• ülkede artan dış borç, borçların döndürülememesi dolayısıyla giderek daha fazla borçlanılması, yolsuzlukların alıp başını gitmesi ve yabancı dövizin bitme noktasına gelmesiyle gerçekleşen durumdur.

    ülkenin neredeyse hiç bir ihracat kalemi olmaması nedeniyle nakit akışının büyük kısmı merkez bankasına yabancıların para yatırmasıyla sağlanıyordu. merkez bankası yatırımların geri dönüşünü ödemek için daha yüksek faiz verdiği yeni yatırımlara bel bağlamaya başlayınca sistemin sürdürülebilirliği olmadığını gören yatırımcılar kaçtı ve ülkede döviz kalmadı.

    lübnan poundu normalde dolara birebir endeksliyken piyasada dolar bulunamaması nedeniyle lübnan poundu dolar karşısında karaborsada üçte iki değer kaybetmiş durumda. bankalar da dolar çekimini sınırladığı için insanlar para çekmekte büyük güçlük çekiyor.

    ülkenin büyük bir bölümünü oluşturan orta sınıfın yavaş yavaş fakirliğe evrileceğinden ve fakirlikten çok ülkenin ekonomisini kurtarması beklenen bu kesimin ülkeyi terk etmesinden endişe ediliyor.

    ve bu haberi hürriyet çöpü haberi verirken hiç bir yerde doğrulayamadığım şu metinle veriyor:

    "toplantıda konuşan lübnan başbakanı hassan diyab ise "birtakım insanların lübnan'ın ekonomik olarak çökmesini istemesinden" duyduğu üzüntüyü dile getirdi. hassan "ulusal para birimi dolar karşısında değer kaybeden ve baskı altında kalan öyle ülkeler var ki buradaki vatandaşlar siyasi farklılıklarını kenara koyup doların baskısına karşı çıktılar. ülkelerinin para birimini desteklemek için dolar sattılar ve ulusal bağlılıklarını gösterdiler. lübnan'da olanlar ise bunun tam tersi." dedi."

    lübnan ile bizim durumumuzun arasında nasıl bir bağ var?

    lübnan ile bizi kıyaslamak mümkün değil belki ama sıcak paraya bu denli bağlı olmanın yaratacağı etkilerin görülmesi açısından çok önemli. üzerine ülkenin ithalat ihracat politikası saçma bir yere evrilmiş durumda. ihracatı desteklemek, maksimize etmek yerine ithalatın minimize edilmesi tercih ediliyor. bu cari açığı tabii ki azaltıyor ama ithalatın teşvik edilmemesiyle ihracatın hammaddesi / ara mamulü konumundaki kalemlerin maliyeti artıyor ve ihracatın gazı kesiliyor. bunun sonucunda -hele ki turizmin dip yaptığı şu zamanda- bizim de nakite sıkışma ihtimalimiz bu yaklaşımla olası.

    lübnan'ın durumu ile ilgili kaynak : nytimes
  • 7 vatandaşına karşılık bir mülteci barındıran ülkenin durumudur. dışa bağımlı ülkelerde ekstra nüfus ölümcül olabilir.

    aaaa bir dakika, bizim de her 7-8 vatandaşımıza bir mülteci düşüyordu sahi. neyse, türkiye'de 5 yıl kalan mültecilere vatandaşlık vererek biz bu hasarın önüne geçebiliriz.

    edit: aşağıda türk telekom'un adı geçince hatırladım sahi, türk telekom üzerinden bizi büyük kazıklayınca bununla yetinmeyip bir de hariri önderliğinde türk mallarına boykot kampanyası başlatan bir ülkeydi bu.
  • telekom'u kendilerine tekrar vererek aşılmasında yardımımız olacak eşiktir.
  • eşiği çoktan geçmiş mart ayında resmen temerrüde düşmüştür. uluslararası tabirle default etmiştir.
  • independent türkçe'den gökçen tuncer lübnan ile ilgili ayrıntılı bir yazı yayınlamış.

    baştan sona okunması gereken çok değerli bir çalışma kaleme almış.

    31 temmuz 2020…

    lübnan’ın başkenti beyrut’ta dünyaca ünlü bir fast-food zincirinin yanında, 61 yaşında bir adam kendini vurdu.
    göğsünde ülkesinin bayrağı ve sabıka kaydının olmadığını gösteren adli sicil belgesini taşıyan cansız bedenin yanında bir de not vardı:
    ben kâfir değilim.
    bu, lübnanlı besteci ziad rahbani’nin bir eserinde geçen cümlenin ilk kısmı. kalanı ise şöyle devam ediyor:
    ama açlık sapkınlıktır.
    küçücük bir not açıklıyordu para birimi yüzde 80 değer kaybeden bir ülkedeki ekmek kuyruklarını, nüfusunun yarısının gıdaya ulaşmakta duyduğu endişeyi, günde 2-3 saat yaşanan elektrik kesintilerini, maaşları ödenmediği için iş bırakan doktorları, iptal edilen ameliyatları, eczanelerde “yok olan” ilaçları ve bir yıldır devam eden protestoları.

    4 ağustos 2020…

    1970’lere kadar orta doğu’nun gözbebeği ve refah ülkesiyken, 1990’ların başında 15 yıllık bir savaştan çıkan, sonrasında beli doğrulmayan ve pandemiye 30 yılın en derin ekonomik kriziyle giren lübnan’a ve 5 bin yıl beş medeniyete ev sahipliği yapan kadim başkenti beyrut’a son darbe, yüzünü akdeniz’e dönen kıyılarından geldi.
    tonlarca amonyum nitratın beyrut limanı’nda depolandıkları yerde inflak etmesiyle oluşan, tarihe, atom bombalarına hedef olmuş hiroşima ve nagazaki’dekine benzer “mantar bulut” görüntüsüyle kazınan patlamada en az 100 kişi yaşamını yitirdi, bir o kadarı da kayıp.

    4 binden fazla insanın yaralandığı patlama için beyrut valisi mervan abbud, 300 binden fazla kişinin evini kaybettiğini, 10 ila 15 milyar dolar hasarın olduğunu söyledi.
    15 milyar doların büyüklüğünü şöyle anlatalım: lübnan, tamamını beş yılda alacağı 10 milyar dolarlık kredi için aylardır uluslararası para fonu (ımf) ile pazarlıktaydı.
    “300 bin” ise şöyle bir sayı: dünya bankası verilerine göre 6,8 milyon insanın yaşadığı lübnan, 1,5 milyon suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. yani neredeyse her beş kişiden biri mülteci.
    en az 1,2 milyon insanın yoksulluk sınırında yaşadığını belirten dünya bankası, 250 ila 300 bin lübnanlının işsizler ordusuna katılacağını öngörüyor.
    ülkede her 100 kişiden 35’i işsiz ve sadece trablus kentinde bile toplam işgücünün yüzde 60’ı günde 1 dolardan az kazanıyor.
    ekonomi bakanı raoul nehme, haziranda the national’a verdiği röportajda dünya bankası’nı referans vererek pandemiden önce nüfusun yüzde 45’inin yoksulluk sınırında olacağının öngörüldüğünü ancak salgınla birlikte bu oranın yıl sonu için yüzde 60’a çıkarıldığını söylemişti. bu, 4 milyondan fazla yoksul anlamına geliyor.
    cam model paramparça, ekmek kuyrukları bitmiyor

    lübnan çöküşün sınırında değil. lübnan’ın ekonomisi çöktü.

    london school of economics uluslararası ilişkiler profesörü fawaz gerges’e ait bu sözler.
    patlamadan 15 gün önce washington post’a verdiği röportajda iç savaşın bittiği 1990’dan bu yana kurulan modelin başarısız olduğunu söylüyor gerges ve ekliyor: camdan bir evdi. umudun geri gelmeyecek olmasından öte parçalandı gitti.
    haziran sonunda iyiden iyiye kendini gösteren “ekmek krizi” bile gerges’in dediklerini doğruluyor.
    dünya gıda programı (wfp) verilerine göre tarım sektörü zayıflayan ülkenin gıda ihtiyaçlarının yüzde 80’i ithal ediliyor. ithalatın en kritik merkezini ise tahmin etmek güç değil: beyrut limanı.

    aynı wfp, ekim 2019- nisan 2020 arasında gıda fiyatlarının yüzde 56 yükseldiğini söylemişti. bu birçok bölgede yüzde 70’lere kadar çıkıyor. “gıdaya erişim” konusunda endişe duyan lübnanlıların oranı yüzde 49.

    28 haziran’da halk, hükümetin ekmek zammına izin vermemesi üzerine fırınlar ekmek dağıtımını durdurmuş ve fırınların önünde uzun kuyruklar oluşturmuştu. hükümet 900 gram ekmeğin sübvansiyonunu 1500 lübnan lirasından 2000’e çıkardı.
    son olarak bugün bir açıklama yapan ekonomi bakanı raoul nehme, ülkesinin ekmek kriziyle karşı karşıya kalmadığını, fabrikalarda 35 bin ton un olduğunu söyledi.
    en fazla mülteciyi ağırlayan ikinci ülkenin göç kıyısındaki halkı
    patlamadan önce halkın önemli kısmı gıda yardımları alıyordu ve hükümet, 2006’daki israil savaşından bu yana ilk kez yıl sonuna kadar 750 bin lübnanlıya gıda yardımı yapılacağını duyurmuştu.
    washington post’a konuşan eski lübnan bakanı nasser saidi, yeni bir mülteci krizi konusunda uyarmış ve göçe zorlanacak kişilerin bu sefer lübnanlılar olabileceğini söylemişti.

    lübnan’da kaosun adı: bankacılık
    ülkenin uğraştığı bir başka kriz ise bankacılık sektöründe.
    dolar, yaklaşık bir yıl önce petrol, ilaç ve buğday ithalatı için bin 500 lübnan lirasına sabitlenmiş olsa da gerçek hayatta yaşananlar bambaşka. zira, para birimi kara borsada 4 bin dolara kadar çıkıyor.

    geçen yıl başlayan protestoların ardından bankalar, döviz hesaplarından para çekilmesini haftalık 200 ila 300 dolarla sınırlandırmıştı. koronavirüs salgınını ortaya çıkmasıyla döviz hesaplarındaki mevduatların çekilmesini tamamıyla durdurdu. daha sonra bu sınır, “iki haftada bir 200 dolar çekilmesi” şeklinde revize edilmişti. lübnan bankaları, sermayenin yurt dışına çıkışının önüne geçme gerekçesiyle vatandaşın mevduatını alıkoymuş durumda.
    hükümet ile gerilimi bitmeyen lübnan merkez bankası’nın nakit operasyonları birimini yöneten mazen hamdan, “döviz bürolarından dolar satın alıp lübnan para birini zayıflatmak” suçlamasıyla mayıs ayında gözaltına alınmıştı.
    merkez bankası’nın varlıklarını “şişirmenin” yolları
    financial times, 21 temmuz’da yayınladığı haberinde ey ve deloitte imzalı, 2018 tarihli rapora ulaştıklarını ve raporda merkez bankası’na 27 yıldır başkanlık yapan riad salame’nin banka’nın varlıklarını “şişirmek” için bazı hesaplama tekniklerini değiştirdiğini iddia etmişti.
    buna göre kamuoyu ile paylaşılmayan raporda 6 milyar dolarlık bir meblağ “finansal istikrar için senyoraj (paranın üretim maliyeti ile üzerinde yazılı değer arasındaki fark)” adıyla kaydedilmiş, bu “yeni isim” salame tarafından belirlenmişti.

    kriz üstüne kriz: üç maddede lübnan'ın boğuştuğu sorunlar
    financial times’ın aktardığına göre bu olağan dışı senyoraj hesaplaması banka’nın 150 milyar dolarlık bilançosunda “diğer varlık” başlığı altına alınmıştı. “diğer varlıklar”, 2018’deki 10 milyar dolarlık seviyesinden, haziran 2020 itibariyle 38,6 milyar dolar seviyesine kadar çıktı.
    new york’taki skidmore college’ın ekonomi profesörü joerg bibow’a göre herhangi bir varlığın değerinin hükümet kararı ile belirlenmesi “oldukça garip” bir durum. her hesaplamanın bir standardı olduğunu söyleyen bibow, financial times’a yaptığı açıklamada “hiçbir hükümetin sayı uydurduğunu duymadım” demişti.
    “diğer varlıklar” başlığının “senjoraj” ve “açık piyasa işlemleri” (merkez bankası’nın para birimi ticareti ve hükümet tahvilleri) dışında neler olduğu bilinmiyor.
    nedir bu finansal mühendislik?
    merkez bankası başkanı salame, konuyla ilgili mayıs ayında yaptığı açıklamada “lübnan’ın çökmemesi için finansal mühendislik yapmamız gerekiyordu. uluslararası seviyede üzerinde uzlaşılmamış hiçbir şey yapmadık” demişti.
    salame’nin deyimiyle ülkeye dolar çekmek için döviz hesaplarının faizlerinin yüksek tutulması da “finansal mühendisliğin” bir parçası. bankaların sunduğu mevduat faizleri yüzde 17’lere kadar çıkmış durumda.

    söz konusu operasyonlar, merkez bankası’nın yabancı para rezervini artırırken, bankaların kârını da yükseltiyor. ancak dolar çekmek için yapılan bu hamle, bir ponzi şemasına benzetiliyor. iki basamaklı faizler, verimli endüstrilere yatırım yapılmasının tercih edilmemesine neden oluyor.
    2017’den ile şubat 2019’a kadar geçen sürede 24 milyar dolar değerinde mevduat yaratıldı. ancak 2017’de yüzde 8,6 olan bütçe açığı yüzde 11’e yükseldi. 24 milyar dolar, lübnan’ın 54,6 milyar dolar değerindeki gayri safi yurt içi hasılasının (gsyh) üçte birinden fazla. yani başta kritik önemdeki üretimlerin artırılmasıyla desteklenmesi gereken gsyh’ın önemli bir miktarı, bankacılıktan gelen, şu ekonomik ortamda riski yüksek döviz mevduatları.
    beyrut merkezli finansal analist dan azzi, washington post’a yaptığı açıklamada yüksek faizli dolar mevduatlarının hükümete borç vermek için biriktiğini söylemişti.

    “elitler kazanıyor, sıradan lübnanlılar çok kötü bir bedel ödüyor”
    uluslararası para fonu, haziranda yaptığı açıklamada merkez bankası’nın yaklaşık 49 milyar dolar kaybettiğini duyurmuştu. bu, dünya bankası’nın 2019 verilerine göre ülkenin ekonomik üretiminin yüzde 90’ı.
    ımf verilerine göre ülkedeki borçluluğun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2018 sonu itibariyle yüzde 151’di. 2020’da bu oranın yüzde 162’ye çıkması bekleniyor. başbakan hassan diyab, geçen aylarda ülkesindeki kamu borcunun 90 milyar doları aştığını söylemişti. bu borç, mart ayında temerrüde düşmüştü.
    lübnan'ın ımf ile müzakere ekibinin kıdemli ikinci üyesi, haziran sonunda kamu maliyesi genel direktörlüğü görevinden istifa eden alain bifani, financial times’a yaptığı açıklamada bankacıların, ekim 2019’dan bu yana 6 milyar doları ülke dışına çıkardığını söylemişti.

    bifani, “siyasetin ve bankacılığın elitleri hiçbir kayıp yaşamadan sistemin avantajlarından faydalanıyorlar. sıradan lübnanlılar çok kötü bir bedel ödüyor” demişti.
    uluslararası yardım gelir mi?
    patlamanın ardından birçok ülke lübnan’a insani yardım sunacağını açıklarken, patlamadan önce, özellikle mayıstan bu yana devam eden ımf görüşmeleri sürecinde hiçbir taraf o kadar da istekli değildi.
    uluslararası toplum, lübnan’dan ekonomiden fikir özgürlüğüne kadar geniş bir alanda reform, “yolsuzluk” iddiaları karşısında şeffaflık bekliyordu.
    ımf başkanı kristalina georgieva, 26 haziran’da yaptığı açıklamada devam eden görüşmelerde başarı sağlanması için bir neden görmediğini söyleyerek “sorunun merkezi, lübnan yönetiminin ülkenin hedefleri konusunda bir fikir birliğine varıp varamayacağı” demişti.
    georgieva’nın bir buçuk ay önce bahsettiği “fikir birliksizliği”, dışişleri bakanı nasif hitti’nin 3 temmuz’daki istifasıyla sonuçlanmıştı.
    hitti, lübnan halkının istediği ve uluslararası toplumun kendilerine yapılması konusunda çağrıda bulunduğu "kapsamlı yapısal reformu" gerçekleştirmek için ülkesinde etkili bir iradenin bulunmadığını söylemişti.

    “lübnan halkının çıkarları etrafında bir araya gelinmezse gemideki herkes boğulacak” diyen hitti, "yolsuzluk ve sömürüye karşı adil ve sosyal bir devletin tesisi için halk ayaklanmalarının yaşandığı bir ortamda dışişleri bakanlığı sorumluluğunu devam ettirme kararı sıradan bir mesele değildir” ifadelerini kullanmıştı.
    israil ve kapı komşusu suriye arasında pamuk ipliğine bağlı bir jeopolitik pozisyonda bulunan lübnan’a körfez’in zengin ülkelerinden de yeşil ışık yanmadı.
    2006’da israil savaşı sonrası ülkenin toparlanması için bir miktar destek sağlayan bu ülkeler, “iran tarafından desteklenen hizbullah’ın dominant bir güç olduğu ülkeye ilave destek sunmayacağız” açıklamasını yapmıştı.

    lübnan siyasetinin son bir yılı
    farklı din ve mezheplere dayalı siyasi bölünmeler açısından oldukça kırılgan bir yapıya sahip lübnan ekonomisinin, 1975-1990 yıllarındaki iç savaştan bu yana en büyük krizi yaşıyor.
    lübnan'da ekonomik kriz ve hükümetin vergi politikalarına karşı düzenlenen gösteriler üzerine saad el-hariri'nin başbakanlığındaki 30 üyeli ulusal birlik hükümeti, 29 ekim 2019'da istifa etmişti.

    hariri'nin yeniden başbakanlık görevine yanaşmaması üzerine şii hizbullah örgütü ve siyasi müttefikleri, eski eğitim bakanı hassan diyab'ın başbakanlığında 20 üyeli yeni hükümetin kurulmasını sağlamıştı.
    hükümet, her yıl 2 milyar dolar olmak üzere 5 yılda toplam 10 milyar dolar kredi almak için uluslararası para fonu ile müzakerelere başladığını açıklamıştı.

    *****
    “açlık sapkınlıktır” olmuştu 61 yaşında intihar eden lübnanlının son sözü.
    beyrut limanı’ndaki patlamada evlerinin içindeyken ölen yüzlercesinin ise son cümleye vakti bile olmadı.
    başbakan’dan savunma bakanı’na kadar yönetimin ağzında hep aynı cümle vardı: sorumlular cezalandırılacak.
    2016’dan bu yana cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan ve liman deposunda 2 bin 750 ton amonyum nitratın bekletiliyor olmasının kabul edilebilir olmadığını söyleyen mişel avn’ın da dilinde aynı yemin.
    ve sorumluların “cezalandırılması”, 2014 yılından bu yana 'depolama ve güvenliği denetleyen' tüm beyrut liman yetkililerinin ev hapsine alınması ile başladı.
    ilerleyen günlerde “cezalandırma” nereye genişler, yetkili herkesin çuvaldızı eline alıp almayacağı ise meçhul.

    lübnanlı oyuncu nidal al achkar, the guardian’a verdiği röportajda şöyle açıklıyor ülkesinde bitmeyen “meçhulleri”:

    savaş bittiğinde insanlar aynı masa etrafında toplanıp kendilerine sorular sormadı.
    para, güç ve din, yüzlerce yıl birlikte çalıştı. biri düşse, diğeri onu kaldırırdı. bu, mezhepçilik ve aile gelenekleri üzerine kurulu bir dünya, geleceğe bakan fikirlere değil.
  • kötü yönetimler, savaşlar ve bir kaç kişi ya da zümrenin hırsı işte böyle toplumların sefalet ve mahvoluşlarına sebebiyet veriyor. lübnan bu ülkelerden sadece bir tanesi. dünyada halkı bu şekilde sürünen çok ülke ve topluluk var. olan zavallı insanlara oluyor. insanlık asla düzelmeyecek.
  • kim ne derse desin, neye inananırsa inansın. ben allah’ı gerçekten seviyorum. öyle güzel bir dünya düzeni kurmuş ki, ister inançlı ister inançsız ol, kafana göre hareket ettin mi bittin. yanlış yaptın mı biçiyor seni hayat.

    peygamberin ordusu bile olsan, o tepeyi terkettin mi bittin.

    para müslümanların en büyük imtihanı oluyor hep. bir türlü kurala uyamıyorlar. kuralına göre oynamayınca da, hem bu dünyaları hem de diğerini heba ediyorlar.
  • bu nece tespittir üstadım. adamlar zaten çoktan iflas ettmişti. aylar önce vadesi dolan dış borçlarını ödeyemecekleri açıklayıp temerrüde düşmüşlerdi. hiç kimse bankalardan döviz alamıyor. %60 kayıpla el altından dolar alıyor.
  • bize ne olması.
  • yardımcı olmamız gerekiyor. bu benim fikrim ve kampanya başlarsa hemen elimden geleni yaparım , lübnan'ın bu yardıma ihtiyacı var . lütfen başlık açın arap falan demeyin orda her dinden insanlar var .
hesabın var mı? giriş yap