• ikinci meşrutiyet devrinde bu topraklara hürriyet musavvat uhuvvet olarak tercüme edilmiştir. bu tercümenin heyecanı 3-4 yıl sürmüştür. sonra ittihatçılar yine bildiklerini okumuştur. hoş bir "tesadüf" için: (bkz: #14612103)
  • fransız ihtilali'yle belleklere yerleşen kutsal plan.

    jonathan livingston birlikte avlandığı sürüsünü terk ederek, hiç bir canlının bir diğerinden üstün olmadığı, ölümün nefesini her aşamada hissettirdiği, yaşamın farklı mekan ve koşullara rağmen tüm biyolojik varlıklara eşit mesafeyle yaklaşan doğanın rutinine sırtını çevirmiş olur. eşitlik, doğal hayatın olmazsa olmaz fıtratıdır. yiyeni yiyen, servis verene servis verilen mutlak dengenin tecelli ettiği tek boyut, doğanın bizzat kendisidir. ancak sosyal hayatın içinde eritilen bireyler için mevcut eşitlik kavramı, kusurlu hukuk kuralları ve kusurlu hiyerarşik bloklar yüzünden kucaklanamaz.

    jonathan'a geri dönelim. sürüyü terk eden martımız, mutlak eşitlik alanından ayrılarak özünü gürleştirmek ve kendisini bilmek ister. çünkü ister yasalarla korunsun, ister doğanın iç ritminden açığa çıkmış olsun eşitlik fazı, limitli bir özgürlük alanı sunar. faydası tartışılmaz 'eşitlik kriterleri' ortak paydayı ve eş düzey fırsatları öne çıkarsa da, bütün bunları korumak adına, varlığı sınırlayıcı prensipleri dayatmakla sorumludur. eşitlik fenomenini idrak eden her varlık özgürlük arayışına meyletmek zorundadır. işte bu sancılı yolculukta yalnız kalan, öz'üyle buluşma macerasında acılar da çeken jonathan, rehber martılarla tanışarak hakikatin bilgisine vakıf olur. bu aşama jonathan livingston'un miracıdır. kendini bilmiş, ilahi olanın sırrına tanıklık etmiştir.

    martı anlatısının sonunda jonathan, hakikat alanından (miraçtan) ayrılıp sürüye geri döner. kardeşlerine/soydaşlarına hizmet etmek, onlara bir'in bilgisini aktarmak, yardım etmek ve eşitlik/özgürlük/kardeşlik planını bütün kardeşlerinin de idrak etmesine vesile olmak ister. hazreti muhammed de miraç sonrası, hakikat'in bilgisine bütün açıklığıyla tanık olmasına, yaradan'la yaşadığı tarif edilemeyen buluşmanın büyüsüne rağmen ümmetine dönmekten kendini alıkoymamıştır. kardeşlik, yaradan'ın ve yaratılış'ın bir'liğini işaret eten vahdet-i vücuddur.

    kurtuluş (vaadedilmiş topraklar), kardeşlik (bir) makamına varmadan erişilebilecek ve eriştirilecek boyut değildir.

    kahraman'ın, henüz eşitlik basamağında yüzyıllardır bocaladığını kabul edersek, tarihsel döngülerde kardeşlik vurgusunu öne çıkarmaya çalışan sıçramaların zaman zaman ivme kazandığı rahatlıkla iddia edilebilir. sadece paris komünü değil, milletler/ülkeler/devletler arası savaşların tümünde, devrimlerin tamamında, egemen güçlerle yönetilenler arasında çıkan çatışmaların hepsinde insanoğlunun kurtuluş arzusu içten içe harlanmaktadır. kurtuluş, eşitlik/özgürlük/kardeşlik güzergahında sadece görünürde mücadele eden için değil, görünürde mücadele edilen için de muazzam bir hikmettir.

    28 mayıs civarı başlayan gezi hareketi'ne bütün bu kavramlar ışığından bakıldığında, hikayenin barındırdığı niyet daha kolay anlaşılır. gezi hareketi, eşitlik/özgürlük/kardeşlik üçgenini yaklaşık bir ay gibi bir süreye sığdırmaya çalışmış hızlandırılmış "ilahi feraset" turudur. bu hızlandırılmış kutsal tur, kavramların iç içe geçmesine, kaçınılmaz tökezlemelere rağmen insanlık tarihinin son vazifedar adımını atmayı başarmıştır. atılan bu adımla birlikte, yeryüzü ölçeklerinde -tüm provokatif efektler, gecikmeler ve komplo kuramları panikleyip panikletse de- kurtuluş planının işlerlik kazanmasının engellenmesini de imkansız kılmıştır.. zaman, görmek istemeyene de gösterecektir.
  • infanterie, cavallerie, artillerie şekline de dönüşebiliyor, savaşkan, askeri ellerde.
    marx'ın sakal altından sinirle sırıtarak yaptığı bazı birtakım göndermelerde.

    (bkz: infanterie cavallerie artillerie)
  • eşitlik, özgürlük, kardeşlik anlamına gelen, fransız ihtilali'nde slogan olarak kullanılmaya başlanmış, ayrıca şu anda fransız bayrağındaki renkleri ve fransa devletinin dayandığı temelleri işaret eden, fakat kanımca günümüzde asıl anlamından sapmış kelimeler. madeni eski frankların ve centimelerin üzerindeki sözler.
  • fransız devrimi sırasında ortaya çıkan "özgürlük eşitlik kardeşlik" olarak türkçeye çevirilebilecek olan bir nevi slogan. fransız bayragındaki üç renk, kırmızı devrimi*, mavi asaleti yani soylulugu* beyaz parisi temsil eder.
  • şu sloganın atıldığı 1700ler sonu fransası ile afrika'daki sömürgecilik dönemini eş değer tutmak falan baya ilginç kafalar ya. baya baya embesil falan olmanız gerek şu ikisi arasında bi ilişki kurmak için.
  • özgürlük, eşitlik, kardeşlik...
    1989 fransız devrimi vesilesiyle, feodaliteye ve mutlakiyete baş kaldıran fransız burjuvazisinin ve fransız halkının tüm dünyaya armağan ettiği güzelim motto. mis gibi...
    ne var ki, zamanla kardeşliği milliyetçiliğe ve ırkçılığa, özgürlüğü kapitalizme ve sömürüye kurban ettiler. eşitliği ise zaten ertesi gün unutmuşlardı...
  • bu aralar toptan tersine dönme çabasında..
  • özgürlük, eşitlik ve kardeşlik sloganından rahatsız olmak için ağır faşist ve gerizekalı (bu ikisi a priori olarak bir arada gelir zaten) olmak lazım. millet ayırmaksızın dünyadaki bütün faşist gerizekalılar da bu sözden rahatsız olurlar. buradan ne derece evrensel bir slogan olduğunu anlayabilirsiniz.
  • 1945'te durum şuydu:

    liberté: özgürlükler ülkesi amerika b.d., nükleer özgürlüğünü kullanır. hiroşima ve nagasaki'de yüz binlerce ölü, iklimi mahveden yüzlerce test...

    egalité: 'eşitlikçi' sscb'nin geldiği nokta totaliteryan stalinizm olur.

    fraternité: 3. reich. milyonlarca yahudi, çingene, slav, vb. alman kardeşlerince gaz odalarında yakılır.

    1945 sonrası yeni şeyler söyleme zamanı. en zayıf halka, kardeşlik, nazım hikmet'in yazdığı gibi, yani "yaşamak bir orman gibi kardeşçesine", duygulandırmıyor artık. nina simone'un söylediği gibi, "you don't have to live next to me / just give me my equality" hissettiriyor.
hesabın var mı? giriş yap