• annenin doğum sonrasındaki ilk 40 gününe verilen ad, annelerin psikolojik olarak oldukça sıkıntılı olduğu dönem.

    (bkz: puerperium)

    (bkz: lohusalık hastalığı)
  • posttravmatik bir takım ögeler içerdiğinden şüphe duymadığım, albasması endişesi nedeniyle doğum yapan kadınlara kırmızı kurdeleler takıldığı (bkz: fiyonk), kırmızı kırmızı tabletler halinde bulunan bazı maddelerden lohusa şerbeti yapılıp içildiği döneme ve bu dönemi geçiren kadına verilen ad. bir de lohusa yatağı kurulurdu eskiden, lohusa bu süslenmiş püslenmiş sünnet yatağı kılıklı yatakta yatar ve misafirlerini burada kabul ederdi. işlemeli, süslü bir nevresim takımım var benim de, çok seviyorum ama kıyamıyorum kullanmaya, annem lohusa yatağında kullanırsın demişti. kendisine doğum yaptıktan sonra misafirlerin az bekleyip ben ayaklanınca gelmelerini tercih ettiğimi ve herhangi bir misafiri yatakta gecelikle karşılayacak ruh haline erişmemin mümkün olmadığını anlatmıştım. şimdi bilmiyoruz ikimiz de, n'apıcaz o mis gibi takımı. sandık lekesi dedikleri şey böyle böyle oluyormuş demek ki.
  • bu durumla ilgili yorumum: ben bu kafaya sıçayım bu ne lan! olur ancak.
    bebeğin sana muhtaç olması, senin annene kocana kardeşine ve eve gelen bilumum insanlara muhtaç olman, zaten hamilelikte kısıtlanan hareketlerin yüzünden sinir başmış bünyede double effect oluyor...ota boka ağlıyorum ya!
    bakalım ne zaman geçecek?
  • doğumdan sonra her şeye ağladığım, hayatımdaki insanların devamlılıklarını sorguladığım, bu yüklerimden kurtulmaya karar verdiğim, ama bu sürecin sonunda fikirlerimin değişip değişmeyeceğini bilemediğim dönem.
  • dogumun gerceklesmesinden itibaren baslayan ve 40 gun suren bir donemdir. bu 40 gun icinde anne ve bebek asla yalniz birakilmaz. sebeb olarak uc harflilerin anneye ve bebege zarar vermesinden korkulur. annede 40 gun boyunca kanama olacagindan cinsel iliskiye girilmez. ayrica kadinlarin psikolojik olarak gecirdikleri zor bir donemdir.
  • böyle bir hadise var, evet. eskiden yeni doğum yapmış kadın tribi sandığım şey gerçekmiş, yaşadım gördüm ebeminkini. ey nesl-i er, eşlerinize, ablalarınıza, bu durumda bulunan yakınlarınıza iyi davranın. inanın psikolojik olarak desteğe, yalnız olmadıklarını hissettirecek sözlere ihtiyaçları var. tam bir duygusal deprem yaşadıkları için yaptıklarını mazur görün, yanlarında saf tutun. sevgiler.
  • dogum sonrasi hormonlarin ve yeni yasam stilinin etkisiyle kadinin icinde bulundugu durum. 3 hafta erken gelen bebegimle kendimi icinde buldugum durum, diyorsunuz ki neden dogurdum, bok mu vardi hamile kaldim, sonra aniden boyle dusundugunuz icin tanrinin sizi cezalandirmasindan korkup vicdan azaplarina geliveriyorsunuz, bebek uyurken onun melek suratina bakip kendinizden nefret ediyorsunuz kotu dusuncelerinizden dolayi, "mutlu olmalisin salak , su bebe gozlere, su pamuk surata bak"diyorsunuz. bebek agladiginda ya da gece aniden uyandiginda cehennemdesiniz. durduk yere aglarsiniz, kocaniza, annenize, herkese gicik kaparsiniz. asil uzucu olan ki bilirsiniz bu duruma hicbir zaman hazir olmayacaksiniz, ister 10 yil bekleyin bebege hazir olmak icin ister cat diye yapiverin bebegi. 40 gun suruyor diyorlar, bekliyoruz gecsin diye.
  • hatırlamak bile istemediğim dönem. yapılan onca yanlış içimde yara hala..bir de ev kalabalıktır, herkes bir şey der, lohusa kadın hele bir de ilk doğumuysa hepten şaşalar. anneler, kayınvalideler, görümceler herkes bir tavsiyede bulunur, aslında tavsiyeden çok lohusayı daha çok gerer bu durumlar..mümkünse minimum kişiyle atlatılmalıdır. annelik içgüdüsü sandığımızdan daha kuvvetli çünkü, yolumuzu bulmaya o yardım eder..
  • bir hafta önce kurtulduğum süreç. ne değişti derseniz, şu ana kadar keskin bir değişiklik olmadı lohusalıkla karşılaştırınca ama elbette günden güne daha iyi hissediyor insan. doğumdan sonraki ilk günler çaresiz hissettim kendimi, çok yorgundum. bir bebeğe bakamayacağıma çok emindim. annemi hastane odasından kovdum, yere düşen emziği bebeğimin ağzına sokmaya çalışırken yakaladım çünkü. o an kendisine yıllardır duyduğum kırgınlığın patlama noktası oldu, içimden geçen herşeyi kustum. ilk an ağlayacakmış gibi olsa da lohusalığa verip beni ciddiye almadı sonradan. hatta odaya gelip giden hemşirelere sinirlerimin ne kadar bozuk olduğunu anlatıp anlatıp güldü. işte tam da bu yüzden bir daha küstüm içimden ona. oysa anne olunca onu affedeceğimi ummuştum hep. anne olunca daha bir uzaklaştım. neyse, o apayrı bir konu.
    gerçekten de duygusal olarak çalkantılı bir süreç. bebeğe alışmak, uykusuzluğa alışmak, kendini yeterli hissedebilmek zaman alıyor. yanınızdaki insanlar ne kadar yardım etmeye çalışırsa çalışsın hep hüzünlenecek, ağlayacak birşey buluyor sanki insan. biz 18. günden sonra yalnız kaldık. herkes telefonda agucuk gugucuk bebek sevdi, herkes çok ilgilendi! biz eşimle sabaha kadar gaz sancılarıyla kıvranan bebeğimizi uyutmaya çalıştık, arabaya bindirdik gezdirdik, günlerce uykusuz kaldık. hala da günde 8 saat uyursa şanslı hissediyoruz kendimizi.
    bunun yanında ameliyat ağrıları, göğüs yaraları, sarkmış ve uyuşmuş bir karın da kendini iyi hissetmeye pek yardımcı olmuyor açıkçası. herşeye rağmen oğlum iki saatten fazla uyursa özlüyorum, göğüslerim acıdan beni terkedip kaçmak üzereler ama emzirmemezlik asla yapamam. demem o ki kısaca geçiyor, kötü de olsa güzel bir dönem. hep bu anları bir daha yaşayamayacağımı düşünüp tadını çıkarmaya çalışıyorum. kar-zarar hesabı yaparsanız bence muhteşem bir insan yavrusuna sahip olmak için ödenen küçük bir bedel. biz ki salak bir sevgili için günlerce gözyaşı dökebilen, ota boka acı çeken ''drama queen'' insanlarız; lohusalık bize koymaz.
  • kendisini çileden çıkaran kayınvalide ve büyüklere karşı dirayetli olması gereken kadın.

    nasıl mı? işte şöyle..

    1- ¨üşür bu böyle, bu tulumu giydir, üzerine yeleği giydir, üzerine hırkasını, onun üzerine montunu giydir, üstüne battaniyeyi ört, onun üzerine de yorganını. üşür yoksa...¨ durumunda üzerinizde ne var ne yok yırtarak soyunun ve odanın ortasında bağıra çağıra bir mumdur iki mumdur üç mumdur (ingilizce: van kendıl tu kendıl tri kendıl) adlı eseri söyleyin. kaynananın püskürtülme başarısı bu yöntemle %98. yapılan araştırmalarda geri kalan %2'nin bu tekniğe bebeğin gaz mendiliyle halay çekerek cevap verdiği görülmüş.

    2- ¨doymaz bu böyle, sütün yok. varsa da yaramıyor herhalde, baksana minicik. 2 günde 25 kilo kaybetti. sütün yaramıyor yani belli, ya da sütün yok. ya da yaramıyor. yok herhalde sütün. yaramıyor mu yoksa? sütün var mı ki? yok herhalde. yaramıyor. sütün yok. yarıyo mu ki? mama ver.¨ durumunda göğüslerinizin dolmasını bekleyin ve gözlerini hedef alacak şekilde sütünüzü fışkırtın. eğer kaçmaya çalışırsa arkasından vurun. yere yıkılacaktır büyük ihtimalle. düşene bir tekme de siz atın. kalkacak gibi olursa diğer göğsünüzü boşaltın. hala ¨yetmiyor¨ diyorsa çaktırmadan etlerini bükün. tekniğin işe yarama oranı %97. geri kalan %3'ün üzerine boca edilen anne sütü sayesinde zekasının arttığı ve pılını pırtını toplayıp işine gücüne döndüğü görülmüş.
    3- ¨ay bu aynı bizim tarafa çekmiş. kaşı gözü boyu posu aynı biz. inşalla huyu da çeker...¨. durumunda: lise 1 terk olan halasının şimdi ne yaptığını ve 45 yaşındaki amcasının iş bulup kendi evine çıkıp çıkmadığını sorun. cevap alamazsanız eşinizin nihayet çaydanlığa su doldurup ocağın üzerine koymayı, hatta ocağın altını açmayı öğrendiğini söyleyin. hatta öğretene kadar akla karayı seçtiğinizi ama kendi kendine giyinmeyi öğretmekten çok daha kolay olduğunu anlatın. tekniğin işe yarama olasılığı %96. geri kalan %4'ün ¨bizim¨ve ¨taraf¨sözcüklerinden başka kelime bilmediği ve sürekli bunları kullanmak zorunda olduğu görülmüş.

    4- ¨çok da kilo aldın. bunların hepsini verebilicen mi?¨ durumunda: obezite sınırının kendisinin kilosundan 10 kilo daha düşük olarak belirlendiğini belirtin. oturduğu yerden kalkınca koltuğun çöktüğünü, o konuda ne yapılabileceğini sorun. bastığı yerlerdeki ayak izlerini gösterin. tekniğin işe yarama olasılığı %97. geri kalan %3 eğildiği zaman ortadan ikiye bölünmüş. ne durumda olduklarını kimse bilmiyor.
    5- ¨emziği şekere batır ver, bak nasıl alıyor!¨durumunda: ¨denedim olmadı, olmayınca ben de bebeği aldım toptan şekere batırdım, üzerine de bal döktüm ki şekeri iyice emsin vücudu¨ açıklamasını yapın. çığlık çığlığa evi terketmezse akıl hastanesini arayın. tekniğin işe yarama olasılığı %100. her durumda düşmanı kesin denize döküyorsunuz.
    6- ¨böyle uyumaz bu. ver bana ayağımda sallayayım, kolumda çevireyim kafamda döndüreyim¨ durumunda: gidip çekmeceden temiz bir çift çorap alın verin. ¨bunları giy de öyle salla yoksa çocuk bayılıyor 5 saat uyandıramıyoruz.¨ diyin. ya da 15 yaşında kadar ayakta sallanan eşinizi çağırın, o halletsin. tekniğin işe yarama olasılığı %97. geri kalan %3'ün ayakları 45 numara olduğu için bebekler kayıp düşüyormuş.

    7- ¨amaaaaan sanki bizim zamanımızda bunları mı yiyorduk bunları mı giyiyorduk...¨ durumunda: onların zamanından örnekler verin: aydemir akbaş, nuri alço filan olur... işe yarama olasığını bilmiyorum. attım bunu.
    8- ¨bebek kız olduğuna göre benim adımı koymak gerek. adettendir¨. durumunda: ¨anne senin adının sonu gelmiyor bir türlü, söylemeye başladığımızda bitene kadar akşam oluyor, yatıyoruz. çocuğa da bu adı koyarsak adını söylemekten başka bi şey söylemeye zaman kalmaz, çocuk arsız olur.¨ cevabı uygundur. ya da ¨oğlun istemiyor¨diyin, onlar birbirlerine düşsünler siz de bu arada nüfus cüzdanını filan çıkarttırır yırtarsınız. (not: benim adımı koyun bence).
    9- ¨bebek biraz büyüsün, alır gideriz bizde kalır.¨ durumunda çekin vurun. başka hiçbir teknik işe yaramamış.

    10- ¨ben en iyisi sizde kalayım yoksa sen beceremezsin bebek bakmayı.¨ durumunda kendisinin becerebilmiş olduğunu gösteren ehliyeti sorun. eşinizi iyice bir inceleyin tam olarak neresinden bakılmayı becerilmiş olduğunu anlamaya çalışın. bir delil bulamazsanız olmayan evrakta sahtecilik suçlamasıyla kaynananızı mahkemeye verin.

    kaynak..
hesabın var mı? giriş yap