• iki katlı yapısından dolayı, içinde genel asansörler bulunan bir şehirdir. isviçrenin fransiz kantonlarından biridir zaten fransa ile arasında sadece leman golu bulunur. yazın insanlar bu gol kenarında güneşlenirler ve lozan bir sahil kasabası havasına bürünür
  • eğitim nedeniyle toplamda iki sene yaşamak durumunda kaldığım/kalacağım şehir.

    dağına gölüne laf edeni allah çarpar. manzarası güzeldir, şehir hayatı sakindir. ancak cuma-cumartesi geceleri oldukça hareketli geçer. çıkıp birkaç kadeh bişiler içip takılmak isterseniz saat 11den sonra king size, great escape gibi pub/barları tavsiye edilir. eğlenmek, dans etmek isteyenlere darling, mica, d! club, buzz gibi mekanlar önerilir. gece dönüşü için pyjama adı verilen bi sistem vardır, gece 3e kadar otobüs, metro ve trenle ulaşım vardır. ama pyjama için extra bilet almak gerekir, aman ha.

    avrupa'nın iyi okullarından ikisi bu şehirde yer alır **. özellikle epfl'de olan türk öğrenci/akademisyen sayısı akıllara zarar. üniversite dışında da bu şehirde yaşayan hatırı sayılır miktarda türk'ten dolayı iki tane türk marketi vardır. bunlarda çaydanlıktan topkeke, rakıdan sivri yeşil bibere kadar aklınıza ne gelirse bulunur. memleket hasreti çekerim deyip sucukları yüklenmeyin, çok var.

    öğrencilerin kalacak yer bulması neredeyse imkansızdır. okullara ait yurt yok, 7 tane özel yurt var ama bunlar da bir sene öncesinden doluyor. (burslu öğrencilere bu yurtlarda yer bulmak zorundalar, ısrarcı olun.) ev tutmak isterseniz isviçreli bir garantöre ihtiyacınız var. e ama siz zaten yeni geldiniz?! bir seçenek aile yanında kalmaktır, ancak en iyisi bile bir kaç ayda illallah dedirtir.. ya da en azından dört tane çocukları olmasın, dikkat edin!.. kıssadan hisse: gidip orda bulurum kalacak yer demeyin, gelmeden ayarlamaya çalışın.

    isviçre malum pahalı bir ülke. maalesef lozan da farklı değil. etin kilosunun 97.5 franka* satılabildiği bir yer burası. panik yapmayın, denner ve aldi* imdadınıza koşacaktır. illa türkiye'den bir şey getiricem diye yeminliyseniz, şampuan* iyi bir fikir olabilir, zira burda epey pahalı.

    günlük ulaşım pahalı olmakla beraber, aylık ulaşım için alınan biletler 41 frank'tır, ki bu ülke için epey iyi bir fiyattır. iki metro hattından birinin üzerinde kalacak yer bulursanız hayatınız stressiz geçecektir. ama benim gibi "yauw şehre 10 dk uzaklıkta negzel" deyip de köyde* yaşamaya kalkarsanız yarım saatte bir geçen trenlerle kaçırdığınız dersler, filmler, gece eğlenceleri yüzünden acılara gark olabilir; o tren istasyonunda yarım saat boyunca soğukta otururken kendinizi irdeleyebilirsiniz.

    soğuk demişken iklimi aslında ankara'ya benzer. ama sanırım biraz daha soğuk oluyor. kışın epey kar yağıyor, kar uzun süre yerden kalkmıyor. yün içerikli kıyafetler getirmek iyi bir fikir. onun dışında bahar ve yaz ayları istanbul, ankara gibi denebilir. nasılsa hava soğuk olur deyip t-shirtleri, şortları evde bırakmayın. zaten millet babet ayakkabıyla, pardesüyle gezerken botlar ve kabanlarla (ve hala üşüyorum diye sızlanarak) sıcak memleketten geldiğimizi yeterince ifşa ediyoruz :)
  • charles dickens'in, haklarinda, "hic bu kadar istekli hizmetkarlar ya da islerini bu kadar ictenlikle yapan insanlar gormemistim. temizlik, duzen ve dakiklik meselesine gelince; onlar essizler." seklinde buyurdugu ahalinin yasadigi kent.
  • isvicre'nin vaude kantonunda bulunan, fransizca konusulan, ormanin icinde yer alan fakultesinin* icinde sincaplarin derelerden su ictigi, on ay boyunca yasayacagim, ouchy (usi) bolgesi ve leman golu olaganustu, insani naturalist yapmasi pek de isten olmayan dunya guzeli ama bir o kadar da pahali sehir.
  • lozan'in merkezi* nedense yuksekte kalan bir bolgeye kurulmus - bunda lozan katedrali'nin* etkisi de yuksek olmali. merkeze gitmek/girmek icin illa bir bayir tirmaniliyor. gozunuze carpacak ilk sey ne kafeler, ne bir meydan, ne de -katedral haricinde- gorkemli bir yapi; ilk gordugunuz louis vuitton, versace, swiss army, ralph lauren vs gibi yuksek duzey markalar silsilesi oluyor. bir de bunlara saatci ve caki satan hediyelik esyacilari eklemek gerek. sokagin birinin ucunda durun, hepsini yanyana getirip cekin. milano gibi, paris gibi. neredeyse herkesin sigara ictigi, ve ortalama 6 chf'den satilan paket sigara ictigi bir yerden hareketle, herhalde -herhalde diyorum bak- refah seviyesi yuksek, ve herhalde, bu adamlar iyi para kazaniyorlar. o zaman normal tabi. refah seviyesi saniyorum ki hic dilenci olmamasindan anlasilabilir. birak dilenciyi, "yol parasi be abi be" tribiyle 1-2 chf isteyenler de ya cinli ya fransiz ya da ispanyol cikti.

    inisli cikisli bir topografyaya haiz oldugundan kelli iki, yerine gore uc katli bir goruntusu var. dogru. metro1'e binip lozan gari'indan metro2'ye* tirmanarak gidiyorsunuz ve ne goruyorsunuz? metro2 icin ust kata cikmaniz gerekmekte. hareket eder metro2 dumduz, manzara cikinca bakmissiniz ayni seviyedesiniz sehirle. lan!? o kadar tirmandik hani, hani ust kat? ben en basta yer altina girmemistim ki!

    sehirde (isvicre genelinde de boyle saniyorum) 18.00'de kapaniyor genelde dukkanlar, bilemedin 18.30 olsun. bakkal cakkal hak getire bu dakikadan sonra. ayriyetten pazar gunleri tamamen kapali olduklarindan tedarigi cts'den yapmak faide ihtiva eder. garlar ama devletin bu politikasina bagli olmadiklarindan (bir tur ozerklikleri var herhalde) 00.00'a kadar acik aperto24'u ve coop pronto'su bulunuyor.

    boyle iste. bu da bir nevi yeni baslayan icin lozan. hayrini gorun. haaaadi gule guleee, haadi tamam yeter, haaadi bitti.
  • her şeyin başlayıp bittiği şehir.

    sadece(!) 2 seneliğine yüksek lisans için geldiğim ancak gerçek anlamda bir türlü ayrılamadığım şehir.

    hayatım boyunca en çok üzüldüğüm, ağladığım yer. hayatım boyunca yaşadığım en büyük mutluluklara şahitlik eden yer.

    evim.

    ayrılmak zorunda olduğumu anladığım anda kalbimi parça pinçik eden şehir.

    o'nu barındıran şehir. benim olmak istediğim tek yer. ne kadar uzağa gitsem de bumerang gibi döne döne gelip çarptığım duvar.

    şimdi gidiyorum. ama döneceğim ey sevgili şehr-i lozan! 3 seneden başla geri saymaya..
  • "lozan’da onursuz bir barış imzaladık. bu, ingiltere’nin şimdiye dek imzalamış olduğu antlaşmaların en uğursuzu, en mutsuzu ve en kötüsüdür."
    sir andrew ryan
  • sehre en yakin hava alani - pirpirlarin inis yaptigi hava alanini saymazsak - cenevre hava alanidir. isvicredeki tren fiyatlari absurdlugu yuzunden, cenevreye gidip geldiginiz (bkz: easyjet) paraya cenevreden lozan'a gitmek icin odemek zorunda kalirsiniz. ayrica, isvicre bilim adamlarinin yaptiklari arastirmaya gore lozanda musluktan akan suyun kalitesi, golun hemen karsisinda uretilip butun her yerde satilan eviandan daha kaliteli cikmistir.
  • yazın ortasında olmamıza rağmen günlerdir sağnak yağmur altında kalan şehir. bi gün yağmur yağmasa güneş açsa bile, ertesi gün yine yağıyor. bir hafta boyunca gün yüzü görme umudumu yitirdim. sürekli yağacak, eylül olunca da kar başlayacak herhalde.

    edit: kar yokmuş. yazın güneş yok, kışın kar yok. böyle de şahane bi yer.
  • dünyanın olimpik başkenti. insanlarının medeniyet düzeyinin dünyanın hiç bir şehrindeki türdaşlarıyla kıyaslanmayacak kadar yüksek olduğu bu sakin, huzurlu, temiz, küçük, şirin şehir tuhaf bir şekilde iki katlı gözükür. ikinci kattan alt kata inmek ya da tersini yapmak için asansörler bile mevcuttur. lozan geceleri istanbul gecelerine göre akşam saati sayılan bir saatte sona erdiği için güne erken başlayıp sabahların tadını çıkarmak şarttır. ouchy de gölün kıyısındaki ferah meydanda oturup, kitap okumak, sahil boyunca koşmak ya da aynı güzergahta bisiklete binmek insana yaşama sevinci veren lozan eylemleridir. lozanın hem mekan hem de zaman olarak son derece kısıtlı olan gece hayatının mihenk noktası benim keşfedebildiğim kadarıyla cafe luna dır. lozan katedralinin karşısındaki modern sanat müzesi mudacı ve hemen bitişiğindeki lozan tarih müzesini gezmek vakit ayırılması gereken faaliyetlerdir. zamanınız çoksa olimpiyat müzesi de gezilebilir.
hesabın var mı? giriş yap