• andre gorz un ayrinti yayinlari ndan cikan son kitabi.

    arka kapak yazisi

    "yakinda seksen iki yasında olacaksin. boyun alti santim kisaldi, olsa olsa kirk bes kilosun ve hala guzel, cekici, arzu uyandiricisin. elli sekiz yildir birlikte yasiyoruz ve ben seni her zamankinden cok seviyorum. sadece benimkine degen bedeninin sicakligiyla dolan, kahredici bir bosluk tasiyorum gogsumun tam ortasinda yeniden."

    andre gorz ve 58 yillik hayat arkadasi dorine 24 eylul 2007 ’de birlikte olmeyi secmislerdi. dorine’nin amansiz hastaligi ortaya ciktiktan sonra, andre gorz nouvel observateur dergisinden emekli olarak butun zamanini esinin hastaligi ile mucadeleye etmeye adadi.

    hayatlari boyunca yer yuzundeki haksizliklar karsisinda sessiz kalmayip, mucadele etmeyi secen gorz ve dorine, dorine'in uzun yillar suren aci verici, onulmaz hastaliginin ardindan radikal bir karar almak zorunda kalirlar: kendi hayatlarina son verme haklarini kullanmak... boylece, yasamda oldugu gibi olumde de ayrilmayacak, "digerinin olumunden sonra yasamak" zorunda kalmayacaklardir...

    andre gorz’un son mektup bir ask hikayesi baslikli son kitabinda, dorine'e olan buyuk askini ve bu aski hayatinin son deminde butun varolussal derinligiyle yeniden kesfedisini anlatiyor.

    her sey gibi ask, sevgi kavramlarinin da icinin bosaltildigi, cabucak tuketildigi gunumuzde bir umut, hatta bir isyan cigligi gibi karsimiza cikiyor gorz'un bu mektubu.

    sarsici ve hatta yuregimize isleyen bir ciglik...
  • "yakinda seksen iki yasında olacaksin. boyun alti santim kisaldi, olsa olsa kirk bes kilosun ve hala guzel, cekici, arzu uyandiricisin. elli sekiz yildir birlikte yasiyoruz ve ben seni her zamankinden cok seviyorum. sadece benimkine degen bedeninin sicakligiyla dolan, kahredici bir bosluk tasiyorum gogsumun tam ortasinda yeniden."

    sadece bu cümleyi söyleyebilecek birine sahip olmak bile dünyanın en büyük lütfudur insana. andre ve dorine'in aşkı ve bu aşkı dönüştürdükleri biçim dünyadaki en çok kıskandığım, imrendiğim ve yaşamak istediğim şey.

    çok kıymetli bir kitap, bir mektup, bir son söz.
  • "hayatımı yaşamış olmadığım, ona hep belli bir mesafeden bakmış, sadece tek bir yanımı geliştirmiş ve insan olarak yoksul kalmış olduğum duygusu içindeydim" andre gorz
  • eline alırsın 5 gram gelmez bu kitap, yüreğine koysarsın, sanırsın ki bir dünya yüreğine çökmüş. öyle kırılgan öyle naif, günümüz içinse bir o kadar imkansızın şarkısı.

    senin bile kendini yabancı gördüğün bebeklik fotograflarından, ölürken son nefesinde ne hissedeceğine kadar seni tanıyan, onu tanıdığın. bir insan, bir dost, bir yoldaş, bir eş, bir nefes. düşünsene. bir sokakta 10 yıl, bir şehirde 17 sene, bir ülkede 30 yıl yaşarsın yaşarsın da buna rağmen sokağın adı, şehrin sokakları, ülkenin şehri bin yıldır yanında, göğsünde nefes alıp veren o kadın mı olur?

    yola çıktığımda yanıma aldığım tek kitap. bir gün aşık olursam şayet yüregimden başka verebileceğim tek şey. hayır hayır. yollarda bulurum umuduyla değil, belki bir başka kadına bu kadar tutku duyan bir adam görürüm de sevdicegine hediye eder diye avuçlarına yerleştiririm.
  • incecik bir kitap ama içine dünyaları sığdırmış. kitabı okuyup kapattıktan sonra cahit zarifoğlu'nun "seni yepyeni bir dünya yapıyorum kendime/tam kralca yaşanacak" dizeleri geldi aklıma. aşk, iki kişinin yeni bir dünya yapma isteğidir.

    --- spoiler ---

    "eğer biriyle tüm bir hayat için birleşiyorsan, hayatlarınızı paylaşır ve evliliğinizi parçalayan ya da bozan şeyi yapmayı aklınızdan silersiniz."

    "erkekler ilişkiyi bitirmeyi beceremiyorlar, diyorsun. kadınlar ayrılığın kesin olmasını tercih ediyorlar."

    "çünkü insanın neden sevdiğini ve neden herkes bir yana, sadece o belirli kişi tarafından sevilmek istediğini felsefi olarak açıklamak imkansız."

    "birlikteliğimizin, üzerinde kurulduğu kayaydın sen."

    --- spoiler ---
  • "eğer biriyle tüm bir hayat için birleşiyorsan, hayatlarınızı paylaşır ve evliliğinizi parçalayan ya da bozan şeyi yapmayı silersiniz. kendinizden bir çift yaratmak ortak tasarınızdır, değişen koşullara göre onu tekrar yönlendirmekten, uyarlamaktan, desteklemekten asla vazgeçmezsiniz. birlikte yapacağımız şey neyse o olacağız."
    bütün bir kitabı özetleyen bir cümledir bu belki de. uzun bir yolculuğu ancak bu kadar usta bir dille ve böyle vurucu cümlelerle anlatılırdı zaten.
  • andre gorz’un eşi dorine’e yazdığı mektuptan oluşan kitaptır.

    andre gorz, marksizmi varoluşçu yaklaşımla benimsemiş, çalışmalarında yabancılaşma ve özgürlük konularına değinmiştir. bu yazdığı mektup ile eşi dorine'e olan sevgisini dile getirmek istemiştir. mektuba şu cümleler ile başlar;

    yakında seksen iki yaşında olacaksın. boyun altı santim kısaldı, olsa olsa kırk beş kilosun ve hala güzel, çekici, arzu uyandırıcısın. elli sekiz yıldır birlikte yaşıyoruz ve ben seni her zamankinden çok seviyorum.

    andre gorz, heyecanları, mutlulukları ve ellli sekiz yıl süren beraberliğin varoluş mücadelesini dile getirmektedir. kendisi evliliği bir burjuva kurumu olarak değerlendirirken, aşkın da bir dinamiğinin olduğunu değişen koşullara göre yenilenip uyarlanabileceğini dorine ile keşfetmiştir.

    her mutlu ilişkide pürüzler olabileceği gibi onlar da dorine'in hastalığı ile mücadele etmek zorunda kalırlar. dorine'in uzun yıllar süregelen hastalığı, yaşadığı dinmeyen fiziksel ağrılar ve andre ile olan karşılıklı aşkı onlara tek bir çözüm yolu sunar; hayatta olduğu gibi ölümde de ayrılmama arzusu ile birlikte ölmeyi tercih ederek, 24 eylül 2007 tarihinde hayata veda etmek. (bu mektubu 21 mart- 6 haziran tarihleri arasında yazdığını düşünür isek, bu mektuptan yaklaşık olarak bir yıl sonra intihar etmişlerdir.)

    --- spoiler ---

    kitaptan alıntılar; dikkat sağlam spoiler içerir!

    seksen iki yaşına yeni girdin. hala güzel, çekici, arzu uyandırıcısın. elli sekiz yıldır birlikte yaşıyoruz ve ben seni her zamankinden çok seviyorum. son zamanlarda sana bir kez daha aşık oldum ve sadece benimkine değen bedeninin sıcaklığıyla dolan kahredici bir boşluk taşıyorum göğsümün tam ortasında yeniden. geceleri bazen, boş bir yolda ve ıssız bir manzarada bir cenaze arabasının ardından yürüyen bir adamın karaltısını görüyorum. o adam benim. cenaze arabasının taşıdığı ise sen. senin yakılma törenine katılmak istemiyorum; elime, içinde küllerin bulunduğu bir kavanoz vermelerini istemiyorum. "die welt ist leer, ich will nicht leben mehr"i söyleyen kathleen ferrier'in sesini duyuyor ve uyanıyorum. nefesine kulak veriyor, hafifçe seni okşuyorum. ikimizin de dileği, diğerinin ölümünden sonra yaşamak zorunda kalmamaktı. birbirimize sık sık söylediğimiz gibi, olmaz ya, eğer ikinci bir hayatımız olsaydı o hayatı da birlikte geçirmek isterdik.
    --- spoiler ---

    kitaptan alıntılar için; tık tık.
  • "tereddütlerim, suskunluklarım senin şüphelerini beslemekteydi. ta ki bana sakin sakin, karar vermemi daha fazla beklemek istemediğini söylediğin o yaz gününe kadar. hayatımı senle kurmak istemememi anlayışla karşılayabilirdin. bu durumda, aşkımız kavgalar ve ihanetlerle yıpranmadan önce benden ayrılmayı tercih ediyordun. 'erkekler ilişkiyi bitirmeyi beceremiyorlar.' diyordun. 'kadınlar ayrılığın kesin olmasını tercih ediyorlar.' diyordun. en iyisi, ne istediğime karar verene kadar bana zaman tanımak üzere bir ay ayrı kalmamızı öneriyordun.

    o anda, hiçbir düşünme süresine ihtiyacım olmadığını, gitmene izin verirsem seni hep özleyeceğimi anladım. tüm varlığımla sevebildiğim, aramızda derin bir yankılaşım olduğunu hissettiğim ilk kadındın sen; kısacası, benim ilk gerçek aşkımdın. seni gerçekten sevemezsem kimseyi sevemezdim. söylemeyi asla beceremeyeceğimi sandığım kelimeleri buldum; sonsuza kadar birlikte olma isteğimi dile getiren kelimelerdi bunlar."

    andre gorz da olsa erkek erkektir. hayatının aşkını bulmuş ama, evlenmem de evlenmem diye tutturuyor. karar vermesi içinse, kıçına küçük de olsa bir tekme yemesi gerekiyor. sonrası, 58 yıl süren bir evlilik ve birlikte ölmeye karar verilen yaşam...
  • hakkında yazılanlarla ne çelişkili bir dünyada yaşadığımızı bir kez daha hatırlatan kitap.

    tuhaf bir milletiz. türk filmi izlerken hülya koçyiğit'i hamile bırakan ediz hun'a kızarız. ardından hamile ve yalnız başına kıyı kasabasına yerleşmek zorunda olan hülya koçyiğit'e acırız. kasabada ona kötü davranan kasaba gençlerine tu kaka deriz. film boyunca ağlar ağlar ediz hun'a küfrederiz. sinemadan çıkıp da gerçek hayata dönünce de "orospuya bak yatmadığı kalmamış" deriz hem kadınlar hem erkekler olarak.( kendimi ve bunu yapmayan insanları saf dışı bırakıyorum)

    keza cinsel ilişkiyi yaşarken " aman abi fazla yakınlaşmadan, duygusallaşmadan olsun bu işler" modunda takılırız. sonra yalnızlığımız ve sevgi eksikliğimizi bir nebze olsun dindirmek için sözlük v.b platformlarda yazılar yazarız. gerçek olamayacak kadar güzel bu aşkı anlatan kitabı öve öve bitiremeyiz. lakin gerçek hayatımızda bir adım yakınlaşmaktan deli gibi korkarız. sevmekten korktuğumuz yetmezmiş gibi sevenlerden de kaçarız. hatta onları aciz, küçük, biçare görürüz...
  • incecik bir kitap bu... kitapçıdaki rafların arasında zar-zor seçilen... ama itinayla aratıp buldurunca da bir solukta okunan... "nasıl bir aşkmış, nasıl bir cesaretmiş, nasıl bir vazgeçmeyişmiş bu?" dedirten...

    "elli sekiz yıldır birlikte yaşıyoruz ve ben seni her zamankinden fazla seviyorum. son zamanlarda sana bir kez daha aşık oldum ve sadece benimkine değen bedeninin sıcaklığıyla dolan, kahredici bir boşluk taşıyorum göğsümün tam ortasında yeniden."

    "aşk tutkusu, ötekiyle ve yalnız onunla, ruh ve beden olarak yankılaşıma girmenin bir biçimidir. felsefenin berisinde ve ötesindeyiz."

    birbiriyle var olmuş bir çiftin, birbiriyle yok olmasının; hayata birlikte nokta koymasının özeti...
hesabın var mı? giriş yap