luce
-
-
brooklyn park slope'un en iyi lokantasidir
italyan sevimli pietro sahibidir -
elisa'nın güzel bir şarkısı*..sözleri de kendisi kadar güzeldir.şöyle ki:
parlami
come il vento fra gli alberi
parlami
come il cielo con la sua terra
non ho difese ma
ho scelto di essere libera
adesso e' la verita'
l'unica cosa che conta
dimmi se fare qualcosa
se mi stai sentendo
avrai cura di tutto quello che ti ho dato - dimmi
siamo nella stessa lacrima
come un sole e una stella
luce che cade dagli occhi
sui tramonti della mia terra
su nuovi giorni
ascoltami
ora so piangere
so che ho bisogno di te
non ho mai saputo fingere
ti sento vicino
il respiro non mente
in tanto dolore niente e' piu' sbagliato niente niente
siamo nella stessa lacrima
come un sole e una stella
siamo luce che cade dagli occhi
sui tramonti della mia terra
su nuovi giorni in una lacrima
come un sole e una stella
luce che cade dagli occhi
sui tramonti della mia terra
su nuovi giorni si
il sole mi parla di te (stai ascoltando ora)
la luna mi parla di te (avro' cura di tutto quello che mi hai dato)
anche se dentro una lacrima
come un sole ed una stella
luce che cade dagli occhi
sui tramonti della mia terra
su nuovi giorni in una lacrima
come un sole e una stella
siamo luce che cade dagli occhi
sui tramonti della mia terra
su nuovi giorni ascoltami
ascoltami
ascoltami
ascoltami
ascoltami
ascoltami
ascoltati -
(bkz: come speak to me)
-
it. ışık. okunuşu da lûçe. yani bizim yıllarca mircea lucescu'ya dediğimiz gibi. bugün bildiğin aydınlandım * lan. italyanlar yıllarca adama ışık demişler. ne de güzel demişler.
-
-
dandik otesi filmdir. detay bile yazmiyorum. luce denen pici gercek hayatta gorsem agzini kirarim net.
-
insanı konfor alanından çıkmaya zorlayan film. eritreli çocuk savaşçı amerikalı çift tarafından evlat edinilir, yıllarca süren terapi süreci, vs.den sonra hem sporda hem de akademik alanda çok başarılı bir genç ortaya çıkar. bu genç öğretmenleri ile iyi anlaşır, yetişkinlerle diyalogta sıkıntı yaşamaz, arkadaşları tarafından çok sevilir, vs. vs. film ilerledikçe lucenin iç dünyasının dışa yansıttığından farklı olduğunu sezdiren, ima eden, kabak gibi gösteren durumlar silsilesi ile film ana fikrini açık etmeye başlar. işte bu noktadan sonrası konfor alanından çıkmanıza neden olan kısım. okul öğretmenlerinden harriet wilson lucenin yazdığı bir kompozisyonun içeriğinden işkillenip olayın üstüne gitmeye başladığında olanlar olmaya başlar. film insanın kendisine bazı soruları sormasına sebep olduğu için ben sevdim. kesinlikle sevimli bir film değil. kesinlikle güzel zaman geçirmelik bir film de değil. benim kendime sorduğum sorulardan bazıları şöyle: orta sınıf vicdanı ile kurtarıcı olma rolüne talip olmak ne kadar samimi? ilk çocukluk öfkesi otanabilir mi? sosyal uyum her zaman mental sağlığın göstergesi midir? sosyal arzu edilirlik insanlara nasıl bir yük getirir?
-
2019 yapımı julius onah filmi.
gustova fring'in lise yıllarını anlatıyor deseler pek yadırgamazdım sanırım ama olayın breaking bad'le alakası yok tabi.
oldukça bunaltıcı bir yapım olmuş, son zamanlarda izlediğim finalinde oha dedirten filmlerin de etkisinde bir izleyici olarak kendimi devamlı bu sıkıntılı yokuşun sonunda olaylar hareketlenecek diye motive ettim ama pek beklediğim gibi olmadı.
film, düzenini bozmak pahasına düzene müdahale etmeyi anlatsa da benim tek çıkarımım; insanlar kısa hayatlarını kendilerine daha zor hale getirecek şekilde değiştirmemeli. edgar ailesi o kısa hayatlarının içine etmişler... -
bir adet hasta ruhlu piçin hikayesinin anlatıldığı, gayet boktan bir film!
kabız bir senaryo, kabız diyaloglar ve dakikasına kadar “bir şey oldu, olacak!” beklentisi verip saçma bir şekilde biten saçmalık...
resmen “rahatın battığı” bir zıpırın, hiçbir anlamı olmayan boktan serüveni!
çenesi düşük bir demagog, sporcu, popüler bir puşt!
1,5 saatinize yazık... izlemeyin amk filmini!
0,1/10
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap