• "filozoflar ölümü, güzel kadınlar aşkı düşünür."
    (filmden)
  • ten uyuşmazlığımı geç halledebildiğim başyapıt. ilk olarak festivalde karşılaştık. bilet bulamamışım, asabım bozulmuş. derken gelen bir mesaj üzerine tombaladan bir bilet çıktığını öğrendim. koşa koşa gittim, oturdum yerime. allahım sütün yanındayım, perdenin bir köşesi tam olarak görülemiyor. sinirlenmişim. bütün film homurdanırken bir ara içim geçmiş, filmin bir bölümü yoktu hafızamda. ikinci denememde nedendir bilinmez hiç seyredemedim. yağmurlu bir gündü. oysa ki ben yağmursevenlerdenimdir. allahın hakkı üçtür diye oturduğum son seferdeyse dibim düştü. demek ki biraz şefkat her şeyi çözüyormuş...
    (bkz: non sum qualis eram)
  • tiyatronun ve pandomimin en çok izlendiği bir dönemde ve bu ortamlarda geçen "şiirsel" bir düş ya da yaşam, "zaten ikisi de aynı şey" diyen ve dedirten film. pierrot, hüzünlü palyaço, yani filmdeki adıyla baptiste o kadar etkileyici bir karakterdir ki filmi izlerken "masum gülümseler" ile dolmamak mümkün değil.

    baptiste: çok güzelsiniz.
    garance: güzel değilim, canlıyım. hepsi bu.
    baptiste: en canlısı sizsiniz!
  • 1945 yapımı 2. dünya savaşı'nda paris'in almanlar tarafından işgal edildiği dönemde çekilmiş ve 1995'te 600 fransız film eleştirmeninin ve profesyonelin katıldığı bir anketle gelmiş geçmiş en iyi film olarak seçilmiş filmdir. bu kadar az entry olmasına şaşmakla beraber bu filmin amerikan yapımı gone with the wind filmine cevaben yapıldığı söylenir. poetik anlatımı ve tiyatro-pandomimle iç içe oluşu gözünüzü korkutmasın. birçok insana aşkı düşündürebilecek sıkılmadan izleyebileceğiniz bir drama-romantik baş yapıtı.
  • iki bölümden oluşan, üç saatten fazla süren, siyah beyaz ve de -yer yer- güzel bir film.

    --- spoiler ---

    mekânı paris ve de gösteri dünyası. karakterler o cümbüşün birer parçası olan insanlar. kimi aktör, kimi pandomimci, kimi yönetmen, kimi dolandırıcı ve de hırsız. bu karakterlerden birkaçı birden güzel bir kadına âşık, kadın ise bunlardan sadece birine. ama olaylar farklı gelişiyor ve güzel garance uzaklara gitmek zorunda kalıyor...

    ~filmde baptiste'in gösteriyi ve rolünü garance'ı savunmak için kullandığı sahne hem komik hem de çok güzel.

    ~sahnedeki kavga ise komik bir şekilde tellioğulları'nı ve seferoğulları'nı hatırlatıyor.

    --- spoiler ---

    kısacası; esprili, eğlenceli, ama biraz da hüzünlü bir film.

    filmde rol almış olan oyuncular: arletty, jean-louis barrault, pierre brasseur, marcel herrand , maria casares, louis salou ve pierre renoir gibi isimler.

    http://www.imdb.com/title/tt0037674
  • yönetmenliğini marcel carne'ın yaptığı 1945 yapımı fransız, dram ve romantizm temalı, kimilerine göre gelmiş geçmiş en iyi film.

    filmdeki muhteşem repliklerden bazıları:
    - "sessiz ol! pandomimi duyamıyoruz!"
    - "hayal, yaşam... bunlar aynı şeyler. öbür türlü hayat yaşamaya değmezdi."
    - "eğer bir kadın hiç kimseye ait değilse, kıskançlık herkese aittir."

    şu ana kadar izlediğim en iyi üç filmden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. akıp giden, sürenin nasıl geçtiği fark edilmeyen bir film. bana göre kesinlikle bir başyapıt.

    film incelemesi:

    1- filmin adı: les enfants du paradis veya türkçesiyle cennetin çocukları
    paradis veya gods, tiyatrolardaki en üst seviye balkonlara verilen isimdir. filmin başında bilet satışı yapılmaya çalışılırken "loca 1.5 frank, cennet 30 sent" repliği geçer. filmin adıyla kastedilen kişiler, tiyatroyu en ucuz, en uzak kısımdan izleyen seyircilerdir.

    2- filmin çekildiği dönem ve koşullar: 1945, ikinci dünya savaşı
    film; başlarda nice'de, sonrasında paris'te çekilmiştir. bu sırada, fransa, hitler'in nazi almanya'sı tarafından işgal edilmiş durumdaydı. sanat yönetmeni alexandre trauner ve besteci joseph kosma yahudi oldukları için gizli şekilde çalışmışlardır. ayrıca, oyuncuların ve set ekibinin çoğunluğu da, o süreçte fransa'daki direniş hareketi maquis'nin üyeleriydi.

    3- filmin süresi: 190 dakika
    film, iki parçadan oluşur. bunun sebebi, vichy hükümeti'nin yeni filmler için süre sınırını maksimum 90 dakika olarak belirlemiş olmasıdır.

    4- filmin ilk gösterimi: 9 mart 1945
    savaşın sona doğru yaklaşmasıyla ve paris'in kurtarılmasıyla birlikte, yönetmen carne filmin paris'te gösterilmesi için girişimlerde bulundu. bu girişimlerin sonucunda, filmin prömiyeri 9 mart 1945 günü chaillot sarayı'nda yapıldı. filmin yapımcıları ile yaşadığı problemlerin sonucunda, günümüze kadar gelen, koltukların önceden rezerve edilmesi fikrini öne sürdü.

    5- filmin bazı başarıları: gelmiş geçmiş en iyi film
    film, 1995 yılında 600 fransız film yorumcusu ve sektörün profesyonelleri arasında yapılan oylamada "gelmiş geçmiş en iyi film" olarak seçildi.

    françois truffaut, "bu filmi yönetmiş olabilmek için tüm filmlerimden vazgeçerdim" dedi.
    marlon brando da "belki de yapılmış en iyi film" yorumunu yaptı.

    --- spoiler ---

    garance'ye aşık olan dört farklı karakter üzerinden işlenmiş hikâyede; bu dört karakterin farklılıkları, bakış açıları, prensipleri ve duruşları filmi fazlasıyla etkileyici hâle getirmiş. bir aktör, bir suçlu, bir pandomim sanatçısı ve bir aristokrat...

    suçlu, pierre-françois lacenaire, no country for old men'deki anton chigurh karakteriyle büyük benzerlik gösteriyor. aynı psikopatlık seviyesi. eylemleri etik ve hukuki olarak doğru görünmese de karaktere saygı duydum.

    --- spoiler ---
  • tiyatroyu seviyorsanız ve bu 1945 yapımı fransız yönetmen marcel carne'nin başyapıt filmi dilimizdeki karşılığıyla ''cennetin çocukları''nı hiç izlemediyseniz, filmi izlediğinizde alacağınız lezzetlerin tarifi imkansız kalacaktır. inanın ''cennetin çocukları''nı gördükten sonra, tiyatro ve hayat size çok farklı görünecek.

    filmin kendisi hakkında ne hissederseniz hissedin fakat tiyatronun yapabildiği ve yaptığı her şey bu filmde gözlerinizin önüne serilecektir. ve işin en harika yanı da bunu, dünyanın en harika film deneyimlerinden birinde inanılmaz harika oyunculuk performanslarıyla yaşamanızdır.

    büyük, fırtınalı, romantik bir aşk ve ihanet hikayesi. film, nazi işgali sırasında fransa'da yapıldı ki o dönemin tüm uzun metrajlı filmlerin uzunluğu genelde 90 dakika ile sınırlandırılırdı. başlangıçta iki ayrı film olarak yayınlanması planlandı, ancak prömiyeri paris nazi işgalinden kurtarıldıktan sonra geldi ki işte bu yüzden 190 dakikalık filmin tamamı tek seferde gösterildi.

    hatta ilk amerikan sürümü, 40 dakikadan fazla bir süre kırpılmıştı ancak o haliyle bile filmin büyüklüğünde eleştirmenler için değişen hiçbir şey olmadı. 1830'ların ve 40'ların dolup taşan paris'inde geçen filmde iç içe geçmiş çok sayıda olay örgüsü ve ona dönemin büyük romanlarından birinin yoğunluğunu veren ki içerisinde balzac, victor hugo ve alexandre dumas'ın edebi değerlerini hissedersiniz.

    19. yüzyılın büyük romanları gibi, en sefil yaşamlardan en gösterişli yaşamlara geri dönüşlerde romantizmin tüm tonlarına sahiptir. filmde pek çok karakter var ki neredeyse tamamı akılda kalıcı ve bazı durumlarda olağanüstü performanslarla vücut bulurlar. bir insanlık nehri gibidir film. akıp giden hayatlar ve bu nehir üzerinde yaşanan müthiş diyaloglar...

    film, gerçekten güzel bir tiyatro sahnesinin doluluğuna sahiptir ve sokak performansından shakespearevari sunumlara kadar tiyatro tüm konusudur. belki daha da önemlisi yaşamın kendisinin esasen teatral olduğu duygusunu verir.
  • kimsenin yazmamis oldugunu gorunce aa uuu vayy dedigim bir bilgi: senaryosunu jacques prevert yazmis. bildigimiz.
  • carne'nin karnesi hem de. yıldızlı pekiyilerle dolu 190 dakika. her seyredişimde biraz daha keyif alıyorum.bir kaç kez daha izleyip gereken keyifi alacağım.
  • marcel carne'nın 1945 yapımlı, 3 saat 10 dakikalık siirsel basyapıtı... paris'in gözde aktörleri, burjuvası ve tiyatrolarıyla olusan ortamına sizi tam bir bicimde sokacak, hissettirecek ve etkileyecektir. eknot, frederick lemaitre karakteri sahaneydi
hesabın var mı? giriş yap