aynı isimde "makyaj (model şarkısı)" başlığı da var
  • kızların yaparken ayarı kaçırıp abarttıkları, ayarında kullanılması gereken güzellik eklentisi. maalesef kızlarımız öyle bir makyaj yapıyorlar ki gerçekten de boya küpüne düşmek tabirinin tanımını yapıyorlar bu sayede.
  • tanımlaması ;fontoten,kapatıcı,aydınlatıcı,allık,göz kalemi,far(dikkat çekici renkte) ruj(gayet renkli )olduğunda kimseye yakıştıramadığım gökkkuşağı konulu resim yarışmasına katılınacak eserin yüzde vuku bulmuş halidir.
  • bir süredir youtube'ta makyaj öğreten kanalları izliyorum. bunların içinde profesyoneller olduğu gibi sıradan biri olup kendi günlük makyajını paylaşanlar da var. bu kişilerin arasında japon'dan tutun da ingiliz'e, türk'e, norveçli'ye, güney koreli'ye ve abd'liye kadar her türlü kadın var. hepsinin yaptığı makyaj türlü türlü olsa da bir ortak noktaları var: tüketim

    makyajın tarihi hakkında bir bilgim yok. makyaja ilgim de yok. makyaj yapmıyorum; ama makyaj yapan kadınların neden makyaj yaptıklarını biliyorum. öncelikle değineceğim nokta, kadınların neden makyaj yapmaya gereksinim duydukları.

    mükemmellik insani değil. insan mükemmel bir canlı değil. dolayısıyla insanın yüzü, cildi ve vücudu da mükemmel değil. ne yazık ki medyada maruz kaldığımız insan imgeleri mükemmel. bu noktada, günümüz güzellik anlayışı ile 50, 100, 150, hatta 1000 yıl önceki güzellik anlayışının bile ne kadar farklı olduğunu düşünecek olursak aslında mükemmel diye bir şeyin çağa bağlı olduğunu, yani aslında olmadığını görebiliriz; ama televizyonda, sosyal medyada ya da bir tabelada ölümüne zayıf kadınlara ve onların kusursuz yüzlerine her gün maruz kalırken insanın böyle düşünmesi zor. neyse konudan sapmayalım. ne diyorduk? evet, insan mükemmel bir canlı değil. yüzdeki ton eşitsizlikleri, göz altındaki morluklar ve kırışıklıklar gayet doğal. şimdi siz diyebilirsiniz ki doğal olan her şey güzel olmak zorunda değil. bu konuda haklısınız da; ama ben de size insanın kendisini olduğu gibi kabul edip sevmesinin kendi kişisel gelişimi ve özgüveni için çok önemli olduğunu söylerim. sürekli olarak yüzünü bir şeyle kapatma gereksiniminin sonucunda bir süre sonra çıplak tenle insanların içine çıkamama, çıktığında ise bundan fazlasıyla rahatsızlık duyup aşırı bir farkındalık ve kaygı hissetme ortaya çıkıyor. kendini sevmeme, olduğundan farklı görünmek isteme ve düşük özgüven kişinin benliğine büyük oranda zarar veriyor. bununla birlikte kaygı ve depresif belirtiler ortaya çıkıyor. aslında kozmetik sektörünün istediği ve yaptığı da tam olarak bu. insani ve doğal şeyleri çirkin ve kusurlu olarak algılamamızı sağlıyorlar. bu nedenle bu kusurların görünmez hale gelmeleri gerekiyor. her gün yüzümüze süreceğimiz bir sürü ürün pazarlıyorlar. göz altı morlukları korkunç göründüğü için kapatılmalı. o sivilce yüzünden çok çirkin görünüyoruz. o da kapatılmalı. gözlerimiz yeterince büyük değil. onları da büyütelim. bu böyle gidiyor. hadi kusurları kapatmayı bir yana koyalım. makyajın ne kadar eğlenceli olduğuna vurgu yapıyorlar. kadın kendisi için bir şeyler yapıyor. bunu erkekler anlamaz. ne güzel yüzümüzü boyuyoruz. maskara sürünce kendimizi iyi hissediyor. sonuçta kirpiklerin kaşlarına değmesi çok önemli.

    ben kadınların makyaj yapmalarını eleştirmiyorum. isterlerse boya kazanına girsinler. beni ilgilendirmez. benim takıldığım nokta, kadınların makyajsızken kendilerine olan güvenlerinin düşmesi ve çirkin hissetmeleri. kozmetik kullanımını çocuklar için makyaj kitleri üretip küçücük yaşa kadar indirgeyen ve tüketimi özendiren bu sektörün, yarattığı yapay mükemmellik algısıyla özellikle ergenlik çağındaki kızlara büyük zarar verdiğini düşünüyorum.

    işin bir diğer boyutu ise hayvan deneyleri. cilde sürülen o kozmetik ürünlerin büyük bir kısmı, insanlar ciltlerine sürdüklerinde herhangi bir sorun yaşamasınlar diye hayvanlar üzerinde test ediliyor. yani bu da demek oluyor ki rimelin gözünüzü kör etmemesi, ruju yuttuğunda zehirlenip ölmemeniz, fondötenin yüzünüzde yaralar açmaması için tavşanlar kör oluyor; maymunlar zehirlenip ölüyor; fareler acı içinde kıvranıyor. hayvanlar üzerinde test edilmeyen kozmetik kullanmıyorsanız zaten çok büyük bir katliamın dolaylı uygulayıcısısınız. o kozmetik ürünler hayvanlar üzerinde, hayvanlara zarar vermeyecek aşamaya gelene kadar test ediliyor. kim bilir kaç havyan öldü şimdiye kadar. hayvan deneylerini gördükten sonra hiçbir kozmetik ürününün buna değmeyeceğine karar verdim. gerçi düşününce kullandığımız şampuan, sabun ve deterjan bile hayvanlar üzerinde test ediliyor. hayvanlar üzerinde test edilmeyen ürünlerle değiştirmeye ya da alternatif çözümler bulmaya uğraşıyorum son zamanlarda.

    son olarak, hayvanlar üzerinde test edilen ürünleri bayıla bayıla kullanıp da kürk kullanımına karşı olan kadınlar da var. bu kadınlar ya aptal ya da duyarsız. bence bir hayvan sever olmak, duyarlı olup hayvan haklarını gözeterek başlıyor. kozmetik bir gereksinim değil, lüks tüketimdir.

    düzeltme: yazım
  • kadinlari bakimli ve hos yapar,yuze renk katar.ama zemin yoksa makyaj da kurtarmaz,neysen osun.
    ınsani bazen teferruatsiz makyajlar da kurtarir gunluk olarak.ornegin rimel ,allik ve parlatici surdun mu bitti gitti.
  • dünyanın en eklektik sanatı, anasını satayım. ne kadar tüyo aldıysam, hiçbiri birbirini tutmuyor. bb kremi sürüp çıkıyoruz.
  • kozmetik markalarıyla çevrili bir tarikatın içinde yaşıyor hissetmeye başladım. herkes bilmem ne ürünün bir ton açığından, koyusundan bahsediyor. bu ara gökyüzüne bende öyle bakmaya başladım. "yok tam kırmızı değil, turuncunun bir koyusu" diye söyleniyorum. beni rahatsız eden materyaller değil, pazarlanma biçimi. makyaj yapmak ve ya yapmamak bir tercih meselesiyken makyajsız birini görünce yukarıda da çokça bahsedilen "çok solgun görünüyorsun" tenkitlerini ne de ergenlikte olduğu için sivilceleri olan bir kıza sivilcelerini kapatsın diye bin tane ürün kakalayanları da anlamıyorum. geçenler de bir tane oje aldım kasadayken ilgili kişi gelip "3 tane alana 1 tane aseton hediye ediliyor" dedi "çok kullanmıyorum gerek yok" dememe rağmen çok iyi bir fırsat olduğunu falan söyledi ama almadım ve böyleyece hayatımın fırsatını(!) kaçırdım çok mutluyum.
  • sırf bu yüzden erkek olmak istediğim zamanlar oluyor.
    yüzümü yıkayıp çıksam zahmetsizce.

    bazı hatunlar çok seviyor bu işi; sıvazlıyor da sıvazlıyor yüzünü. herşeyi değişiyor, yüzünü yıkadığında tanınmayacak derece..

    daha güzel olacak olma ihtimali bile benim kendime benzememe ihtimalinin önüne geçemiyor.
    az ve sade makgaj.. ona da 32/33 yaş civarında başladım. makgaj dediysem yaptığım, göz kalemi, rimel, ruj.
    erkekler, kadında makgaj ve şıkıdım giyinmeyi çekici buluyor. zaten kadınlarda şuanda tek tip;
    hangi saç rengi moda hangi makgaj trendi moda hangi estetik türü moda takip ve uygulamada üzerlerine yok bu yüzden birbirlerine benziyor hepsi.

    not; kalın kaş moda olabilir ama sana yakışıyor mu? aydınlatıcı yüzünün belli yerlerine kireç bulaşmış gibi.
    bir tarzınız olsun lütfen moda tabiki güzel birşey ama bu kadar uyarsanız herkes aynı oluyor.

    benden söylemesi
  • urunleri hakkında bir kimyager bakıs acısıyla yaklasıp, uygulayıcılarına saglık temalı bir iki nacizane oneri vermek istedigim uygulama. kesinlikle ne makyaj yapana ne de yapmayana elestiri icermeyen bir entry olucak. tamamen objektif ve teknik bir bakıs acısıyla yaklasıcam.

    1) amacınız sadece dudaklarınızı nemlendirmek, kuruyup catlamasını onlemek kısaca sadece bakımsa renkli her urunden uzak durmalısınız. makyaj malzemelerinin tumu katı/toz haldeki pigmentlerin cesitli yaglar ve sıvı cozuculer ile karıstırılması ile uretilir. isin icinde cok cılgın bir bilim ya da teknik donmuyor aslında. kullandıgınız renkli dudak urunu icerisindeki yaglar ve sıvılar zaman icerisinde deri tarafından absorbe edildikten sonra geriye katı renk pigmentleri kalır. renk pigmentlerinin cogu inorganic tuz ya da minerallerdir ve hemen hemen hepsi "hygroscopic" yani "su emicidir". dolayısıyla en iyi ihtimalle! 1-2 saat sonra, nemlendirsin diye surdugunuz urunden geriye dudaklarınızdan suyu emmeye baslayan katı maddeler kalır. aynı sey cilt urunleri icin de gecerlidir. agır yaglar kullanılarak bu olay geciktirilebilir fakat bu yagları cilt kolay kolay emmez bu durumda da "nemlendirici" etkiden bahsetmek sacma olur. ozetle;
    "nemlendiren ruj" "renkli dudak kremi" "tinted moisturizer/renkli nemlendirici" gibi urunler biraz yalan.

    2) makyaj malzemelerinizi, kremlerinizi ve parfumlerinizi serin ama daha onemlisi karanlıkta saklayın. bazen surdugunuz fondotenin, rujun, allıgın gun icerisinde renk degistirdigine sahit olursunuz. bunun sebebi urunun icerisindeki molekullerin oksijen ile tepkimeye girerek oksitlenmesi, tamamen farklı molekullere donusmesi ve renk degistirmesidir. bu tepkimeyi baslatan/hızlandıran ise cildinizden salgılanan kimyasallar ve uv ısıgıdır. aynı kimyasal tepkimeler elbette paket icerisinde de rahatlıkla gerceklesebilir. aynı baglamda makyaj urunlerini kapagı acıkken karıstırmak (su rimel fırcasıyla yaptıgınız karıstırma amaclı piston hareketi mesela) urune daha cok hava ve oksijen girmesine sebep olucagı icin dogru degildir.

    3) makyaj malzemelerinizi aile bireyleriyle bile paylasmayın. hele o magzalardaki testerları yuzunuze surmeyi aklınızdan bile gecirmeyin. makyaj urunlerinin cogunun icerisinde organik cozuculer bulunur bu da demek oluyor ki urun cildinizin uzerideki protein bazlı salgıları bile cozer. yani tester ruju denediginizde resmen tanımadıgınız birinin agzını agzınıza deydiriyorsunuz. fondoteni yuzunuzden bir ton daha koyu oldugunu akılda tutarak elinizin ustunde, ruju yuzuk parmagınızın ic ust kısmında, allıgı ise avuc icinizdeki alt yumusak kısımda deneyerek gercege yakın sonuc elde edersiniz.

    4) elbette her makyaj urununun son kullanma tarihi vardır ve genelde max 12 aydır (uzgunum durum bu). son kullanma tarihi bazen acıkca urunun paketinde yazar fakat cogunlukla pakette kucuk bir kapagı acık kavanoz resmi olur. bu resim uzerindeki 3m, 6m, 12m ifadeleri paket acıldıktan sonra urunu kullanabileceginiz max ay sayısını gosterir. bu surelere sagdık kalmakta fayda vardır. kullanma suresi en kısa olan urun hızlı bakteri birikiminden dolayı maskaradır. maskaranızı 3-4 ayda bir degistirmelisiniz.

    5) tamamen kokusuz urunler kullanmakta fayda var. gercek:
    eger bir kimyasalın kokusunu alıyorsanız o kimyasal icinizdedir. kokusu olan kimyasallar ucucudur, kolaylıkla gaz hale gecer, burnunuza girer, kokuyu aldıgınız an kimyasalın burunda reseptorlerden emildigi andır, oradan kana oradan doku ve organlara gecer. demiyorum ki makyaj urunu icerisindeki kokulu madde toksik ama yabancı bir kimyasalın saatlerce duzenli olarak vucuda alınması cok da saglıklı olamaz. ayrıca ne gerek var.
    kokulu urunler ile ilgili bir baska konu (ki bu daha cok yuzunuze surdugunuz urunler icin gecerli) ucucu kimyasalın cildiniz uzerinde birikerek gaz bir katman olusturup cildin hava almasını engellemesi. diyeceksin makyaj yapmısım ne havası, peki yuz kremi? ayrıca "boyle salakca olay mı olur?" diyenler, ornegin, yanmaz teflonun calısma prensibine bir baksın.

    6) bu daha cok cuzdanınızın saglıgı ile ilgili. cok pahallı "high-end" markalar ciddi para tuzagı. nedenini biraz farklı bir acıdan acıklayayım. bir cok lux kozmetik markası aslında kendi uretim tesislerine sahip degil cunku markanın temel urunu kozmetik degil. dolayısıyla daha ekonomik ama oturmus sistemleri olan bildik kozmetik firmalarının tesislerinde uretiliyorlar. ya da cogu lux kozmetik markası aslında bildik ve ucuz buyuk kozmetik markalarının yan markası. mesela lancome, ysl, cacharel, armani, ralph lauren da lorealin nyx, garnier, maybelline de lorealin. firmaların pahallı urunlerle ucuz urunleri ayrı ayrı uretmek icin tamamen farklı sistemler kurmasını tamamen farklı formuller kullanmasını beklemiyorsunuz heralde ;-) (burada takma kirpigim dusene kadar gozumu kırpıyorum farz et).

    7) son ve en onemli nokta. "kimyasal icermez" ifadesi dogru degil, teknik olarak bile mumkun degil. gunluk hayatta (bilim dunyasında boyle degil tabi ki) "kimyasal" terimi yanlıs kullanılıyor. su bir kimyasal, hava oksijen azot hidrojen gibi kimyasalların karısımı, glikoz kimyasal, c vitamini bir kimyasal, bizler yuruyen kimyasallar karısımıyız. "kimyasal icermez" ifadesi vakumlanmıs boslukta mumkun olabilir. yani endustri bu ifadeyi aslında "laboratuvarda uretilmis kimyasal icermez" anlamında kullanıyor. bu tabi ki de ifadenin gerizekalılıgını degistirmiyor. cunku portakaldan aldıgın c-vitamini ile laboratuvarda sentezlenmis tablete konmus c-vitamini arasında hicbir fark yooooooooooooooooook! senin maskendeki molekulun yosundan cıkarılması ya da laboratuvarda uretilmesi cildine yaptıgı etkiyi de-gis-tir-mez! cunku aynı sey.
    onemli olan bu kimyasallar nasıl test ediliyor, kullandıgın marka ne gibi hayvan, insan, isci hakları ihlali yapmıs. estee lauderi (ki bircok buyuk marka bunların) bir kurcala bakalım.
    yani dogal urun yok organik ruj falan bunlar hikaye. olaya saglıklı bir yaklasımda bulunmak istiyorsan neye alerjin, hasaslıgın oldugunu bil (cildini bil), riski istatistiksel olarak azaltmak icin kimyasal listesi kısmen daha kısa olan urunleri tercih et. saglıkla kal.
  • az yapmayı tercih ediyorum farlarda genel olarak nude renklerde kendime yakıştırdığım tonların dışına çıkmıyorum the balmın farlarının kalitesini beğeniyorum far olarak bende the balm mont balm var 4 renkten oluşuyor ve çok kullanışlı şuan üretimi durduruldu sanırım piyasada benzer ürünler bulabilirsiniz daha çok vegan ürünleri tercih ediyorum hayvanlar üzerinde test yapılmıyor rosmann bu konuda çok başarılı allık rimel seviyorum yüze belli bir boyut kazandırıyor dudak kalemi vazgeçilmezim ben ruj gibi kullanıyorum golden rose flormar çok başarılı bu konuda eyeliner nadir kullanıyorum eğer sürümde zorluk çekiyorsanız size maybelinne jel eyelinerı önerebilirim sürümü çok kolay ve basit aldığımda ben bunu niye daha önce keşfetmedim demiştim yalnız çıkarması biraz zor haberiniz olsun fondöten kullanmamaya dikkat ediyorum kullanacaksamda kapatıcılığı olmayanları tercih ediyorum çünkü cildimin ihtiyacının olmadığını düşünüyorum olsa bile maske gibi görüntü hoşuma gitmiyor önemli yerlerde kullanıyorum iki yada üç damla yetiyor göz altı problemim olmadığı için kapatıcıyı genelde uykusuz kaldığım günlerde kullanıyorum cilt alttonumu ve tipimi dikkate alarak ürün seçimi yapıyorum makyaj fırçalarında gratiste satılan bambu biçimli fırçalar var onları tercih ediyorum nemlendirici olarak cire aceptin ve rosmannlarda satılan kapsüller var mavi renkli deneyebilirsiniz sivilce tedavisi (roaccutane )gören bir arkadaşım vardı çok memnun kalmıştı yüz yıkama jeli olarak himalaya herbals ve dalinin bebek şampuanını kullanıyorum aynı zamanda makyajımı çıkarmak için de kullanıyorum bence oldukça başarılı herhangi bir reaksiyon göstermedi
    az makyaj yapmaya çalışıyorum daha çok yüzüme renk vermek amaçlı ve ya biraz daha özenli görünmek için yapıyorum minimal ve no make up make up felsefesiyle yaklaşıyorum makyaja yeniden alabileceğim ürünleri tercih ediyorum reaksiyon göstermemesi için yüzüme kullandığım şeyleri çok sık değiştirmiyorum son kullanma tarihlerine dikkat ediyorum
    bol su içiyorum su yüzünüzdeki ph seviyesini dengeli tutuyor ve cildiniz daha sağlıklı görünüyor eğer göz altı problemi yaşıyorsanız genetik değilse kesinlikle gideriyor makyajsız olmaktan çekinmiyorum sadece alıştırmamaya çalışıyorum çünkü insanlar sizi öyle görmeye alışıyor kendi yüzünüzü belli bir saatten sonra beğenmemeye başlıyorsunuz kanalıma abone olmayı ve beni takip etmeyi unutmayın zjxjxjx
hesabın var mı? giriş yap