. jacques villeret, rolüyle salaklıkta alemin kralı olabilir ama eminim ki o sofrada da saygıdeğer ağabeylerimiz oturmakta. onlara da alaycı bakışlarla bakan akıllı mihmandarları ve bu aklı evvellerin parçalanmaya hazır ve nazır aile yaşamları da bulunur. hatta birlik olup, hükümetleri bile devirebilirler bir yerlerde. * villeret saflığıyla/salaklığıyla yıkıp geçiyor, ama 2005'te vefat ettiğini öğrenmek de gerçekten hüzünlendiriyor. çok neşeli, yaşam dolu, güzel de bir film bu.
hesabın var mı? giriş yap