• lens gözünüze batar, yerini değiştirmek için gözünüzü ovalamaya, oğuşturmaya, sağdan soldan ittirmeye başlarsınız ve birden bulanık görmeye başlarsınız. üstünüze, masaya, yere vs bakarsınız, lens yoktur. kayboldu gitti sandığınız an gözünüzde bir gariplik hissedersiniz.. evet, meğer afacan lens yukarı kaçmış!
  • genelde lensle uyunduğu zaman başa gelen bir hadisedir. bazen göz kapağını kaldırınca bile göremezsiniz. sakince gözünüzü kapatıp yumuşak hareketlerle gözkapağının üstünde daireler çizerek lensi ait olduğu yere çağırmak gerekir.
  • zor bir durum.
    öncelikle, lensin beyne kaçacağını düşünmek gibi bir gerzeklik yapmayın. ikinci olarak yapılacak şey, lensin tam olarak gözün neresinde bulunduğunun saptanmasıdır. bunun için de, sağa sola yukarı aşağı bakın. ve bu sırada bir taraf oldukça acır. işte lensin kaçtığı taraf burasıdır. hijyenik ellerimizle, o taraftaki göz kapaklarını ovarız. lensin önümüze veya yanaklarımıza düşmesini bekleriz..
  • berbat bir olaydir. ancak, bir de cikmamakta direnen lensin gozunuzden du$tugu ama sizin di$ari mi cikti iceri mi kacti tam emin olamadiginiz durum vardir ki o da cidden cok naho$tur.

    gurbet ellerde* bu haldeyken kendimi bir gozcuye kontrol ettirdigim zaman duydugum kadariyla, i$in suyunun ciktigi an, ayni gozde 3 lens bulduklari durummu$: "abi, iceri kacti galiba lensim; dur; onumuzu gorelim, bi tane daha takayim" midir, "goruyorum ama ben bunu takmi$ olamam ki" midir, akil-sir ermeyen farkli bir mantik silsilesi midir, sebebi her neyse anlamadim ama, 3 adet lensin bir goze takilip sonra da iceri kacirilabilmesi nasil bir$eydir kafam halen basmiyor.
  • mutluluktan ucarak baslanan bir gune sicarak devam etmenize neden olan olaydir. zar zor acilan goze lens tikistirilir, once biraz acir, aman gecer dersiniz, yok bu sefer gecmez. hain goz sakur sukur akmaya baslar, ulan cikarayin sunu yoksa gozyaslari yuzunden sabah sabah dehidrasyona ugrayacagim dersiniz. saate bakilir, ise gec kaliniliyordur tabii ki de. buyuk bir hisimla el goze atilir, lens cart diye cekilir ama o da ne, yarisi vardir elinizde. sictik mi? tabii ki de sictik, daha da bir batmaya baslar, bir yandan is, yetistirilmesi gerekenler derken, o gozle firlarsiniz evden. ise gelindiginde goz artik goz olmaktan cikmis, sizi buffy the vampire slayer dizisinde oynayacak konumda bir canavara donusturmustur.
  • 5. yildan sonra vehametini tamamen kaybeden olaydir. $öyle diyim: "gözlügü kafada unutmak" kadar üzüntü yaratir. zira, ali$kin olan el $irrak! diye buluverir gözün ce$itli yerlerine kacan lens karde$i. zaten gözüne elle dokunamayanlar lens kullanmasindir, göremesindir.
  • bazen cok mutlu edici bir hadisedir. eyvah takarken dusurdum, lavaboda mi, ay yoksa yere mi dustu derken etraf yarim saat dizlerin uzerinde azami dikkatle tavaf edildikten sonra gozdeki batma sayesinde lensin yeri tespit edilir. bir yandan insan kendi saskinligina gulerken diger yandan lensine kavusmus olmanin mutlulugu yasanir.
  • bu durumda yapılabilecek en mantıklı şey beklemektir. ne kadar uğraşırsanız uğraşın, eğer katlanıp kaçtığı yerde (ki genellikle üst göz kapağının dış köşesinde kemik altındadır) iyi sıkışmışsa yapacağınız her türlü ovma çıkarma kurcuklama girişimi başarısız olur. o sırada başka şeylerle uğraşın zaten takribi yarım saat sonra düşer. ayrıca gözün arkasına ya da beyne falan kaçmaz korkmayın. yok yok beyne kaçabilir korkun.
  • eğer aceleniz varsa bu durumda yapılacak şey önce önünüze bir miktar peçete serip* gözünüzü lensi takar gibi açtıktan sonra arkanızda psikopat bir katil varmış gibi* sağa sola yukarı aşağı bakmanızdır. 30 saniye içinde lensiniz peçetenin üzerinde tekrar takılmaya hazır bir biçimde bekliyor olacaktır*. afiyet olsun.
  • lens kullanılmaya başlanılan ilk dönemlerde gerçekleşmesi durumunda; kişide büyük ölçekli panik yaratır. ilerleyen dönemlerde, lense alışıldığından ve tabi ki gözle elleşmeye, oynaşmaya artık korkulmadığından sorun yaratmaz.

    altı yıllık lens kullanıcısı olarak diyebileceğim birkaç şey var. ilk olarak sakin olun. acemi lens kullanıcıları, her zaman lensin gözün arka kısmından beyine kaçtığını, ordan kıvrımlara karıştığını düşünür. yok öyle bir fiziksel yapı. o lens orada; görmeseniz de bilmeseniz de o sizin lensinizdir. onu bulunduğu yerden, birkaç küçük müdahale ile çıkartabilirsiniz. hadi durum çok ciddi, lens çıkmadı diyelim, doktora gidersiniz. ki kaç yıllardır lenslerle yaşıyorum, lens kullanan birçok insan tanıyorum, kimse doktora gitme noktasına ulaşamadı. daha, insanlık o noktaya gelmedi. dolayısıyla, telaşa gerek yok. belki lens düşmüş de olabilir, hele duştaysanız büyük ihtimalle suya karışıp, gitti. *

    lensi arama kurtarma çalışmalarına dönecek olursak; lensi gözümüzün alt ya da üst kapağının altında hissetmemiz, rahatsız olmamız lazım. gözümüzü hiç açamıyor olabiliriz, canımız çok acıyor da olabilir, gözümüz kızarabilir, gözümüzden çok fazla yaşlar da gelebilir. ama olaya bir an önce parmak atmak gerekiyor.

    - eğer lens üst göz kapağına kaçtıysa; gözümüzü kapalı tutup, işaret parmağımızla gözümüzü kavrayarak, göz kapağını ovarak lensi aşağıya ittirmeye çalışmak en mantıklısı. hiç göz kapağını açıp lensi aramaya, hele almaya çalışmayın. hem gözünüz daha çok acır; hem de acemiyseniz gözünüze dokunamazsınız dolayısıyla lensi alamazsınız. parmağımızı üst göz kapağına dayayıp, lensi hissetmeye çalışıyoruz, bulduğumuzda da aşağıya doğru ittiriyoruz. bu kadar basit.

    - lens alt kapaktaysa, hiçbir yere kaçamaz. göz kapağınızı aşağıya çekerek, serçe parmağıyla direk kurtarabilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap