• görev haline gelmesi mantıksız, yanlış ve komik.

    neymiş hatun maskara sürmedi yok efendim sivilcesini gizlemedi diye bakımsızmış, tembelmiş, özensizmiş, hedeymiş. hassiktir oradan yavşak.
    bi kere atıyorum saçın yıkanmamaktan kokmuş olması ile fondoten sürmemeyi aynı başlık 'bakımsız' içinde toplayarak kelimelerin anlamını niye genişleterek boşaltıyorsun? sen kimsin ki?
    makyaj yapmamak demek makyaj yapmamak demek, bakımsız demek değil.

    ha sen leopar desenli tırnakları, turuncu parlatıcılı dudakları, fıstık yeşili farları ile dolanan kadını kokoş, victoria's secret mankeni makyajı yapanı bakımlı 'normal' kadın zannediyorsan o senin şuursuzluğun. ikinci örnek daha az boyalı, daha az yapmacık değil, sadece farklı bi stilin ürünü.

    o çok normal, çok doğal çok beğendiğiniz makyajlar var ya... sadece göz kısmı aşağı yukarı şöyle bişi oluyor:

    - önce tüm göz kapağına far bazı sürülüyor.
    - üzerine ten rengi, göz çukuruna toprak tonları, iç kısımlara fildişi renkleri uygulanıyor. bunlar arasında doğal bir geçiş varmışçasına birbirlerine yediriliyor.
    - üst kirpiklerin diplerine koyu kahve/siyah kalem çekiliyor.
    - kirpikleri kıvrılıyor, üzerine maskara sürülüyor.
    - en üste 'doğal' görünüşlü takma kirpik uygulanıyor.
    - kaş alt-dış kısmına fildişi gibi açık bi tonda far uygulanıp yediriliyor.
    - kaşlar kahverengi tonlarında kalem veya farla üzerinden geçiriliyor. kaş fırçası ile taranıyor.

    sikeyim sizin doğal anlayışınızı.
    stile bişi dediğim yok. keyif işi. ama bunu gerçekten doğal zannetmek... cinnet sebebi cahiller sizi ya.

    neredeyse kozmetik koleksiyonu olan bi insanım. bu gerizekalı "amaa doğeal görünüyor" ayağını anlamıyorum. çünkü doğal görünmüyor, airbrushed görünüyor. photoshoplanmış görünüyor. bunu normal kabul etmen hastalıklı bişi. dünya olarak kafayı yemişsiniz lan.

    doğalmış. kıçımın kenarı doğal.

    ---

    bu üstteki kısım daha çok erkeklereydi tabii. çünkü genel olarak ya makyaj yapsın ama abartmasın, manikür yaptırsın ama abartmasın dangalaklığı onlardan çıkıyor. hanımefendinin manikür yaptırması şart ama french olmak kaydıyla. öyle kırmızı oje falan gelirse ay olmaz. peki paşam, başka arzunuz?

    ya bu arada dert şu değil: birinden makyaj öğrenmek istiyorsundur veya direktif veriyorsundur doğal makyaj dersin, doğalmış gibi görünen makyaj demek istediğin anlaşılır. nasıl ölü makyajı dediğinde ölmüş gibi gösteren makyaj anlıyorsak.
    dert birilerinin cidden bunu gerçekten doğal olarak algılaması ve algılatmaya çalışması. her gün kalkıp iki bin saat bunla uğraşmamız bekleniyor, şuursuzluğa bak.

    ---

    bazı işler biliyorsunuz kadın çalışanlarından makyaj yapmasını bekler. atıyorum bazı bankalar bu konuda çok katılar mesela. bunlarla ilgili çok hikaye dinledim. kadın çalışanlar nasıl daraltılıyor çok fantastik.
    ama dinlediğim bir hikaye var ki... çok ayrı bi yeri var. çok ayrı bi mallık:

    baş kahramanımız bir hostes. hatun bu yukarda anlattığım makyaj var ya, onun takma kirpik hariç kısmı tarzında şeyler yapıyor. yani teknik olarak yönetmeliğe uyuyor. ama şefi olay çıkarıyor. neymiş işe makyajsız gelmiş. ki şef de kadın. bir göz kapaşına baktığında pigmentasyondan, ne bileyim incecik damarların renginden falan kolayca anlaması lazım makyaj var mı yok mu.
    bu benim neden asla bu tarz işlerde çalışamayacağımın nedenlerinden biri. ben o makyajı orada çıkarır, ıslak mendili de... neyse terbiyesizleşmeyeyim durup dururken. siz anladınız mevzuyu.

    ---

    özel olarak (çekim falan için) dağınık bişi gerekmiyorsa da fondotenin, pudranın bilmem neyin pütür pütür veya çizgi çizgi olmaması önemli. ciltmiş gibi görünsün üçüncü sınıf maske gibi değil. ama yine bunda da, doğal cilt pürüzsüz pigmentasyonsuz olur zannetmeyin.

    kendimde her zaman makyaj yaptığım belli olacak şekilde yaparım. yani ya atıyorum dudaklar kırmızıdır, ya gözlerde mor, pembe gibi cart renkler vardır, ya gothictir, bi şekilde doğalım diye bağırmıyordur.
    çünkü "ay yani ben çok doğalım aslında" ayağı bana çok kandırıkçılık gibi geliyor. bu benim kişisel tercihim.
    doğalmış gibi yapmanın gibi kısmı beni rahatsız ediyor. bende rahatsız ediyor.

    yoksa makyaja çıplak gözle, yakından cidden kanan sonra "bizi kandırıyorlar", "yalan söylüyorlar" diye ağlayan bildiğin dallama. ofsaytı bilmeyen kadına mal diyeceğine otur sen neye dikkat edeceğini öğren. o kadın ofsaytın ne olduğunu siklemiyor ama sen belli ki bunları önemsiyorsun. o zaman gereğini yap:

    başkasına bakınca makyajlı mı değil mi anlaşılır, eğer makyaj çok profesyonelce yapılmışsa ne kadar makyajlı anlamak zor iş. ama makyajlı mı değil mi anlamak inanın çok kolay.
    makyaj yapmayı bilmeniz gerekmiyor. sadece aynada kendinize, makyajsızken annenize, kuzeninize falan bakın yeter, insanın gözenekleri nasıl görünür, kaş dediğin şey ne kadar kusursuz şekilli olabilir, ne bileyim göz kapağının doğal renkleri nasıldır falan gibi.
    bi de google'a celebrities with no make up, celebrities without make up falan yaz. otur incele.

    ---

    + her gün yapmak isteyen yapsın da bunu normal/sağlıklı/kesinlikle olması gereken zanneden salak. öyle kibarcası aması maması yok. dümdüz salak.
    + süper efekt makyajı, ne bileyim zombi/peri/vampir/yaratık olduğunuzda daha da eğlenceli.
    + televizyonda vs gördüğünüz neredeyse her erkek makyaj yapıyor. günlük hayatta yapanları rahat bırakın. xy ve xx o kadar mühim dizilimler değil, gölge etmeyin.

    ---

    ha bi de tabii diğer kadınları aşağılayarak, ona buna bakımsız, kokoş, erkek fatma vs diyerek çok ideal hanımefendi imajı çeken dangalakları da unutmamak lazım. size diyeceğim tek şey var: dolores jane umbridge var ya... bana onu hatırlatıyorsunuz.
  • tanım: yüze çeşitli boyalar sürmek, yüzü boyamak.

    talihsiz durum: sene 1995 filan. üniversite gençliği olarak şimdikilere göre sanki biraz daha şanslıydık. yani en azından kızlı erkekli evde kalmalar, gece saatlerinde bakkaldan bira almalar vb sorun teşkil etmiyordu. neyse konumuz da bu değil esasen.

    zamanında iran'da şah devrilip, mollalar yönetimi ele geçirince kaçan ailelerden birinin oğlu arkadaşımdı. zaten bakınca, konuşunca filan elemanın iranlı olduğunu anlamanıza imkan da yoktu. hatta 1995'lerin ankara'sında dövmesi, piercing'i vesairesi olan entro bir tip idi bu kardeşimiz.

    üniversite yıllarında yollarımız kesişti ve arkadaş olduk. o zamanlar, gece bi yere çıkılmadan önce, birinin evde önden toplanıp piiz yapma olayımz vardı. hala varsa kızma genç kardeşim, malum tedavülden kalktı kalkacak, orta yaşlı, çoluk çocuk sahibi bir aile babasıyım, konjünktürü çok net takip edemiyorum.

    her neyse, genelde bu kardeşimizin evinde toplanır, gece 11'e kadar filan, şarap, bira, viski, ne bulursak içer, kafalar yarı kelle vaziyette alemlere akar idik. böylece gittiğimiz yerlerde de, öğrenci halimizle, bir iki birayla tüm geceyi geçirir, kafalar kıyak, eğlencemiz gani olurdu.

    neyse konuyu geniş çerçevede izah etmeye lüzum yok. anladınız işte ortamımızı, mantalitemizi. mevzudaki değişik kısım makyaj kısmı idi. ki, bu başlığın altına bu hikayeyi anlatma ihtiyacı duydum.

    şimdi bu bizim iranlı kardeşimizin, evden çıkmadan önce en son bi göze sürme çekme olayı vardı. heriflerin pers kültüründe zannımca yeri olan bir adet. değildi ise de bizi bi şekilde yedi ve senelerce bu durumu yadırgamadık, kabullendik. sadece gözün alt kısmına çekiyo arkadaş kalemini, sürmesini sonra akıyoruz ortamlara.

    adamın tipi, hızması, piercingi, dövmesi, küpesi filan, o göz altındaki sürmeyi bir şekilde anlaşılır, kabul edilebilir kılıyordu zaten. ama ben gibi yumurta kıvamı bir bebe için böyle bir şey kabul edilebilir kılacak bi aparat vs yok idi.. yani saçımın uzun olması dışında, bildiğin yurdum genci idim. antin kuntin sakalım, ne bileyim, yuvarlak gözlüklerim, küpem, dövmem şuyum buyum yok idi.

    sadece saçlar uzun.. ki ailem bunu dahi senelerce eleştirmiş, kesmem için yeter miktarda baskı yapmışlardı. çok istememe rağmen küpe takmam, dövme yaptırmam maalesef söz konusu olamazdı.

    o malum gece, bizimki kalemini çekerken, biraz da geç mi ne kalmıştık, 'hadi abi ya.. hadi olm ya.. la geç kaldık.. uff muff' filan söylenirken, bu kalem elinde döndü.. 'gel lan' dedi, sana da çekelim..

    artık alkolün etkisi mi? evden bir an önce çıkma isteği mi? merak mı? kürek mi bilemiyorum, hiç itiraz etmeden 'çekelim amk' deyiverdim.. çektik sürmeyi..

    ilk önce gittiğimiz mekanda*, hep takıldığımız ekiple buluştuk. beni gören gülme krizine giriyor.
    'ahahahhaa, lan naaptın olm ya? ohohohooho'
    'lan neden gülüyosunuz adiler? ali de çekti, herife bi kere gülmediniz, götoşlar' filan diye savunmaya çalışıyor, inceden de işkilleniyordum. hayır kafam iyi diye midir bilemiyorum, aynada bakınca filan, baya artistik bi ifade kazanmışım. bakışlarım keskinleşmiş, gözlerimin deliciliği ve yırtıcılığı ön plana çıkmış filan gibi geliyordu.

    kaldı ki ilerleyen dakikalarda, çok tatlı birkaç abla ile sohbetlere girmiş, onlardan da geçer not almış idim. yani esas hedef kitlem üzerinde prim yapmış olduğum için, bizim denyoların gülüşlerini, alaylarını duymazdan geldim ve geceme devam ettim.

    zannımca 3 buçuk civarı gece bitti, evlere dağıldık. normalde herkesin uykuda olacağı bi saat ama sokakta yürürken, salonun ışığının açık olduğunu fark ettim. bu arada ziyadesi ile sarhoş durumdayım, misafir filan var heralde diye hayıflanarak çıktım. çünkü direk zıbarıp yatmak istiyorum.

    kapıyı açtım, girdim ki, dayımlar bize gelmiş, sohbet muhabbet, geceyi bulmuşlar. dayımlar derken, normalde bende 4 dayı var, içlerinden böyle en maço takılan dayı diyeyim, yengemi alıp gelmiş. tabii ben eve girince, dayım: 'vay koçuma bak, sabaha karşı geliyosa, kesin güzel durumlar olmuştur, aslanım benim' şu bu.. ben de yalpalayarak yürüyorum.. 'yok dayı ya, nerdee.. arkadaşlarla' filan diyecek oldum. mesafe olarak ta, az sonra sarılacaz, çok yakınız.. derken dayım sarılmak için ayaklandı. 'gel koçum benim, öpeyim' filan derken, bi şekilde annem, babam, yengem herkes ayakta, hoş geldin karşılamasına hazırlanıyorlar..

    derken, bendeki acaip durum, ki nispeten loş ortamda bile çok net farkedilen gözler, salonda 100 mumluk 5 ampule sahip avize sayesinde 8 numara miyop olan birine bile görünecek durumda.. kaldı ki, bu kültürü bilmediğim için, bizim iranlı gibi, gecenin sonunda, elimi yüzümü yıkamamış, gözleri temizlememiş, armut gibi dönmüşüm evime.

    boyalar da, gecedeki aksiyonlar, şu bu derken bi nebze de akmamış mı?
    ilk çektiğimden çok daha kalın ve belirgin bir hale gelmemiş mi?

    abovizasyon!!

    lan bu neeaah? diye başlayan, benim de karşımdakilerin şaşkoloz, yıkılmış surat ifadelerini görüp, alkolün de etkisiyle kıkır kıkır gülüp, yarım yamalak konuşmaya çalışmam ve çoklukla gülüyor olmaktan bunu beceremeyişim ile devam eden, bu durum sayesinde, şakakları zonklayan bir baba, nabzı yükselen bir dayı, tansiyonları fırlayan bir anne, yenge vs ile harmanlanan ve çok saatler sonra, sabah gün ışırken, herkes gittikten sonra, salonumuzda, babamın, ağlamaklı, çatal sesi ile: 'oğlum.. bir sorun mu var? konuş bizimle.. ' ile sonuçlanan bir olaylar silsilesi yaşamamıza vesile oldu bu iki damla çekilen kalem.

    herneyse, makyaj kariyerim işte o geceyle sınırlı kaldı. maalesef içinde bulunduğumuz coğrafya, erkeklerin makyaj olayına, göze bir sürme dahi çekme olayına bile hazır değildi. hala da değil sanırım.

    aniden düşündüm de.. hiç sevmiyorum amk bu coğrafyayı, hem de hiç..
  • hem yalan söylemek, hem dolandırmak, hem iki yüzlü orospuçocukluğu yapmaktır.

    eveet gene ben geldim sevgili sözlük ahalisi. söyle biraz açılın hastayla arama girmeyin rica edeceğim. ben ortalarda yokken yine kendi kendinize kibar kibar atışmışsınız ki hiç yakıştıramıyorum gerçekten sözlüğe bunu. aranızdan birinde kendi fikrini sonuna kadar sapıkça savunacak cesaret yok. biri bir fikir atıyor, aksi çok dillendirilirse ilk fikri atan hemen alttan almaya, kıvırmaya başlıyor. yapmayın böyle canlarım benim. gerizekalıca da olsa, nobeli hak ediyor da olsa fikrinizi net bir biçimde ortaya koyun ve destekleyin. kültür varlığına ulaşmak ve çeşitliliği kutlamak asli amacınız olsun.

    destekleyemeyeceğiniz fikri ortaya koymayın.

    #14006361 (makyaj yaparken dikkat edilecek hususlar)
    #13948277 (anti aging)
    #13857595 (güzellik)
    #20243269 (ispermeçet balinası)
    #19833796 (hiç makyaj yapmayan kızalar 1)
    #20243672 (hiç makyaj yapmayan kızalar 2)

    ahuea ben gelince derin bir sessizlik oluyor ortamda. bu bakımdan kavgaya sonradan eklenen mahalle delisi gibiyim. kimsenin muhattap olup riske girmek istemediği üstü başı pislik içinde tutarsız lavuk. kuyudan çıkan kızın erkek versiyonu.

    x- şimdi mirim o öyle değil şöyle...
    y- size katılmakla beraber filhakika o öyle değilidir...
    x- efenim haklısınız lakin şu konu şöyle açıklanmalı...
    -susun amınıza korum!
    .
    .
    .
  • aynı resmi hergün yeniden boyamaktır.
  • gerçeklik payı oldukça yüksek bir söz var. cemal safi söylemiş galiba: "kadınlar duyduklarına aşık olur, erkeklerse gördüklerine. o yüzden kadınlar makyaj yapar, erkekler ise yalan söyler."
  • ''kadınlar duyduklarına aşık olur, erkekler de gördüklerine. bu yüzden kadınlar makyaj yapar, erkekler ise yalan söyler.''

    doğru mudur? bence sonuna kadar...
  • bana her zaman haybeden gerçeküstü aşk oyunundaki bir bölümü hatırlatan eylem... yılmaz erdoğan sahnede bir ileri bir geri, sevgilisi rolündeki demet akbağ'ın makyajının bitmesini beklemektedir... ve sonunda şöyle der...

    - makyaj..... (sessizlik)..... aynı sürede apartman boyayan arkadaşım var..... (sessizlik)..... iç dış!
  • bob ross'la resim sevincidir:
    "bugün alışılmadık oldukça büyük fırçalar ve yaklaşık 4 renk kullanacağız. size şimdiye kadar görmediğiniz güzellikte bir manzara resmi yapacağım. tekniğimiz yaş üstüne yaş tekniği. tuvalimizi hafifçe elimizdeki sıvıyla ıslatıyoruz. fazla olmamasına dikkat edin. bu bizim zeminimizi sağlayacak. şimdi şöyle güzel bir resim için bu koyu renkleri, örneğin şuradan geceyarısı siyahını ve buradan fildişi siyahını alıp karıştırıyorum. fırçamda böyle bir renk oldu. şimdi buraya geliyoruz. diyorum ki bugün şöyle burada güzel büyük bir göz, biraz ağız olan bir şey yapalım. örneğin burada büyük, göğe uzanan, gür kirpikler varmış. neden olmasın? her bir kirpiğin ayrı bir karakteri var, unutmayın. belki bir de bu gözün bir arkadaşı vardır. beni bilirsiniz. ben her şeye bir arkadaş yaparım, arkadaşlar önemlidir. şuraya da bu gözün bir arkadaşını yapıyorum. o da en az diğeri kadar güzel, uzun kirpikli olsun. bu kirpikler kuşların yuva yapması için de önemli. ağaç dalları gibi düşünün. sıklıklarına siz karar vereceksiniz. resim yapmak bireysel bir olaydır. o yüzden şöyle bir bakın. mutlu oluyorsanız onu yapın. mutluysanız, o güzeldir. kirpiklerin diplerine sis efekti vermeye ne dersiniz? bugün biraz sisli bir gün olsun, sabahın erken saatleriymiş. büyük fırçamızı alıp, diplere şöyle bastırıp çekiyoruz. görüyor musunuz? nasıl da sisler oluşmaya başladı! çok sakin, yumuşak ve dingin olsunlar. buraya yerleştirdiğiniz sis sizin en iyi dostunuzdur. sakın onu yok etmeyin, ona çok iyi bakın. gözü çevresinden nasıl yumuşakça ayırdığını fark ettiniz mi? güzel, yumuşak, sakin bir sis.

    hemen aşağıya, mesela şuraya, evet, tam buraya, mutlu belirgin, sessiz bir ağız yapmak istiyorum. onu da şu büyük fırça ve şuradaki alizarin kırmızısı ile yapacağım. fırçamızla minik çarpı hareketleri yaparak rengimizi veriyoruz. işte gördüğünüz gibi. böyle. çok güzel mutlu bir ağız olacak. şimdiden çok güzel. peki neden şuralarda, sağ ve solda, biraz sağlıklı parlayan kısımlar olmasın? belki burada, evet buralarda güzel sağlıklı pembelikler vardır. bugün bu iş için parmağımızı kullanacağız. eveeetttt. parmağımızla aldığımız kiraz çiçeği pembemizi minik dokunuşlarla şuralara yayıyoruz. karanfil rengi de kullanabilirsiniz. burası sizin dünyanız. çok minik. sakın çok bastırmayın ki aydınlığımız dağılmasın. bu aydınlık çok çok uzaktaymış. yeni aydınlanmaya başlayan yükseltiler gibi olsun. buralarda mutlu sincapların dolaştığını düşünün. biraz ışık veriyoruz. çok az. işte böyle. doğrusu çok beğendim. gerçekten güzel oldu. unutmayın. bu tuvalin üzerinde özgürlük vardır. tam ve mutlak bir özgürlük. burada bir ağız olmasın istiyorsanız, yapmazsınız. sabahın ilk saatleri değil de sıcak, güzel bir gün olsun istiyorsanız, tuvalinizi öyle boyarsınız. burada yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz. düş gücünüzü takip edin. sakın korkmayın. orada bir şeyler görün. gördüklerinizi yapın. haftaya buluşmak üzere diyorum. hoşçakalın. "
  • bütün gece yarım yamalak uykularla geçmişken, gözler şişmiş, gözaltları mordan siyaha doğru evrilmişken, yüzünü yıkarken aynada gördüğünü bile tanıyamazken... sabahki ucubeden, akşamki kırmızı halı yıldızına dönüşmektir makyaj yapmak.
    öyle fondötene bulunmaya gerek yok; biraz bb cream, gözaltları için concealer, şöyle neşeli pembe-şeftali bir allık(tercihen super orgasm) ve gözlerin şişliğini kamufle etmek için koyu renk gölgeli bir far, gözaltlarına biraz sis... kalemin ucunu açarken, siyah göz kaleminin güzellikteki önemine dair düşünceler.. bitti gitti işte. ruja gerek bile yok şöyle çilekli bir nemlendirici. tamamlayıcı olarak bir gülüş; sahte olduğu göz kenarında kırışık yapmayışından belli.
    ama olsun; meğer geceyi sabah edemeyen o *mutsuz kadın ben değilmişim paralel yapılanmaların işiymiş bunlar hep. geçti gitti işte.

    makyaj yapmak kendine gelmektir bence.
    ya da insan içine karışıp kendini unutmaktır belki de, kim bilir?
  • bazen olaya yabancılaşmıyor değilim. gözüme kalem çekerken; '' lan burayı çiziyorum, boyuyorum; neden yanağıma da bir kelebekçik kondurmayayım ya da burnumun üzerine de bir çiçek çizivermeyeyim.'' diye içimden geçiriyorum ama sonra her gün evden çıkmadan önce rujumu dudaklarımdan sildiğim gibi o fantastik düşüncelerimi de kafamdan siliyorum.
hesabın var mı? giriş yap