• en güzel yanı cephironun işleyişini sağlayan çekirdek sistemiydi.
    prenses emeraudeun kendini ve aşkını (eski sadık komutan-yeni azılı düşman zagatos) hiçe sayarak dünyanın iyiliği için yaptığı fedakarlık çok etkilemişti yeni yeni büyümekte olan çocuk bünyemi.dünyanın durumu çekirdek olan kişinin ruhi yapısına bağlıydı.çekirdekteki bozukluk tüm cephiro'yu etkiliyordu.(misal çekirdeğin bir yeri ağrısa deprem-tsunami falan oluyordu)
    ayrıca görselliğin yanında psikolojik yönü de ağır basan bir yapısı vardı ve insan ruhunu yücelten duygular çok güzel aktarılmıştı(fedakarlık-dostluk-dayanışma...).(aktarılmıştı işte lan hayret birşey)
  • izledikten sonra kendi oyunlarımda, oyunculara treasure vermek yerine, cut scene ya da vizyonlarla silahlarının değişmesi ve gelişmesi sahneleri yazmaya başladığım çizgi filmdi bu. marina, japonca adıyla umi inanılmaz bir afetti, su büyüleri yapardı. anemon (fuu) sakin mizacıyla iyileştirme büyülerine yönelirken ateş parçası kızımız lucy (hikaru) (acaba hangi ismin kısaltılmışı bu, hehe) yakmış geçirmişti ortalığı. işin en tuhaf yanı, bu çizgi filmin ikinci sezonundaki bir karakterin adı, benim çok sevdiğim bir karakterimin son altı harfiydi. (zagato'nun kardeşi, taş gibi herifti. yalnız rezil bir dublaj vardı, adam cüneyt arkın tonlamasında "nevet" diyordu mesela.) emaraude'un masum ve çocuksu güzelliği tuhaf bir özlem yaratırdı, her bölümde onu görmeyi iple çekerdim, ama clamp* adeta bilinçaltımızı okumuş, dark side versiyonuyla bizi hasta etmişti. beni asıl etkileyen, zagato'ydu tabii ki. adam aşkı için bütün dünyayı, hayatın kendisini karşısına almıştı be. ilk sezonun tümünü izlediğimde, içime oturmuştu resmen, daha sonra bu üçkızın da içine oturacağı gibi. öte yandan guru clef, daha en baştan her şeyi bilmesiyle puşt, ama bilgeler bilgesi beyaz karakter tadındaydı, keşke biraz daha uzun boylu olsaydı.*

    bu serinin güzel bir noktası da, villain karakterlerdi. misal alcione, ama bir kere bile zaferi tadamadı zavallım. öte yandan innova, zagato'nun niyetini başından beri bildiği halde efendisine sadık kalmış, insan formuna dönüşerek (aslı sihirli, gümüş renkli beyaz bir kurttu) kendini bizim kızların önüne atmıştı, acı olan, bu muhteşem yaratığın zagato'ya emaraude tarafından hediye edilmiş olmasıydı. bir de emaraude'un koruyucusu lafarga vardı ki, şahane adamdı. şirin bir summoner olan ascot ikinci sezonda bizi dumura uğratmış, pembe saçlı bard kılıklı caldina ise ses tonuyla kendine hayran bırakmıştı, ama tabii ki baş karizma zagato'ydu. (aslında amacını tahmin ettikten sonra kendisini villain olarak görmedim, göremedim) gidişiyle beliren karizma açığını kardeşi lantis bile bir yere kadar doldurabilmişti hani.

    ayrıca, izledikten sonra herkese bir mokona kampanyası başlatasım gelmişti, bilmiyorum aynı şekilde düşünen var mı.
  • bende de vhs formatında arsivi bulunan cok sewilen, sayılan, tapılan,,, ugruna sabahın 6'larında kalkılan bi animedir.
    zamanında brt de sonra da show tv de gösterilmistir...
    lucy( ki gercek adı "hikari" dir. ama maglum türkler öyle uygun görmüsler), marina( bu kizimizin adı da "umi" dir) ve anemon( hayret bi bunu degistirmemisler) adlı 3 lise ögrencisinin tokyo kulesinden, sephiro'ya ya ısınlanmaları we orda sihirli sovalyelere dönüsmeleri....
  • söz konusu çizgi filmde kızlarımızın zırhları ve kılıçları xp kazandıkça gelişir. bu formatıyla, frp ile bağdaşmasından sanırım, acaba iş çıkar mı diye izleyip, sonra müptelası olduğum çizgi film serisi.
  • rayearth.. 3 tane cici japon kızının başka bir gezegene gidip (ısınlanıp :)) orada uygarlığı ve gezegeni korumak icin verdikleri savası anlatan tekno-frp icerikli bi cizgi dizi
  • hikaru,umi ve fuu adlı üç kızın tokyo'dan cephiro adlı sihirli dünyaya ışınlanmasıyla başlar.
    kızlarımız cephiro'yu kurtarmak için god machineleri bulmak ve gerçek birer magic knight olmak zorundadırlar.
    1. ve 2. sezonları hbb'de yayınlanmıştı (mangasever hbb her sezonu ikişer üçer kez yayınlayarak konuyu hafızalarımıza iyice işlemişti)

    (bkz: hikaru shidou)
    (bkz: umi ryuzaki)
    (bkz: fuu hououji)
    bir de yuzurenai negai vardı ki...
  • tüm zamanlarda yapılmış en iyi anime. burada sıralayacağım bir kaç cümleyle bu animeyi ne kadar sevdiğimi ifade etmem sanırım imkansız. henüz yaşım çok küçükken izlediğim ve her bölümünden sonra, o bölümde yaşananları kendi kendime evin içinde canlandırdığım, müziklerini gün boyunca içimde tekrarladığım bir animeydi. ne kadar hastalıklı olduğumu hesap edin artık. müziklerinin her biri güzeldir ve her dönemde bilgisayarımın baş köşesinde anime ilgili bütün soundtrack albümlerini tutmaktayım o ayrı. ama benim için vazgeçilmez olanı her bölümün başında bir önceki bölümde yaşananların özetlendiği bölümde kullanılan müziktir. hayatımın her anında arkadan çalmasını istiyorum. keşke devam etseydi, 49 bölümden fazlası olsaydı demek bir yana, tadında sona ererek de bilinçaltıma keskin ve değişmez bir şekilde işlenmiştir.
  • ilk izlediğimde 9 yaşındaydım. yeni yetmeyim deli gibi japon çizgi filmi izlemek istiyorum("anime" kavramı ile tanışmamışım henüz). abim sağolsun 80 kuşağından olduğu için kendisi tv'de yeni bi anime varsa anında yakalardı. ilk 4 bölümünü yıllarca izleyemedim,abim hep ilk bölümünden yakalardı böyle şeyleri, yetenek işte...show tv'de 96 yazında başladı, iki yaz üstüste show tv'de sonra 2000'de brt'de (3 tekrar yaptılar galiba) yayınlandı ve ruhumda kocaman bir iz bıraktı.

    kızlar tokyo kulesindedirler, birbirini tanımazlar,bir anda bi ses duyulur,küçük bir kız sesi... ve bir anda kulenin önünde parlak bi küre gözükür.kızlar kendilerini gökyüzünde bulurlar,düşerken uçan bir balık tarafından kurtarılırlar,balık onları bir dağ yamacına götürür orada guru clef'le tanışırlar "mistik dünya'dan gelen sihirli şovalyeler"... görev bellidir: prenses'i zagato'dan kurtarmak... clef herşeyi açıklar,perileri uyandırın ve sihirli şovalye olun,prensesi kurtarın. clef, zırhlarını verir,şovalyeleri uğurlar.umi(marina diye duyduk yıllarca)şüphelenir yalan olduğundan clef'in anlattıklarının fuu ise(evet abicim anemon diye bildiğin) "yalan ya da değil sonuna kadar gidelim." der.clef yalan söylemiştir, gerçek düşmanlarının kim olduğunu söylememiştir, zagato kötü adam olarak gösterilir 19 bölüm...

    --- spoiler ---

    19.bölümde zagato dövüşmeye başlar şovalyelerle, o kadar bölüm boyunca desteklenen görüşleri tek tek yıkarak... şovalyeler "prenses'i kaçırdın, senin yüzünden dua edemiyor"der, zagato'nun sözleri herşeyi allak bullak eder: niye sadece prenses dua etmek zorunda olsun? neyse,zagato kaybeder ve giderken "prenses,lütfen...serbest kalın." der.o yaştaki ben düşünürüm ne mantıkla bunu söyler?kaçırdı lan bu herif prenses'i, ne alaka?zagato'nun dediği hiçbirşeyden bi bok anlamamışımdır... şovalyeler sevinçlidir, ben de sevinçliyimdir ama prenses üzüntüden ve kızgınlıktan ağlamaktadır,niye?

    20.bölümde gerçekler tokat gibi çarpar şovalyelere ve bana, çekirdeğin kendisi, prenses'in ta kendisi asıl düşmandır, çünkü prenses intihar edemez ve cephiro'daki kimse onu öldüremez. bunun için çekirdek ,cephiro için dua edememeye başladığında , mistik dünyadaki sihirli şovalyeleri çağırır,cellatlarını... şovalyeler prenses'in içsesini dinlerler,son isteğini,zagato'ya gitme dileğini yerine getirirler ağlaya ağlaya... anlam veremem hiçbirşeye,kafam almaz, "bu noktaya nasıl geldiler?" diye düşünürüm,"böyle olmamalıydı, bunun için yapmadılar o kadar fedakarlığı, bunun için dökmediler bu kadar kanı..." o yaştaki bi çocuk için desteklediği herşeyin bir anda tersine dönmesi kırıcıdır, iz bırakır bende, kimseye kolay kolay güvenmem bunda sonra,o yaştaki bir çocuğun anlatamayacağı duygular yaratır bende,içimde birikir herşey...

    --- spoiler ---

    ilk sezon böyle biter ve karanlık bir cephiro'da mükemmel bir ikinci sezon başlar...
  • clamp'ın opus magnum'u. üzerine çıkabilen bir hikaye yaratmak imkansıza yakındır, clamp'ın kendileri de beceremediler zaten. xxxholic iyidir ama yok abicim rayearth dediğin anda akan sular durur.
  • zamanında izlemek için her sabah erkenden uyandığım, çok sevdiğim anime.
hesabın var mı? giriş yap