• 19. yüzyıl amerikası ile yazarın ütopyası* olan 20. yüzyıl arasındaki farkı anlatan politik roman. mamafih 21. yüzyıla da gelsek değişen pek bişey yok görüldüğü üzere.

    kahramanımız julian west 19. yüzyılın ikinci yarısında boston'da yaşayan zengin ve eğitimli bir karakterdir. hikayesine dönemin sosyal şartlarından bahsederek başlar. işçiler isyandadır ve gün geçmeden grev üstüne grev meydana gelmektedir*. decoration day kutlamalarından sonra evinde 113 yıl sürecek derin bir uykuya yatacaktır kahramanımız. uyandığında kendisini dr. leete'nin evinde bulur ve olaylar gelişir.

    nerdeyim, bana ne oldu safhalarını geçtikten sonra size ne oldu? bölümü kitabın sonuna kadar gidecektir. önce kendi zamanındaki sosyal sorunların çözüldüğünü ve hükümetin rolünün nasıl değiştiğini öğrenecektir. artık ne bankalar var, ne askeri kuvvetler var ne de siyasetçiler vardır (başkan hariç). bunların yerini ülkeye hizmet eden sanayi ordusu* almıştır. herkes eğitimini tamamladıktan sonra üç yıl boyunca bu hizmet ordusunda görevlidir ve akabinde görevlerine yetenekleri ve kendi istedikleri doğrultusunda katılırlar.

    west ile dr.leete arasındaki diyaloglar soru cevap şeklinde ekonominin nasıl işlediğini uzun uzun anlatır. uluslar arası ticaretten bahsederken görüyoruz ki sadece amerika değil avrupa da bu evrimden geçmiştir ve dünya bir bakıma tek ulus haline gelmiştir. yeni düzen içerisinde herkes eşittir örneğin bir doktor ile bir garson arasında bir fark yoktur ikiside aynı ücreti alıyorlardır. artık beyaz yakalı köle devri tarihe karışmıştır.

    bu arada kahramanımız dr.leete'nin kütüphanesinden kendi döneminin yazarlarına ait kitaplar bulup okur ve iki dönem arasındaki uçurumu daha iyi anlar. bu vesileyle kitap, gazete, dergi gibi yayınların sosyal olarak herkesin eşit olduğu bu toplumda nasıl işlediği açıklanır.

    artık bu dönemde kadınlar için de bir nevi altın çağ olmuştur çünkü ne evde yemek yeniyor ne de bulaşık çamaşır yıkanıyor çünkü bunlar da sanayi ordusunun sorumluluklarından yalnızca bazıları. böylece kadınlar kendi kişisel gelişimlerine odaklanabiliyorlar.* cinsiyetler arasındaki ilişkiler ve kadının geçen yüzyıldan beri değişen yönleri oldukça dikkat çekicidir.

    kitabın belki de biraz zayıf bir yönü olarak sağlık sisteminin az açıklanması gösterilebilir. eğitim, ekonomi, adalet, üretim, din gibi konular sayfalarca detaylı olarak açıklanırken sağlık sistemi biraz üstünkörü tasvir edilmiştir. yinede okunması şiddetle tavsiye edilir.
  • edward bellamy'nin 1888 yılında yazdığı ütopası.

    --- spoiler ---
    julian west adındaki bostonlu bir genç 1887 yılında gizemli bir uykuya dalar be 2000 yılında uyanır. uyandığında şamda kaysı tadında, özel teşebbüsün sorumsuz sermayesi ve tekelleri büyük tröst adı altında birleşerk devletin eline geçtiği bir sistemle karşılaşır. ekonomik kargaşayla birlikte, yoksulluklar, savaşlar, cinayetler, hastalıklar ortadan kalkmıştır. üstelik bu yeni düzen emekçi kitlelerin hiçbir baskısı olmaksızın, hatta onların engelleme çabalarına karşın, sessiz sakin bir şekilde hiç kimsenin burnu bile kanamadan bir evrim sonucu gerçekleşmiştir.
    --- spoiler ---
  • bellamy'nin 1887 yılında yazdığı kitapta, west, 2000 yılında yazmıştır.* say yayınları, geçmişe bakış adıyla yayımlamıştır. wells'in* uykucusuna da bir ilham kaynağı olmuştur. ütopyalara alaycı yaklaşan marx'a bir tokat etkisi yaratacak nitelikte sosyalist düzen tasviridir. gel gör ki marx, bu kitaptan birkaç sene önce ölmüştür. yazarın kafasındaki ideal sosyalist ütopyayı, genel hatlarıyla ayrıntılı anlatması iflah olmaz bir liberal olarak beni tatmin etmiştir.
    kumar'ın şu minvalde bir sözü vardı: "devletlerin korkacağı kitaplar, sistemler, felsefi düşünceler ya da teoriler değil; hayali ideal düzeni kurgusuyla ve sistemiyle yazan ütopyalardır." marx'ın ciltlerle, karmaşık kavramlarla neredeyse bir zümreye hitap ederek yazdığı kitaplar yerine bu tür ütopyalar insanlarda gerçek bir umut uyandırır. yazar her ne kadar sonda bir ters köşe yapsa da* bu kitapta da bu romantik umuda kapılmak gayet kolay.
    devamı azıcık spoiler, ancak spoiler ibaresi gerektirmeyecek bir kitap olduğunu düşündüğüm için yalnızca burada belirtiyorum.
    başka birçok ütopyadan daha ayrıntılıdır, kahramanların başından geçen olaylara çok az yer verilmiştir ve halihazırda az kahraman vardır. diğer ütopyalarda altın, genellikle aşağı işlerde kullanılırken burada yalnızca rütbe belirtmede demir ve gümüşle beraber kullanılıyor, rütbeleri tam hatırlayamadım şimdi. bu yönüyle, altının herhangi bir yerde en üst rütbeyi temsil etmesi böyle bir ulus'ta eğreti duruyor.
    kitapta eksik bulduğum bir yan da cinsellik mevzusu idi. hem ütopya hem distopyalarda tu kaka olarak lanse edilen evlilik dışı ilişkiye, bu toplumda nasıl yer veriliyor göremedik. kadınlara bir nebze pozitif ayrımcılık yapılıyor, çalışma saatleri ve izin durumlarında.
    ancak her şeyden önce kitabı okurken en çok beklediğim şey 20. yüzyıldaki bu dünya durumunun - ulus'un - nasıl oluştuğuydu. bu düzenin hangi aşamalardan geçerek kurulduğunu görmek istedim. yine de yazar, bahsettiği eğitim, ekonomi, üretim-tüketim, hukuk gibi konuları uzun uzadıya açıklamıştır.
    edith konusunda ise beklenen bir hollywood klişesi verilir. son olarak da leete'nin kibirli, west'i aşağılar tavırları rahatsız edici geliyor. sanki kendi kurdu düzeni. gerçi nasıl kurulduğunu bilmiyoruz maalesef.
  • kitabın en ilgi çekici yanı içinde kredi kartı geçmesidir. kitap 1888'de yazılmış kredi kartı ise 1950'de icat edilmiştir.
  • “senin gereksinimin benim fırsatımdır”

    yukarıdaki söz, şeytanın düsturu.
    peki şeytan kim?

    1887 de, yozlaşmış bir toplum içinde uykuya dalan, 2000 de, kusursuz bir topluma uyanan julian west in hikâyesi.

    hayal gücü, öngörüleri, vizyonu, tespitleri, detaylı anlattığı ütopya ve son bölümde yaptığı özeleştiri ile, hayranlık uyandırıcı bir eser ortaya koymuş.

    akılda kalıcı, düşündürücü ve hatta kışkırtıcı pek çok fikri içinde barındıran, beni her yönü ile çok etkileyen bir kitap.

    " otuz yıl boyunca aralarında yaşamış ama yine de daha önce yüzlerinin, yoksullar kadar zenginlerin de, cahillerin donuk maskeleri kadar eğitimlilerin kibar, zeki yüzlerinin de ne kadar gergin ve kaygılı olduğunu hiç fark etmemiştim. şimdi daha önce hiç görmediğim kadar açık gördüğümden, her birinin yürürken sürekli arkasına dönmesi, kulağına fısıldayan bir hayaletin, belirsizlik hayaletinin sesini duyabilmek için olabilirdi. " işini istediğin kadar iyi yap " diye fısıldıyordu hayalet, " erken kalk ve geç saatlere kadar didin, ister sezdirmeden çal ister sadık biçimde hizmet et, asla güvende olmayacaksın. şu an zengin olabilirsin, ama sonunda yoksulluk kapını çalacak. çocuklarına asla fazla servet bırakma; oğlunun senin uşağına uşaklık etmeyeceğini ya da kızının karnını doyurmak için kendini satmayacağını güvence altına alamazsın. "
  • hukukun yalnızca devletin tekelinde olduğu, özel mülkiyet ya da sözleşme hukukunun söz konusu olmadığı bir düzenin (bkz: edward bellamy) tarafından resmedildiği eserdir.
hesabın var mı? giriş yap