• six feet underda nathaniel fisherın karısının ölümünden sonra eski odasına dönüşü sonrası tüm eskileri dışarı atıp yaktığı sırada çalan şarkı.
  • radiohead bu sarkiyi help yardim albumu icin kaydettiginde, grubun tum elemanlari, sarkinin yaptiklari en iyi sey oldugu konusunda hemfikirmisler. gercekten de 1995'de kaydedilen sarki, ok computer ve sonrasini anlamak acisindan cok onemli. benim de ok computer albumunde climbing up the walls ile birlikte, favori sarkim.
    the head of state has called for me by name
    but i don't have time for him
    en sevdigim radiohead dizelerinde ust siralarda.. meeting people is easy belgeselini izleyenler de animsayacaktir, en basta barcelona konseri acilisi vardir, ok computer turnesinden. acilisi bu sarki ile yaparlar, ve tuyleriniz diken diken olur..
  • ***

    bu sefer...
    bu sefer, şansım yerinde.
    galiba, şansım dönecek.
    beni öldür sarah,
    tekrar öldür beni, aşkla.
    o gün, harika bir gün olacak.

    çıkar beni şu enkazdan,
    çıkar beni gölün dibinden.
    çünkü ben senin kahramanınım ve
    uçurumun kenarında durmaktayız.

    hepimizi yöneten kişi, çağırdı beni, hem de adımla
    ama yok ki zamanım onun için!
    bugün, harika bir gün olacak.

    çıkar beni şu enkazdan,
    çıkar beni gölün dibinden.
    çünkü ben senin kahramanınım ve
    uçurumun kenarında durmaktayız.

    ***
  • 60 yaşıma geldiğimde de bu şarkıyı dinleyebiliceğimi düşündükçe üzülsem mi sevinsem mi bilemiyorum.
  • radiohead selanik konseri'nin bis parçalarından biriydi. hayatımızın en güzel rüyası bitmesin diye deli gibi alkışayıp bağırırken geri geldiler, sahne ışıkları sarıya döndü ve işte

    "i'm on a roll, i'm on a roll
    this time i feel my luck could change
    kill me sarah, kill me again with love
    it's gonna be a glorious day
    pull me out of the aircrash
    pull me out of the lake
    i'm your superhero
    we are standing on the edge...
    the head of state has called for me by name
    but i don't have time for him
    it's gonna be a glorious day
    i feel my luck could change.
    pull me out of the aircrash
    pull me out of the lake
    i'm your superhero
    we are standing on the edge..."

    yıllar sonra, bozulmaya başlayan ok computer kasedimden, boğuk ve cızırtılı dinlediğimde bile eski etkisini kaybetmediğini gösteren şarkıdır. akşam akşam beni karmaşık duygular içinde bırakan doğa olayıdır.
  • dinlenirken hissettirdikleri ümit, hüzün gibi kelimelerle anlatılamayacak kadar başka olan şarkı. hatta şarkı da değil başka bir şey işte.

    mesajlar üzerine edit: radiohead versiyonu için konuşuyorum. kendimi daha britney spears versiyonuna entry giricek kadar hazır hissetmiyorum.
  • ölümsüz sanatçı britney spears'in üstün şarkısı lucky'nin sözleri de tüyleri diken diken edecek güzelliktedir:

    this is a story about a girl named lucky.
    early morning, she wakes up
    knock, knock, knock on the door
    it's time for makeup, perfect smile
    it's you they're all waiting for
    they go
    "isn't she lovely, this hollywood girl?"
    and they say
    she's so lucky, she's a star
    but she cry, cry, cries in her lonely heart, thinking
    if there's nothing missing in my life
    then why do these tears come at night
    lost in an image, in a dream
    but there's no one there to wake her up
    and the world is spinning, and she keeps on winning
    but tell me what happens when it stops
    they go
    "isn't she lovely, this hollywood girl?"
    and they say
    she's so lucky, she's a star
    but she cry, cry, cries in her lonely heart, thinking
    if there's nothing missing in my life
    then why do these tears come at night
    "best actress, and the winner is? lucky!"
    "i'm roger johnson for pop news standing outside the arena waiting for lucky"
    "oh my god? here she comes!"
    isn't she lucky, this hollywood girl?
    she is so lucky, but why does she cry?
    if there's nothing missing in her life
    why do tears come at night?
    she's so lucky, she's a star
    but she cry, cry, cries in her lonely heart, thinking
    if there's nothing missing in my life
    then why do these tears come at night

    radiohead mi? haa, şu bunalım takılan creep'i söyleyen çocuklar mi? aman o ne biçim şarkı öyle, kalın kalın sesler, içi daralır insanın, ıyyk...
    şaka bir yana. bazen "böyle düşünerek yaşasam acaba ben daha mutlu, çocuklarım daha sağlıklı olur muydu" diye sordurtan şarkı. ama yine de;
    it's gonna be
    a glorious day
    i feel my luck could change
  • --- six feet under için spoiler ---

    six feet under'ın 4. sezon 3. bölümü bu şarkıyla bitmektedir. fisher ailesi eski ve kullanmadıkları eşyalarını yakarken evin kızı claire odasındaki hoparlörü yakma işleminin gerçekleştirildiği yere yöneltip şarkıyı açar.

    --- six feet under için spoiler ---
  • colbie caillat'ın pürüzsüz sesiyle jason mraz'a eşlik ettiği şarkı.
  • 1995 yılıydı ve üniversiteyi yeni kazanmış, yeni müzik, yeni film, yeni kitap, yeni beyin, yeni fikir açlığındaydım. okulun ilk günü sınıfın yarısıyla tanışmış ve kimden ne öğrenebileceğimin hesabını yapmaya başlamıştım. birileri bon jovi ve metallica dışında birilerinden bahsettiğinde kulak kesilip yanlarına yanaşıyordum ama konuştukları şeyler hakkında en ufak bir fikrim yoktu. zaten daha sonra, ne müziğin, ne sinemanın konuşularak anlatılamayacağını öğrendim ama hayat o günlerde henüz o kadar cömert değildi. cömert olmadığı için de, şimdi kendilerine alternatif deyip girdikleri her yeri popüler hale getiren "marjinal" arkadaşların "marjinal maliyet" hesabını bilmedikleri dönemlerde, gerçekten bizim için ucuz olan atlas pasajına gidip ucuz ne varsa bulmaya çalışıyorduk. hem üstümüzü başımızı pakladığımız hem de gelip geçerken ucuz kaset bulduğumuz bu pasaj, hayatın ve ailelerimizin pek de cömert olmadığı bizim gibi öğrencilerin tek cömert yeriydi.
    bir gün okul çıkışı her üniversite 1.sınıf öğrencisi gibi klan halinde gittiğimiz bu pasajda elime "the help" album geçti. kaseti elime aldığımda paul mccartney, p.j.harvey, sinead o’conner dışında, emin değilim ama sanırım hiç tanıdığım isim yoktu. yalnızca bu albümün bosna hersekteki savaş çocuklarına yardım için yapıldığını anlamıştım. bize karşı o kadar da cömert olmayan hayata, "o kadar da" kısmı için borçluydum ve bu albümle, en azından bir kısım borcumu ödeyebilirdim.

    bu kasette pek çok ismi keşfetmiştim. blur, chemical brothers, suede, orbital,
    portishead, massive attack, manic street preachers ve anımsayamadığım, daha sonra benim için pek özel kalacak pek çok isim.

    ama ilk dinlediğim an, beni önce havaya kaldırıp sonra yere bırakan bir şarkı vardı ki bu albüme en çok yakışan şarkıydı bu. hala her dinlediğimde o ilk anki etkiyi bırakır bende. bu şarkı ok. computer şarkısı değil, hayatın asla cömert ve adil olmadığı çocukların şarkısıdır. şans denen şeye inanmak isteyip, bir gün bir kahramanın geleceğine inanan çocukların şarkısı.
hesabın var mı? giriş yap