• zamanim dar oldugu icin takir takir yazip gececegim. alttan alamayacagim, dili yumusatip hafifletici sepetler arayamayacagim.
    simdiden kusura bakmayiniz.

    halk ayaklanmasi standartlari enstitusu'nden baglanan kardeslerimizin dediklerini kulak ardi ediverin.
    bingazi'de bir halk vardir ve bu bir halk ayaklanmasidir.
    beyda'da bir halk vardir ve bu bir halk ayaklanmasidir.
    libya'da halklar, ezilenler, dislananlar vardir ve bu bir ayaklanmadir.

    libya'nin "ayaklanmadan once guvenli, temiz ve zengin bir yer oldugu, libya'da aclik ve yoksulluk bulunmadigi" yonundeki soylemler yalnizca osuruktan ibarettir.

    libya'da dilenen cocuklari ve kadinlari su yorgun gozlerim bizzat gormustur.
    libya'da ayaklanmadan once sokaklarinin pisligi, evlerin ve araclarin bakimsizligi insanin icini kaldirirdi.
    bu ulkenin suudi arabistan gibi petrol zenginligi icinde yasadigini, halkin para icinde yuzdugunu, bunun yalnizca bir guc paylasim savasi oldugunu savlamak bilgi eksikliginden ileri gelmiyorsa, aymazliga ya da korluge isaret edebilir.
    libya'li halkin cogu eski, bakimsiz evlerde oturur, 1978 yapimi farlari calismayan arabalari dahi hala kullanir.
    sirketimizde bu zenginlik icinde yuzen(!) libyalilara aylik 300-400 dinar karsiliginda soforluk ve caycilik yaptirirdik. ne hikmetse ise alim zamanlarinda kapimizda kuyruk olurlardi.
    ingilizcesi iyi oldugu icin seckin sayilan bir muhendis ise benim ekibimde 1000 dinara calisirdi (1 dinar = 1.3 usd idi). diger yerel muhendisler 500-700 dinar civari aylik alirlardi.
    bunun yaninda, cok luks evler ve yuksek kira bedelleri vardir. ticarette, ozel sektorde cok buyuk paralar doner.
    ancak bu donen paralara ilismek icin yuksek yerlerde tanidiklar olmali, para yedirdiginiz guvenilir agir abiler bulunmalidir.
    aksi halde bir gun insaata basladiginiz kiymetli apartmaninizin arsasinin aslinda askerlere ya da bir sahsa ait oldugunu bildiren bir uyari aliverir, ve parayi pulu da, o gune kadar arsa uzerine yaptiklarinizi da birakip kuyrugunuzu kistirip gidiverirsiniz.

    bu durumun da isaret ettigi gibi, libya'da kucuk bir azinligin mutluluk ve refah surdugu kohnemis bir duzen vardir.
    bu kohne duzenin araclari ve aygitlari gacir gucur, agir aksak, kor topal, uyari lambalari yanarak yuruyebilmekte idi.
    bu kohne duzenin temsilcileri cogu benzeri orneklerde oldugu gibi burunlarindan kil aldirmaz, kasintidan yanlarina yanasilmaz ve cogunluga karsi son derece sert, ceberrut, zorbaca yaklasirdi.
    bu kohne duzenin temsilcileri ulu orta calar, herkesin gozu onunde kendilerine debdebeli yapilar yaptirirlardi. benim de iclerinde bulundugum bir grupla odaya giren cikanlarin gozleri kulaklari onunde rusvet pazarligi yapmisliklarina tanigim.
    bu kohne duzen caga yakismiyordu, uyari lambalari yanip sonuyordu, ben gidiciyim diyordu.
    sonunda halk ayaga kalkip carka elini soktu, dislileri durdurdu.

    libya'da kaddafi'nin masum insanlari oldurmedigini savlayan sivri zekalilara buradan cagri yapiyorum.
    simdilik trablus'a, havalimani acilinca da bingazi'ye tek gidis bileti ucretinizi karsiliyorum.
    sizden tek dilegim, sirketimizin sekreteri sema hanim'i evinde ziyaret ederek silahsiz masum bir gosteri sirasinda (gosterilerin basladigi ilk gun) vurularak oldurulen kardesini aslinda asker giysisi giyip kislaya sizmis baskalarinin oldurdugunu aciklamalari.
    ya da, havalimani yolunun kenarindaki mezarlikta soyle bir durarak, taze mezarlarin boylarini soyle goz karari bir olcmeleri. ve civarda dua edip aglasmakta olan insanlarin yuzlerine, yakinlarinin masum kurbanlar (ya da sehitler) degil kotu niyetle hareket eden kapitalistler oldugunu, ortaligi kiskirtmak icin birbirlerini vurduklarini soylemeleri.
    size yemin ediyorum, soylediklerimle ilgilenen her kimse sahsen libya'ya ulasmalarini saglayacagim. sag salim ulasmalari icin de tum baglantilarimi kullanacagim.

    bir de, sagda solda gotten uydurulan elementlere hic bakmayiniz.
    libya'da "tam bağımsız libya!" diye haykiran bir isyanci hic gormedim, duymadim.
    "tam bagimsiz" arapca ya da ingilizce nasil soylenir, bunu da uyduranlardan sormak lazim.
    bingazi'de isyancilar zaferin ardindan "libya hurra!" diye haykirdilar. bu, "ozgur libya" demekti.
    hemen ardindan "kaddafi barra!" dediler. bu da, "kaddafi defol" anlamina geliyordu.
    ellerinde kalasnikoflardan, rpg'lerden baska silahlari olmayanlar jetlerle tanklarla olduruldukce, savunamadiklari halklarinin coluk cocuk kanlarinin akitildigina tanik oldukca, "ucusa yasak bolge" karari icin, kaddafi'ye yonelik operasyon icin cagrilar yapiyorlar. ne ayip!
    ey sanli kurtulus savasi icin sovyetler'den yardim almis utanmaz arlanmazlar, ne ayip!!!
    ey ulkelerini fasist kopeklerden amerikan tanklarinin, sovyet piyadelelerinin kaniyla teriyle kurtarmis fransiz soytarilari, ne ayip!!!
    ey gaz odasina gidecekken canlarini sovyetlerin 60. ordu ukrayna cephesi birliklerinin operasyonu ile kurtaran birkenau ve auschwitz'deki tutsak kisveli kapitalist ve komunist isbirlikcileri, ne ayip!!!!!!!

    siz kalabalik gordu mu agzina doldurduklarini kusmayi seven kardeslerimizi bos yere dikkate almayin.
    libya'da bir halk ayaklanmasi vardir.
    ve halk, son derece organize, son derece orgutlu bir yol izlemistir. ayrintilarda dahi acik vermemistir.
    coskuyla copleri toplamis, guvenligi saglamis, zorda kalanlara yardim eli uzatmistir.
    iclerinde che guevera beresi takan devrimciler ve sakali beline uzanan islamcilar dahil pek cok kanat vardir. yabanci kaynaklar da isyancilar arasinda dusunce birligi ya da politik birlik bulunmadigini dogrulamaktadir.
    belki asil tehlike, bu kanatlarin gerceklesebilecek bir devrim sonrasi birbirine girmesi, ya da ozgurlukleri kisitlayabilecek kimi yaklasimlarin digerlerini ezerek egemenlik saglamasidir.
    ancak ben carpisan isyancilarin insancilliginda, yardimseverliginde boyle bir isik gormedim.
    kaldi ki, dogacak cocuk yarin obur gun kuyuya duser olur, cok uzuluruz diye cocuk kurtajla aldirilmaz. kuyu zamani gelince guvenlige alinir, ya da kapatilir.

    ancak, kendinden baskasina yasama sansi tanimak istemeyen kimi kardeslerimiz baska turlu yaklasabilir.
    dusuncelerine saygi duyar, kendilerini kasimpasa'ya kadar ugurlariz.

    cevreye verdigimiz gecici rahatsizliktan dolayi da ozur dileriz.
  • silahlar kıcımın dibinde patlarken bildirebilecegim kadarıyla;

    bundan en az bir ay once tunus ayaklandıgında baslamıs ayaklanmadır,

    ama haftalar oncesınden herkesın haberı varken yenı bır ayaklanma gıbı yer alması kimsenin bizim libya'da neler yasadıgımızdan haberleri olmadıgından degıl diplomatların basiretsizliklerindendir.25 bin kisi icin 2 gemi bir avuc ucak gonderiyor olabilmeyi kendilerince haklı nedenlere dayandıracaklarını biliyorum

    ama evımden baskınlar nedenıyle kacıp rixosa sıgınmıs ve burada dun gece lobinin silahlarla taranıp baskın yedigini bilir, otelin kapısında silahlarını turklerin eline verip fotograf cektirmekte bir zarar gormeyen ne idugu belirsiz askerler tarafıdan güya korunur,odamda disaridan gelen silah seslerini dinleyerek gunlerdır ılk defa baglanabildigim internette aileme ulasmaya calisirken bana sunulacak her neden anlamsız.ki ben sanslıyım carsamba sabahına biletim var, ya olmayıp havaalanında (5000 kişi) gunlerdir sabahlayanlar yada sabahlayacak olanlar? bingazi havaalanı yakılmısken(bombalandıgı da soyleniyor) hangara oradanda stadyuma alınanlar?

    hayır, liderin oglu turkleri direkt hedef gostermisken davutoglunun az once turkler ana merkeze toplansın mesajını anlamak mumkun degil,
    buna argo bir yorum yazmak istemiyorum, susuyorum
  • kule vinç operatörü-montörü olarak trıpoli'de görev yapan babamdan 3 gündür haber alamamama sebep olan ayaklanmadır.

    edit: (bkz: babamla konuştum haberler iyi)
  • kaddafi'nin her yeri kan gölüne çevirmek konusundaki azmi dolayısıyla ayaklanmayı gereksiz ve provokasyon olarak görenler var. her ne kadar bazı genç ve siviller bunu geç anlamış olsa da sanırım libya halkı kaddafi'nin ne olup ne olmadığının farkındadır, başlarına ne gelebileceğini de biliyorlardır ve belki de başlarına gelecekleri böylesi bir yaşama tercih ediyorlardır. ayaklanma bu yüzden çıkmış olabilir mi acaba tavizlerle yetinilmesi gerektiğine kani olmuş sevgili pıtırcıklar?
  • isin bingazi ayagindan biraz soz acabilirim.

    bingazi'de kaddafi'yi zaten hic sevmezlerdi. buradaki asiretler birkac kez suikast de duzenlemisler gectigimiz kirk yil icinde kaddafi'ye. bu yuzden, bingazi trablus'a gore gozle gorulur derecede geri kalmis durumdaydi.
    ancak sokaklarda gizli polis korkusu yogun oldugundan, fisiltiyla konusulurdu kaddafi'ye yonelik tepkiler.
    en son, gectigimiz yil kurban bayrami'ni kaddafi bir iki gun kafasina gore otelediginde (ulusal bir bayramla birlestirmek istemisti) bingazililer gercekten cildirmisti. uluorta sovuyorlardi kaddafi'ye.

    gosterilerin ilk gunu sirketimizdeki libyali bir kadin sekreterin erkek kardesi oldu. bariscil bir gosteri sirasinda silahla vurulmus.
    bu gosteriler daha cok birka meydaninda, eski osmanli kislasinin kenarindaki askeriyeye karsi duzenleniyordu.
    cenazeler dusmeye basladikca, cig gibi buyudu.
    her cenazede kalabalik daha da kenetlendi, daha da bileylendi.
    sonunda kalasnikoflarla, palalarla, baltalarla, atlilar gibi kullandiklari arabalariyla kenti ele gecirdiler.
    asker de, polis de halkin yanina gecti.
    afrikali lejyonerlerin libya halkina oldurmeye yonelik ates acmasini hickimsenin ici kaldirmadi cunku.

    ben kentten ayrilirken isyancilar arasinda tanidik yuzler de vardi. konusma olanagi bulduk kimileriyle.
    asiret asiret, cemaat cemaat orgutlenmisler. gercekten gozleri parliyordu.
    "libya ozgur!" diye haykiriyorlardi.
    gorev bolusumuyle dort yana yardima kosuyorlardi. guvenlik olarak, doktor olarak, trafik polisi olarak, cevirmen olarak..
    gectigimiz hafta kentte isyancilar guvenligi sagladi ve hersey normale dondu.
    bankalar acildi, yollarda kadin suruculer yine korna yemeye basladi.

    bundan sonrasi icin bingazi'de geri donus zor.
    belki onbinlerce olu cikmadan, kaddafi'nin kenti geri alabilecegini sanmiyorum.

    turkiyeli isciler ve firmalar icinse ne olacagini bilemiyoruz.
    yirmi binin uzerinde kisi isini gucunu birakip can derdinde turkiye'ye kacti. kisa zaman icinde ekmek derdine dusecekler.
    firmalarin alacaklari onlarca milyar dolar.
    bunlarin icinde muteahhitler birligi'ne uye olan kayitli resmi calisanlar var.
    kayitsiz, belgesiz, taseronlar vb var.
    simdilik yagma ve talanda ortaya cikan ve birikmis alacaklardan dogan zararlarin tazmin edilebilecegi, olaylar yatistiginda da oraya donulerek islere devam edilecegi yonunde yonlendiriliyor insanlar.
    herkes bekliyor.
  • avrupa'da yükselen bazı sesler libya'da muhaliflerin organize olmadığını, ülkenin çeşitli grupların yönetimi altında bölündüğünü ve bu durumun bir iç savaşa yol açabileceğini vurguluyor.
    burdan şu sonuca varıyorlar:
    bir iç savaşı önlemeliyiz. (bilmem tanıdık geldi mi)
    bundan sonra söylenmeyen cümleyi ben size söyleyeyim:
    libya'ya demokrasi götürmeliyiz. (evet tanıyoruz)

    bu kaygılarla izliyor batı libya'yı. kaddafi'nin diktatörlüğüne şimdiye dek ses çıkarmayan batıdan sözediyorum.
    peki neden ses çıkarmadı demokrasinin beşiği olan insan haklarının yegane koruyucusu ülkeler düne kadar?
    kaddafi'nin maço kankası berlusconi aradığımız cevabı kaddafi'nin bizzat kendisine veriyor: "avrupa'yı yıllarca mülteci akınından koruduğun için teşekkür ederim."

    kaddafi babasının hayrına korumuyor tabii avrupa'yı mültecilerden.
    avrupa birliği'nden aldığı yıllık yaklaşık 55 milyon euro destekle afrika topraklarında bu işi hallediyor.
    avrupa birliği'nin iltica kanunları gereği bu işlerle uğraşmak zorunda olan, ama bunu yapmak istemeyen kurumları pis işlerini kaddafi'ye yaptırıyorlar.
    bu, nedenler içinde elbette sadece bir tanesi. ama çok önemli bir ayrıntı.
    ayrıca libya'da halka karşı kullanılan silahların üzerinde yazan yazı için:
    (bkz: made in uk)

    sözlük'te rastlıyorum; batı da batı, aydınlandığımız yer diye ortalığı ayağa kaldırmaya çalışanlar var.
    batıda en çok neye gülüyorlar biliyor musunuz: 'lan bunların g.den kan alıyoruz, adına da insan hakları, demokrasi diyoruz, hala bize tapanlar çıkıyor aralarından. gerizekalılar.'
    evet.

    buradan bir kısım sözlük ahalisine ve haçlı seferlerini hala din savaşı zannedenlere duyurulur.
  • “libya’da olanların bir halk ayaklanması ile ilgisi yok. libya halkı kaddafi’yi seviyordu."
    ”güçlü adamlar yeni bir dönemi hayata geçirmek için kaddafi’yi devirmeye karar verdiler”

    sylvio berlusconi, italya başbakanı, italyan uçakları libya'yı bombalarken...

    (kendisinin niye bombardımana katıldığı sorusuna karşılık da: “amerika’nın baskısı, cumhurbaşkanının duruşu ve parlamentonun kararı karşısında bana nasıl bir seçim kalmıştı ki?”)
  • ortadoğuda ülkeler arasındaki ayrım başındaki diktatörün abd ve ab yanlısı olup olmadığına göreydi (petrolü var, yok o ayrı bir ayrım konusu), şimdi halk ayaklanmaları sonrasında daha değişik bir tablo ortaya çıkacak. bir kişiyi ya da avanesini kafalamak yerine daha geniş kitleleri kafalamak gerekecek. belki halkın refahı artacak, belki yarın daha da kötü olup, gelen gideni aratacak, bilemeyiz. bildiğimiz halk başındaki adamı istemiyor ve göndermek için tek yol olan ayaklanmayı seçiyor, düzeni değiştirmeyi istiyor. libyada olan da budur işte.

    kaddafi sevgi pıtırcığı olduğu için çok yanlış bir ayaklanma, halkı kışkırtıyorlar, kaddafi gibi arap dünyasının lideri bir adamı abd ve israil saf dışı etmek istiyor. delikanlı değil lan bu libya halkı... değil mi ?

    adam tayyip'e bir ödül verdi diye hiç kimsenin sesi çıkmıyor. orada bir diktatör var, insanların hayatı iki dudağının arasında. kimsede ödül alırken 'biz bu ödülü alıyoruz da kim veriyor bize bu ödülü' diye sormamış anlaşılan. gururla çıkıp televizyonlarda 'kaddafi akıllı olsun, halkını dinlesin' diyemiyor. şimdilik ignore tuşuna basıyor birileri.

    **ve ignore yerine delete dediler. next?
    kaddafi muhaliflerince öldürüldü, tam insana yakışır vahşilikte, acımasızlıkta oldu her şey. kameraların önünde, mesaj verir gibi.

    muhtemelen artık şeriat hükümleri ile yönetilecek libya. şeriat ile yönetilen ve arap baharının uğramadığı bir başka ülke gibi.

    [http://www.youtube.com/watch?v=a6ohzdonztu http://www.youtube.com/watch?v=a6ohzdonztu]

    (bkz: mustafa abdülcelil)
  • rüyama girdi.

    benzin fiyatları yükseliyordu.
  • zararın neresinden dönülürse kârdır desek de, ah keşke daha önceleri olabilseydi bu ayaklanma. gereksiz yere sürünen bir halkın isyanı bu. parasıyla rezil edilmiş bir halkın sesi.

    merak ettim ve biraz libya okudum. sizinle de paylaşıyım istedim.

    libya 6- 7 milyonluk bir nüfusa sahip. istanbul'un yarısı kadar yani. bir anadolu yakası ya da karşı taraf gibi düşünelim. hepsi bu. başkent trablus'un nüfusu 1 milyon.

    yüzölçümü büyük ve bu büyük toprağın altındakilere tüm dünya tarih boyunca göz dikmiş. libya petrol devi bir ülke. günlük 1,5 milyon varil üretimi var ve bunun anlamı şudur ki, libyalı kafayı sıyırıp petrol metrol vermiyoruz dese avrupalı yaya kalır. bu oluk oluk petrol ve petrol geliri sebebi ile tarihi boyunca sömürgeciliği fazlasıyla yaşamış ama uzun süredir bağımsız. kağıt üzerinde öyle görünüyor yani.

    lider kaddafi takıntıları ile ün yapmış bir adam. estetik tutkusu olan libya liderinin pek çok defa botoks yaptırdığı iddia ediliyor. kaddafi'nin 8 saatten fazla uçamamak, 35 basamaktan fazla çıkamamak, asansör kullanmamak gibi fobileri olduğu, yükseklik korkusu ve üst katlarda kesinlikle kalamaması nedeniyle çadır kurdurduğu kaydediliyor.

    ülkede bilindik türden başbakan, cumhurbaşkanı, kral vb yok. kendisini devrim lideri olarak ilan eden bir adam tarafından idare ediliyor. yönetim için gerekli olan güçler aşiret mantığına göre ayarlanıyor.

    ülkede ordu yok denecek kadar zayıf çünkü lider orduyu kendisi için tehlike olarak görüyor. bir sabah erkenden kalkarlar ihtilal falan yaparlar da devrilirim diye tırsıyor. polis derseniz aynı model. zaten ülkede hapishane bir süredir yok. hepsini kapatmış. bu ülkede suç işlenemez. işlenirse cezası verilir, hapse atmaya gerek yok diyor ve suç işleyenleri anında yok ediyor. stadyumlarda toplu idamlar yaptığı bilinir.

    halk evinde ve iş yerinde huzurlu değil zira tapu diye bir belge yok ve herkes kaptığı yerde yaşıyor. mekanın sahibinin yokluğunu fırsat bilen birisi içeriye dalıp yaşamaya başlarsa bir önceki sahibi hak iddia edemiyor. eşkiyalığın aleni ve kabul edilebilir olduğu bir düzen yani.

    baskı sadece kendi halkına karşı değil. ülkeye çalışmak için gelenlerin ellerinden pasaportları alınıyor ve ülke dışına çıkmak istendiğinde çıkış vizesi isteniyor. şu an mahsur kalan türklerin çoğunun pasaport sorunu olmasının sebebi de bu. pasaportları ellerinden alınmış durumda yani.

    evet, zaman olmuş 21. yy ve petrol su gibi akıyor; deli para kazanılıyor ama libya'ya uzaktan baktığımızda sadaka veresimiz geliyor. evler, resmi binalar, sokaklar, ahalinin üstü başı falan filan sefalet kokuyor. üstelik baktığımız yer ülkenin başkenti, en büyük yerleşim yerleri falan. kenarda köşede ihmal edilmiş yerler değil. başkent böyleyse diğer yerleri hayal edemiyorum. derseniz ki ey penia senin ülkende de var böyle yerler. derim ki, haklısınız. bizim tarihimiz de adı başka aslı dikta olan yönetimlerle dolu... başımı öne eğerim.

    neyse, bu petrol ve deli para adam gibi yönetilen bir ülkenin olsa musluklardan altın suyu akardı ama ne yazık ki yeraltı kaynakları ile zengin olan ülke insanları sefalet içinde yüzer ve liderleri hep diktatördür. ülke üzerinde menfaati olan baskın ülkeler ve diktatörün ortak kararı halkın sefil edilmesi yönündedir. öyle. derinlemesine sebebine girmeyim şimdi. onu sosyologlar, siyasetçiler, tarihçiler yapıversin. ben sade yazarım. sek. susuz.

    gelelim kaddafi'ye, bu adam ben beni bildim bileli dün akşam üzeri yapmış olduğunu yapar, çadırının kapısını aralar ve çemkirirdi. tepesinden kara sinek uçsa libya'yı almaya geldiler. bunlar sinek değil, savaş uçakları derdi. ne zaman ki ırak ve saddam'ın başına çöken amerika gerçeğini gördü, işte o zaman sustu. elbette bu susuşta bombalanan sarayında kaybettiği kızının acısı da büyük rol oynadı.

    dün önünde poz vererek konuştuğu yer, bombalandıktan sonra tamir edilmeyen ve ülkeye resmi ziyarette bulunan diğer ülke liderlerine amerika'nın ne kadar zalim olduğunu göstermek için gezdirilen o saray. kendisi her ne kadar eli kanlı olma konusunda saddam ile yarışan bir diktatör olsa da amerika'nın zalımlığı konusunda da adam haklı hanımlar ve beyler. bu konuda lafım yok kaddafi'ye. dünya jandarması usa başımızdaki en büyük diktatördür. ne saddam eline su dökebilir ne mubarek, ne da kaddafi.

    sadete gelmek gerekirse, her şeyin olduğu gibi afrika ve ortadoğu'daki diktatörlerin de son kullanım tarihleri ve raf ömürleri doldu. yerlerine yenileri ama adam gibi olanları gelmek durumunda. izlediğimiz, tanık olduğumuz kafası çalışan, teknolojiyi kullanabilen ve onca baskıya rağmen kafayı yemeden ayakta kalmış ve sonuna dek direnebilen bir halk ki son derece umut veren bir güç sergiliyorlar.

    sözün özü, bu halklar canları nasıl istiyorsa öyle yönetilsinler ama kararı artık sadece kendileri versinler. bugüne dek gözünün ucuyla bile bakmayan batı ki türkiye de dahil bu batıya, bu saatten sonra devrim mücadelesi veren ülkeler üzerinde ahkam kesmesin; çünkü düne dek haritada yerini bilmediğimiz pek çok yeri bu devrimlerle öğreniyorsak, bu ülkelerin geleceği hakkında bik bik etmeye hiç hakkımız yoktur. daha önce neredeydiniz derlerse ne cavap veririz?

    artık onları kendi kararları ile kendi hallerine bırakma zamanıdır. yeter ki ölmesinler.
hesabın var mı? giriş yap