• ışıltılı şıkırtılı giyinen, takıp takıştıran kadınların çalıştığı düşünülen yer.
    -bu ne kıyafet, maksim'de sahneye mi çıkacaksın?
  • (bkz: maksim)
  • 1930'lu yılların sonunda plaja gelen* müşterilerin öğleyin nefislerini körlettiği, denize giren çoluğunu çocuğunu bekleyen annelerin kahvelerini yudumladığı bir kır kahvesi niteliğindeydi..

    1940'lı yıllarda ise ayten gazinosu adını taşıyan gazino, birkaç ağaç altından, müzik çalınan basit bir sahneden ve yağmurlu havalarda sığınılan bir salaştan ibaretti..

    daha sonra adı değişti, maksim gazinosu oldu. ismi ile birlikte mahiyeti de değişti. bütün tanınmış ses sanatçılarının adları gazinonun ışıklı afişlerine yansıdı.. ses yarışmaları yapıldı. gazino, kapalı bir mekan haline geldi ve zamanla genişletildi.. 1960'lı ve 1970'li yıllarda hâlâ bahçeli bir gazinoydu. hatta bahçe kısmı ağır bile basıyordu.

    giderek gazinonun kapalı kısmı büyüdü.. bu sırada gazino bahçesindeki ağaçlar da yavaş yavaş yok edildi.. maksimde yeni kuşak sanatçılar sahne alıyordu artık; zeki müren'de bunların arasındaydı.. farklı giyinmeye, parlak renk ve malzeme kullanmaya meraklı olan rahmetli sanatçımız, mini şort modasına da uymuş, omzuna pelerinini atmış, ayağına apartman topuklu çizmelerini giymiş olarak işte burada konser vermişti..

    birçok şey gibi maksim de ömrünü tamamladı ve tadilat adı altında 29.11.1996'da tamamen yıkılıp yerinde açılan üç m'li migros*alelacele 1997 yılbaşı alışverişine yetiştirildi..
  • en son yediği bok petek dinçözü bile assolist olarak ortaya salmak olan ve otel olması kesinleşip otel işletmesine devredilen mekan.
  • döneminde rakipleri, çakıl gazinosu ve bebek gazinosu'dur
  • ırkçılıktan dolayı amerikandan kaçan, önce rusya da yaşayan sonra türkiye ye gelen bir zenci tarafından kurulduğunu öğrendiğimde, beni dumura uğratmış gazino.
  • maksim gazinosunun bilinmeyen ilk tarihine dair : maxim frederick bruce thomas (1872-1928) missisippi de çiftçilik yapan eskiden köle olan bir ailenin çocuğu olarak doğar.babasının yine bir siyah tarafından öldürülmesinden sonra aile dağılır ve frederick önce chicago ve brooklyn’e gider ve garson olarak çalışır. 1894 te londra'ya geçer ardından da ırkçılığın olmadığı rusya'ya yerleşir.
    moskova’da yaşadığı 19 yıl süresince ismini fyodor fyodorovich tomas olarak değiştirir ve iki kez evlenir. rus vatandaşı olur ve şehrin tiyatrolar, restaurantlar sahibi bir zengini haline gelir. bolşevik ihtilali sonrasında tüm taşınmazlarını rusya’da bırakarak 1919 yılında istanbul’a kaçar. devrim öncesinin zengini, bu kez istanbul’da elinde kalan son bir avuç para ile 1921 yılında maxim’i açarak türkiye’ye jazz müziğini tanıtır ve ikinci kez milyoner olur. dönemin yabancı düşmanlığı ve kendisinin müsrifliği sonucu sıkıntılar yaşar, 1927 yılında maxim elinden çıkar. borçlarından dolayı hapse girer ve istanbul’da 1928 yılında hapishane de ölür. frederick 1920 yılında abd ye dönmek için pasaport başvurusunda bulunmuş fakat köle geçmişinde dolayı abd tarafından red edilmiştir.
    (sonrası 1960 larda fahrettin aslan tarafından maksim gazinosu olarak farklı bir konseptte açılır.)
  • elime bir zaman makinasi gecse ilk yapacagim is olarak gitmek istedigim mekan.

    ama 70'li yillarda. zeki muren'ler , behiye aksoylar, emel sayin ,bulent ersoy ,muazzez abaci, gonul yazarlar vs.

    nasil bi ortamdi , neler yasanmistir, kuliste olup bitenler, musterilerin kimler oldugu,patron odasinda konusulanlar yasananlar, fahrettin aslan'in mafyatik hayati, zeki murenle olan kavgasi , kiyafetlerinin sokaga atilmasi, yasanan olaylarin perde arkasi vs vs..o kadar merak ediyorum ki.

    amerika'da olsa martin scorsese veya quentin tarantino coktan el atmis, filmini cekmislerdi.
  • 90'larda her şeye rağmen gözde bir mekandı, taksim'in taksim olduğu zamanlar. ama 80'lerdeki gibi en gözde olan şarkıcı/sanatçı sahne almıyordu. yeni nesil mekanlar rakibiydi ki, bazıları burada geçmişte çalışmış kişilerin açtığı mekanlardı. 2000lerin başında fahrettin aslan'ın ölümüyle birlikte söndü bitti. petek dinçöz'ün britney spears gibi piyasaya düştüğü zamanlarda kısa zamanlı iş yapıp sonra sessiz sedasız otopark oldu. galiba taksim de tam olarak o gün ağır yaralanıp komaya girdi. istiklal caddesi'nin ağaçları, oturma bankları kaldırıldı ve bir kaç yıla kalmadan öldü. allah rahmet eylesin her ikisine de.

    ülkenin son 50 yılının (öncesi de var) eğlence kültürünün yarısından fazlasına sahip olan tarihti. gizli ve bilimsel dizaynlar falan yoktu, ama belirli mantığa göre donatılmış masalar, sahnesi ve ışıklandırması vardı. kavgaları, reklamları, dedikoduları vardı.

    ilginçtir 70lerde 80lerde gazino, matine, müzikhol vb. olan yerler istanbul'da yerle bir edildi. merter tarafında da bir çok müzikhol vardı, şimdi bir tanesini bulamazsınız. şu an yaşı 35 olanlar bile bilmez orada olduklarını.
    fransızları sevmesem de bu konudaki inatçılıklarını hep takdir etmişimdir. kendi halinde bir şehir olan saint-malo'da bile geçmişin bu tarz mekanları korunmuştur, ve benzer amaç dahilinde kullanılmasına izin verilir.
    şaşırmamalı, ülke nüfusunun 3'te biri istanbul'da, ülke ekonomisinin 7'de 6'sı istanbul'a bağımlıyken bugün milyar dolar basan yer, yarın on milyar dolar için yarım dakikada dinamitlenir.
hesabın var mı? giriş yap