• ınternette hakkinda tonla bilgi olan yuruyus yolu. sakin kitap alip da yarim kilo yuk etmeyin. 150 tane web sitesinde anlatmislar. tonla video var. koyun onunuze iki sayfa a4. parkurlar hakkinda kisa notlar alin yeter de artar. zaten bu mevsimde bir suru yuruyen olacak. onlar size siz onlara takilir, patika kivaminda isaretli yollardan yurursunuz mis gibi.
  • kaş-adrasan arasını taze taze yürüyüp geldim. ilk gün kaş-boğazcık arasında ufakdere'den boğazcık'a çıkarken kayboldum hafiften psikolojim bozuldu yolu 1-2 saat bulamadım üstüne yolu ararken ayakkabım kayaya takılıp yırtıldı benim için kötü bir andı ama sonradan bakıp düşününce zevk aldığımı farkediyorum. * bu sefer yolda hep yabancı arkadaşlar edindim. david, belçikalı yaşlı abla, 2 tane belçikalı kız ve olivia (bkz: benim minik ingiliz dağ komandosu prensesim). david ile 2-3 gün diğerleri ile 1'er gün birlikte yürüdük. korsan koyu-adrasan arası da müthiş susuzluk çektim orası da dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta. demre-finike arası biraz dağlık kesim orayı da dolmuşla aştık. adrasan'dan sonra antalya müzesine gidip yolda gördüklerimi pekiştirmek istedim, iyi ki de istemişim çünkü müthiş bir yerdi. kafanızda o günler canlanıyor yürüdüğünüz yolda neler neler yaşandığına dair fikriniz daha bir berraklaşıyor. ve sanırım türkiye'nin en zengin müzesi, içerde neler var neler.. likya yolunu tekrar yürür müyüm sanmıyorum.. gerçekten her insanın yapması gereken bir şey ama benim gibi yokuş inmeyi ve çıkmayı sevmeyen biriyseniz biraz sıkıcı olabiliyor * gidin ve o insanlar nasıl yaşamış görün, nasıl yürümüş tadın, antik kentleri gezin biraz da olsa o yollardan yürüyün gerçekten müthişti.

    ilk yürüyüşüm temmuz ayında fethiye-xantos arasındaydı. geçen haftalarda da kaş-adrasan yapıp bitirdim. artık çıralıya sadece otelde yatmak ve geceleri yanartaş'ta sucuk kızartmak için geleceğim hoşçakalın likyalı dostlarım*
  • türklerden çok turistlerin yürüdüğü yürüyüş yolu. tatil amaçlı değil trekking niyetiyle gelmenizi öneririm çünkü neredeyse tamamı taşlı inişli çıkışlı keçi yolundan oluşuyor ve gerçekten yorucu olabiliyor.
    2 litre su dahil çantanızın 13 kgyi geçmemesine dikkat edin. 2 litre ile sorun yaşamadım ancak kendinize göre limiti artırabilirsiniz bazı rotalarda. bir günlük yiyecek işinizi görür her kamp alanında küçük de olsa bir market çıkıyor karşınıza köylü de çok yardımcı oluyor zaten.
    en önemli noktalardan biri de kesinlikle botsuz ve batonsuz bu yolu yürümeye kalkmayın.
  • hayatımdaki hedeflerimden birisi bu yolu yürümek. tam mevsimi, vaktimin de bol olduğu bir dönemdeyim. tek başına yürümekten çekiniyorum açıkçası. mental olarak da hazırlanmak gerekiyor tabi ama bu benim 4-5 senedir aklımın bir köşesinde olan bir şey bu. kafamdaki bir sigortanın atmasına bakar
  • geçen sene ekim ayında ovacık kalkan, bu sene ise kaş olimpos parkurunu yürüdüğümüz dünyanın en güzel yollarından biri.
    mesaili çalışan ve evde de ciddi sorumlulukları olan biriyim. her tatil planı öncesi yokluğumda sorun olmaması için planlamam gereken bir sürü şey var. yıllık tatillerimin çoğunu benim dışımdaki aile bireylerinin/arkadaşlarımın programına uydurmak zorundayım. şikayetçi değilim, bu hayatı ben seçtim. ama bu yorulmadığım anlamına gelmiyor. işte likya yolunu yürümek bu yorgunluklarımın karşılığında kendime verdiğim en büyük armağanlardan biridir.

    likya yolunu yürümek planlama ve ön hazırlık gerektiriyor. bu yol aslında bir kültür rotası, haliyle okuma yapmak gerekiyor. fiziksel zorlanma için öncesinde antrenman yapmak gerekiyor. normalde kendime ayırdığım tatil dönemlerimi bir salyangoz temposunda yaşayan biri olarak başta emin olamadım ama geçen senenin verdiği haz, günlük hayata dönüldüğünde bir tatilin etki süresi olan birkaç haftayı aylara uzattı. sık sık zihnimde geri dönüp baktığım manzaralarımın çoğunu likya yolu üzerindeki muhteşemlikler oluştuyor artık.

    benim için likya'da; uzun ve sessiz yürüyüşlerin, doğaya uyum sağlama çabası dışında hiçbir şey için mücadele etmek zorunda olmamanın bir hafifliği var. izini takip ettiğin antik kentlerden geçerken seni gıdıklayan bir merak var. ekim ayında akdenizde yüzmenin verdiği zevk var. zihninde taşıdığın çözülemeyecek sorunların/kavgaların/duygusal yüklerin o kadar da ağır gelmediği, unutamasan da erteleme moduna aldığın, verdiğin önem derecesini düşürdüğün paha biçilemez anlar var.
    aslında benim için sadece ben ve yol varız. senin için de sen ve yol...

    hem başta belirttiğim hayat şeklim hem de asgari konfor şartlarım tüm yolu tek seferde yürümeme engel. bunu yapan insanlara hayranlık beslemekle birlikte parkurlara bölerek yürümek isteyenlerin de çok seveceğini düşündüğüm bir rota.
    beraber olmaktan çok mutlu olduğum, yanındayken yalnızlığın verdiği huzuru bile yaşayabildiğim ve haliyle çok sevdiğim bir arkadaşımla yürüyoruz. aynı zamanda profesyonel dağcı, arama kurtarmacı ve ilk yardım eğitimi tam bir rehberimiz var. tecrübeli olmayanların yalnız gitmesi tavsiye edilmiyor zaten. mümkünse coğrafyayı bilen bir rehberle gitmek ekstra rahatlık ve güven veriyor.

    taze gelmişken yeni yürüdüğüm parkurla ilgili kısa notları da yazayım.
    ilk gün limanağzı'ndan boğazcık köyüne yürüdük. fakdere koyundan sonra bir süre kayalıktan yürümeniz gerekiyor. kaya tırmanışı/yürüyüşü sevmeyenler için zorlayıcı olabilir. bir de manzaraya dalıp dikkatinizi bastığınız yerden kaçırmayın, manzaraya bakayım derken aşağı uçabilirsiniz.
    boğazcık'tan kaleüçağız'a yürüdüğümüz yol çok rahattı. aperlia antik kentine biraz zaman ayırmanızda fayda var. hatta sabah biraz daha erken çıkıp orada denize girme molası verirseniz kendinizi başka bir zaman diliminde gibi hissedebilirsiniz.
    benim en zorlandığım kısım gelidonya fenerinden adrasan'a olan yoldu. fenere çıkmak iyi güzel, manzara da çok güzel ama devamında değişmeyen bir panoramada saatlerde güneş altında yürümek bir süre sonra yordu. üstelik sahile vardığımızda hava kararmış ve bozmuştu, haliyle denize giremedik.
    ve geliyoruz en sevdiğim güne. adrasan'dan başlayıp musa dağına tırmanıp olimpos'a indik. zirveye 3 km kala şiddetli bir yağmura yakalandık. şimşekler, gök gürültüleri eşliğinde yürümek çok eğlenceliydi. inişe geçtiğimizde yağmur dinmiş, güneş açmıştı ve bildiğiniz bir masal ormanında gibiydik.
    bir tarafta yıldırım düştüğü için kavrulmuş ama ayakta kalmış ağaçlar (buraya paratoner ormanı diyorlarmış), hemen yanında yemyeşil bitki örtüsü, dar patikalar, her yeri saran defne kokusu, uçuşan kelebekler, rüzgarın serinliği, güneşin tatlı ısısı bana cennetin böyle bir yer olduğunu düşündürdü. tek sorun olimpos antik kentinin ve sahilin saat 18'de boşaltılması gibi saçma bir uygulamaya denk gelmiş olmamızdı. evvelki yıllarda böyle bir şey görmemiştim. sahilde askerlerin dolanıp denizden insan toplaması oldukça absürttü.
    o kadar gitmişken yanartaş’a çıkmamak olmaz. telefonunuza yıldızları gözlemleyebileceğiniz bir uygulama indirip, yanınıza bir şişe şarap alırsanız çok güzel bir gece geçireceğinizin garantisini verebilirim.
    son gün biraz tembellik yaptık. phasilis antik kentine gidip bol bol yüzdük, sonra da göynük kanyonunu geçtik. su sıcaklığı 15 dereceydi, ilk girdiğimde bir ara su kollarımı
    aldı götürdü sandım ama yapmasam içimde kalırdı. nefis bir kanyonmuş.

    mutluluğun yaşadığımız anda farkına varılamayan, sonrasında anımsadıkça hissettiğimiz bir duygu olduğuna dair bir yazı okumuştum. hayatımızın çoğu anında doğru olabilir ama bu yolu yürürken, daha orada o anda her yerini sarıyor mutluluk. bu gördüğümü yakın veya uzak bir gelecekte sıkkınlığıma ilaç yapacağım diyorsun ve yapıyorsun da.
  • onumdeki yaz bi hafta boyunca belirli bir kismini yurumeyi planladigim yol.

    daha once 1 gunluk bir kisim yurumustum.yazin bir rota cizip saglam donanim ve ekipmanla yurumeyi planliyorum.

    umarim ölmem.
  • normalde dağlara giderim tatil bulduğumda ama 9 günlük bir bayram tatilinde yapacak bir şey bulamayınca ''en azından patara plajına kadar yürüyeyim'de yüzer yüzer dönerim'' diye tek başıma yola başladım. sonra 2 kişi olduk, 4 olduk, 5 olduk derken 7-8 kişi olduk yürüdük. patara'dan sonra ayrıldık. ben döndüm, devam edenler oldu, benimle dönenler oldu ama o grupla irtibatı koparmadık. hala bazılarıyla kamp yapar, faaliyet yapar görüşmeye devam ederiz.

    ruhsuz iş muhabbetlerinden uzak, günlük, rutin hayatın mutsuzluğundan uzak, mutsuz, olumsuz insanlardan uzak, eşsiz manzaralar ve ortamlarda, mutlu ve keyifli muhabbetlerle geçen bir kaç gün ve gece...

    edit: not: unutmuşum. sakın ha sakın, mızmız, olumsuz sürekli söylenip duran tiplerle likya yoluna gitmeyin.
  • bu sefer kasım ayında yürüyeceğim bazı kısımlarını. daha önce kasım ayında yürümemiştim. daha doğrusu bütün kasım ayı boyunca yürümemiştim. şimdi kasım ayının 10-15'i arası yürüyüşe başlamayı düşünüyorum. içimde çok yağış yiyecekmişim gibi bir his var. bakalım.

    edit: cümle düzeltildi.
    edit2: nasıl yağmurlar yağdı öyle ya...
  • biz likya yoluna gittiğimiz zaman sadece çobanlar ve biz olurduk. hatta kamp yaparken hatta çoban arkadaşlar ile sohbet ederdik, çay demler sigara tütdürürdük. buralara kimse gelmez gençler, hayırdır derlerdi. ( sene 1999). biz de deniz, tarih, kamp için geldik derdik ve çok şaşırırlardı. bir zamanlar kimsenin yüzüne bakmadığı yerler, şimdi değerlendi. aslında güzel bir olay, herkes gidip görsün de, şu çöplerinizi de oralar da bırakıyorsunuz ya, bu sebepten böyle yerlerin, ruhunu ve felsefesini anlamayan, sırf özentilikten ve popüler olduğu için gidenlerden insan tiksiniyor. bu kulaklar, bir beyaz yakalı plaza insanından: "geçen hafta likya yolundaydık yaaa, instagramda resimler koydum hatunlar, hasta kaldı yaaa" cümlesini duydu. bu tipler gitmesin gerçekten, yozlaştırıyor ve kirletiyorsunuz.
  • benim için yolun en güzel kısmı akşam kampı attıktan sonra su ve yol muhabbeti yapmak, uzun uzun yarın gidilecek rotayı harita üzerinde değerlendirmek, kaç litre su taşınacağına, konserve alınıp alınmayacağına karar vermek.

    ya düşünün 21.yy'da yarın kaç litre suyu çantamda taşımam gerek diye düşünüyorsunuz çok güzel değil mi?

    ve türkiye'de bulunabileceğiz en güvenli yer paraları deste deste yola saçın arkanızdan gelen kişi face grubuna post atar '' yolda para buldum şuradayım kiminse gelsin alsın " diye.

    bence çok vakit geçmeden ve yol hala bakirken gidin ve yürüyün. yürüyüş grupları da var çanta taşımadan da yürüyebilirsiniz bana biraz ruhsuz geliyor ama öyle bir seçenekte var.
hesabın var mı? giriş yap