• maça gitmek aslında bir yaşam tarzıdır. hayatını her zaman maçlara göre ayarlarsın ne de olsa... kimi zaman iş çıkışı maça dakikalar kala kapalı tribüne yetişmektir. kimi zaman deplasmana gitmek için gecenin yarısında otobüse binmektir, ya da sabahın körü kalkıp daha önce görülmemiş bir doğu bloku ülkesine uçmaktır. günü birlik avrupa'nın bir ucuna uçup, havalimanında araba kiralayarak 300-500 km yol katedip stada varmak, maç sonrası farklı bir alandan istanbul'a uçup, sabah işe yetişmek demektir. maç olimpiyat stadında kış soğundaysa yine gitmektir, ama ne işim var lan benim burada diye düşününce "beşiktaş ulan" demektir... arkadaşlarının seni uyandıramadıkları alkollü bir gecenin sabahında, uyanınca hastir lan diyerek, onları kocaeli'nde bekletmek, taksiyle onlara yetişmek, maça dakikalar kala konya'da stada pankartı asmak demektir... yenildiğin ve otobüsle 3000 km yol gidip geldiğin bir deplasman sonrası "yarın aynı muhabbet olsa yine giderim" demektir. kar yağsa da 3-5 gün işten de yırtsak dediğin dondurucu bir istanbul soğunda, sevgilinin "sanki işe gidiyorsun işin olsa bu kadar ciddi eğilmezsin" demesidir. maça gitmek bir felsefedir; bilmeyen, gitmeyen anlayamaz... benim için maça gitmek beşiktaş neredeyse orada olmaktır. bazen bir eksik, bazen bir fazla veya bazen sadece yalnız...
  • kariyer.nette hobilerim arasına yazmışım ben bunu, iş görüşmesinde adam söyledi ne varsa yazmışsın dedi. * * *
  • kadınlar tarafından pek anlaşılamasa da* gayet zevkli bir aktivitedir.. zira bu sadece bir aktivite değil tutkuyla bağlı olunan bir şeyin yanında olmak, onu yalnız bırakmamaktır.
  • hayatta ki en büyük zevkim, seviyorum. olay 90 dakina değil, tüm maç günü. erken arkadaşlarla buluşulur, kafalar çekilir, tribüne girip bağırılır. deplasman ise bambaşka olaydır :)
  • bir de numarali tribune gidenler vardir. arabaya binilir, stada yakin bir yerde parkedilir, tribune girilir, "hi iyi guzelmi$" diyip cikilir. sanirim oyledir yani. maca gitmekle karistirilmamasi gereken bi hadisedir.
  • ilk gitmeye baslarken inanilmaz bir heyecan kaplar insanin yuregini. ayri bir dunyadir, o kadar insanla hep ayni seyi hissediyor olmak. yillar gectikce alisirsiniz, siradan bir olay gibi gelir. ancak yasanan degisik enstantanelerle insanin hayatina renk katan bir olaydir.
  • stada erken girilip daha mac baslamadan ses kisilmasi adetinin yerine getirilme sebebi
  • hayatımda biri basketbol, biri futbol maçı olmak üzere iki kez yaptığım hata.

    şimdi diyeceksiniz sen de nerde yaşıyorsun şatolarda mı büyüdün, dünyadan hiç mi haberin yok? valla haberim var zannediyordum ama oralara gidince anladım, yokmuş.

    ben sanıyordum ki oturup uslu uslu maç izleyeceğiz. tv'den izlemekle pek anlaşılacak bir şey değil sonuçta. oyunu seyrediyorsun tv'de, seyirciyle pek işin olmuyor.

    işte ben maça giderken o seyirci faktörünü unutmuşum. bana göre herkes insan ve insanlarda ortalama da olsa bir terbiye, görgü vardır. defaultu budur sanıyorum. yirmili yaşların başı ne üzücüymüş, insan sonradan anlıyor.

    herkes öfkeli. herkes delirmiş. çılgınlar gibi küfrediyor taraflar birbirlerine. ana bacı eş hepsi karıştırılıyor.

    oynayan erkekler, izleyenlerin çoğunluğu erkek. küfür edilenler, sapık fantezilerin objesi olarak düşlenenler ise hiçbir şeyden haberi olmayan kadınlar...

    bu bir spor müsabakası evet.

    sinirlerim alt üst oluyor. uslu uslu maç izleyecektik ha? kirlenmiş hissediyorum, bütün masumiyetimin üstüne yüzlerce aşağılık herif basıp geçmiş gibi. kulaklarım neler duyuyor neler...

    maç bitiyor, ben de bitiyorum. sinirden ağlıyorum. elimden gelse topunu ateşe veririm o yaratıkların. o denli lüzumsuzlar. her gün şikayet ettikleri sistemin baş müsebbipleri.

    eve dönüyorum. çantamdaki dopdolu deodorantı, epey birikmiş, o zamanlar değerli olan bozuk paraları güvenliğe kaptırmış olarak hem de.

    sahaya atılıyor diye alıyorlarmış bunların hepsini girişte. aklımdan dahi geçmeyecek şeylerin bedelini ödüyorum.

    "başkaları yaptıysa sen de yaparsın" muamelesi. kalabalığın herkesi tek tipe indirgemesi. yok sayılmak.

    ev harika bir yer. karakterin var, biliniyor ve kabul ediliyorsun orada. senin kuralların geçiyor.
  • çok güzelmiş ya. gol olmazsa sıkıcı oluyor ama gol olunca iyi. golü de kimin attığı önemli değil benim için açıkçası. yeter ki gol olsun. üzülmek bekleyip durmaktan daha iyi. zaten kazanmasını istediğim takım yenilse ne, kazansa ne... tam boş zaman geçirmelik bir aktivite. maksat bağırış çağırış.
    maç sırasında kendini kaptırıp gidenlere de gıpta etmedim değil. nasıl bir dertsizlikse...
  • bugün yaptığım ve bir daha asla yapmayacağım eylem.
hesabın var mı? giriş yap