• yeterlilik gösteren veya gösteremeyen kişiye o işe layık olduğunu veya olmadığını belirten derecelendirme ve değerlendirme sözcüğü, bir bonus olarak atalarımızın "adam hacı mı olur varmakla mekke’ye; eşek evliya mı olur, taş çekmekle tekkeye" atasözünü aklımıza getiriyoruz kısaca.
  • osmanlı'da kanuni döneminde liyakat ne durumda merak edenler için ogier ghislain de busbecq türk mektupları adlı eserde "asalet ve meziyet" başlığında şu şekilde yazmış.

    ----------
    sultanın karargâhı çok kalabalıktı. hizmetkârlar ve yüksek mevki sahibi kimselerle doluydu. bütün hassa süvarileri, sipahileri, garîbler, ulufeciler ve çok sayıda yeniçeriler karargâhtaydı. bu muazzam kalabalığı içinde tek kişi yoktu ki itibarını kendi şahsi cesaretinden ve meziyetlerinden başka bir şeye borçlu olsun, doğduğu aileden dolayı diğerlerinden farklı kılınsın. kişiye, verdiği hizmetlere ve yüklendiği vazifeye göre saygı gösteriliyor. bu nedenle üstünlük mücadelesi de yok. herkesin yaptığı işe uygun olarak tayin edildiği bir makamı var. sultan vazifeleri ve görülecek hizmetleri bizzat kendisi dağıtıyor. bunu yaparken o kimsenin servetini ve rütbesini önemsemiyor, namzet olanın şöhretini ve nüfuzunu düşünmüyor. sadece meziyetlerini göz önüne alıyor, kabiliyetini, karakterini ve mizacını tetkik ediyor. işte böylece herkes layık olduğunun karşılığını görüyor ve makamlar da işlerin üstesinden gelebilecek kimselerle doluyor.
    … dolayısıyla türkler arasında itibar, hizmet ve idari mevkiler kabiliyet ve faziletin mükâfatı oluyor. kişi tembel ve sahtekâr ise hiçbir zaman yükselmiyor, küçümsenip hakir görülüyor. işte türkler bu nedenle neye teşebbüs etseler başarılı oluyor ve hükmeden bir ırk olarak hâkimiyetlerinin hudutlarını her gün genişletiyorlar. bizim usullerimiz ise çok farklı. bizde meziyete yer yoktur. her şey doğuma dayanır ve yüksek mevkilerin yolunu açan sadece soylu olmaktır…
    ----------

    nereden, nereye...
  • bisinin bi görevi hak ettiğini gösteren sıfat
  • az gelişmiş toplumlarda dalkavuklukla doğru orantılıdır
  • ing, merit

    bir şeye layık olma hali.
  • sağ siyasetin, cemaatin ve akp'nin son derece önem verdiği bir şey.
    şifre skandalı, soruların çalınması başta olmak üzere pek çok da kanıtı var bunun. eğer liyakate önem vermeselerdi sırf yandaş diye hiçbir yeteneği olmayan, o iş için hiç uygun olmayan sığırları koyarlardı göreve; haksız mıyım?
  • görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin
    (hz muhammed s.a.v)
  • hükümetin yaptığı en büyük hata,liyakata son vermeleri olduğunu 15 temmuzda daha iyi anladılar. bu ara çok duyuyoruz 'liyakata dönüş' falan diye.peki liyakattan neden ve nasıl çıkıldı? asıl soru bu, teşhisi koymadan tedavi uygulayamayız.

    liyakattan şöyle çıkıldı,siyasal islamı temsil eden akp iktidara geldi.bunların devlet içerisinde kadroları yok gibiydi.bu milli görüş sahibi kişiler yani siyasal islamcılar ülkemiz için iç tehditti. mit bunları rapor ederdi ve devlete sızmaları engellenirdi. içeriye girmiş olanlar ya da sızanlar yükselemezlerdi kritik görevlere getirilmezlerdi. orduya giremezlerdi, harp akademilerini kazanamazlardı. orduya girmeyi başaranları irticai faaliyet gerekçesiyle ordudan atarlardı. atılamayanlara rütbe verilmezdi. nihayetinde mgk'nın kırmızı kitabında iç tehditler, general,amiral olmalarına müsade edilmedi.

    içeride tehdit olan birisi dışarıda devleti temsil etmesi de beklenemez.zaten edemediler de. kadrolaşamadılar. yani bunların mit,tsk,dışişleri gibi birçok kritik kurumda kadroları yoktu.güçlenince bu kurumlarda kadrolaşmak istediler.

    nasıl olacak bu peki ?

    tecrübeli kadroları dağıtarak. dağıttılar da zaten. her şey böyle başladı. liyakat sistemi yerle bir oldu.mit'in başına mit tarihinin en genç müsteşarı getirildi. mit'te hiç çalışmamış. tecrübeli kadrolar hiçe sayıldı ve fidan tepeye kondu. tsk'nın yapısı buna müsait değildi. balyoz ve ergenekon gibi sahte davalarla kadrolar tarumar edildi. liyakat sistemi çöktü. örneğin darbenin bir numaralı ismi olduğu söylenen akın öztürk bulunduğu konuma balyoz sayesinde geldi. emekliliğine gün sayan pasif görevde bir korgeneral iken kuvvet komutanı yapıldı. bu konumu hak etmedi.

    ilk üç sıra balyoz ve ergenekon ile dağıtılınca hulusi akar dördüncü sıradan korgeneral atantı. hulusi akar'ın icra subayı balyoz'da bilirkişiydi. liyakattan eser yok anlayacağınız.

    bu sistemin etkilerini dış politikada görüyoruz. dış politika çevresel/jeopolitik etkiler sebebiyle iç politikamızı da etkiliyor. sınırımızda daha öncelerden savaşıp durdular.roketler,bombalar vs. türkiye sınıra bakınca ne ırak'tan ne de iran'dan yana oldu. türkiye'nin tek tutumu 'savaşı durdurun' oldu. kimseyle arasını bozmadı ve böylelikle uluslararası düzeyde saygı kazandı.

    akp iktidara geldiğinde kadroları olmadığı için dış ilişkiler teşkilatını da tarumar etti. tecrübeli diplomalar yok sayıldı, yerleri değiştirildi. değerli, tecrübeli diplomatlar "monşerler devri kapandı" denilerek saf dışı edildi. bu monşer lafını erdoğan'dan çok duyarız. o diplomatlar, devlet adamları monşer denilerek halkın gözünde değersizleştirildi, akıllarınca küçük düşürülmeye çalışıldı. eski başbakan, eski dış işleri bakanı ahmet davutoğlu ise ayrı bir vakadır. hayal aleminde yaşayan bir insan. tutturmuş bir neo-ottominism, tam bir fiyasko.dış politikada öyle bir hale düştük ki aynı anda hem ab ile hem abd ile hem de rusya ile ters düştük. büyük başarıdır bu aslında.

    türk askerlerinin başlarına çuval geçirildiğinde "nota verecekmisiniz?" sorusuna "ne notası, müzik notası mı" diye dalga geçerek cevap veren erdoğan'ın karikatürü çizildiği gerekçesiyle türkiye cumhuriyeti almanya'ya nota vermişti.

    erdoğan ekvatora gitti.ekvatorla kavga ettik."türkiye'ye nota vereceğiz" diye açıklama yaptılar. bugün benim elime her türlü imkanı verseler ben ekvatorla kavga etmeyi başaramam. adamlar başardı.

    suriye politikamız çöktü. buna politika dersek tabiki. yeni komşularımız oldu. kendimize yetemediğimiz ülkemize 3 milyon mülteci aldılar ve bunları 'üstünüze salarız' diye ab'yi tehdit ediyorlar. kimisi umursamadı,kimisi dikkate almadı kimisi de bunu zafermiş gibi karşıladı.türkiye cumhuriyeti tarihinde ilk defa toprak kaybetti.süleyman şah türbesini havaya uçurup kaçtılar. orası uluslararası anlaşmalar ile garanti altına alınmış türk toprağıydı.türbeyi yapacakları yeni yerin arsası da adamın birinin çıktı 'tc ile anlaşırız' diye açıklama yaptı. şuan kanunen orada işgalciyiz. kardak adası çok önemli mi ? taştan kıytırık bir ada. ama orası bir ulusun onuru. kardak'ta mesele ulusal onurdu. süleyman şah türbesinde de bir ulusun onuru ayaklar altına alındı. sorumlular çok başarılı bir operasyon oldu diye kutlama yaptılar. bir şehidimiz var.

    israil'le kavga ediyoruz bir coşku bir kıyamet, barışıyoruz yine coşku kıyamet. rusya ile de aynı şey.duruşu olmayan diplomasi katili bir devlet ve devlet adamları. sorgulama yetisini kaybetmiş bir toplum,bir millet.15 yıldır iyi niyetten uzak, belediye mantığıyla yönetilen ve içi boşaltılan ülke dibe vurdu.olan şey tam olarak budur.

    istifa mekanizması çalışmıyor. özür yok. zor bela 'zafiyet var' lafını söyleyebildiler. çünkü hedefte kendileri vardı ve hazırlıksız yakalandılar. yakın bir örnek, binali yıldırım havaalanı saldırısında 'genel zafiyet yok havaalanı güvenliği yetersiz' demişti. o saldırıyı havaalanına gelmeden mit'in emniyetin önlemesi gerekir. havalanı güvenliği 3-4 tane elinde uzun namlulu silah olan teröristlerle nasıl mücadele edebilir. o adamları oraya kadar gelmeden almak devletin asli görevi.

    velhasıl kelam liyakatın önemini bu gördüğümüz ve başımıza gelen kötülüklerle daha net anlıyoruz.

    daha başımıza ne gelebilir ? daha ne olmalı ?
  • 657 sayılı "devlet memurları kanunu" nda şöyle tanımlanmaktadır: "devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkanlarla uygulanmasında devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmaktır."
hesabın var mı? giriş yap