• romancı, karikatürist; oyun yazarı ve eleştirmeni. konusu bir fabrikada geçen ve "türk edebiyatının ilk işçi romanı" kabul edilebilecek çulluk romanıyla üne kavuşmuştur. romanlarında gerçekçi bir teknik kullanmıştır. veremden ölmüştür.
  • "yazarlar, kendi eserleri hakkında hüküm, rey veremezler, verseler de boşunadır. zaman kalburdur ve daima eler. bu insafsız kalburun deliklerinden kaçmayacak kadar anaç olanlara ne saadet allah acaba hangimize mezarımızda bu saadeti gösterecek ?" *
  • 1895 de doğmuş, 1945 de ölmüş romancı. çoban yıldızı, çulluk, pervin abla, ak saçlı genç kız romanlarından birkaçıdır.
  • “bir muharririn yazı hayatında, yazı yazmaması, yazıyı vaktinde vermemesi için bir tek fors majör vardır, o fors majör, ölümdür" demiştir.
  • tüm romanları artık oğlak yayınları'ndan çıkıyormuş. böylesine önemli bir yazarın dağılmış ve uzun süredir basılmamış külliyatını toplamak takdire şayan bir hareket.
  • istanbul'un antika tipleriadlı eseriyle tanıdım. eserine taşıdığı tipleri büyük ustalıkla yansıtmış okuruna. okurken çok keyif aldım. yansıttığı dönem gerçekten sosyal ve kültürel olarak çok ilgi çekici bir dönem. o dönemin noname insanlarının yaşantısı ve niteliklerini sade bir dille taşımış eserine.

    yalnız bu devirde yaşasa isminin de sayesinde butik bir tarikatın şeyhi olabilirmiş. mahmut yesâri hazretleri. bir ara tgrt belgesel adlı kanalda böyle abidik gubidik dini figürleri anlatan bir seri vardı yani orada olsa hiç şaşırtmayacak bir isim.
  • fazla tanınmayan, değeri bilinmeyen bir adam olduğu için "benim yazarım..." dediğim isimlerden biridir.
    can yayınları'nın sayfasını karıştırırken önüme "istanbul'un antika tipleri" adlı kitabı çıkmıştı, kapağı çok ilgimi çektiğinden olsa gerek tıklamiştım üstüne hemen. daha sonra babıali hatıraları'nı da okudum. o güzel samimi üslup, dili yetkin şekilde kullanışı ve anılarını korkusuzca hiç çekinmeden gözler önüne sermesiyle bana fazlasıyla doyurucu bir okuma deneyimi bırakmıştır.
  • mahmut yesari 1895'te istanbul'da doğdu. “solak” anlamına gelen soyadını büyük dedesi hattat yesari mehmet esat'tan almıştır.
    istanbul lisesi'nde ve sanayi-i nefise mektebi'nde (güzel sanatlar) okuyan yazar, 1. dünya savaşı sırasında çanakkale cephesi'nde yedek subay olarak savaşmıştır.
    gazeteciliğe diken dergisinde karikatür çizerek başlamış, daha sonra kendini roman ve öykü yazmaya vermiştir.
    eserlerinde osmanlı'nın son, cumhuriyet'in ilk yıllarında ortaya çıkan sosyal yapıya ve olaylara değinen yazar, günlük yaşamı ve insan ilişkilerini ustaca işlemiştir...

    (bkz: hanife hanım'ın istanbul maceraları) isimli kitabı can yayınlarından basılmıştır.

    1930'ların başlarında yeni gün gazetesinde yayımlanan bu yazılarda istanbul'un ve sosyal hayatımızın geçirdiği hızlı dönüşüm, fatih çarşambalı hanife hanım'ın şahitliğiyle anlatılıyor. mahmut yesari'yi yanına katarak sinemalardan futbol, boks maçlarına, yılbaşı partilerinden güzel sanatlar akademisi'ne istanbul'u semt semt, mekân mekân gezen insancıl hanife hanım, karşılaştığı tiplerle son derece eğlenceli sohbetler yapıyor. devrin türedi zenginlerinden matbuat emekçilerine, ibrahim çallı, neyzen tevfik, şükûfe nihal, osman cemal gibi ünlülerine kadar sanatçı, gazeteci, siyasetçi birçok ismin dahil olduğu bu karşılaşmalar, bize zengin bir modern türkiye haritası sunuyor.

    *[mahmut yesari'nin] asıl kıymeti hayatında kavranmış değildir, ölümünden ve nesillerden sonra değeri artacak ediplerdendir.*
    refik halid karay

    *mahmut yesari, kendisinde ve benzerlerinin şahsında zürriyeti kurumaya yüz tutmuş bir bohem neslinin son mümessillerindendi. mahmut yesari'nin ölümü, türk edebiyatını ve gazeteciliğini benzeri az bulunur bir rikkat ve fazilet örneğinden mahrum bıraktı.*
    peyami safa
  • konularını günlük yaşayıştan alan realist bir halk romancısıdır. roman yazarlarının gözlemlerden yararlanması gerektiği kanısındadır. roman üzerine yazdığı bir makalede bu konuda şunları söylemiştir:

    “roman yazmak için, evvelâ görmek lâzımdır: hayatı, insanları ve tabiatı inceleyerek görmek. (…) hayat, bildiğimiz hayat; insanlar, bildiğimiz insanlar; tabiat da bildiğimiz tabiattır. bunlara göz yumamayız…

    olay kahramanlarının, kahramanların etrafındaki tiplerin, ne kadar hayali olsalar, yine hayatla ilgisi olması icap eder. 'hayali şahıs' diye bir şahıs yoktur ve bir mânâ da ifade etmez. hayali şahısları da yine hayattan toplayacağımız zerrelerle meydana çıkaracağız.

    romanlarımdaki tiplerin hemen hepsi hayattan alınmadır. onlar, küçük değişiklikler yaptığım için, üzerlerine alınmazlar.”

    (“türk dili” dergisi, c xııı, sayı 154, s. 646, 648)
hesabın var mı? giriş yap