• bugün 38. istanbul film festivali kapsamında izlediğim, yönetmenliğini sébastien marnier'in yaptığı 2018 yapımı film.

    film dünya prömiyerini geçtiğimiz sene gerçekleştirilen 75. venedik film festivali'nde yapmıştır.

    filmin sinopsisi: film, tedirgin edici müzikleri, karanlık ve yoğun atmosferiyle diken üstünde izlenen bir gizem filmi. kırk yaşındaki pierre, öğretmenleri intihar edince üstün yetenekli çocukların sınıfına atanır. dünyanın, ekolojik bir felaketin eşiğinde olduğunu düşünen bu süper zeki çocuklar başta pierre'e yalnızca ilginç ve ketum gelir. birtakım tekinsiz olaylar sonrasında pierre, bu öğrencilerden altısının gizlice bir şeyler çevirdiğine inanır ve esrar perdesini aralamayı kendince bir takıntıya dönüştürür. film, huzursuzluk veren tonunu hiç kaybetmeden sürprizlerle ilerleyen bir çağdaş toplum eleştirisi.

    mayınlı bölgenin kendine has gerilimli ve gizemli havasını her dakika yaşatmayı başaran film, daha ilk sahnesi ile ilerleyen dakikalar için çok güçlü bir sinyal veriyor. şaşkınlık ve şok yaratan bu sahneden sonra yönetmen bizleri hikayenin özüne sokuyor. başlarda klasik bir senaryo anlayışı ile devam eden film, ilerleyen dakikalarda bir grup öğrencinin kendilerinden beklenmeyecek şekilde ilginç olayların içinde yer alması üstü kapalı bir şekilde verilse de olayların ilerlemesi ile film içine yerleştirilen ipuçları sayesinde seyirci filme dair o gizemli havayı yavaş yavaş çözüyor fakat bu sırların yerini alan yeni vakalar ile film yeni bir gizem girdabına kapılıyor. senaryodaki yeni gelişmelerin öğrencilerin sırrına dair gelişmeleri ayyuka çıkarması filmi de bir anlamda eleştirel bir yapıya sokup etrafınızda olanlara dair gözümüzü açmamızı sağlıyor. karakterler filmde oldukça kapalı kutu bir şekilde lanse edilse de hepsinin ortak amacıyla beraber onlara dair düğüm bir anda çözülüyor. kullanılan müzikler ile gerilim dozunun iyi ayarlandığı film, her geçen dakika garipleşen senaryosu ve son derece güçlü bir mesaj verme kaygısı ile izlemeye değer filmler listesine alınacak türden.

    filme puanım: 7,5
  • bu festivale çok az sayıda bilet alabildiğim filmlerden biriydi.

    mayınlı bölge olduğundan değişik bir film olacağı belliydi zaten fragman da merak uyandırıyordu ama yine de çok büyük beklentim yoktu.

    tarzına göre işleyişi son derece sürükleyici, ufak ayrıntılarda bile pek çok farklı noktaya parmak basmış ama o sona doğru olan sahne mükemmeldi. yıllarca festivale çok güzel çok sevdiğim film izledim tekrar izlemeyi istedim. ama bazı filmleri tekrar izlemek istemezsiniz ya da benim için öyle. bu filmin kötülüğünden de kaynaklanmaz. filmin 5 belki 15. dakikasında hikayeye sanki hep biliyormuşçasına karakterleri tanıyormuşçasına girersiniz her şeyi yaşıyor gibi yaşar ve gerçekçiliği, keskinliğiyle çarparak biter film o etkiyi belki bozmamak belki de gerçeklerden kaçmak için o filmleri izleyemezsiniz tekrar. naked gibi, 4 luni 3 saptamani şi 2 zile gibi, l'heure de la sortie gibi...

    hatırlayabildiğim kadarıyla izlediğim tüm filmler için en etkileyici son'a, son sahne'ye sahip olan bu filmdi. gerçekçiliği, olabilirliği ve o gerçeklerden nasıl kaçtığımız sebebiyle, filmdeki tüm hissiyatın, gidişatın gerçekçiliği ve doğruluğu sebebiyle. o sahne tokat gibi çarpıyor insanın yüzüne. herkesin izlemesi gereken bir film bence. bulabilirseniz mutlaka izleyin.
  • genel olarak “çevre kamu spotu” tadında bir konuyu işlemesine rağmen inşa ettiği merak duygusu ile bu sorunun önüne geçiyor. ama havada kalan bazı olay ve davranışlara anlam vermek biraz zor.

    tahmin ettiğim kadar sert bir film çıkmadı.

    --- spoiler ---
    mesela çocukların birbirine şiddet uygulamasının, gerçekleştirmek istedikleri eylemle bir alakası yok. “pierre’in dizüstü bilgisayarını, kim ve neden çaldı” gibi sorular cevapsız kalıyor. bu gibi eksiklikler, film boyunca çocukların kötü olduklarını düşünmemiz için yer alan şaşırtmacalardan öteye gitmiyor ve bir gerekçeye bağlanmıyor.
    --- spoiler ---

    okul çıkışı, huzursuzluk veren tonunu hiç kaybetmeden sürprizlerle ilerleyen bir çağdaş toplum eleştirisi.
  • az önce mubi'de izlediğim garip ama sanatsal film. christophe dufosse'nin "okul çıkışı" adlı romanından uyarlanan filmimiz bizi baştan sona kadar gerim gerim geriyor.

    kah müzikler,kah çekimler, kah doğa kültür çatışması derken sürekli bir yükselişte buluyoruz kendimizi. aslında bu kadar yükseltilmeye rağmen filmin sonu oldukça dandik olmuş.

    germe özelliği yoğun olduğu için 7.4 verdim.

    buradan sonraları hep spoiler:

    --- spoiler ---

    şimdi filmin ilk sahnesinde bir intihar olayı izliyoruz. sonrasında okula geçici öğretmen atanıyor. bu atanan öğretmen yakışıklı bir abimiz, okuldaki öğretmenlerin hepsi ayrı terane, herkes mi anormal olur...

    bu yeni çiçeği burnunda öğretmenimiz, sınıftaki bir grup çocukta gariplikler farkeder. bu çocuklar üstün zekalı olmalarının yanı sıra sosyopatlık boyutunda davranışlar sergileriler. birbirlerine zarar verirler, değişik acı deneyleri uygularlar. ancak bu çocukların kafalarındaki motif ve bu işlemleri niye yaptıkları açıklanmaz. bizim hoca da bunları sürekli dikizler, en son noktada olaylara artık seyirci kalamaz ve müdahale eder.

    filmin sonunu yazmayayım ama olay kültürün doğa karşıtlığı, çevre kirliliği.

    filmin sonunda çevresel sebebe bağlansa da bana çok mantıklı gelmedi. çünkü ucu açık bir sürü konu bırakmışlar. adamın çalınan laptopu, dvdler ne oldu? çocukların amacı neydi? gibi konular daha güzel işlenebilirdi.

    --- spoiler ---
  • school's out (2018)

    8 / 10

    başında yarattığı merak güdüsünü film bitene kadar taze tutan, toplumsal ve çevresel eleştirilere bir hayli yer veren, dramın gizem ve gerilimle başarılı şekilde harmanlandığı ve çok iyi finali olan bir film l'heure de la sortie. kurgusal olarak kusursuz olmasa da, yahut bazı sahnelerde klişelere başvursa da, genel anlamda çizgisinden ve anlatmak istediğinden ödün vermiyor film. akranlarından bir hayli zeki olan ve müfredatın çok ilerisinde öğrenim gören bu öğrencilerin, öğretmenlerinin intihar etmesiyle başlıyor film. müdirenin esas oğlanı neden özel numaradan arayıp rahatsız ettiği, ya da böcek sahneleri ne anlama geliyordu, neden o kadar göze sokuldu gibi açıklanmayan ve ucu açık bırakılan yerler var. genel anlamda, çevre bilincinin olmaması, çökmek üzere olan ekolojik sistem gibi önemli konulara dikkat çekiyor film. bunu yaparken de zeka ve bilgi mutsuzluğu beraberinde getiriri bu 6 öğrenci aracılığıyla çok güzel anlatıyor. farkındalık arttıkça, çocuklar gerçeği gördükçe kendilerine zarar veriyorlar. çünkü hepsi ölümle yüz yüze olduklarının farkındalar ve bu gerçeği bütünüyle kabul ediyorlar. birbirlerine ve kendilerine zarar vermeleri tam da bu sebepten. topladıkları filmler ise kendilerine zarar verme ve hatta öldürmek istemelerinin sebebi. bu çocukların kendilerince zaten zarar görüyoruz ve zaten ölüyoruz deme yöntemleri. filmin en sevdiğim yeri finali, en başından beri dert edindiği konuyu en güzel ve anlaşılır böyle bitirebilirdi film. bu arada teknik olarak da çok beğendim filmi ve özellikle müziklerine bayıldım. filmdeki gerilim atmosferinin başarılı olmasında müzikler de büyük etken şüphesiz. zaten müzikleri iyi olan bir film daha en başından sempatimi kazanıyor. amacına hizmet eden, merak güdüsünü finaline kadar taze tutan ve çok başarılı müziklere de sahip dramatik ve sanatsal bir gerilim filmi l'heure de la sortie. tavsiye ederim.
  • 2018 yapımı fransız filmi, yönetmen sebastien marnier'in ikinci uzun metrajı. oldukça önemli bir konuyu yüzeysel bir şekilde anlattığını düşünüyorum.

    --- spoiler ---
    kafka teziyle uğraşan öğretmenimiz, varoluşsal sıkıntılarının yanı sıra, eşcinsel kimliği ile yeni bir çevre edinmekte zorlanmaktadır? bol bol spor yaptığını gördüğümüz öğretmenimiz kaslı vücudu ile geleceğe yatırım yapar ancak zeki öğrencilerimizden hiç ders almamakta direnmiştir. çünkü gelecek yoktur.

    --- spoiler ---
  • fransız gerilimi diye okuyup e bir deneyeyim diye başladım bambaşka bir anafikire bağlandı. son sahnesi çok çarpıcıydı. greta thunberg temalı film.

    film boyunca hayvan insan ilişkisi üzerinden sürekli bir tiksinti hakim. çekirgeler, kediler, hamam böcekleri. bunların yanındaysa et endüstrisi üzerinden insanlardan tiksinti hissettiriliyor. sürekli terleme, boğulma, pis içme suyu vb temalar var. psikopat yetişkinler gibi davranan çocuklar ve abuk subuk davranan yetişkinler var. çok güzel bir doğanın içinde tezat oluşturacak şekilde enerji tesisleri, taş ocakları neredeyse her sahnede hakim. bunların hepsi sizi ortalıkta bir vahşet olmamasına rağmen inanılmaz geriyor. sonundaysa aşırı farkındalıkla yüzleşiyorsunuz. ben sevdim filmi ilk kez fikir beyan eden bir gerilim filmi izledim
  • (bkz: school's out)
  • lise komünist örgütlenmesinin devrimci faaliyetlerini anlatan film. hoca yakışiklı.

    --- spoiler ---

    gençlerin her ne kadar sosyopat olsalar da hocalarinı otobusle ezmemeyi tercih etmeleri hoşuma gitti.

    --- spoiler ---
  • farklı okumalara ve yorumlamalara açık yapısıyla insanda hakkında bir şeyler yazma arzusu uyandıran, 2018 model fransız yapımı, iz bırakan bir film.

    -filmi izledikten sonra okunmasında fayda var-

    film, giriş bölümüyle sıkı bir eğitim temalı film izleyeceğimiz hissi uyandırıyor. ve esasen ana konuyu inşa etme sürecinde eğitim üzerine epeyce kelam da ediyor.

    film çarpıcı bir girizgahla başlıyor. bunaltıcı bir günde, sıcak bir sınıfta, öğrenciler kan ter içinde sınav olurlarken sınıfın arka tarafında, ifadesiz bir yüzle güneşi izleyen orta yaşın üzerindeki öğretmen, gözlerini bir müddet öğrencilerin üzerinde gezdirdikten sonra sakin bir şekilde pencereyi açıyor ve kendini aşağıya bırakıveriyor. öğrenciler hocalarının yere çarpma sesiyle panik halde pencereye koşuyorlar.
    dikkat çekici şekilde öğrencilerin bir kısmı çok sakin kalarak herkes dağıldıktan sonra, pencerenin önü boşalınca gidip aşağıya bakıyorlar. çocukların yüz ifadeleri de dikkat çekici şekilde sakin ve öğretmenin atlamadan önceki yüz ifadesi gibi tamamen duygudan yoksun. (bu açıdan bakınca, herhangi bir mesaj bırakmamasına rağmen, bu çocuklarla öğretmenin aynı kaygılara ve ortak hedeflere sahip olduğu söylenebilir. bunu, şube öğretmenler toplantısında toplantıya sınıf temsilcisi olarak katılan dimitri ve apolline'nin kendilerini dört yıl boyunca okutan öğretmenlerini savunmaları ve "onu başkasıyla değiştirmeye niyetimiz yok" diyerek ketum şekilde hocalarının arkasında durmalarından çıkarmak mümkün.)

    intiharın ardından okula bir yedek öğretmen gelir ve hemen işe alınır. öğretmenin işi oldukça zordur, zira hem üstün zekalı çocuklardan oluşan bir sınıfa ders verecektir hem de gözleri önünde intihar eden öğretmenlerinin ardından öğrencilere kendini kabul ettirebilmesi kolay olmayacaktır. ki büyük heyecanla girdiği ilk derste kibirli ve küstah öğrencilerden ayar üstüne ayar yiyecektir. daha ilk dersten sınıfla kimyası uyuşmayan öğretmen onların saygısını ve güvenini kazanabilecek bir aksiyon içine de giremeyecektir. onları zorbalardan koruma girişimleri filan olacak fakat her seferinde duvara çarpar gibi öğrenciler tarafından reddedilecektir.

    filmin bu aşamasından itibaren, öğretmenin öğrencileri yola getirmesi ve onların rol modeli haline gelmesi gibi bir akış beliyoruz ancak film makas değiştiriyor ve başka bir yöne gidiyor. öğretmenin; gerilim içinde olduğu altı öğrencinin başka planlar içinde olduğunu fark etmesi, columbine benzeri bir okul katliamı beklediği bu öğrencileri takıntı haline getirip peşlerine düşmesi ile filmin gerilim dozu gittikçe yükseliyor ve bir yerden sonra da kontrolden çıkıyor.

    gerilimin nedenine geçmeden meselenin eğitim boyutuna dair birkaç şey söylemek gerekiyor.
    on iki kişilik sınıfta öğretmene tavırlı yaklaşan ve başka hesaplar içinde olan altı öğrenci, okulun en yüksek puanlı öğrencileri. son derece zeki ve başarılılar. ancak bu öğrenciler kurallarına sıkıca uymalarına rağmen, sisteme ve onun temsilcilerine karşı sistemli bir tavır içindeler.
    okulun çoğunluğunu oluşturan sıradan öğrencilere göre daha başarılı oldukları için dışlanan ve onlar tarafından akran zorbalığına maruz kalan bu çocuklar, şiddet gördüklerinde kendilerini idare veya öğretmen otoritesinin korumasına büyük bir dirençle karşı çıkıyorlar. kendi kendilerini koruyabileceklerini ifade ediyorlar. hatta takım olarak bir araya geldiklerinde birbirlerine karşı işkenceye varan şiddet uygulayarak dayanıklılıklarını artırmaya, acıdan arınmaya çalışıyorlar.

    kaldı ki okul idaresinin çocukları korumak veya şiddet olaylarının üstüne gitmek gibi bir derdi söz konusu değil. onların tek bir gündemi var: saint joseph'in mükemmel şöhreti. bu şöhretin muhafazası için de başarı istikrarının korunması.
    çocukların sistemden ümitlerinin kalmamasında ve kendi göbeklerini kendi elleriyle kesmek istemelerinde okul idaresinin mekanik, çağ dışı eğitim anlayışının rolü olduğu kadar her biri çok zengin olan velilerinin de payı çok büyük. çocuklarının maddi ihtiyaçlarını karşılayıp iyi okullara gönderince sorumluluklarının bittiği zehabına kapılan veliler belli ki ruhen kopuk oldukları çocuklarıyla tanışma gereği bile duymamışlar. 6'lı grubun liderinden biri olan 9. sınıf öğrencisi dimitri'nin, babasının gece kulübünde bira içip yetişkinlerin dansını izlerken mekandaki öğretmenlerine içki ısmarlama girişiminde bulunabilmesi, dimitri'nin babasının ne kadar ilgili ve örnek bir baba(!) olduğunu ortaya koyuyor.

    çocukların, dünyayı yok ettiğini düşündükleri yetişkinlerin sistemine olan tepkilerini, öğretmenlerinin onları tanımak amacıyla yaptığı anketin "ne iş yapmak isterdiniz" sorusuna verdikleri cevaplarda da gözlemlemek mümkün. okulun en başarılıları olan ve ileride çok büyük şirketlerde önemli işler bulabilecek çaptaki altı öğrencinin cevapları şunlar:
    çıkış görevlisi, oda hizmetçisi, ambalajcı, gıda işleme çalışanı, yedek öğretmen ve bir çıkış görevlisi daha.
    hepsi de sistemin merkezinde olmayı arzulamak yerine kendini çeperde ezilen sınıfın yanında görmeyi tercih ediyor.

    filmin girizgahını bu şekilde ele aldıktan sonra gelişim ve çözüm bölümlerindeki ana meseleye gelebiliriz.

    çocukların, hazırladıkları videolarla çevre soruna dikkat çekmek istediklerini ve bu konuda sansasyonel bir eylem yaparak kamuoyu oluşturmak amacında olduklarını görüyoruz.
    para ve güç için bir nevi toplu intiharla dünyanın sonunun getirildiğini, çökmekte olan dünyanın geleceğinin yok edildiğini düşünüyorlar. yetişkinlere karşı müthiş bir öfke ve güvensizlik içindeler ve geleceğe dair umutlarını tamamen kaybetmişler.
    bu yönüyle film béla tarr filmia torinói lóyu akla getiriyor. o filmde de önce doğa susuyor, sonra hayvanat susuyor, en sonda da insan susuyor ve bir anlamda hayat son buluyordu. burada da sebepsiz bir anda şiddetli bir dolu yağmaya başlaması, evi böceklerin sarması, okul müdiresinin öğretmen tarafından reddedilince kafasını aynaya gömmesi örneğinde olduğu gibi insanların dengesizleşmeleri ve finalde yine sebepsizce fabrikanın havaya uçması gibi örneklerle ekolojik dengenin bozulduğuna, hayatın ve geleceğin sona ermekte olduğuna işaret olarak kullanıldığını düşündürtüyor.

    filmi öğretmenin cephesinden seyrediyor olmak çocukların tüm davranışlarını gözümüzde antipatik kılıyor, onlara karşı tepkili olmamıza neden oluyor. ama gerçek niyetlerini öğrendiğimizde ve finalde hocalarının otobüsün altında ezilmemesi için hedeflerinden vazgeçmelerini gördüğümüzde; onların aslında sistemin, hayatlarının baharında kayıp kuşaklar haline haline getirdiği kurbanlar olduğunu ve yanlarında olmamız gereken taraf olduklarını görüyoruz. ki öğretmen de finalde bunu idrak ediyor ve bu biraz fazla sağduyulu olan çocukların yanına geçiyor, ellerinden tutuyor.

    gergin atmosferi, bu gerginliği besleyen güçlü müzikleri, öğretmen ve özellikle dimitri ve apolline karakterlerine can veren oyuncuların etkileyici performansları, dönüp bir daha görme isteği uyandıran tablo gibi kompozisyonları ve kendisine mesele edindiği eğitim ve çevre konularında altını çizdiği önemli vurgularıyla izlenmesi gereken bir film. (teşekkürler @feministim ben)
hesabın var mı? giriş yap