• 2017 yapımı andrew haigh filmi.

    her eve imdb
  • 37. istanbul film festivali'nin açılış filmi.

    babası tarafından maddi ve manevi yoksunlukla büyütülen 15 yaşındaki charley thompson, yarış atlarının tutulduğu bir ahırda iş bulur. burada lean on pete adında, iddialı olmaktan uzak bir yarış atıyla çok özel bir bağ kurar. yönetmen haigh, willy vlautin’in çok sevilen romanından uyarladığı filmde, abd kırsalının melankolik bir portresini çizerken charley’nin genç ve umut dolu dünyasına duygusal açıdan kayıtsız kalması imkansız bir atmosfer yaratıyor.

    izledikten sonra gelen edit:

    filmin 7 nisan'da city's gösterimi öncesi oyunculardan travis fimmel'ın salona gelip kısacık bir konuşma yapması pek güzel oldu, ragnar'ı da kanlı canlı görmüş olduk bu vesileyle.

    --- spoiler ---

    filme gelirsek, verdiği mesajlar, çekimler ve oyunculuklarıyla beğendiğimi söyleyebilirim. 15 yaşında bir çocuğun yaşadığı tüm zorluklara rağmen yetişkin gibi davranmaya çalışmasını ama aslında hala birisi tarafından sevilme ve kollanma ihtiyacını anlatıyor. bu yoksunluğunu da bir yarış atına bağlanarak dindiriyor. kendisi hiç binmediği gibi, bir başkası atına bindiğinde rahatsız hissetmesinden de pete'i aslında bir binek hayvandan çok evcil hayvanı gibi gördüğünü anlıyoruz. film uzun bir yol hikayesini anlatıyor ve hedefine hiç ulaşamayacak hissi uyandırıp seyirciyi de rahatsız hissettiriyor. canım charley ne yürekli çocuksun sen.

    --- spoiler ---
  • 37. film festivalinin bismillahı, açılış filmi. insanlık için doğru mesajlar içeren çok namuslu bir film. charley’nin sonunda bir şefkat aguşuna kavuşması bizi çok mutlu etti, bütün o acılar harika bir kütüphanesi olan bir semtte unutuldu gitti.

    o garibanlık içinde o çalışkanlık, o doğruluk, o güzellik... helal olsun.
  • evi aramakla ilgili bir film. atcığa kameranın sıfır ilgisi aslında onun cansızlığını yani charley'in onda bulduğu anlamın anlamsızlığını göstermek içindi diye hissettim. --- spoiler ---

    önce babası evdi sonra atı ev oldu sonra teyzesi. hey gidi charley sen nasıl bir kralsın.
    --- spoiler ---

    filmi izlerken kes filminden billy'yi ananlar fav.
  • 37 istanbul film festivali'nin açılış gününde rexx'in büyük salonunda izlediğim film. yönetmen andrew haigh'in izlediğim ilk filmi.

    filmi izleyecekler kesinlikle sinematografik anlamda güzel manzaralar izleyecekler. olay birleşik devletler'in wyoming eyaleti'nde geçiyor. dar bir çember var, çok fazla kişi tanıtmıyor, tanıttıklarını derinlemesine işliyor yönetmen. başrol charlie plummer'ın oyunculuğunu çok iyi değildi. filmde steve buscemi ve o muhteşem aksanlı küfürlerini duyunca istemsiz tebessüm ediyor insan.

    sinematografik manzaralar demişken tahminimce pete ile suya girdikleri yer yellowstone national park. charley rock springs doğumlu, teyzesi de laramie'de.
  • çok da güzelleme yapılmaması gereken manzara filmi. yani şöyle ki senaryo ciddi anlamda yok ile orta arasında bir yerde, oyunculuklar en iyi ifade ile ortalama, casting ortalamanın da altında. iff’nin açılış filmi olacak bir film değildi bence. özellikle süresi hiç olmamış. ama dediğim gibi manzaralar çok güzel, senaryoya da iyi oturtmuşlar. imdb puanı 6 civarında dengelenecektir diye düşünüyorum.
  • az önce sorup 21.30 gosterimine bilet bulamadigim iff filmi
  • keyifli manzaralarına karşın kasvet arttıran film. çıktıktan sonra uzun süredir yakmadığım sigarayı yaktırdı bana öyle bir etkisi mevcut.

    --- spoiler ---

    charley'in pete'e bu kadar bağlanmasının bir sebebi ikisinin de koşuyla özdeşleşmesi olabilir, film boyunca charley'in azimle ve kendini iyi hissederek yaptığı tek aktivite koşu; aynen pete'in de en başarılı olması gereken dal olduğu gibi. sanki pete başarırsa kendi de başaracak gibi, adeta umudu hayata karşı.

    bir de küçüklüğünden beri pek derinden hissetmediği sevgilerin integralini alıp ata yöneltiyor, öylesine bağlanmasının, babası ölünce bile daha sakin karşılamışken pete'i kaybettiğinde adeta nefessiz kalmasının altında bu yatıyor gibi.

    --- spoiler ---
  • beklentilerimin çok altında kalan film. evet manzaralar güzel, evet başroldeki oyuncu çok iyi bir performans sergilemiş ama o kadar. özellikle belli bir yerden sonra senaryonun saçmasapan bir hal alması, filmin bir anda klasik hikaye anlatıcılığına evrilmesi filmin bütünlüğünü bozmuş. gittiğim salonda bir grup insan alkışlarla karşılasa da filmi bunu biraz da insanların duygusal sahneler izleme merakına bağlıyorum.
  • 37. istanbul film festivalinde vitrin filmlerden biriydi.

    senaryonun basitliği, kurgunun yavanlığı derken... gündüz kuşağında çocukluk alışkanlığı açık unuttuğunuz televizyonda izlenecek film kategorisinde. sahi, böyle söyleyince kötü geliyor kulağa ama bu beklentiyle izlediğinizde karşılığını veren sıcak bir hikaye. ve patron mutlu son istiyor.
hesabın var mı? giriş yap