• malafa'yı tanımlamak için hakan günday'ın diğer kitaplarını referans alırsak ;
    kinyas ve kayra'dan başlayan ve her kitapta azaldığı görülen,okuyucu şaşırtan,farklı dşündüren tespitler çok uzakta kalmış. kinyas ve kayra'da çokça düşünmeniz gereken fikirler vardı,bu fikirlerin arasında nadir olarak çok çocukça düşünceler de çıkıyordu ama onlarda kitabın akışı içinde kendi yerini buluyor bir kılıfa uyuyordu, bu yüzden kitabı bir çırpıda okuyup bir kenara atamıyordunuz ama malafa birgünde bitti, güzel tesbitler bir elin parmaklarını geçmiyor ki hakan günday kitaplarının en büyük özelliği budur. tespitler ve bu tespitleri yapan karakterlerin hayata bakışları, olaylara verdikleri tepkiler. daha iyi anlatabilmek için kitaptan iki örnek vereyim.

    benim beklentimi karşılayan kısım

    --- spoiler ---
    "sizin en büyük sorununuz da bu.bir rakı sofrasında dost olup, ertesi sabah birbirinizi bıçaklayabiliyorsunuz. ilk tanışmada yakınlaşıp, birbirinizi tanıdıkça uzaklaşıyorsunuz. bizse tersini yapıyoruz. uzaktan başlayıp, ağır ağır yaklaşıyoruz. dost olmamız uzun sürüyor ama dostluklarımız kalıcı oluyor. doğu ile batı arasındaki fark hilal ile haç arasındaki fark kadar. hilal bombeli. haçtaysa dik açılar var. hilal altında yaşayanlar da bombeli hayatlara sahip. genişler,kurallarla ilgilenmiyorlar, zamanla ilgileri yok, çöl kumu gibi uçuşuyorlar. haçın gölgesindekilerse set ve köşeli hayatlar yaşıyorlar. yasaları, kuralları olan, dik açılı hayatlar. hilalin altındaki insana, haçın gölgesindeki düzeneğe inanıyor.dolayısıyla hilalle yaşayanların her biri ayrı bir düzenek geliştiriyor. küçük çeteler. küçük düzenekler. haç, insana tek bir düzenek emrediyor. doğu ile batı arasındaki fark bu."
    --- spoiler ---

    kitapta sıkça rastlanan tarzda tespitler ;

    --- spoiler ---
    "....birleşmesi gereken zihinlerimizdir. bunun da tek yolu bir sandık inşa etmek. piramitler kadar büyük bir sandık. içine on binlerce insanın, aynı anda girebileceği bir sandık. sandık titanyumdan yapılmış olmalı. insanlar, doğdukları andan itibaren öğrendikleri her şeyi sırasıyla düşünecek ve sandığa girdikleri ana kadar akıllarından geçen bütün düşünceleri anımsayarak zihinlerini boşaltacaklar. sandık titanyumdan yapıldığı için bütün düşünceler içeride kalacak. sırayla, yeni doğmuş bebekler dahil, bütün insanlar sandığa sokulacak. son insan da girdiği zaman, sandık insanlık bilgisiyle dolmuş olacak. işte o zaman, sandığın titanyum kapağı açılacak ve içinden tanrı çıkacak...."
    --- spoiler ---

    hakan günday tarzını bilenler ve sevenler ne demek istediğimi daha iyi anlamışlardır sanırım. kayrada zihnini boşaltma süreciyle bitiriyordu hikayesini, ütopikti ama bu değildi..sanırım antalya da ki hayatı çok fazla yansımış kitaba.

    birde kitapta kullanılan üretilmiş kelimeler varki sıkılganlar, üşengeçler ve sabırsızlar için birkısmının karşılıklarını yazayım buraya.

    ahçik = kadın
    meterlemek = becermek-sikmek
    meter = seks
    tram = para
    dacik = yerli / türk
    pıt = ecstasy
    paks = kişi
    mart = adam
    pata = penis
    vardik = külot
    tetas = göğüs / meme
    deşa ! = siktir !
    pörç = ibne
    koks = kokain

    son olarakta karakterlerin tarzlarının yumuşadığını görüyoruz bu kitapta. zargana'yı sokak ortasında tecavüze uğratan, betty'i çocuk fahişe yapan hakan günday..kozan'ın audrey'e dokunmasına izin vermiyor. kitap kötü bir kitap değil ama benim sıralam hala

    (bkz: kinyas ve kayra)
    (bkz: piç)
    (bkz: zargana)
    (bkz: malafa)

    şeklinde..

    edit : yoğun istekler üzerine kelime listesini güncelliyorum

    yumoş : euro
    çikolata : isviçre frangı

    edit : entry'i yazalı 11 sen olmuş. piu. bugün gelen uyarıya göre o kelimelerin çoğu ermeniceymiş. bilgilerinize.
  • kitapta en sevdiğim yan şu oldu: kitapta yalanlar söyleyerek para kazanan bir adam var: kozan. karşısına gelen fransız çiftten erkek olanı, nasıl bu kadar iyi, hemi de aksanlı, fransızca konuştuğunu soruyor. kozan bu soruyu cevaplamadan geçiştirmenin bir yolunu buluyor. sorunun cevabınıu bir süre bize de söylemiyor hakan günday. ve ben bu süre içinde kendimi o saf, köylü fransız gibi hissediyorum. bilmez ve asla öğrenemeycek. böle bir herife yalvarsan da söylemez ki sana bu tip şeyleri.

    ama hakan günday okuyucus olmanın ayrıcalığı, adamın, herkese yalan söyleyen, ve hem de çok iyi yalan söyleyen kozan'ın hikayesini öğrenebilmekte. sanırım bu h.g'da sevdiğim, şu minik ve steril hayatımda asla birraya gelmediğim, belki de gelmeyeceğim, dolayısıyla ne kadar merak etsem de sırlarını asla ve kat'a öğrenemeyeceğim insanların sırlarını bana anlatması.

    ahmet altan misal, çok iyi anlatıyor duyguları, ama bilmediğimiz birşey anlatmıyor. çok iyi anlatıyor sadece.
    orhan pamuk misal, çok iyi gösteriyor her yeri, ama bilmediğimiz birşey betimlemiyor. çok iyi betimliyor sadece.
    bunlar basit örnekler, ancak hakan günday'ın farkını ortaya koymak için yeterli: yazar, okurun merak ettiği ve asla öğrenemeyeceğini bildiği, yazılı olmayan şeyleri ortaya döküp anlatmakta çok başarılı.

    sanırım iyi bir kitap, iyi bir film de, bu yüzden iyi oluyor... malafa bu açıdan iyi bir kitap*
  • "sirk" benzetmesinin cuk oturduğu şükela kitap. ayrıca okuduğum ilk hakan günday eseri.

    kitapta kullanılan kuyumcu argosunun tam listesi:

    abuş: salak, aptal; salaklık
    ahçik: kız, kadın
    ahparik: erkek kardeş; arkadaş
    ataka: para
    camper: yürü, ikile
    camperlemek: uzaklaşmak, gitmek, uzamak
    ceviz: kötü, işe yaramaz, uyduruk
    çikolata: isviçre frangı
    dacik: türk
    deşalamak: kovmak
    hanut: parsa, yüzde
    has: saf/ham altın
    kevaşe: fahişe
    kokz: kokain
    malafa: yüzük ölçüsü almaya yarayan alet
    mart: erkek
    meter: seks
    meterlemek: seks yapmak, kazıklamak
    miralama: bakmak, izlemek
    montür: çeşitli takılarda taşın yerleştirildiği çerçeve
    nasıf: bir şeyi iki eşit parçaya bölen; ekmek.
    pafküf: sigara, esrar
    paks: kişi, müşteri
    papi: baba
    pasan: akdeniz kasabalarındaki kuyumcular
    pata: penis
    piyz: alkol
    potpot: kumar
    ramat: cila artığı altın tozu
    şaşo: vajina
    tetas: meme
    todis: çalgıcı, çingene
    tokar: okşamak, dokunmak
    tram: para
    trikalar naşlamış: sakallar uzamış
    vardik: don
    yumoş: euro, avro
  • yine güzel bir hakan günday kitabı.

    antalya'da bir grup turistin bir acenta vasıtasıyla girdikleri topaz isimli kuyumcudaki birkaç saatini anlatır. bu sırada, turistler ve tezgahtarlar üzerine muhteşem çıkarımlar yapar.

    bir ustanın çırak tezgahtara öğütü ise bence dillere destan:

    "evladım herşey hayırla başlar. müşteri hayır der, ben hayırdır derim."
  • yazarın sözcük türettiğini sananlara;

    yazar sözcük türetmiyor.

    ermeni esnafın ve zenaatkarın istanbulda yıllardan bu yana kullandığı ve var olan sözcüklerden yararlanıyor..

    bu sözcükleri tanımayanlarda ve yeni duyanlarda argo ya da yeni uydurulmuş etkisi yaratıyor.
  • şahsım adına konuşmak isterim ki; çok uzak olduğumu ve bu yüzden anlayamayacağımı düşündüğüm bir dünyayı konu edindiği için, hafife aldığım, bittiğinde beni şöyle bir omuzlarımdan tutup sarsan bir kitaptır. hakan günday, yine yapacağını yapmıştır.

    bu kitabı okuyan hiç kimse, yerli ya da yabancı bir turist olup, acentelerin götürdüğü centerlardan bir şeyler almaya kalkışmayacak. bu kitabı okuyan hiç kimse, tatil broşürlerinde yer alan, parıldayan havuzun merdivenlerinde gözlerini kısmış, dilini hafifçe dışarı çıkarmış ve elinde rengarenk bir kokteyl tutan bikinili kadının sahteliğine aldanmayacak. bu kitabı okuyan hiç kimse, kolay kolay herhangi bir tezgaha gelmeyecek.

    uyarmak isterim; bu kitap, bitirdiğinizde bir süre için, hazımsızlık yapabilir. sırasıyla satış denen lanet olasıca sektörden, turizmden, antalya'dan, acentelerden, rehberlerden, tezgahtarlardan, tezgahtan, altından, mücevherden, paradan, dünyanın bütün yalancılarından, dünyanın bütün orospularından ve dünyanın bütün pezevenklerinden nefret etmenize neden olabilir. hayatının herhangi bir anında ''satış'' denen mesleğe el uzatmış her insan, aşağıdaki gibi bir tesbiti o kadar iyi anlar ki; içi acıyabilir...

    --- spoiler ---
    ''tezgahtarların, ölene kadar sürdürdükleri ölümsüz rekabetleri sonucunda gelişmiş bir davranışları vardır. diğer bir tezgahtarın, ceviz olduğu için bıraktığı müşteriye girip satmaya çalışırlar. böylece bir sonraki gün, sabah toplantısında, müdür, hiçbir müşterinin bırakılmaması gerektiğine, turistin ne zaman tram harcayacağının belli olmayacağına, imanın ve tramın kimde olduğunun asla anlaşılmayacağına dair gündelik nutkunu atarken onları örnek gösterir. bu yüzden, en ceviz müşteri bile dış kapıya kadar uğurlanmalı, başka bir tezgahtarın turisti yakalayıp satış yapmasına olanak verilmemelidir. başka bir tezgahtardan müşteri çalmak, satılamayana satmak bir ünvandır. bıraktığı müşteriye mal satılmış olan bir tezgahtar, gerçek bir mart gibi meterleyemediği için ahçiği tarafından aldatılmış bir koca gibi hisseder. turizm, bütün dünya gibi, martlar tarafından yaratılmıştır. turist isveçli bir vücut şampiyonu mart olsa bile tezgahtarın meteri sayılır. tezgahtar mart, turist ahçiktir. satmak, meterlemektir. pezevenkse, rehberdir. bütün bunlara ev sahipliği yapan binaya da center denir. turizm pornografidir....''
    --- spoiler ---

    ve yazdığı her kitapla, hani kitaptaki deyimle kafamızı ''meterleyen'' hakan günday, altın vuruşu yapıverir hiç acımadan;

    --- spoiler ---
    ''dünya bir tezgahtır. tezgahın hangi tarafında hayat olduğuysa ancak ölünce anlaşılır.''
    --- spoiler ---
  • kuyumcuların yüzük düzeltme ve yüzük numarasını saptama aracı..
  • ingilizce, almanca, fransızca ve rusçaya tercüme edilmemesi gereken roman. aman dikkat!
  • --- spoiler ---

    tevazu, iki kez iltifat almanın yoludur. örnek: ne kadar güzelsiniz ! hayır, değilim. evet, öylesiniz. etti iki !

    --- spoiler ---

    insanda, okuyup bitirdikten sonra yeniden başlama isteği uyandıran kitap.
  • vakti zamanında zar zor okumaya başlayıp bir bölümden sonra kuş gibi uça uça okuyup bitirdiğim roman. bugün kitaptan aldığım şu nota baktım da, hakan günday'ı seviyorum evet.

    --- spoiler ---

    çocuğum, insanın çok aşık olması lazım, bedeni karşı cins için biçimlendirilmişken, hemcinsine yönelmesi için. üremek için heteroseksüel olmak gerekir. üretmek için de sevişmek. heteroseksüel gerçekçidir, bense romantiğim. sadece aşk ve zevk için dokunurum. çünkü hayvan değilim ve üremek istemiyorum. tek gerçek üreme, zihinsel olandır.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap