• rock n roll tarihinin en önemli şarkısıdır. o güne* dek buna birazcık bile benzeyen bir şarkı hiç yapılmamıştı. radyolarda çalan en uzun şarkı bile 3 dakikayı bulmuyordu, ancak dylan 6 dakikadan uzun süren şarkıyı kırpmadan 45'lik olarak yayımlama cesaretini gösterdi ve gerçek bir hit oldu "like a rolling stone". üzerinden 40 yıldan uzun süre geçti ama hala bunun gibi bir şarkı daha dinlemiş değilim. klavyeden piyanoya, gitardan davula kadar pek çok enstrümanı dahice kullanımıyla, en felsefi yapıtlarda bile rastlanamayan gerçeklik ve bilgelik seviyesindeki sözleriyle "like a rolling stone" popüler müzik tarihinin en iyi şarkısı tanımının üstünde sırıtmayacağı ender bestelerden biridir: "nasılmış? gidecek yeri olmamak... bir avare gibi?"
    scorcese belgeseli no direction home- bob dylan'dan öğrendiğime göre bob dylan bunu ilk olarak şiir formatında yazmış; sayfalar boyunca sürüyor ve bitmek bilmiyormuş. 67 satıra indirgenmiş hali bile okuduğum en etkileyici edebi eserlerden biri; eh bunun üstüne muhteşem bir müzik de eklenince ortaya böylesine olağanüstü bir şarkının çıkması sürpriz olmamalı. popüler müzik dünyası the beatles'a çok şey borçlu; ama the beatles'ın ufkunu açan, daha kalıcı şeyler üretmeleri için onlara yol gösteren dylan'ın belki de hala en etkili şarkısı olan "like a rolling stone" olmasaydı, dylan bu parçayı da içeren highway 61 revisited'ı yapmasaydı, kendisini bir folk şarkıcısı olarak sahiplenen ilk dinleyici kitlesi bu değişimden dolayı dylan'ı döneklikle suçlayıp daha da azimle şarkı üretmesine sebep olmasaydı, müzik piyasası şu an ne halde olurdu, tahayyül edemiyorum. sevgilinin, eski sevgilisine dönüşünü şundan daha etkili şekilde anlatan bir yazıya denk gelmedim:
    "go to him now, he calls you, you can't refuse.
    when you got nothing, you got nothing to lose."
  • bir zamanlar çok şıktın canım
    aç köpeklere bir parça kemik atardın, değil mi?
    "dikkat et güzellik, düşmez kalkmaz bir allah" derdi insanlar
    şaka gibi gelirdi sana.
    etrafında oyalananlarla,
    bildiğin dalga geçerdin değil mi canım?
    ama şimdi kısılmış sesin.
    bir parça ekmek için çalıp çırpmak zorundasın ya şimdi.
    nerede kaldı o kibrin?

    nasılmış canım?
    nasılmış?
    evsiz, kimsesiz olmak nasılmış?
    gerçekten
    savrulan bir taş gibi olmak nasılmış?

    hani en iyi okullara gitmiştin ya, bayan yalnız
    ama biliyorsun sadece gününü gün edip sarhoş oluyordun canım
    kimse sana öğretmedi değil mi sokakta yaşamayı oralarda
    ama şimdi kendin tecrübe edip alışacaksın canım.
    hani gizemli başıboşlarla pazarlık yapmam derdin ya eskiden
    şimdi gözlerinin ta içine bakıp da
    ve "sana bir teklifim var" dediğinde
    hiç mazereti olmadı.
    bunu farkettin değil mi canım?

    nasılmış canım?
    nasılmış
    kendi başına olmak?
    adressiz, kimsesiz olmak,
    gerçekten,
    savrulan bir taş gibi olmak nasılmış?

    seni eğlendirmeye geldiklerinde
    palyaçoların ve hokkabazların maskelerinin altındaki çatık kaşlara hiç dikkat etmedin ki
    hiç anlamadın değil mi felaketi?
    sonuçta armut piş ağzıma düş kadını olmayacaktın canım.
    yanında o soylu ile kıratınla geziyordun ya
    neydi o omzundaki herifin siyam kedisi mi?
    senden çalabileceği herşeyi çaldıktan sonra
    gerçekte bir sahtekar olduğunu anladığında
    yıkılmadı mı dünya üstüne?

    nasılmış canım?
    nasılmış?
    kendi başına olmak
    adressiz, kimsesiz,
    gerçekten
    savrulan bir taş gibi olmak nasılmış?

    çan kulesindeki prensesler ve diğer soylu insanlar
    yiyip, içenler, başardığını düşünenler,
    birbirine kıymetli hediyeler, eşyalar verenler
    kaldırın o elmas yüzüklerinizi, en iyisi rehine verin canım.
    çok eğlendirirdi seni değil mi?
    napolyonun kırık dili ve dilenci kılığı
    ama bak gördün mü seni çağırıyor, git ona, nasıl reddebilirsin?
    bir şeyin yoksa, neyin var ki kaybedecek
    şimdi saklayacak sırrın bile yok, görünmezsin görünmez..

    nasılmış canım?
    nasılmış?
    kendi başına olmak
    adressiz, kimsesiz,
    gerçekten
    savrulan bir taş gibi olmak nasılmış?

    *****
    *****

    diye çevirdim.
  • önemli bir rock tarihi anektodunda yer alan parçadır ancak bir kaç noktayı daha detaylamakta ve ingilizcesini yazıp amerika nın köpeğiyim dedirtmekte fayda vardır.

    dylan'ın elektrikle ilişkisine gerçekten 1965'de newport folk festivali'nde bir tepki olduğu söylenegelinir. ancak olayın iki farklı anlatımı söz konusudur. gerçek olarak bilinen, o gün sahnede dylan'ın gerçekten yuhalandığıdır ve dylan olayı pek cook karşılayamaz ve sadece 3 şarkı söyleyip sahneden ayrılır. bunun sebebi ya gerçekten dylan'ın elektrik çalmasına olan tepki ya da çok kötü ses kalitesinden dolayıdır. ancak bir süre sonra dylan sahneye bir kere daha çıkar ve iki tane akustik şarkısını çalar, söyler.

    1966'da manchester'da olan olay ise aslında royal albert hall'da değil, free trade hall'da gerçekleşir ama artık efsaneye dönüşmüştür ve o efsanedeki mekan hep royal albert hall olarak geçer (daha çarpıcı olacağından belki, efsaneler böyle ufak ufak oluşmaz mı zaten). konserin en alengirli dakikalarındaki bir sessizlik anında bir dinleyici dylan'a "judas!" diye bağırır (judas hain diye yorumlanabilirse de, aslında daha spesifik bir anlamı vardır. bir şekilde veya bir yaşam tarzıyla bir seviyeye gelen ve daha sonra maddi sebeplerle karşı tarafa geçenler için kullanılan bir sözdür. rakip takıma geçen sporcular için örneğin..judas iscariot'dan geliyor olabilir) . bob dylan bunun üzerine "i don't believe you! you're a liar!" diye cevap verir ve orkestrasına dönüp "play fuckin' loud!" der ve gecenin son şarkısı "like a rolling stone"'u çalarlar. bu rock marşı olan şarkıyı, "fuckin' loud" çalmak da muhtemelen dylan'ın hain suçlamalarına cevabıdır. elektrikli müzik, dylan gibi sanatçılar için bile artık gereklidir. gerçekten de the times they are a changin 'dir
  • tanrımız bob dylan'ın 1965 senesinde yayınlanan highway 61 revisited ismli albümünün hit şarkısıdır. daha sonra 90'larda rolling stones cover'ı ile bir kez daha dinledik, nitekim the rolling stones grubunun ismini almış olduğu dylan klasiğidir de, tribute yapmış abiler. "all women go downhill after 30" tezini savunan bir şarkı olup eski grupie man hunter bir bayanın yaşlandıktan sonra junkie oluşu ile dalga geçer, ders verir gibi bir havası yoktur sözlerin, gerçekten de kadının düştüğü kötü duruma sevinir gibidir dylan şarkı sözlerinde. çok hainmiş. (bkz: allah düşürmesin kardeş)

    once upon a time you dressed so fine
    you threw the bums a dime in your prime, didn't you?
    people'd call, say, "beware doll, you're bound to fall"
    you thought they were all kidding you.
    you used to laugh about,
    everybody that was hangin' out,
    now you don't talk so loud
    now you don't seem so proud
    about having to be scrounging for your next meal.

    how does it feel?
    how does it feel?
    to be without a home*
    like a complete unknown*
    like a rolling stone*?

    you've gone to the finest school all right, miss lonely,
    but you know you only used to get juiced in it!
    and nobody has ever taught you how to live on the street,
    and now you find out you're gonna have to get used to it!
    you said you'd never compromise,
    with the mystery tramp, but now you realize,
    he's not selling any alibis,
    as you stare into the vacuum of his eyes,
    and ask him "do you want to make a deal?"

    how does it feel?
    how does it feel?
    to be on your own,
    with no direction home,
    like a complete unknown,
    like a rolling stone?

    you never turned around to see the frowns on the jugglers and the clowns
    when they all come down and did tricks for you!
    you never understood that it ain't no good,
    you shouldn't let other people get your kicks for you!
    you used to ride on the chrome horse* with your diplomat,
    who carried on his shoulder a siamese cat*
    ain't it hard when you discover that,
    he really wasn't where it's at?
    after he took from you everything* he could steal!

    how does it feel?
    how does it feel?
    to be on your own,
    with no direction home,
    like a complete unknown,
    like a rolling stone?

    princess on the steeple and all the pretty people
    they're drinkin', thinkin' that they got it made!
    exchanging all kinds of precious gifts and things
    but you'd better lift your diamond* ring, you'd better pawn it babe!
    you used to be so amused,
    at napoleon in rags* and the language that he used,
    go to him now, he calls you, you can't refuse,
    when you got nothing, you got nothing to lose,
    you're invisible now, you got no secrets to conceal.

    how does it feel?
    how does it feel?
    to be on your own,
    with no direction home,
    like a complete unknown,
    like a rolling stone?
  • agir bir irlanda dramini anlatan 1993 tarihli jim sheridan imzali in the name of the father filminde basroldeki daniel day-lewis 'in irlanda'dan londra'ya gerceklestirdigi gemi yolculugunda muzik kutusuna para atip elinde biralarla dans ettigi sahnede calan muhtesem bob dylan sarkisidir.
  • like a rolling stone bütün müzikal değerlerinin yanı sıra dylan’ı peygamberlikten hainliğe oradan da yeniden peygamberliğe taşıyan bir şarkıdır. yayınlandığı dönemde gençliklerini yaşayan pek çok sanatçı bu şarkıdan derin etkilendiklerini anlatırlar. mesela bruce springsteen’e göre ki bu şarkıyı annesiyle arabada radyodan dinlemiştir, şarkının hemen başındaki trampet vuruşu birisinin aklınızın kapısına bir tekme atıp içeri girmesi gibidir. bu şarkı highway 61 revisited albümünden çıkan bir single olarak yayınlanana değil dylan folk müzik dünyasında zirvede olan ve herkesi peşinden sürükleyebilecek bir ikondu. folk müzik amerika birleşik devletlerinde o dönemin çalkantılı politik ve sosyal yaşamı içerisinde dürüstlüğün, gerçek olmanın bir tür son kalesi, alamo’su olarak algılanıyordu. bu kitleye göre pop müzik akımları, elektrikli müzik endüstriyel, manipulatif ve kandırmaya yönelikti. bu alamo’nun en sıkı davy crockett’i ise tabii ki bobby dylan’dı. o nedenle bu elektrikli albümün çıkış parçası olan like a rolling stone bob dylan’ın peşinden sürüklenen folk müzik halkına ihanetinin (!) simgesi olarak tarihin o renkli duvarında ıslanmış ve yırtılmış bir afiş gibi uzun süre asılı kalmıştır. ilk çalındığı salonlarda toplanıp yuhalayanlar olacak (yalancılar, size inanmıyorum!) daha sonra nereye koyacaklarını şaşıracaklar. şarkı müzik dünyasını, akımları ve de elbette ki insanların her şey hakkındaki (müzik, dylan, ihanet, yol göstermek) düşüncelerini değiştirecek. çok sonra da rolling stone dergisi tarafından tüm zamanların en iyi şarkısı olarak taçlandırılacak ve kimse de buna itiraz edemeyecek.
  • stonesun istanbul konserinde* çeşitli sebeplerle arka saflarda yer almış bendenize babylon köprüsü ile yaklaşıp 2-3 metrelik mesafede söylenen şarkı. sakin sakin konseri izleyen arka tayfa bu şarkı ile coştu. çoşmuyanlarda benim cematimin azgın danslarına uydularda da denebilir. zaten, grup halinde söylenmesi en zevkli nakarata sahip şarkılardandır;

    "how does it feel?
    to be on your own,
    with no direction home,
    like a complete unknown,
    like a rolling stone?"

    tek gecerim
  • her dinleyişte "how does it feel" diye haykırmaya sıra geldiğinde bir yumruğu havaya kaldırıp göğe doğru bağırma isteği uyandırır. evet, bob dylan'ın protest ve kitlesel harekete yönelik yanına hayran olanları hayal kırıklığına uğratmış ve derin bir ümitsizliğe sevketmiştir. ama kaybetmişliği, kaybolmuşluğu, avareliği, sahipsizliği ve hiçbir şeye sahip olmamayı bundan daha iyi anlatan bir şarkı da, sanırım, yoktur.

    rock müziği alıp başka bir şey haline getirmiş bir parçadır, 6 dakika 13 saniyelik süresi içinde. bunu da yapsa yapsa bob dylan yapardı zaten.
  • intikam alircasina yazilmis sozleriyle, bak gordun mu, dususun aci oldu, herseyin bir bedeli var guzelim diye bagiran parca. turk muziginde intizari hatirlatmakta yalniz intizarin yazari olanca hiddetiyle hala asik oldugunu belli etmekteyken, dylan ilgili kisiyi tabiri caizse istanbul'umuzun guzide semtlerimden kasimpasanin asagi kisimlarina havale etmistir.

    how does it feel?
    to be on your own,
    with no direction home,
    like a complete unknown,
    like a rolling stone?
  • bitmeyen bir şarkıdır. son notasını duyduktan sonra kafada çalmaya devam eder... sözleri... sözleri üzerine yirmi ciltlik külliyat yazılabilir. hayatın geçiciliği üzerine bu kadar derin ve bir o kadar da basit söz yazılabilir mi yazılabilir... rock'ın ozanı yazmış işte... beklemeyi bilmeyen değersizliği yüceltmiş sözde modern insanın evrensel dramıdır türkünün özü... türkü diyorum ölümsüzlüğüne ve geçerliliğine göndermedir... bu şarkı tekrarı mümkün olmayan bir efsanedir...
hesabın var mı? giriş yap